• var böyle bir şey, hakikaten. varlığını ilk şu sıralar pırtlak gibi türeyen "bebiş ve kociş" temalı bloglarda farkettim. çiftlerin genelinde kadın daha eften püften işlerle meşgulken adamların hepsi dünyanın en harika kocişi ve yeri geldiğinde(mesela evlilik yıldönümü fotoğrafı yayınlanacaksa) süper bir dekor.

    1. devre-evolution

    - çiftler genelde kız tarafının ailesine yakın bir muhitte mutlaka stor perdeleri ve plazma tvsi olan bir dairede oturuyorlar,
    - haftasonları anne ve kayınvalide evlerinden beylikdüzü migros'a oradan da polonezköy'e uzanan ideal gezilere çıkıyorlar(tabi işin anne ve kayınvalide evi kısımları asla anlatılmıyor bloglarda)
    - orta sınıfın biraz zıplamışı tabakanın gidebildiği fix mekanlarda` :mid point`` :lacivert`` :360 istanbul`` :thehouse cafe` yemek yiyip bunu gözlerinde o kadar büyütüyolar ki fotoğraf çekinmeden edemiyorlar, versailles'a bruncha gitmişler sanki asdfghklşi,
    - markafoni'den, limango'dan çift çift elele alışveriş yaparak aşklarını pekiştiriyorlar,
    - onların dünyasında kayınvalideler hep çok nazik, hepsi bir esma sultan, asla "kayınvaldem ne cadı bir görseniz" diyen yok, hep "sevgili kayınvalideciğimin bana hediye ettiği chanel no.5 karşısında çok duygulandım, nasıl da zevklidir" (şanel no.5 kocakarı kokusu ayol)
    - çiftin erkek olanı bence tam bir godoş, ya da kibar kızla evlenince kendini modifiye etmiş kıro. ilk tür genelde beyaz yakalı ve adı bahadır, tolga, alper filan. ikinci türün adı muharrem ama karısı ve ortak arkadaş çevrelerince "muh" deniyor kısaca, ne şirin. muh
    - kadın tarafı genelde makarna haricinde yemek yapamıyor, hepsi hazır kavanozda ithal makarna soslarına hayran.
    - cici çiftimiz haftasonları kendileri gibi evli 4-5 çift zibidiyi eve çağırıp sinema gecesi yapmaktan çok keyif alıyorlar, lan manyak mısınız niye evlendiniz sürekli onu bunu çağırıp ebleh eğlenceler düzenleyecekseniz, pazar günü yahu, kocana sarıl yat.

    2. devre-transmutation

    - kıroluk kadının hamile kalmasıyla everest zirvesine ulaşıyor, ondan sonra 9 ay "pirensesimizin ilk donu, paşamızın ilk oyuncak arabası" kafa şeetme seansı başlıyor. hayır anlamıyorum ki bu monarşi hayranlığı nedir, prensesler vezirler ibrikçibaşılar havada uçuşuyor.
    - ve artık kıroluk başkalaşım geçirip bambaşka bir boyuta ulaşıyor: "annişi ve bebişi", "börülsu'nun annesi". ilerinin cadde çocuklarını üretmek üzere and içen çiftimiz çocuğu 2 yaşında reiki'ye, 2,5 yaşında keman dersine, 4 yaşında tan sağtürk bale okuluna yollayıp geleceğin behlül ve esra-ceyda kardeşlerini yetiştirmenin ilk adımını atmış oluyorlar böylece. o çocuğu nereye gönderirsen gönder çocuktan bi halt olmuyor çünkü anne ve baba özünde burjuva kıro.
    - ve kadın tarafı zaten ne idüğü belirsiz kariyerini bir yana atıp kendini çılgınlar gibi çocuk yetiştirmeye adıyor, bu yetiştirme çocuğun herşeyini "bugün muzoberk ilk fransızca şarkısını söyledi:)) allah her anneye bu gururu yaşatsın" diye bir bloga post etmekten ibaret ama olsun, önemli olan adama ne olduğu.
    - adam bu full domestic kadın bir yandan çocuk yetiştiriyormuş gibi yapıp bir yandan istinye park'ta gezerken tamamen arka planda kalıyor, itibarı sıfırlanıyor. o zaman blog ve hayat şuna dönüşüyor "anne ve bebişi:) ve duvara tırmanan kocişi"

