• keyifle izlettiren, bir sürü kavramın göreceliliğini sorgulatan tiyatro oyunudur. --- spoiler ---

    giydiriciye saygısız davranıldığında, kibirli aktör için; ''bir şeye canı sıkılmıştır, ne önemi var bağırmasının'' demesi aslında kendini ayakta tutna çabasıydı. aktör bunu gerçek sanmıştı yıllarca . halbuki onca çabasına bir takdir bekliyordu, giydirici. iyi insan olmaya devam etmek, sadık olmak, sevmek, şovun devam edebilmesini sağlayabilmek için alkole sığınması ve ne yapması gerekiyorsa tevazu içinde onu yapması ne büyük fedakarlıktı. amaçlar ve şartların göreceliliği , fedakarlığı ve mutluluktan ödün vermeyi, giydirici ve tiyatro müdürünün kaderi yapmıştı.asalet ve gösteriş tutkusunun kör ettiği kibirli aktör ise gerçek aşkı bilmesine rağmen hayat rolüne de kaptırmıştı kendisini (mesleki dejenerasyon ). giydirici fırsatçı figüran kıza aşkın peşinde koş, bırak bu muşmula suratlı adam üzerinden kurduğun çıkarcı hayalleri, diyordu. ama kendisi onun yokluğunda görevsiz kalacaktı, bunu da biliyordu. oyunda en sevdiğim detay da savaşın hayata ve sanata etkisine de değinilmesiydi. herkes görevini yapıyordu. birincil görev hayatta kalmak için savaşmaktı, bunun için gençler cephedeydi. ikincil görev bunun yorumlanmasıydı, bu görev de sanatçılara düşüyordu. normalde soytarı rollerini gençler üstlenecekti ama onlar savaş alanında olduğu için yaşlılara şans tanınmıştı. sunulan bu ikinci şans her şeye rağmen çok değerliydi.shakespeare oyunlarını izleye izleye kalender , iyi bir insan olan giydirici ve ölümünün yaklaştığını hisseden aktörün sicilini sorguladığı bu oyunu izleyin, izlettirin.
    --- spoiler ---
  • tiyatro icinde tiyatro..
    shakespeare sever bendenize göz ziyafeti bir nevi.
    aslında başından sonunu tahmin etmek güç değildi ama savaş ortamında tiyatronun verdiği umut inanılmaz bir duygu. saraybosnada bombardıman ve sniper saldırıları altinda tiyatro yapan insanların belgeselini seyrettigimdeki hislerim geri geldi birden.
    oyunculuklar çok iyiydi. teklemeden geçilen kral lear sahnelerini de çok begendim ve belki de en cok oralarda duygulandım.
  • ikinci dünya savaşı atmosferinde, ingiltere'de bir şehirde, ara ara tepeden bombalanırken, sanata savaş molası vermeyen bir tiyatro ekibinin turne esnasında yaşadıklarını anlatan gayet sağlam ve içerikli istanbul dt oyunu.
    istanbul'dan gelen turne oyunları arasında bir "profesyonel" olmasa da ankara'daki bu sezonun tüm oyunları ile at başı gidebilecek kalitedeki oyun; oyunculukları, mizahı ve dikkat çektiği mesajlarıyla izlenmesi gereken bir yapım.
    savaşın insanlar üzerindeki etkisi, sanatçıların tükenmişliği, başka hiçbir yeteneği olmayan bir giydiricinin yıllarca hizmet ettiği oyuncuyu ve tiyatroyu ayakta tutma çabası ana konuyu oluştururken; genç oyuncuların bitmiş, yıpranmış eski oyunculara inat hayata sarılma ve tiyatroda kalıcı olma çabaları ve bunu yaparken kimisinin ilkeli, kimisinin ilkesiz duruş sergilemesi çarpıcı şekilde aktarılmış.
  • devlet tiyatrolarında bugüne kadar izlediğim en etkileyici oyunlardan biri.
  • senede 3-4 oyun izleyen sıradan bir tiyatro izleyicisi olarak oyun ile ilgili yorumlarım aşağıdaki gibidir;

    sadece norman karakterini canlandıran celal kadri kınoğlu için bile gidilebilir. kabaca şöyle tarif edilebilir giydirici - norman karakteri (celal kadri) = eh işte. yan karakterlerin isimleri bile oyunun bitimimden 10 dk sonra zihninizden uçacaktır. norman’ın sesi bir süre daha cınlamaya devam ediyor kulaklarınızda. izleyin, izlettirin efem.

