• şu memlekette yapılmış bir tane albüm tanırım:

    aşkın nur yengi-sevgiliye

    ve iki tane 'müzik' tanırım:

    barış manço: dönence

    rafet el roman: gençliğin gözyaşı

    hafızamı sikeyim eki: cemali-duymak istiyorum
  • ben her sabah gözlerim
    yaşlı yaşlı uyanıyorum
    çaresiz savaşıyorum
    anılarımla sorularla
    dostlarım içimde sanki
    kurt misali beni yiyorlar
    yavaş yavaş parça parça
    görüyorumki ölüyorum
    benim şu kalbim benim şu gönlüm
    seni mi sevdi sana mı güvendi
    benim şu aklım şaştı kaldı
    sana mı kandı, sana mı inandı
    çok düşündüm çok üzüldüm
    pişman oldum kader dedim
    dün sabah seni af ettim
    insanoğlu yaşam dedim
  • türk pop tarihinin en iyi parçalarından biri. klasik popüler şarkı kalıplarının dışındadır. enstrümantal devam ettiği uzun bölümler vardır örneğin. vokalle birlikte yükselir şarkı. arka planda elektronik bir vurmalı efekti şarkıyı taşır. bir gün şarkının akustik versiyonunu duymayı çok isterim. keşke.
    bu arada klibi de hoş bir klipti. bildiğim kadarıyla rafet el roman kende yönetmişti klibi. klip de rafet'in memleketi uzunköprü'de ve şimdi adını hatırlayamadığım uzunköprü'nün bir köyünde geçiyordu.

    sözlükte bir arkadaşın daha önce yazmış olduğu gibi, ilham heralde nadiren geldiğinden olsa gerek, uzun uzun kalıyor rafet'in yanında.
  • rafet bey bu şarkıyla öle bir yere koydu ki çıtayı, bir daha bırakın geçmeyi yanına bile gelemedi hiç bir albümde..

    türk popunun en farklı işlerinden biri. tüyleri diken diken eden kısım için böle buyurun;

    benim şu kalbim benim şu gönlüm
    seni mi sevdi sana mı güvendi
    benim şu aklım şaştı kaldı
    sana mı kandı sana mı inandı?
  • vurmalıların oluşturduğu arkaplan üzerine iyi oturtulmuş bir çalışma. pop müzik tarihimizin en önemli şarkılarından biri olmasına karşın, rafet el romanın diğer şarkılarının gördüğü ilgi kadar bir ilgi uyandıramamıştır.
  • üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen ihtiyaç duyarak ara sıra dinlediğim şarkı. ergendim dinliyordum, yetişkin oldum dinliyorum, sahibini sevmediğim halde dinliyorum.
    öyle bir şarkı işte. hoş da bir klibi vardı.
  • sene 96, oralar hep dutluk çayır çimen. biz kankamla aynı kızı seviyoruz. mezun olduk olucaz. gençlerin dilinde pelesenk sorma neden var. lakin ben rafet'in bu parçalı ıkıntılı (ıkınma) bölük pörçük şarkı söyleme tarzından hoşnut değilim o günlerde. insanların yüreğine sağlık , gönlüne sarılıyorum veyahut içini öpüyorum gibi bıcırık sevimli görünme telaşlı, dişler hep ön planda gülümsemeleri içeren teletabiliği bilmediği bu günlerin birinde justin timberlake`in daha piyasada olmadığı bir öğlende ben timbırlent ayakkabılarımı giymişim. hafiften bir yağmur yağıp geçivermiş, lakin ayakkabılarım çöllerde suya hasret kalmış kaktüs edasıyla emivermişler sokakların çamur dolu rögarlarınca çekilemeyen suları.