    bir gün birinin şunu yazmasını bekliyorum gerçekten: "kızlaar mustafasu ile yoga seansından döndük bir de ne görelim kocişim ölmüş:(("

    işte size yeni evli post-modern çift barzoluğunun kısa bir özeti, esen kalın.

    edit: işbu entry hiç bir maddi ve manevi küçümseme içermemektedir, sadece bu tip çiftler birbirlerine sevgi ve saygıdan çok ev eşyaları, lüks harcamalar, görüşülen insan tipleriyle bağlıymış gibi gelir bana, sanki ikea komodinlerini, gezdikleri mağazaları, yemek yedikleri restaurantları ellerinden alsalar, sessiz sinema oynayabilecekleri diğer çiftler bunlara yüz çevirse ve tamamen birbirlerine kalsalar anında birbirlerinin ömrünü yemeye, kırmaya ve kaçmaya başlayacaklarmış gibi gelir. onlara baktıkça bir gün yeterince sevmediğim bir insanla evlenmek gibi bir şuursuzluk edip mutluluğu gelinlik modelinde, koltuk kumaşlarında ararım diye korkarım..
  • yeni moda olan eğlenceli, komikli şakalı kına geceleri ile başlayıp (kadınlar bir çubuğun üzerinde bıyık tutuyorlar suratlarına, erkekler kocaman kıpkırmızı seksi dudaklar, aman allahım ne kadar şirin!) balayından ve neredeyse korkuyorum ama gidişat onu gösteriyor ki gerdek gecelerinden bile zibilyon tane ele güne nispet içerikli yazılar, "allahım nazardan korusun", "şükürler olsun" ve "iyi ki" notu ile paylaşılan fotolar ile devam eden, "aman da kaynanamla ne güzel anlaşıyoruz" ya da "aman da kocam babama karşı pek saygılı, ne de güzel tavla atıyorlar" kıvamında iletiler ve özellikle çiftin birbirlerine yaptıkları jestlerin videoları ya da fotoğrafları ile zirveye oynayan kıroluktur.

    sanki bana mudo concept'ten bi masaya 10.000 tl verip, bir büfeye 8000 tl verip dizmiş gibi allahın istikbal oturma grubunun fotosunu bile paylaşırlar eve eşyalar yerleştiğinde. taşlı yastıkları olan cafcaflı koltuklar bile gördüm heeeyy gidi...

    daha da kötüsü o evde yapılan her "ilk" gözümüze sokulur.

    ilk yemek, ilk misafir, ilk temizlik, ilk yılbaşı, ilk yatılı misafir, bla bla...

    2 elma doğrayıp yanında 1 şişe şarap açınca bile fotoğrafı çekilip "kocamla şarap keyfi" diye paylaşılır.

    ahh sözlük daha ne örnekler sayarım ben sana... neler gördü bu gözler... evde verilen iftar yemeği için 5 paçanga böreği, bi tabak zeytinyağlı barbunya pilaki, bi tencere tas kebabı bi de pilav yapan karısını masa başında fotoğraflayıp "kadınımın iftar sofrası" diye paylaşan ilkokul arkadaşlarım var benim listemde allah cezamı versin.

    koca bulunca sevinçten böyle aklımı yitirmememi sağla ki allahım, sessiz sedasız, efendi gibi bir düğünle evleneyim gideyim...
  • çok yakın bir arkadaşımın evliliğinde gördüğüm durum.