    not= yıl oldu 2018, şu tiyatroların havalandırma işini çözemedik.
  • bugün izlediğim tam olarak beğenip beğenmediğimi anlamadığım istanbul dt oyunu. celal kadri kınoğlu'nun olduğu tüm sahnelerde inanılmaz keyif aldım. ama onun dışında bir hikayesi ve anlatacak pek şeyi olmadığını düşündüğüm oyun oldu malesef. daha çok nevrotik bir aktörü idare etmeye çalışan bir tiyatro ekibi ve komiklikler . ikili ilişkiler yoluyla anlatmak istedikleri bişeyler var mıydı bence yoktu. birşeyler anlatmak istiyor iseler de baya yüzeyseldi. herşeye rağmen celal beyi izlemek büyük zevk. sadece onu izleyerek büyük keyif alabilirsiniz..
  • gitmeyi düşündüğüm oyun. celal kadri kınoğlu dt'de oynar da kaçar mı?
  • sir ronald harwood’un türkiye’de sahnelenen ilk oyunu. 10 yıl önce yine istanbul devlet tiyatrosu’nca efsane bir kadroyla ve artık efsane olan bir zamanların taksim sahnesi’nde sahnelemiştir. yeniden programa dönen oyunda bu sefer yönetmen koltuğunda sir rolünü de üstlenen hakan çimenser var. yönetmen yardımcısı da norman rolünü enfes bir şekilde canlandıran celal kadri kınoğlu’nun. yani imparatorluk kuranlar ekibi işbaşında.

    oyunun konusu ikinci dünya savaşı esnasında hava bombardımanı ve askere alınanlar sebebiyle eksik kadro gibi bir çok olumsuzluğa karşın turnede oyun sergilemeye çabalayan bir tiyatronun mücadelesi üzerine kurulu. tiyatro sahibi sir yılların yorgunluğu üzerine tüm bu gelişmeler sonucu tükenmişlik sendromuyla mücadele ederken, kostümcüsü norman da hem sir’ü hem de tiyatroyu ayakta tutmak için adeta varını yoğunu ortaya koyar. çıkarlar ve emeklerin sürekli çatıştığı oyunda ayrıca kısıtlı olanaklarla nasıl efekt yapıldığı ve sahne gerisinde kulisteki hazırlık gibi tiyatronun görmediğimiz yüzüne dair ilgi çekici kısımlar mevcut. turnede sahnelenen oyunun kral lear olması da biraz oyun içinde oyun keyfi veriyor.

    genel olarak uyumlu olan kadroda hakan çimenser rolünün getirdiği ağırlığın hakkını verirken, celal kadri kınoğlu bir gram teklemeden müthiş bir performans ortaya koyuyor. gerçekten kaçırılmaması gereken bir oyunculuk.

    ilk perde norman’ın müdahaleleri ve yorumlarıyla nispeten eğlenceli, ikinci perde ise daha ağır ve vurucu. bu arada oyun sanırım biraz toparlanmış zira 2 perde ve ara dahil iki saat 30 dakika sürmekte.
  • tüm yorgunluğuma rağmen izlemekten çok keyif aldığım, dt'de izlediğim en güzel oyunlardan. oyun ikinci dünya savaşı zamanında londra'da kent bombalanırken, tiyatro yapan genç erkeklerinin askere gittiği, oyuncu kıtlığının had safhada olduğu dönemde, ölümüne tiyatro yapan bir grubu anlatıyor. oyun; sir ünvanı almış, hayatını tiyatroya adamış tecrübeli oyuncunun, giydiricisiyle olan ilişkisi üzerine kurulu.

    daha çok tatlı hayat'dan bildiğimiz, hayranlıkla izlediğimiz irfan karakterini canlandıran, burada da giydirici olarak norman karakterini oynayan celal kadri kınoğlu'nun performansına diyecek bir şey bulamıyorum, enfesti. özellikle temponun yükseldiği kısımlardaki oyunculuğunu nefessiz izledim.

    kullanılan sade, kullanışlı dekoru da ayrıca beğendiğimi belirtmeliyim. sahne; hem kulis, hem giysi odası, hem de tiyatro sahnesi olarak kullanılabiliyordu. sir'ün oyunculuğu da gayet başarılıydı, genel olarak diğer oyuncuların performanslarını da başarılı buldum. son zamanlarda uzun oyunlara alışmış biri olarak oyun fazla uzun gelmedi aslında bana; fakat ikinci yarıda temponun biraz düştüğü kısımlarda izleyicinin bir miktar oyundan kopma ihtimali var. genel olarak yüksek tempolu, akıcı bir oyun olduğu için sürenin çok da fazla gelmeyeceğini düşünüyorum.

    dt'de izleyebileceğiniz orijinal bir konuya sahip en kaliteli oyunlardan biri bence. izlemenizi tavsiye ederim. sırf celal kadri kınoğlu'nun performansı için bile izlenir, kaçırmayın.
  • bugün gitme fırsatı bulduğum harika oyun. hakan çimenser ve celal kadri kınoğlu performansları çok iyiydi. duyguları çok güzel yansıtan ikili, sahnedeki uyumları mükemmeldi. izleyin, izlettirin.. pişman olmazsınız :)
hesabın var mı? giriş yap