• teorik olarak cevabının asla bulunamayacağını biliyoruz da, tüm tarafların özgüvenle sarf ettiği bu söz öbeği insanı hayrete düşünüyor.
    ışid'in gerçek islamı bilmemenden seni münafık ilan edip saldırmasına karşılık, hayır bu değil bu değil diyosun.
    beni zerre kadar ilgilendirmiyo hangisi gerçek diye ama ışid gibi bi örgütü yaratabilme ihtimali bile islamiyetin içindeki korkunç şeyleri gözler önüne seriyor.
    komünistlerde stalinizm'i eleştirenler marx'ın yaratısında bi problem olduğunu kabul eder. anarşist eleştiriyi bu yüzden önemser, ki önemsemeli.
    "gerçek" islamiyetin ne olduğu önemsiz, ama tartışmanın bi tarafında kötülük, eli kanlılık varsa bi durup temeli sorgulamalı.
  • ağızlardan düşmez, gerçek islam budur , gerçek islam o değildir falan filan.

    iyi de bize ne ki o gerçek islamdan? gerçek islamın bize bir etkisi mi var ki? etkilenmediğimiz islamı neyleyelim?

    platonun idealar evrenindeki bir idea olmuş o gerçek islam. yani aslında dünyada yok, bir müslümanda bulamıyorsun onu. hep kusurlu hep kusurlu. ama orada, uzakta bir yerde gerçek bir islam var. varsa var. bana ne? russel'ın çaydanlığından ne farkı var o gerçek islamın? orda uzakta bir yerde var ya da yok. olduğu iddia ediliyor sürekli. iyi de ne bana ne bir başkasına etkisi olmayan bir varlığın/olgunun var olmasının benim açımdan önemi ne ki?

    kusurluysa kusurlu. biz dininizi eleştirdiğimizde bırakın artık şu gerçek islamcılığı. kendinize hayali bir kalkan yaratmışsınız sürekli arkasına saklanıyorsunuz.

    çık de ki gerçek islam şudur ben de onu eleştireyim. ama yok. sen kusurlusun sen hikmeti bilemezsin. ama kesin bir gerçek islam var. yersen.
  • hocaların anlattığı değil; kuran-ı kerim'de anlatılan islam'dır.
  • halen ne olduğu bulunamamış bir gizem.

    mütemadiyen bu değil, bu değil, bu hiç değil şeklinde devam ediyor durduramıyoruz.
  • hoşgörü dini olmayan islamdır.
    gerçek islam radikaldır. açıp kitabı okusanız siz de farkedeceksiniz. bizim kadar iki yüzlü bir millet yoktur. modernize edilmiş ılımlı islam yaşayıp, gerçeğini yaşadığımızı iddia ederiz. yahu sen elin arabından iyi mi bileceksin? kitap bile onun dilinde gönderilmiş, sen her kelimesi 10 farklı anlama gelen, doğru düzgün çevirilemeyen bir kitabın hepsi farklı tesfir edilen ayetlerine göre dini yaşamaya çalışıyorsun. aslında onu da yapmıyor, emevi gelenek göreneklerini yaşıyorsun.
  • çeşit çeşit islam varken ve hiçbiri 'gerçeği bizimki değil, öbürününki' demeyeceğine göre, aramayı bırakıp elimizdekilerle yetinmemiz gereken olgu. hani hepsinin ortak noktasından hareket edelim desek, öyle pek bir hepsini kesen olumlu nokta da yok. rastladıklarımız hep olumsuz şeyler oluyor.
  • gerçek islam'dan kasıt, otantik islam. yani hz. muhammed'in ashabına anlattığı, öğrettiği islam. ancak bu islam'ın mevcut islam formlarından daha çok hangisine karşılık geldiğini kestirmek aslında epey zor. zira, ilgili dönemden bugüne gelen bilgilerin büyük bir kısmı güvenilir değil.

    rivayetlerin sıhhati, konunun bir yönü. bunun yanı sıra, kasdi olarak yapılan tahrifler ve eklemeler de ciddi boyutta. emevilerin ve abbasilerin kendi iktidarlarını ve politikalarını konsolide etme ve gerekçelendirme adına (rivayet zinciri ile birlikte) çok sayıda hadis uydurttukları, bugün muteber tarihçiler arasında neredeyse genel kabul görüyor.

    dolayısıyla, gerçek islam'ın tam olarak nasıl bir şey olduğunu bilmemiz, aslında pek mümkün değil. burada bir bilmeden ziyade, inanma söz konusu olabilir. bir başka deyişle, tıpkı ilk müslümanların otantik islam'a inandığı gibi, günümüz müslümanları da mevcut "gerçek islam tasavvurlarından birinin otantikliği"ne iman edebilirler.

    bütün bunlar, islam dinine özgü bir durum değil. hatta, dinlerin yapıları gereği böyle bir süreç yaşamaya mahkum olduları dahi söylenebilir. zira, tarihe baktığımızda bir dinin ortaya çıkması ile kurumsallaşmasının aynı anda gerçekleşmediğini görüyoruz. önce, bir öğreti sahibi ortaya çıkıyor. ardından, bir ya da birkaç siyasi iktidar, o dini öğretiyi kurumsallaştırıyor. (ve daha sonra aynı dini yapının içinde türeyen yeni öğreti sahipleri ve yeni iktidarlar, yeni kurumsallaşmalar da üretebiliyorlar.)

    hrıstiyanlık böyle bir süreç yaşadı. otantik hristiyanlık adına bildiğimiz (isa'nın yaşayıp yaşamadığı dahil) neredeyse hiçbir şey yok. yaygın görüş, bu inancın, yeşua ben yosef (isa) adlı bir hahamın birinci yüzyıl yahudilerine getirdiği bir dizi eleştiriden doğduğu istikametinde. ancak, dördüncü yüzyıla gelindiğinde, artık neyin gerçek hristiyanlık, neyin sapkınlık olduğunu bilen ve belirleyen din adamları ve bu yeni dinin hamiliğini üstlenen kutsal roma imparatorluğu var.

    islam ise, 610 yılında doğuyor. ancak kurumsallaşması, emeviler döneminde başlıyor ve abbasiler döneminde tamamlanıyor. (bkz: ibn-i ishak /@derinsular) bugün itibariyle sünni islam olarak adlandırılan ve isminden ötürü doğrudan hz. muhammed ile ilişkilendirilen islam, aslında büyük ölçüde müteakip üç asırlık sürecin bir sonucu - ve önemli ölçüde emevi ve abbasilerin bir eseri. (bu sürecin ilk 62 senesi için bkz.: http://www.serdarkaya.com/…tegories.php#islam-tarih )

    bütün bunlar, dini ilimlerin değil, tarihin alanına giren konular. zira, dini olmaktan ziyade siyasi bir süreçten söz ediyoruz. dini kaynakların içeriğini bu siyasi süreçten (ve dönemin siyasi aktörlerinin kaygılarından) soyutlayarak anlamlandırabilmek pek mümkün değil.

    onca incil içinden sadece dördünün hakk kabul edilmesi ile onca hadis kitabının içinden sadece altısının hakk kabul edilmesi, bu noktada aynı şey. her iki seçki de, bir kurumsallaşma süreci ile ilgili. bu kitaplardan bir kısmının tanrı, diğerinin peygamber sözü olarak görülmesi bu noktada ilgisiz. insanların o kitapları gerçek dinin referansı saymaları yeterli.

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • katıksız islam
  • her şeyin yasak olduğu din. alın satranç bile yasaklanmış. http://www.theguardian.com/…audi-arabia-grand-mufti
hesabın var mı? giriş yap