    evlenip başka bir şehire yerleştiler. bende yaklaşık bir ay sonra onların olduğu şehre gittim gitmişken bunlarada uğradım.

    artık her zaman mı öyleler yoksa ben gittim diye mi bilemem de pek bir yalakalar birbirlerine karşı.

    kız çok sıradan bir yemek yaptı:

    - aşkıım tam da en sevdiğim yemeği yapıyorsun.

    sonra bunların bir işi varmış oraya gideceğiz. taksiye bindik adresi taksiyi kullanan adam biliyormuş ama nedense arkadaşım yolu tarif etmekte ısrarcı. fazladan 30km. yol yaptık ben sinire kestim genç eş hala sevgi pıtırcığı aşkım aşkım deyip duruyor. neyse işlerini hallettiler.

    yemeğe gideceğiz. ben akşam yemeği istiyorum bildiğimiz yemek yani bunlar ekonomiden bahsediyorlar. yeni evlilermiş parayı idareli kullanmalılarmış orada yemek pahalıymış. lan madem ekonomi yapıyorsunuz taksiye neden fazladan 10 tur attırıp iki katı para ödediniz. neyse...

    yolda yürüyoruz belediye çalışmış sağa sola çiçek ekmiş. bir baktım hanım kızımız " aaaayy şu çiçeğin güzelliğine bak " deyip " aşkoom şundan bir dal koparsana balkonumuzdaki çiçeklerin yanına koyarız." n'apıyo ki bunlar diye düşünmeme fırsat vermeden delikanlı bir taraftan zıplayıp diğer taraftan " bu karı koca bizim hobimiz aşkımla çiçek çalıyoruz hahaha herkese anlatabilirsin." lanet olsun bir daha adınızı anacağımı zannetmiyorum.

    gece bitmek üzere eve döneceğiz. yatcaz kalkcaz bir daha da yanınıza gelirsem diyordum ki barların olduğu sokağa girdik genç gelinin cilve yapacağı tuttu. alkol kokusunu alınca fenalaşmışmış. dizleri titriyormuş yürüyemiyormuş. bir merdiven buldular oturdular çocuk kızın elini tutuyor okşuyor ben o arada sinir krizi geçireceğim bunlara vurmak için kürek arıyorum.

    nasıl insanlarsınız siz ya? gerçi suç benim. düğün günü nikah kıyılacak. altı üstü bir " evet " demesi yeterliyken mikrofonu bulunca 1 saat ulusa seslenir gibi düğünsalonuna seslenen ( şurda tanıştık bu badireleri atlattık.) gelinin evine ne bok yemeye gidiyorsun aptal kafa.
  • instagram başıma açtı türlü belayı. ben bu terörle instagram denen platformda yüzleştim a dostlar. feysbuk hesabımı uzun zamandır etkin kullanmadığım için twitter ve instagram denen platformlarda boy gösteriyordum. "babaanne hobisi" diye nitelendirilen kanaviçe, örgü, nakış gibi bilimum hobilerle ilgilendiğimden bir şekilde bu çevreden epeyce takipçi yaptım.

    yeni takipçi geldiğinde bazen kimmiş diye profilini şöyle bir görüntülüyorum, bio'da şunlar yazıyor:

    "kokoş gelin (burada gelin smaylileri var bolca),
    11 eylül 2013 gelini (umarım kap'a da bildirmişsinizdir bu tarihi),
    evinin hanımı (kocam beni çalıştırmıyor, ayrıca çok da zenginiz nihohoha),
    kocasının ilkgöz ağrısı (ilkgöz birleşik yazılmış, ayrıca en yüce aşk bizimkisi ve namusluluğa vurgu),
    mutfağında rengarenk bi bayan (çok da marifetliyimdir, sucuklu yumurta yapıp altına keçeden amerikan servisi koymayı aşçılık sanırım),
    (burada bolca kalp smaylisi) azra & tuğberk (burada bolca kalp smaylisi) + (bir kere de adınızın ayşe, mehmet olduğunu göreyim yaa.)"

