• mayıs 2012 yazısında ses çıkarmasından rahatsız olan komşularından bahsetmiştir- bu arada hepsi üstlerinde gecenin bir saatinde tepinilmesinden rahatsız oldukları için orospu çocuğudur.

    ilk olarak 2000 yılında 13 kişi evde nasıl fifa turnuvası yaptıklarını, nasıl maç izler gibi bağırdıklarını çağırdıklarını sonra gaza gelip birbirlerini omuzlarına alıp tepindiklerini (tavan yüksekmiş te, herhalde tavan yüksek olunca tepinmemiz gerekiyor) sonra saatlerce çalışıp bitkin bitkin eve gelen ve azıcık huzur bulmaya çalışan ama pısırığın teki olan komşunun nasıl tepki gösterdiğini anlatmış (komşunun utanmadan nasıl gürültüye kızdığından bahsediyor)
    sonra da komşularını göt etmişler, neymiş komşuları da kiradaymış, ev sahibi ortakmış, komşu tehdit etmiş sizi attırcam diye, ama onlar daha fazla kira ödedikleri için atılmamışlar (burada göktuğ tarzı ehüehehee ifadesi devreye giriyor)

    sonra efendim amerikada çok cool bir parti vermiş (ehüehehee) bu yıllar sonra, tanıdığı herkes eve doluşmuşlar, kafayı bulmuşlar, bizim göktuğ efendi de kafayı bulup onlara konser vermiş, gecenin ikisine kadar ortalığın içine sıçmışlar, balkona çıkıp bağırmışlar falan. göktuğ efendi komşuların şikayet etmesinden ve 30 kişi balkona çıkıp bağırdı demesinden rahatsız olmuş neymiş balkona o kadar kişi sığmazmış. doğrudur, ama göktuğ efendi balkona çıkmadılar diyemiyor, gecenin ikisine kadar patırtı çıkarmadık diyemiyor ve bu konu ile ilgili pişkin pişkin yanıt verdiği için gurur duyuyor. -onun deyişine göre pişkin pişkin yanıt vermek bu durumda yapılacak en iyi şey.

    daha bitmedi;
    bu sefer de gece 11 de bateri çaldığı için rahatsız olan ve rahatsızlığını mektupla dile getiren komşusunun nasıl kafasını karıştırdığından ve göt ettiğinden bahsediyor.
    yazar bu kısımda mektup yazdığı için ve baterisine laf eden komşusuna olan duygularını sanane ulan diye özetlemiş ve yeni taktik belirlemiştir: kafa karıştırıp göt etmek. neymiş mektup yazmış mektubun 4/5 inde bateri setinden bahsetmiş, geri kalanında da özür dilemiş böylece de mektup sahibini tırstırmıştır. (ehüehüehüee)

    bu taktikler sayesinde söz konusu oyungezer yazarı nasıl başarıya ulaştığını şu sözcüklerle ifade etmiştir:

    o gündür bu gündür ne bir şikayet duydum, ne de kapıda bir mektup gördüm. evde rahat rahat müzik dinliyorum, sub u açıyorum kafama göre takılıyorum.

    sizlere de bu pişkinlik ve kafa karıştırma yöntemini tavsiye ediyorum.
  • bu adamı cd oyun yıllarından beri okurum, hatta o dönemde * cd oyun'da en ilgiyle okuduğum yazardı. yıllar geçti, bir şekilde oyungezer dergisinde okur-yazar ilişkimize geri döndük kendisiyle. yaklaşık 1 yaşındaki oyungezer'de de nem hariç sadece birkaç incelemesi oldu. onlar da genelde araba yarışları. ve hani iyi adamdır, kalbi temizdir, art niyetsizdir diyorum ama artık dayanamıyorum lan... çok merak ediyorum, yazılarını okurken içinde bulunduğum "forum okuyormuş" hissiyatı ne zaman son bulacak? 15 yaşında seviyordum ama şu an sevmiyorum. çünkü artık 15 yaşında değilim ve 15 yaşında biri tarafından yazılmış gibi duran incelemeler, bölümler ilgimi çekmiyor. ve en çok "bebe belik" olarak görülen yazarlarının yazılarından keyif alan biri olarak derginin taşaklı, oyun dergisi geçmişli yazarlarının kalitesindeki düşüş canımı sıkıyor. şu anda yazıları bana en itici gelen yazar da kesinlikle göktuğ yüksel. çünkü;

