• filminin türkçe altyazısını bir türlü bulamadığım eser.
  • hic bir yerde bulamadigim film. ilk kez 93 yilinda izlemistim, daha cocuktum, bende derin izler birakmisti, sonra 96 yilinda bir film senliginde tekrar izleme firsatim oldu, yine cok carpiciydi, sonra kitabini okudum bir kac sene once, bir daha takdir ettim. ama tadi damagimda kaldi, oyuncular cok basariliydi ve sahneler cok carpiciydi.
  • her biri üzerinde detaylıca düşünülmüş, olay örgüsünde mutlaka bir yeri olan, verilmek istenen mesaj için mükemmele yakın örnek oluşturan karakterlere sahip emile zola romanı. determinizm etkileri de çoğu karakterlerde görülmektedir;
    étienne lantier:

    sonradan, “şehir”den gelmiş, şans sonucu madende işe başlayan eski bir makinist (bu işteyken, işçibaşını tokatladığı için kendisine yol verilmiştir). zamanla işe alıştıktan sonra maden işçilerini eğitimsiz birer “koyun” olarak görmeye başlamış ve sonunda onları greve sürüklemiştir. başlarda büyük başarı sağlamış, fakat jandarmaların ateşiyle birkaç işçinin ölümünden sonra onu çok destekleyen işçilerin gözünden düşmüş ve yer altında saklanmak zorunda kalmıştır. daha sonra aşık olduğu catherine için madene inmiş, kalıtımsal olarak sahip olduğu “öldürme içdürtüsü” ve “alkol zaafı” nedeniyle bir nevi rakibi olan chaval’ı öldürmüştür. ilk geldiği günden, catherine’in ölümüne kadar catherine ile aralarında karşılıklı fakat chaval nedeniyle açıklanamayan bir aşk vardır. madendeki göçük sonrasında –catherine’in ölümünden sonra, pluchart’ın daveti üzerine- voreaux’den ayrılıp şehre, sosyalist partiye katılmaya gitmiştir.

    catherine maheu:

    maheu ailesinin en büyük kızı. madene girebildiği zamandan göçük altında ölümüne kadar tipik, sefil bir madenci hayatı sürmüştür. yine tipik olarak sağlıksız ve oldukça zayıf bir fiziksel yapısı vardır. uysal, kibar ve “masum” bir karakterdir. madencilerin hayatındaki ahlaki bozukluğun ve bu hayatın gençler üzerindeki etkisinin örneğidir. etienne’in gelişinden sonra kıskanç işçi chaval tarafından sahiplenilmiş ve daha küçük yaşta, ergenlik çağına girmemiş olmasına rağmen cinsel ilişkiye girmiştir-bütün madenci kızlar gibi-. chaval’ın onu son defa kovmasıyla yanından ayrıldığı ailesine geri dönmüş ve onlara para sağlamak için indiği madendeki göçükte ölmüştür.

    toussaint maheu:

    neredeyse ilk kuşaktan bu yana madencilik yapan maheu ailesinin reisi. sakin, uysal, olgun, kendi halinde ve ailesine düşkün bir adamdır. etienne ve diğer işçiler tarafından dolduruşa getirilerek greve katılmış, jandarmaların grevcilere açtığı ateşte öldürülmüştür. romanda kendisine verilenle yetinen, burjuvanın zulmü altında ezilen uyumlu işçileri simgelemektedir.

    maheude kadın:

    maheu ailesinin “anne”si tıpkı kocası gibi barışçıl, sakin, uysal bir kadındır. yokluk içinde yaşayan, bu koşullar altında bile sürekli doğum yapıp, ev ve bu çocukların da sorumluluğunu taşıyan, en sonunda başkalarına el açmak zorunda kalan tipik bir maden işçisi karısıdır. özellikle kocasının, oğlu zacharie ve kızı catherine’in ölümünden sonra akıl sağlığını iyice yitirmiştir.

    chaval:

    başlarda maheu’nün maden ekibinde olan, “sırık” lakabıyla anılan bir maden işçisi, catherine’in sevgilisi (“erkeği, kocası”), etienne’in baş düşmanı. etienne ile aralarındaki düşmanlık nedeniyle ilk olarak maheu nün maden ekibinden çıkmış, daha sonra grev karşıtı hareketlerde bulunmuş, catherine i de kendisiyle benzer davranışlar sergilemeye ve ailesine karşı çıkmaya zorlamıştır. etienne ile bir defa barda kavga etmiş ve kaybetmiştir, en son ise göçük altında iken etienne tarafından öldürülmüştür

    souvarin:

    eski bir rus soylusu, makinistlerden biri. nihilizme ve anarşizme inanmaktadır, öykünün sonlarında madenin yıkımına neden olmuştur. bütün işçileri ve yönetimi hor görmektedir, aynı zamanda oldukça doğru saptamalarda da bulunmuştur; “sizler hiçbir zaman gerçek sosyalist olamayacaksınız, yarın sizin de elinize para geçtiğinde o küçük burjuva kalabalığına katılmakta hiçbir mahzur görmeyeceksiniz.” madenciler gibi, temel ideolojisi olmayan bir grevin değil, büyük, yıkıcı bir sosyalizmin –anarşizm- savunucusudur. madene gelmeden önce polonya’da adı büyük suikast ve sabotajlara karışmış ve oradan kaçmıştır.