    abartıyorsam allah belamı versin. şurada fotoğraf paylaşımı mümkün olsa da göstersem keşke.

    bazen de iyice gaza gelip paylaşımlarının altlarındaki yorumları okuyorum. aşık atışması yapıyorlar karı koca.

    bir yemek fotoğrafı var, borcam böyle. altında şu diyaloglar gelişmiş:

    -fırında kaşarlı makarnam pişmek üzere an itibariyle fırına girmiştirrrr
    +aşkım ellerine sağlık, senin elinden zehir olsa yerim (smayliler smayliler)
    -hadi soğutmayalım yemeğimizi (içinden kanlı ok geçen ah o smayliler)

    bir tanesinde de kadın kolye resmi paylaşmış nazar boncuklu.

    -aman nazar değmesin (kadın kendi kendine bunu söylüyor)
    +kim almış? (kocası bunu yazıyor.)
    -kocamın hediyesi :) (sevim koş, mal beyanı var)

    dostum siz aynı evde değil misiniz? niye birbirinizle buradan yazışıyorsunuz? çünkü siz çok mutlusunuz, çünkü en güzel aşk sizinkisi. çünkü onu pezevenklerin elinden siz aldınız. geçen vıcık vıcık aşktan bunalan bir arkadaşım feysbuka şey yazmış:

    “hepinizin karısı-kocası o kadar romantik, sürprizli ve şekilli; birbirinizi o kadar çıngıraklı seviyor ve gürül gürül beğeniyorsunuz ki bazen bizim beşik kertmesi olduğumuzu ve tarlalarla koyunlar yabancıya gitmesin diye zorla evlendirildiğimizi sanıyorum.”

    yoruldum, vallahi yoruldum. sizin o muhteşem hayatlarınız bende kalp çarpıntısı ve kıskançlık krizleri yarattı. evlenir evlenmez 89 parça porselenlerimi ve kıyısı pikolu dantellerimi instagram'da sergilemezsem daha gün yüzü görmeyeyim..
  • aslında bu kıroluğun yüzde 80 sebebi yeni gelin vatandaşlarımız. en basiti 256 parça yemek takımının her üyesini kullanmak zorunda değilsiniz. iki kişilik yemek için masayı tabak çanak, çiçek, böcek, uçakla donatmalar. bu nedir allaşkına. bu kadar kalabalığa, sıkıntıya ne gerek var.

    basit bir türk kahvesini 2 buçuk saatte hazırlayıp inciler, boncuklar, konfetiler eşliğinde kocişkosuna ikram etmeler falan.

    niye böyle yapıyonuz ki deli misiniz?
  • olm facebook'a gerdek yatağının fotoğrafını yükleyen gördüm. üstüme gelmeyin. çok doluyum.

    şimdi şöyle bi durum var, kıroluksa kıroluk, bazı şeylerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. elbette ki facebook'a gelin fotoğrafı da, düğün fotoğrafı da, nişan fotosu da yüklenir. check-in de yapılır, bunlar adım adım paylaşılır da. siz nasıl insanlarsınız, nerede yaşıyorsunuz tam çözemedim, hepiniz sanırım mantar gibi yerden türediniz, hiçbiriniz facebook'a amcaoğlunu, hala kızını, teyzesinin damadını filan eklememiş insanlarsınız. ulan annemin dayımın falan bile facebook'u var lan. bu insanların, özel bir günden, düğünden nişandan bayramdan sonra telefon edip ilk söyledikleri şey: "facebook'a yükle fotoğrafları da bakalım" oluyor. arkadaşları saymıyorum. onlar bazen daha hevesli. yani bazı şeyleri anlamıyorsunuz. iki ay önce benim kedim doğum yaptı. iki tane minik sıpamız var. milyon tane fotoğraflarını çektim, her yerde de paylaştım. çocuğum olsa kimbilir ne görgüsüzlükler yapıcam. rahatsız olan, sevincimi, mutluluğumu yahut üzüntümü paylaşmayan da siktirsin gitsin o zaman facebook'umdan. bu açıdan evli çiftlerin "görgüsüzlük" olarak adlandırılan tüm o foto paylaşımı manyaklığını anlıyorum. bazılarını kendim de yapabilirim diyorum. ancak her şeyin de bi şeyi var lan.