    üşütmesek yahu telaşıyla hızlandırdığım adımlarım arasında evimin bir kaç alt sokağında kabak başlı düşük donlu bir oğlancağızın meşini hafiften yıpranmış futbol topuyla karşı evin duvarına verdiği pasları, topa sertçe vurmasını ve dolayısıyla hızla üzerine seken topa yaptığı plonjonları izliyorum. ayakkabının sol tekinin sağdakinden daha beter biçimde yıpranmış olduğunu görünce oğlanımızın solak olduğunu farkediyorum. o farketmeden yanından geçiveriyor ve sıcak çorabın üşümüş ayak teniyle buluşacağı anların heyecanıyla apartmanın merdivenlerini bir solukta çıkıyorum. pijamalarım hemencecik üzerime geçiriliverilmiş ve ayaklarıma sıcak çoraplarda giyilmiş olduğuna göre diyorum biraz vakit öldürmek gibisi olamaz.

    kral tv nin dönen klipleri arasında hafif bir mayışmayla karışık kanepenin çekiciliğine kendimi bıraktığım anda rafet çıkıyor. çayır çimen ortasında gayet estetik nota dizilimlerini sıralıyor piyanoda. klip döndükçe daha yarım saat önce gördüğüm kabak başlı oğlan geliyor gözümün önüne hem fiziksel hem de zihinsel olarak. "çaresiz savaşıyorum anılarımlan, sorularlan" telaffuzlarını dahi farketmiyorum. gözlerimden süzülen bir kaç damla anıda senin sıcaklığın var anlıyorsun değil mi? oluyorum. rafet beyi yaptığı bu şarkı için alnının çatından öpmek isteği uyanıyor içimde bu istekle bedenim de uyanıyor mayışıklığından. ben de uyanıyorum. ve ben bu şarkıyı hala her duyduğumda ürperip uyanıyorum.
  • yıl 1995 ve rafet el roman'ın bu albümü çıkmıştı. ben o zamanlar ilkokulda olan ufak bir çocuktum. albümün kategorisi pop diye geçiyordu ve ben hala düşünüyorum; o zaman yapılan bu müzikler pop müzik kategorisine dahil oluyor ise, bugün pop müzik denildiğinde saçma sapan şarkıların akla gelmesi ne kadar da kötü aslında. türk pop müziği ne kadar da geriye gitmiş. belki de ondan 90'lı yıllar, 90'lı yıllar, 90'ın şarkıları diye ortalıkta geziyoruz.

    bu albüm yapılalı 15 seneyi geçmiş, hala zevkle dinliyorum ve hala bu güzellikte şarkılar kolay kolay üretilmiyor.
  • bu şarkıda muhteşem bir film müziği olma potansiyeli var. hala değerlendirebilen çıkmadı.
  • rafet el romanı çok severdim küçükken.. hep radyoda çıkmasını beklerdim.. o zamanlar milliyetin kuponlarıyla aldığım müzik seti(!)nin kayıt yapabilme özelliği vardı ama hep kaçırırdım şarkının başını.. bi gün arabayla yemeğe giderken, bi baktım radyoda rafet el roman çalıyo.. çok sevindim.. baktım hiç bi konuşma, dj anonsu yok ve 2. şarkıya geçti.. gene rafet el roman..

    meğersem babam kasetini almış.. o anki mutluluğumu asla unutamam.. köprünün üstündeydik, trafik sıkışık, ışıklar bi kış akşamı klişesi olarak kirli sarı ve soğuk turuncu.. arkada ben okul kıyafetlerimi arabada değiştirirken terlemişim, pufidik montumu çıkartmaya zorlanmışım 'çıkınca üşümiyim ' diye annem tarafından.. hiç unutmucam o sahneyi..

    6 7 yaşında olmama rağmen, gençliğin gözyaşları şarkısını severdim en çok ve de seni seviyorumu.. hatta seni seviyorumun klibindeki kadın, bi ara benim idolümdü..

    seneler seneler geçti.. kaset denen şey disketlerle beraber yok oldu.. hatta nerdeyse cd bile yok artık.. ama bu şarkının müziği içime hala aynı huzuru veriyo.. rafet el roman koşuyo ya klipte, öyle ferahlıyorum ki.. gelmiş geçmiş en güzel kabullenişi içinde barındırması da cabası : insanoğlu, yaşam dedim.. öyle diyo insan gidenlere, ölenlere.. insanoğlu, yaşam..

    müziği olsun, kalp atışı gibi davul sesleri olsun, klibi olsun öyle içime işlemiş ki; bu şarkıyı ölmeden önce duymak isterim son anlarımda.. rafet el romana da selamlar.. çok seviyorum abi seni !
hesabın var mı? giriş yap