    1) bir paragrafa başlandığı zaman içinde 5 farklı konudan bahsedilmesi anlamsız gibi geliyor bana. dergide genel olarak bir paragrafın 4-5 cümleden oluştuğu da düşünülürse yazdıkları çok dağınık ve özensiz duruyor.
    2) ünlüler hakkında konuşurken "james abim, depp amcam, angelina ablam" türü yakınlık gösteren hitap kelimeleri kullanılması çok bayıyor beni. hani şu anda "teğet geçti" cümlesinden türetilen esprileri ne kadar itici buluyorsam ünlülerin isimlerinin başına, sonuna getirilen samimiyet sıfatlarından, ünvanlarından da o kadar tiksiniyorum.
    3) "bu amerika süper, bak diyorum size buraya kapağı atın, beni dinleyin, takılın peşime gençler" mantığının sonsuza kadar amerika'da kalması ve türkiye'yle iletişiminin kesilmesinin taraftarıyım.
    4) dinlediği "cool" müziklerin reklamını yapma meraklısı insanları her zaman samimiyetsiz bulmuşumdur.
    5) araba yarışı incelemelerinde kendi arabalarından bahsetmesin. eskiden de her oyun incelemesinde sisteminin özelliklerinden, yaptığı upgradelerden bahsederdi. hoş bulmuyorum.
    6) eskiden de yapardı, şu anda da bazen rastlıyorum. 1. maddede bahsettiğim dağınık paragrafların arasına serpiştirdiği sosyal mesajları o denli anlamsız buluyorum ki dergiye "sensiz anlamsızlığını anladım, ve saire, demek için" diye mail atasım geliyor. örneğin kasım sayısındaki bir paragraftan bir kesit aktarayım buraya hemen. bir metallica şarkısından bahsederken; "konu olarak bence bu parça da aynı that was just your life'da olduğu gibi bizlere 'ne olursa olsun pes etmemeliyiz' mesajını veriyor. zorlu yollardan geçtiğimizde yaralarımızı gururla göstermeli, ne için savaşıyorsak vücudumuzu ve ruhumuzu ona tamamen adamalı ve savaşmalıyız. aynı yüce atatürk'ümüzün "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" mesajı gibi. şanlı türk milleti de ne zorluklardan geçip gelmiş bugünlere. ne mutlu türk'üm diyene. bu arada "ya kirk'ün soloları hep birbirine benziyor" deyip kirk abime çamur atanları da kınıyoopğaskdlşaskdlşsaskkdlşsasşl" bak ya, bir paragrafta 4 maddenin örneğini birden buldum. atın beni denizlere.

    daha da sayarım ama gerek yok. sanki adamdan nefret etmişim gibi anlaşılacak, ama öyle bir şey yok.

    şimdi diyemem ki bu adam, bu saatten sonra üslubunu değiştirsin. görüyorum seveni var bir sürü, "oyy göktuğ abim süper yazıyor, en sevdiğim bölüm onun bölümü" diyenler var. şimdi onu seveni, sevdiği için eleştirme gibi bir dangalaklık yapmıycam. ama oyungezer gibi dil kullanımı açısından takdir toplayan bir dergide böyle basit, sokak ağzında, yazı dili özelliklerinden uzak cümleler görmek üzüyor beni. bu da oyungezer'in daimi bir müşterisi ve hatta yılmaz bir savunucusu olarak benim nacizane eleştirim olsun.
  • herif geldi 100 yaşına ama şu içindeki liseli özenti ergen ruh bi ölmedi gitti arkadaş. facebook' da her allahın günü "california güneşinde üstü açık mustang' ime atladım, son ses rammstein dinliyorum wooo hayat çok güzel, amerikan rüyası harika bişey, inanılmaz mutluyum şu an" tarzı şeyler yazıp duruyor. tamam lisedeyken yazılarını okuyarak büyüdük, sevdik o zamanlar falan ama geçti 10 yıl biz büyüdük bu herif hala yerinde sayıyor. hala ergen, hala özenti. büyü lan biraz.

    edit: yerinde sayıyor derken adamın karakterini kastettiğimi belirtmek zorunda kalmamalıydım. yani bence kalmamalıydım. çok kötü oldu şimdi böyle.
  • ben ortaokuldayken okurdum kendisini. yanılmıyorsam eskişehir'de inşaat mühendisliği okurdu, mcdonalds ve türevlerinden zerre hazzetmeyen, pide vs. ürünlerin dibine vuran, salonuna "i don t give a shit" ve "so fucking what" yazılı bir şeyler asan bir abimizdi. ha bir de geceleri elektrik kesilince cır cır öten güç kaynağını uykusundan kalkıp küfürler ede ede kapatan, içimizden biriydi.
    be adam, sen ne ara programcı oldun da amerikalara gittin? yakıştıramadım.
  • dergide yazarken attığım bi mail ile arkadaş olmamız vesilesiyle, hiç birbirimizi görmemiş hatta ve hatta telefonda bile konuşmamamıza rağmen, evime pek çok film postalama cömertliğini göstermiş, 8 sene sonra beni facebook'tan bularak abartmış arkadaşımızdır. an itibariyle kendisinin radyo programını dinlemekteyim. çok interaktif.
  • her cd oyun aldığımda hissettiğim o duyguyu bugün mercedes slk alsam bile hissedemeyeceğim büyük ihtimalle

    tabi bu hissiyatta göktüğ abinin yeri çok önemlidir, yeni oyunlar, yeni puanlar, yeni heyecanlar gerçekten inanılmaz bir duyguydu.