    yani her şey yapılır pampa. ama abartmayın arkadaş. gerdek yatağı bir nedir? mal mısınız olm siz az sonra sikişeceğiniz yatağın fotosunu paylaşıyorsunuz? koy arkadaş bebeğinin zibilyon tane fotoğrafını koy. çirkin de olsa, eciş bücüş de olsa, bebekler melektir, severim ve sevimli de bulurum. senin sevincini paylaşırım. dediğim gibi, kedim doğurdu da ben kendimden geçtim, kendi çocuğum olsa kimbilir neler yaparım, ama artık çocuğun amdan çıktığı anı da facebook'a koymayın reca ederim. ya da çocuğun çıplak fotoğraflarını yüklemeyin. sizin yok mu amk hiç donlu, pipili kukulu bebeklik fotoğraflarınız? var amk var. hepinizin var işte bebekken itiraf edin. ve hepiniz de bu fotoğrafların x'e y'ye gösterildiği zamanlarda yerin dibine girmiş, bunu engellemeye çalışmıştınız. hatırladınız mı? e senin o bebeğin, tüm facebook ahalisine tenasül uzuvlarının gösterilmesinden hoşlanır mı amk? burda "el kadar bebenin şeyinden tahrik olan yobaz" diyeceklere ayrıca kafam girsin, mesele benim rahatsızlığım değil, o çocuk büyüdüğünde bundan rahatsız olacak. yoksa klasik ebeveyn içgüdüsü işte "hanimiş de benim oğlumun büllüğü" gibi. anlıyorum bunu. ama umarım bunu yapmayız kendi adıma konuşacak olursam. sanırım recep de yapmaz. onu geçtim, daha lohusa halindesin, memeler inek memesi gibi iki yana yayılmış ağzın burnun kayık yatarken fotoğrafın çekilip paylaşılıyor. bundan hiç mi rahatsızlık duymuyorsun yani? olm bari kadının memelerinin üstüne kadar bi pike, battaniye falan örtün de öyle çekin bari. şimdiye kadar doğum yapıp da iğrenç memeli bir lohusa fotosu olmayan görmedim. ve hepsi doğumdan yaklaşık bir ay sonra o fotoyu bulup sildi. geride sadece bende yarattıkları travma kaldı.

    bakın bunlar beni neden rahatsız ediyor? çünkü ben başkaları adına utanan bir insanım. sizin yerinize utanıp kendimi kötü hissediyorum. kendinize bunu yapmaya hakkınız yok amk. dünyada hiç kimseyle özdeşleşemem ki o memeli lohusa kadının sonra o fotolara baktığında hissedecekleriyle özdeşleşeceğim kadar. doğurdum mu? doğurmadım. başıma böyle bir şey geldi mi? (iğrenç memeli foto gibi) gelmedi. ama özdeşleşiyorum. o bebelerin sonra o büllüklü fotolardan utanacağını biliyorum. o gerdek yataklı fotoyu görünce, sizin adınıza utanıyorum.

    koy arkadaş, evini yerleştirirken "bu benim yeni evim" diyerek bütün evinin fotosunu çek. bakarım ve beğenirim. ama düğün gecesi o yatağın fotosunu koyma. aslında ben yeteri kadar terbiyesiz olsam, aklıma gelmedi değil, o fotonun altına akon ve lonely island'ın "i just had sex" videosunu koyardım. böyle malzeme vermeyin insanlara.

