• "hikâyenin bir yerinde, olaylar henüz patlak vermemişken rum çoban dimitri, “bu işler geçer, yeter ki sonrasında birbirimizin yüzüne bakabilelim” diyor. ne yazık ki aradan neredeyse 50 yıl geçti, iki taraf da bırakın birbirlerinin yüzüne bakmayı ya da hatırlamayı, suretlerini bile unuttu..."

    http://www.radikal.com.tr/…1.03.2011&categoryid=120
  • gölge metaforu, oyuncular, fakirlik, çobanlar, sağduyu, gençlik, hırslar, öfkeler, mekanın tarihe bezenmesi olağanüstüydü...
  • kıbrısta büyük konukta cekilen film...
  • --- spoiler ---

    uzun zamandır bu kadar dingin bir film izlememiştim. sakin, gerçekçi, tarafgir değil, duygu sömürüsüne prim vermemiş. ve tabi ki güzelim kıbrıs. köydeki gündelik hayat. ve olaylar..

    bir de, filmi izlerken güneşi yüzümde hissettim, sıcaktan terledim resmen. bu sıcakta tek kafamda sorun, rum polisinin o fazla resmi ve şık giyimiydi. halbuki türk köylüleri çok gerçekçiydi.

    --- spoiler ---
  • olmamış. derviş zaim'den çok daha fazlasını bekliyorduk.
    cenneti beklerken ve nokta'dan sonra "gözünü" tam manasıyla kusursuzlaştırmasını bekliyorduk, olmamış.
    metafor arzulatan bir yapısı olmasına rağmen filmin beklenileni veremiyor.
    özel renkler kullanmasını bekliyorduk, sıradanlıkla karşılaştık.
    gölge üzerine akılda kalıcı tek ciddi laf etmiyor film.
    belki idea dünyasına, "mağaradakilere" gönderme var ama bu yetersiz kalıyor.
    diğer iki filmi geleneksel sanatların tam içindeyken bu filmi geleneksel sanatların eklendiği bir film olmuş.
    derviş zaim'in en zayıf filmi diyebiliriz.
  • canhıraş bir bezdirme ve direnişin yaşandığı dönemin oldukça dingin ve yalın aktarımı filmin doğallığına katkıda bulunuyor ve belgesel havası veriyor filme. yerel şivenin doğal ve başarılı kullanımı, filmdeki bütün oyuncuların kıprıslı olduğunu düşündürerek filmin inandırıcılığını daha da arttırıyor. birbirleriyle, en fazla kendi milletinden, hatta ailesinden olanlarla olduğu kadar alıp veremediği olan komşuların, bir anda nasıl da düşmanlaşabildiğini gösterip, insanlığa her koşulda dört elle sarılmanın kıymetini ve ancak çoğu zaman işe yaramazlığını ve bir türlü çözülemeyen kıbrıs sorununun neden çözümsüz kaldığını gösteriyor.
  • dingin bir film olmasının yanı sıra o dönemi çok da bilmeyen biri olarak objektif olduğu hissiyatı yaratmıştır bende. kimseyi yüceltmemiş, iki tarafın da kusurlarını göstermiştir. bir de beyoğlu pera sinemasının azizliği mi anlamadım ama diyalogların bir kısmını anlayamadım ben. oyuncuların şivesinden mi sinemanın ses sisteminden mi bilemedim.
  • set çalışanları dahil neredeyse bütün kadrosunun öyle ya da böyle kıprıs la ilişkisi vardır bu filmin.
  • izlediğimiz salona girince keşke bizim salonda izleseydik diye geçti aklımdan. küçücük pera sineması neredeyse doluydu. bizim bahtsızlığımızdan mı yoksa filmin sesinde sahiden sorun mu vardı bilmiyorum. az alakalı bir şekilde aklıma tarih derslerinden aklımda kalan bir iki şeyden biri olan uygur devleti geldi. yerleşik hayata geçip savaşçı ruhları köreldiği için yok oldukları söylenen...

    aforizma olduğundan eminim. ben uydurmuş olamam. google'a baktım bulamadım. savaşlarda önce masumlar ölür. en ölmemesi gerekenler. onlar ölmese zaten savaş olmaz. onlar öldüğü için savaş denilen canavar güçlenip masumların kanıyla semirir. ağır giden bir film. zaten kıbrıs'ta sükunetin sağlanması da ağır ağır oluyor. o kadar ağır ki hâlâ sürüyor. üzerinden zaman geçtikçe (geçen hafta çarşamba izledim filmi.) iyi bir film izlediğimi anlıyorum. bir başyapıt değil. ama bu güne kadar pek kimsenin sinemada söylemediği bir şeyi söylemeye çalışmış yönetmen. sırf bu yüzden takdir edilmesi, izlenmesi gerekir.

    filme büyük ve ateşli bir aşk eklenseydi hollywood filmi olurdu. abartıyorum ama gişe rekoru bile kırardı. 12 eylül'ün hangi yıl olduğunu hatırlayamayan, 28 şubat için haziran temmuz gibi olmuştu diyebilen insanların altmışlarda kıbrıs'ta ne olduğunu değil merak etmek herhangi bir şekilde umursadıklarını bile sanmıyorum. geçmiş gitmiş* bilmeye gerek yok. unutup hafızada yer açmak lazım tabii. şimdi değil umarım, şimdi değildir, ama yakında insanlar karagözle hacivat'ı çizgi film karakteri de zannedecek. o günleri de göreceğiz.
  • istanbul film festivali kapsamında,10 nisan 2011 saat 19:00'da atlas sinemasında gösterilecek olan filmdir. mutlaka fırsat yaratılıp, festival atmosferinde seyredilmesi gereken bir filmdir.
hesabın var mı? giriş yap