    not: souvarin, zola tarafından rus anarşist mihail aleksandrovic bakunin'le özdeşleştirilmiş bir kahramandır.

    vincent maheu dit bonnemort:

    maheu ailesinin yaşayan en büyük ferdi, eski maden işçisi. ölümden birkaç defa kurtulabilmesi üzerine etraftakiler tarafından ona “bonnemort” lakabı verilmiştir. ailesi maden bulunduktan beri haksız ve zor koşullarda madende çalışmaktadır, kendisi de bu çalışma nedeniyle ciddi sağlık sorunlarına maruz kalmış, yürüme yetisini yitirmiştir. sonunda grev “ateşi” onu da etkilemiş ve madenin hisse senedi sahiplerinden gregoire ailesinin kızı cecile i –esrarengiz bir şekilde– boğarak öldürmüştür.

    rasseneur:

    işletme karşıtı laf ve hareketleri yüzünden madenden kovulmuş eski bir maden işçisi. diğer işçiler tarafından çok sevilmektedir. madenin hemen yakınında kendisi ve karısının işlettiği bir meyhaneye sahiptir. grev sırasında etienne’in düşüncelerini “uç” bulması nedeniyle etienne ile aralarında ufak bir tartışma çıkmış ve grevin ateşli zamanlarında uysal düşünceleri nedeniyle işçilerin gözünden düşmüştür. jandarmalarla çıkan çatışma sonrası popülaritesini yeniden kazanmış ve etienne ile aralarındaki husumeti de bitirmiştir. kitapta “ılımlı sosyalizm” düşünceleri öne sürmektedir.

    pluchart:

    etienne ve rasseneur’ün ortak dostlarından, aktif bir sosyalist. bir politikacı gibi davranan, yozlaşmış sosyalizm ve güçlenen liderlere bir örnek oluşturan, etienne’i sosyalizme dair dolduran ve besleyen kişi. grev sırasında işçilere konuşma yaparak onları daha da “kızdırmış” ve “hazır” hale getirmiştir. aynı zamanda dünya işçi örgütü’nü yaymaya çalışmıştır. etienne’in ilk gelişinden beri onunla mektuplaşıp öğretileri ona yaymış, daha sonra da işçi örgütü’nde çalışmak üzere etienne’i yanına davet etmiştir.

    jeanlin maheu:

    maheu ailesinin madene inebilen en küçük ferdi. oldukça yaramaz, pervasız, zeki ve acımasız bir çocuktur. iki saf arkadaşını kendi isteklerine göre yönlendirip onlara emir verdiği gibi, masum bir jandarma askerini de öldürmüş, hırsızlık yapmış-yaptırmıştır. ufak bir göçükte topal kalmış, buna karşılık bilinçli olmadan da olsa, bunun bedelini işletme’ye fazlasıyla ödetmiştir. onun askeri öldürüşü etienne üzerinde derin bir etki bırakmıştır. grev sonrası etienne’i de kendisi için hazırladığı özel ininde saklamış, sırf otoriteye aykırı bir durumda olduğu için ona yardım etmiştir.

    bayan hennebeau:

    voreaux madeni’nin sahibi bay hennebeau’nün karısı. tipik bir burjuvadır, hayatı boyunca bir zengin hayatı sürmüş, sonunda yine zengin biriyle para nedeniyle evlenmiştir. hayatındaki en önemli olaylar yemek davetleri, farklı sevgililer ve küçük kaçamaklardır. işçilerin sefil hayatını göz ardı etmekte, oldukça bencil ve şımarık davranışlar sergilemektedir. işçileri eğitimsiz ve pis hayvanlar, ikinci-üçüncü sınıf insanlar olarak görmektedir. yozlaşmış burjuvanın kitaptaki örneğidir.
  • bir adet kırmızı kurdelaya "verir" kızımız bu romanın filmde.
  • yoksul madencilerin karılarının ayaklanma sonrası kendilerini taciz eden simsarın cinsel organını kesmeleri en sarsıcı sahnelerden birini oluşturur... film bu anlamda politik metaforlarla da yüklü bir görsel bir şölene dönüşmektedir. zola'nın dehası öylesine kuşatıcıdır ki, modernizmin şekillenişine tanıklık etmek isteyen herkes, emek ve sömürü denklemini görünür kılan bu romanı okumalı ve sinemaya uyarlanan bu büyük yapıtı izlemelidir. ve tabii zola'nın politik kimliğini, ödünsüz bir entelektüelin duruşunu anlamak adına özyaşam öyküsünü de...
  • "şimdi gökyüzünde nisan güneşi bütün göz kamaştırıcılığıyla parlıyor, yaşam taşan toprağı ısıtıyordu. topraktan yaşam fışkırıyor, her yerde tomurcuklar ısı özlemi, ışık özlemi içinde çatlıyordu uçsuz bucaksız ovada. doğanın bağrında, taşkın bir özsu çağlıyordu derinden derine. çatlayan tohumların çıtırtısı sürekli bir öpücük sesi gibi yayılıyordu dünyaya. arkadaşlarının kazma sesleri gittikçe daha yakından geliyordu etienne'in kulağına. alev saçan güneşin altında, bu gençlikle dolup taşan bir kara insanlar ordusu bitiyordu yerin altında. oluşan bir tohum gibi. bir gün filizlenince toprağı çatlatacak bu tohum; bir gün... gelecek yüzyılda."
  • zola'nın en tanınmış eseri diyebiliriz. yıllar önce okuduğum klasikler hakkında özetler hazırlarken şu şekilde anlatmışım:

    olaylar maden işçilerinin yaşadığı bir kasabada geçmekte ve en öz ifadeyle tüm sefaletiyle, adilikleriyle, inanış ve heyecanlarıyla, ezilmişlikleriyle, isyanlarıyla maden işçileri ve ailelerinin yaşamı...

    romanın başlıca kişilikleri işinden atılmış bir makinist olan ve gelip bu kasabaya yerleşen etienne, maheu ailesinin bireylerinden her biri -ki aralarında öne çıkanlar özellikle etienne’nin aşık olduğu kızları catherine ve bayan maheu- , chaval isimli catherine’nin birlikte yaşadığı işçi, suvarin adında esrarengiz bir rus, rassenur isimli eski bir maden işçisi, halihazırda meyhane işleten şahıs... ön plana çıkan kişilikler bunlar olmakla beraber, romanın geneline toplumsal bir hava hakim ve yer yer işçilerin ve patronların yaşayışları kıyaslanmakta... özellikle işçilerin perişan ve ahlaki bakımdan düşük seviyedeki bir hayat tarzına karşın, patronların varlık içinde yalnızlıkları, kalplerindeki boşluk bariz bir şekilde gözler önüne seriliyor... kısaca balzac’ın dediği gibi ‘toplumun üst kademelerinde de alt tabakadaki kadar yoğun çamura rastlanır fakat aradaki fark üst tabakadaki çamurun kurumuş ve yaldızlanmış olmasıdır’ mesajı veriliyor okuyucuya...

    konu etienne’nin bu maden kasabasına gelip oradaki ocakta işe girmesiyle başlıyor. diğer işçilere göre daha bilinçli olan etienne kısa sürede işçiler arasında itibar gören bir konuma ulaşıyor... etienne sosyalist bir dünya görüşüne sahip. aradaki haksızlıkların kaldırıldığı, emeğe göre değer prensibine inanan birisi ve işçileri de bu yönde örgütlüyor ve sonuçta hikayede çok önemli bir yer tutan greve kadar götürüyor işi. fakat bilinçsiz ve aç kalabalığın uzun süren grev sonucu kontrolden çıkması, sonunda önüne çıkan her yeri yağmalamaya, yakıp-yıkmaya başlamasıyla fiyaskoyla noktalanıyor grev. etienne’nin uğradığı sükut-u hayal, perişan olan ve sonuçta boyun bükmek zorunda kalan bir işçi yığını, maheu ailesi başta olmak üzere sönüp giden bir çok aile ve pes ediş... tüm bunların yanında yine de sonuçta çok şey yitirseler de geleceğe yönelik bir umut ışığının ilk ateşleyicisi olduklarına inanan insanlar... kısacası romanda gelecekte bir şeylerin değişmesi için bugünü, çocuklarının insanca yaşayabilmesi için kendilerini feda eden tüm artısı ve eksisi ile bir işçiler ordusu anlatılıyor...

    romanda ilginç çelişkilerde iç içe verilmiş... grev işine bir toplumun yararına öncülük eden etienne’nin zaman zaman içine düştüğü yükselme, parlamentoya girme; kısaca bu insanları kendi çıkarı için kullanma düşüncesi... yine etienne’nin sonuçta aşkı uğruna tüm yaptıklarını bir kenara bırakıp madene inmesi... (belki de yüreğindeki aşktan doğan boşluğu kutsal gördüğü bir dava ile uğraşarak kapatabileceğini sanması) vaat edilene ulaşamayan bilinçsiz yığınların öfkesini liderleri olan etienne’den çıkarmak istemesi... burada da cemil meriçi hatırlıyoruz (büyük adam toplumu tekmeyle uykusundan uyandıran kılavuz... ki tekmeyle uykusundan uyandırılan köleler çoğu zaman efendilerini parçalarlar) ilk önceleri greve destek veren enternasyonal yöneticilerinin zamanla koltuk kavgasına düşmesi ve anlaşmazlıkları sonucu onları unutması... işçiler arasından bir grubun patronlar tarafından satın alınıp grevi baltalaması v.b...