    şimdi "görgüsüzlük ve kıroluk" dediğin çoğu şeyi, evlenmeyi düşündüğünüzde yapacaksınız. ben bile, daha ciddi bir adım atmamış olmamıza rağmen, kendimi o zamanında kınadığım çoğu şeyi düşünür ve yaparken buluyorum. bu evli olmayı, yahut yeni eşyalarını, eşinden daha çok sevdiğin anlamına gelmiyor. kendi adıma, çok minimalist isteklerim var, ve hem kendi ailemi, hem de sevgilimi bazen frenlemek zorunda kalıyorum. ne gerek var nişana, ne gerek var 3+1 eve gibi. mesela sevgilime kalsa, çok büyük bir ev tutarız ve mutlaka oturma odamız da olur. hiçbir zaman kullanmayacağımız bir koltuk takımımız olması düşüncesi onu rahatsız etmiyor. annemi de etmiyor. ama beni ediyor mesela. ama mesela edineceğimiz o 1 adet, ve gerçekten kullanacağımız koltuk takımı üzerinde düşünürüm, konuşurum ve fikir de alırım. bunu arkadaşlarımla konuşuyor olmanın, ister mudo concept olsun ister muharrem collection farketmez, görgüsüzlük olduğunu düşünmüyorum. arkadaşının mutluluğu üzerine böyle düşünüyorsan kıskançsın ve onu sevmiyorsun demektir bu.

    koltuk takımı almak mutluluk mu? evet mutluluk amk. senelerce karton kolilerde sürüklenen kitaplarıma ilk kez bir kitaplık aldığımda nasıl sevinmiştim. insan kitaplık alınca sevinir mi? sevinir. üç gün sonra unutursun ama o gün çok mutlu olursun. ve o kitaplığı alma niyetine girdiğinde, o üç gün sonra sanki asırlardır oradaymış gibi hissedeceğin kitaplığı almak için onlarca kataloğu karıştırabilir, dört beş mağazaya girip fiyat sorabilirsin. insanların hayalleri var ya. hayaller! ben senelerce hep bir kitaplığım olsun istemiştim. olduğunda çok mutlu oldum, o kitaplığı öpesim geldi adeta. fotoğrafını paylaştım facebookta, şükür kavuştum diyerek. çünkü benim tüm arkadaşlarım, bir kitaplık alma hayali kurduğumu biliyordu! benim sevincimle onlar da sevinecekti. ben öyle düşünmüştüm yani. büyük ihtimalle kimse siklemedi ama bunu o an düşünemiyor, sevincini paylaşmayı istiyorsun çünkü bir kişinin taşıyacağından daha büyük bir sevinçmiş gibi geliyor. elbette ki ömrü boyunca evlenmeyi hayal etmiş insan da koltuğunu dolabını aldığında çok mutlu olacak, düğünü olduğunda mutluluktan havalara uçacak, sürekli bundan bahsedecek, sosyal medyada bunun fotoğraflarını paylaşacak. bunu anlamıyorsanız kıtsınız. paylaşmak ne demek bilmeyen zırtapoz göt lalelerisiniz. ama
    yani bu işin normali ne biliyor musun? evlendin ve düğün fotoğraflarını, evini koltuğunu artık ne zıkkımsa onu paylaştın. o gün istersen kus o fotoğrafları facebooka. sonraki bir hafta da kus. hadi bir ay olsun yine kus. ama evleneli bir sene oldu kardeşim, hala her hafta ayrı bir düğün fotosu koyuyorsun. her hafta ayrı bir gelinlikli fotoğrafını profil fotoğrafı yapıyorsun. yeter amk yeter yaa...

