• şu an trt 1'de yayınlanan film.
    gerçi sağolsunlar, alt yazı filan hiç uğraşılmamış hepimiz on numara rumca bildiğimiz için...
  • madem "gölgeler ve suretler"den bahsedeceğiz, çalakalem olsun birazcık.
    "gölgeler" hem geleneksel gölge oyununa, hem platon'un kadim meselesi idealar evrenine, mağara metaforuna ve bundan çatallanan metaforlara işaret ediyor.

    filmde en hoşuma giden detaylardan biri evlerin dış kapıları yanına asılmış aynalardı. kamera kapıyı gösterirken, kapıdan çıkıp uzaklaşanı, yani göz hizasından çoktan ayrılmış olanı, o aynalar sayesinde gördük. "meselenin künhüne vakıf olmak" mı, "görünenin ardındaki görünmeyeni görmek" mi, "hiçbir şey göründüğü gibi değildir" mi, ne derseniz deyin artık. ayna cenneti beklerken'de de düğüm noktalarından birindeydi. lacan ve borges'i* de hatırladık aynalarla.

    diyaloglar, üçlemenin ilk iki filmi cenneti beklerken'de kesif, nokta'da kesafeti durulmuş, gölgeler ve suretler'de ise büsbütün rahattı. bunu derviş zaim'in bilinçli yaptığını düşünüyorum. saray etrafında teşekkül etmiş bir sanatkâr sınıfı arasında değil, kıbrıs'ın mütevazı bir köyünde geçiyor her şey bu filmde; diyaloglar da öyle, mütevazı. yani film, kendi gerçekliğinden bekleneni yerine getirmiş oluyor böylelikle.

    rollere de iki kelam. başroldeki kadın oyuncuya hayran kaldım, gözümün önünde kanlı canlı bir "anna" olup çıktı ekrandan. settar tanrıöğen artık zaim filmlerinin tadı tuzu, hemen benimseyiveriyor "cevdet" giysisini, yarı meczup halleri.

    son olarak, böyle bıçak sırtı bir mevzuya böyle sanatkârane dokunmak, acıyı bile salt acı olmaktan çıkarıp estetize edebilmek derviş zaim'in başarısı. âyineye güzel bir görüntü bıraktı derviş.
  • "hikâyenin bir yerinde, olaylar henüz patlak vermemişken rum çoban dimitri, “bu işler geçer, yeter ki sonrasında birbirimizin yüzüne bakabilelim” diyor. ne yazık ki aradan neredeyse 50 yıl geçti, iki taraf da bırakın birbirlerinin yüzüne bakmayı ya da hatırlamayı, suretlerini bile unuttu..."

    http://www.radikal.com.tr/…1.03.2011&categoryid=120
  • dün gece bu filmi izlerken genç kızın sürekli bağırarak etrafa saldırmasını, herkesi terslemesini ergenlikten öte rahatsız edici derecede abartılı bulmuştuk.
    19 ekim 2011 çukurca çatışması sonrası insanların öfkeyle klavyeye sarıldığını, bu olayı sevmediği tarafa (hükümet, devlet vs vs) yamamaya çalıştığını, arşivindeki en ağır küfürleri cümle içinde kullanarak duyarlılığını gösterme yarışına girdiğini görünce anlıyorum ki, bu karakter hiç de abartılı değil, bilakis bizden biriymiş.
    sonuç: derviş zaim bizim yas tutmayı dahi bilmediğimizi anlayacak kadar bizi iyi tanıyor. ve çoklukla öfkeler, tarihe kazınmış büyük 'acı'ların mimarı oluyor.
  • muazzam olmuş film. şimdiden millete de izletmek için nasıl kafa sikerim diye düşünüyorum.

    oha lan kıbrıs diye bir ada var ve bunun üstünde insanlar yaşıyor, ne garip.
  • gölge metaforu, oyuncular, fakirlik, çobanlar, sağduyu, gençlik, hırslar, öfkeler, mekanın tarihe bezenmesi olağanüstüydü...
  • başarılı bir film olması bir yana, türk sinemasında gördüğüm en korkunç karabasan sahnesini içinde barındıran derviş zaim filmi.
  • --- spoiler ---

    bütün "iyi"ler öldü bu filmde. oysa bize öğretilen "iyiler kazanır!"dı.

    --- spoiler ---
  • yönetmenin deyimiyle "eflatun'un mağara metaforu'dan oldukça etkilenerek yapılan ve bu öğeleri içinde bolca barındıran film.

    mağara metaforunu okudum ve adama hak verdim. dün bir şey daha öğrendim sözlük.
  • son bilgilere göre 11 mart'ta sinemalarda olacak derviş zaim filmi. derviş zaim "yumurta kabuğu hassaslığındaki konulara ince işçilik" gösteren bi' adam. haydi bakalım:
    http://www.dailymotion.com/…-ve-suretler_shortfilms
hesabın var mı? giriş yap