    tüm bunların yanında yukarıda adını verdiğimiz iki ilginç kişilik de (suvarin ve rassenur) romana felsefi boyutta oldukça katkıda bulunmakta. rassenur işçilere ve başlarındaki etienne’ye şu şekilde hitap ediyor bir bölümde: ‘zorla-şiddetle hiçbir zaman başarı elde edilemez... siz bir anda her şeyi değiştirmeyi vaat edenler ya palavracıdır ya madrabaz’ bu şekilde birden devrim yapmaktan çok planlı ve düzenli bir şekilde evrimci bir görüşü benimsediğini ortaya koyan rassenur grevin hüsranla sonuçlanmasından sonra haklı çıkan bir kişilik olarak karşımızda duruyor... bir diğeri rusya’da katıldığı anarşist eylemler sonucu fransa’ya kaçıp bu maden ocağında makinist olarak görev yapan , rus burjuvazisinden bir babanın oğlu suvarin... hiçbir otoriteyi kabul etmeyen, yepyeni bir dünya kurmak için dünyayı temelden yıkıp inşa etmek gerektiğine inanan suvarin tam bir anarşist olarak karşımıza çıkıyor... bilinçsiz yığınlarla yapılan kuru gürültü laf ve eylemlerden hiçbir sonuç çıkmayacağını savunan suvarin greve iştirak etmiyor... fakat grev bitip de işçiler pes ederek maden ocağına inmeye karar verdiklerinin gecesi ustalıkla maden ocağındaki tüm tertibatı alt üst ediyor ve gündüz işçiler maden ocağına inerken bir kenarda oturup az sonra öleceklerini bildiği arkadaşlarını soğukkanlılıkla seyrediyor... o an içinden ‘korkakların sayısı demek bu kadar çokmuş’ diye geçiriyor... sonuçta etienne hariç tüm bir maden işletmesi grevi terk eden işçileriyle birlikte yok olup giderken suvarin de ‘can çekişen burjuvazinin ayakları altında patlayan her dinamiti ateşleyen el’ olmak üzere hiçbir pişmanlık belirtisi duymadan ve ardında hiçbir iz bırakmadan başka bir kasabaya doğru yola koyuluyor...

    hülasa germinal... öyle veya böyle bir mücadeleye gönül vermiş olanların mutlaka okuması tavsiye edilir efendim...
  • "mutlu olmak için iyi bir tanrıya ve illede onun cennetine ihtiyacınız var mı? kendi başınıza, yeryüzünde mutluluğuinşa edemiyor musunuz?"
    gibi muhteşem bir cümleyi barındıran, emile zola' nın gerçekçi romanı.

    tıpkı kitap gibi filmi de bir o kadar gerçekçidir bu romanın. bahsi geçen 19. yüzyıl ortamını yansıtmak için bu filme dev bir bütçe ayrtılmıştır. ilk olarak kitabı okuyup sonra filmi izlemeniz durumunda film size biraz eksik ve yeryer kopuk gelebilir (zira bana öyle geldi); ama bu problem germinal filminin ve kitabının sizi şok etmesine bir engl değildir. zira yaşanılan açlık, sefalet ve çaresizlik o kadar gerçekçidir ki izlerken fikir dünyanızın sürekli şiddete tabi tutulduğunu hissedebilirsiniz rahatlıkla.

    mücadele etmekten vazgeçmeyen herkesin okuması gereken bir kitap ve izlemesi gereken bir filmdir.
  • zamanin fransasinda yeni sekillenen kapitalizmin inanilmaz vahsetini ve sistemin bir kurt kapani misali mukemmel isleyisini emile zola nin dilinden okumak ve neticesinde okuyucunun yuzune son bulan okkali bir tokat.
  • konusu 1863 yılında geçen kitap bilindiği kadarıyla üç defa filme alınmıştır. bunlardan ilki 1913 yılında albert capellani tarafından sessiz film formatında kaydedilmiştir. jean sorel'in de oyuncuları arasında yer aldığı ve 1963 yılında çekilen filmin yönetmenliğini yves allégret icra etmiştir. diğer film ise gérard depardieu'nun oyuncuları arasında yer aldığı ve yönetmenliğini claude berri'nin icra ettiği, 1993 yapımı olan filmdir.
hesabın var mı? giriş yap