    yalnız, anlıyoruz, anlayış gösteriyoruz, normal buluyoruz dedik diye siz de olayı artık iyice "görgüsüzlük" kavramına getirmeyin amk. her şey bir yere kadar tadında ve güzeldir. pişirdiğiniz her keki, ağırladığınız her misafiri, bebeğinizin pipisini/kukusunu sürekli görmek zorunda değil insanlar. evliymiş gibi değil de, evcilik oynarmış gibi davranmayın. canımınızı ciciminizi yine yaşayın da, hem kendinize hem de bize işkence etmeyin. bi adam olun iki dakka lan!
  • bir örnek giyinmeye çalışırlar sürekli. mesela beyaz tshirt, jean ya da aynı renk-model spor ayakkabı gibi. bir arkadaşım anlatıyordu, işte "beyaz giyinmem lazım çünkü mehmet de beyaz giyecek" vs vs. "ne o, buz pateni çifti misiniz?" dedim. error verdi..
  • düğünü bırakın kına gecesi bile yapmamış,aile arası mütevazi bir yemek yedikten sonra çok sade bir gelinlikle nikah masasına oturmuş bir insan olarak;
    1- düğün öncesi annemle birbirimizi girdik(örf,adet,kına,çeyiz,takı,bohça diye beni yedi bitirdi)
    2-gelinliğimi çizen stilist provolarda hayatımda hiç bu kadar sade birşey yapmadım dedi
    3-düğün alışverişi esnasındaki umursamaz tavırlarımı gören birtakım esnaf abiler anneme'' yenge bu kızcağızı zorlamı evlendiriyorsunuz yapmayın yazıktır'' dediler.
    4-kuaförde gelin başım yapılırken ki umursamaz tutumlarım kuaförümce acayip garipsendi
    5-bütün akrabalar bir düğün yapıldı ve kendileri davet edilmedi tribine girdi.
    6-gerçekten hiçbirşey yapmadığımızı idrak ettiklerinde ise ''ne öyle dul kadın gibi evlenilirmi ''şeklinde laf giydirmeye başladılar.
    kısacası görgüsüzlük karşıtı hareketlerimizden sebep 50.00 ile 100.00 ytl arası bir parayı evlilik hazırlığı sırasında saçmadığımız için ağır bir biçimde akrabalar ve arkadaşlar tarafından eleştirildik.

    sonuç:hayatım boyunca (bkz: commodante) ile başlayıp (bkz: çiftetelli) ile devam eden şemmamme ile biten nice çılgın düğünlere iştirak eden biri olarak söylüyorum ; insanlar gösterişten uzak evliliklere,ilişkilere sıcak bakmıyorlar.eleştiriyoruz ama kıroluk ülkenin iliklerine işlemiş,yediği nar ekşili salatanın fotografını çekip bunla orgazm olan ve buna onlarca like yapan bir toplumuz.oysa düne kadar biri görür canı çeker diye sokakta bişey yemeye çekinirdik .o like lar varya o like lar bizi ne hale getirdi görün işte,beğenildikçe işi daha ileri götüren bir görgüsüz topluluğu olduysak bunda türk insanının baskılar altında kendini bulamamasının payını kim görmezden gelebilir.
  • facebook profil fotosu gelinlikli damatlıklı fotoğrafla değiştiği anda resmi olarak start alır.
  • kıroluk demeyelim ona da görmemişlik diyelim.
    geçici bir süre metamorfoz geçirir yeni evliler. özellikle de ekek cinsine mensub olanı. anasının evinde elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyen, suyu bile ayağına isteyen, kıçının bk. nu yıkamaktan aciz, teşekkür etme özürlü paşazademiz bir cevvaleşir ki evlenince, tutma gitsin. kırılan iki yumurtayı yere göre koyamaz mesela. apartmanın altındaki bakkala gidip bi ekmek al diyen anneciğini söyleyip söyleyeceğine pişman eden hırt, marketlerden çıkmaz, pazar yapar, eve gelince de buzdolabına yerleştirir.
    ama işte malum atasözü, alışık olmayan g.tte don durmaz hesabı, cicim ayları geçtiğinde aslına rücu eder. televizyon kumandası ile simbiyotik yaşamı başlar falan filan.
hesabın var mı? giriş yap