    bir insan dergiyi almak için ay sonunu bekler mi ya?
  • çok pis bir geyiği vardı kendisinin. oyun mu inceliyor yoksa taşşak muhabbeti mi yapıyor belli değildi.
  • bana ismini gördüğümde geçmişi özleten yegane insanlardandır kendisi.
    ben o zamanların cd oyun'unu okurken aldığım keyfi hiçbir şeyde almadım. geyiklerini bile unutmamışım. taşındığı evi, nickini duvara boyayla yazmak gibi atraksiyonlarını --çocuktuk ya, acayip cool gelirdi tabii. şimdi görsem ergen derim. *

    biri daha vardı adını hatırlayamamaktan zaman zaman takıntı haline getirdiğim. göktuğ ile eş zamanlı yazıyordu cd oyun'da. daha az geyik, daha çok oyun yorumu yapan aynı derecede sevimli bir abimizdi. hatırlayan olursa pek makbule geçer.

    edit: emrah çipil :) teşekkürler molla.
  • ergen fanboyları ile güldürmeye devam eden kişidir. göktuğ yüksel'i ne kişisel tanır ne de hayatını bilirim, nefret ise benim için çok büyük bir kelimedir, kimseden -kaldı ki iyi olmayan bir yazı yazmış olduğu için neden nefret edilsin ki ne alaka- nefret etmem hayatımda . onun yaşadığı hayatı yaşayamama kıskançlığıise gerçekten inanılmaz komikmiş. fanboylar herkesin onun yaşadığı gibi bir hayatı yaşamak istediği ön kabulüyle tapınmaya devam etmekteler gözlemlediğim kadarıyla. anlamayanlar için anlatalım:
    -çok sevdiğim bir dergide güzel olmadığını düşündüğüm, içerik + nitelik olarak içi boş ve ego tatmini kokan bir yazı yazılmış. bunu dile getirmek ve ekşi sözlük'te yazmak da afedersiniz de 1999 yılından beri gerçekleştirdiğim bir eylem. kimseden bir şey öğrenecek değiliz. ama nasıl ergen mantığıyla entry girilmez konusunda istenirse yardıma hazırım fanboycuğum.
    -"git mail at burda ne konuşuyosun?" konusunda; "o zaman sen de methiyeler düzmek için kendisine mail at, sen burada ne yazıyorsun" demezler mi?
    -onun yaşadığı hayatı kıskanma mevzusu zaten açıklandı biraz önce. ama inanılmaz komikmiş, yaratıcı hareketler. allaha şükür ki kimse gibi değil, kendi seçtiğim ve istediğim işlerle dolu hayatımı yaşayabiliyorum aynı göktuğ gibi. bu açıdan kendisini zaten takdir ediyorum orada sıkıntı yok. yazılarını sevmemek başka, başarılı insanı taktir etmek başka ama anlayana...
    -şükür ki okumamız ve hatta yazmamız da vardır. hayatımızı bundan kazandığımız için. oyunu oynamış, beğenmiş ve tüm dünyada da bu oyunun rating olarak 4.5, 5 yıldızlarda gezdiğini görmüş olduğumdan demek ki yazan kişi bazı konularda objektif olamamış. bu kadar basit.
    -madem göktuğ hakkında yazılanları iplemiyor o zaman zaten sıkıntı yoktur. "sen kimsin de konuşuyorsun o zaman" derler adama. ayrıca eleştirileri iplemeyecek kadar kibirli bir insan ise zaten kendisine söylenecek söz yoktur. ki ben oyungezer'in bu platformu takip ettiğini, çalışanları ile aynı sektörde olduğumuzdan haberdarım.

    anafikir: sevilen bir dergide (bkz: oyungezer) iki beğenilmeyen yazısının ekşi sözlük platformunda dile getirilmiş olmasına bile açık fikirlilikle bakamayan insanların savunmaya çalıştığı, yazım tarzını beğenmediğim oyungezer dergisi yazarıdır. dağılabilirsiniz fanboyz...
  • cd oyun'da yazarken hayatıma ciddi anlamda etki etmiş bir yazardı. özellikle metallica konseri hakkında yazdığı yazıyı şu an bile ezbere söyleyebilirim. konsere gitmeme izin vermemişti ailem 12 yaşında falandım sanırım. ben de onun konser yazısını defalarca okudum metallica dinleyerek.

    sinan akkol ile birlikte gerçekten o zamanlarımın en önemli yazarıydı. sinan abi ile tanışma ve beraber çalışma imkanım oldu, umarım göktuğ yüksel ile de olur.
hesabın var mı? giriş yap