• birçok havayolu şirketlerinin yaptıgı mülakat türüdür. en zorlayıcı olanı (bkz: emirates)
  • muhtemelen hayatınızda bulunabileceğiniz en ilginç ortamdır. mülakatı yapan kişi beklenirken önce herkes birbirini bir güzel test eder havadan sudan sorular ve tatlı konuşmalar ile. ortam başta sakin ve hoştur bu da mülakatın iyi geçeceğine ve daha önce grup mülakatı ile ilgili duyduğunuz şeylerin pek de doğru olmadığını düşünmenize neden olur.

    genelde bir case verilir ve mülakatı yapan kişi geri çekilip adayları izler. başlangıçta iyi dediğiniz o tipler vardı ya, işte onların hepsi bir anda başka bir insana dönüşür.

    sanıldığının aksine öyle çok konuşmak her şeye atlamak hiç de doğru değildir. o enayiler ilk elenenler. bir de birkaç tane mal vardır herkesten farklı olayım en ilginç fikri ben sunayım falan derler ama genelde saçma sapan konuşurlar. bunlar da ikinci elenenler. yapılması gereken şey gerçekten ortamın hararetine kapılmayıp sakince düşündüğünüz mantıklı şeyi söylemek olmalıdır. gerektiği yerde başkasının fikrine katılmak da gayet doğrudur. böyle bir durumda düzgün bir fikir attıysanız ortaya, zaten büyük ihtimalle seçileceksiniz. fikir iyi değilse geçmiş olsun, yapacak bir şey yok.

    mantıklı konuşucam, dediklerime dikkat edicem derken aslında hiç konuşamamış olduğunuzu fark edip durumu kurtarmak için saçma sapan konuşmanız da muhtemel. bu en kötü senaryodur ve bundan kaçınmak için mülakat başlayınca çok zaman geçmeden ortadaki tartışmaya bir şekilde girmek gerekir. öbür türlü zaman ilerledikçe tartışmaya katılmak iyice zorlaşıyor ve sadece sayılı kişi arasında dönüyor bütün muhabbet.

    yalnız güzel tecrübe.
  • her ik'cı farklı teknik kullanabilir ama genelde grup mülakatlarında stres mülakatı yapılır. grup mülakatında atılgan olman gerekir ki arada kaybolma.

    grup mülakatı tüm mülakat türleri arasında açık ara en streslisi ve sıkıntılısıdır. “grup mülakatı çocuk oyuncağı, hallederim!” diye düşünen bir aday neredeyse yok gibidir. her aday için grup mülakatı yeni stresler, heyecan, mide kramplarıyla birlikte gelir. tek başına değilsinizdir ve herkesin birbirinin önüne geçmeye çalıştığı itici bir rekabet ortamı vardır. tüm potansiyel rakipleriniz o odadadır ve herkes bir şekilde aradan sıyrılmaya çalışır. bunu yaparken diğer adayların üzerine oynayanlar da vardır, size saldırmaya ve sivrilmeye çalışan da.
    ancak işveren tarafından, tüm adayları aynı anda gözlemlemek, zaman kazanmak, adayların stres – kriz yönetim performanslarını, ikili ilişkilerini, topluluk içindeki davranışlarını, takım çalışmasını, liderliklerini ve insiyatif yeteneklerini gözlemlemek için grup mülakatları sıklıkla kullanılır. o yüzden kötü haberi baştan söyleyelim: her canlı grup mülakatını bir gün tadacaktır.

    ancak, aşağıdaki maddeler sayesinde grup mülakatı en azından eskisi kadar sorun olmaktan çıkacak, etkili bir hazırlanmayla ve aşağıdaki rehberi okuyarak, grup mülakatında en çok göze çarpan ve şov yapan aday siz olabilirsiniz:

    1. tanışma merasimini ilk siz başlatın: bu “dakika bir gol bir” aksiyonudur. grup mülakatında herkeste bir gerginlik olur ilk başta, kimse ne yapacağını tam olarak bilemez. hemen otursak mı, konuya nasıl girsek, insan kaynakları mı yönlendirecek biz mi halledeceğiz durumu, nedir, ne değildir derken herkesin kafa ayrı bir dünyadadır. işte tam bu sırada ses tonunuzun en etkileyici haliyle ve tüm proaktifliğinizle ‘arkadaşlar merhaba, ben xxx’ şeklinde bir tanışma cümlesi kurun, hemen diğer adaylara sıcak bir gülümseme ve eli tam kapsayan bir tokalaşmayla yaklaşın. da-daaam! işte ilk gol, herkes yediği golün şaşkınlığıyla ‘neden ilk ben başlatmadım şu tanışma merasimini!’ derken siz tribünlere doğru koşup gol sevincinin keyfini çıkartabilirsiniz. bu mülakata giren yöneticilere sizin dışa dönük, proaktif ve iletişimi kuvvetli biri olduğunuzu gösterir, özgüveninizi tavan yapar.

    2. riske girmeyin, ortalarda seyredin: çok pasif olup başından sonuna kadar sessizce tartışmayı dinlemek ve sadece kafanızla onaylamak da sizi eler, tüm mülakata tek başınıza liderlik edip kimseyi konuşturmamak da. doğru zamanı kollayın, tüm mülakat boyunca yerinde kuracağınız 3 cümle bile sizi bir ‘sonuç odaklı takım oyuncusu’ yapabilir. yanlış anlaşılmasın, lider ruhlu olmak tabi ki harika bir özellik, ancak sivri olmak değil. grupta en çok hatırlanan ve en çok takdir edilen aday olmanın yolu sivri olmaktan geçmiyor, bilakis sivrilmek diğer takım arkadaşlarının fikirlerine değer vermediğiniz ve çok ‘benci’ olduğunuz kanısı doğurabilir, risklidir.

    3. etkili iletişim kurallarını uygulayın: özgüvenli bir gülümseme, sürekli göz kontağı, vurgulu ses tonu, tüm eli kapsayan sağlam bir tokalaşma, dik duruş, etkili dinleme. bunların hepsi bir iletişimin etkili olması için gerekli özellikler. dolayısıyla bunların hepsini kullanmalısınız. konuştuğunuz kadar dinleyin, dinlediğiniz kadar konuşun. konuşan kişiye tüm dikkatinizi verin, gözlerinizden vücudunuza tamamiyle ona odaklanın. bu sizin sadece yöneticiler arasında değil takım arasında da iyi intiba bırakmanızı sağlayacak.

    4. kimsenin üzerine oynamayın: evet odadakiler sizin rakipleriniz, ancak birilerinin üzerinden yükselmek profesyonel dünyada halen takdir edilen bir şey değil –neyse ki-. dolayısıyla birilerinin üzerine oynayıp sivrilmeye çalışmak oldukça itici görünebilir, bu riske girmeyin. eğer fikirlerine katılmadığınız kişiler varsa ‘güzel noktalara değindin ancak fikrinin geneline katılmıyorum’ şeklinde yaklaşabilirsiniz, yani önce iyi bir nokta, sonra kendi fikirleriniz. bu etkili bir iletişim yöntemidir.

    5. tartışmaya herkesi katmaya çalışın: odada kaç kişi varsa hepsinin fikirlerini almaya ve sohbete dahil etmeye çalışın. bu sizin ilerideki cümlelerde referans gösterilmenizi sağlayacak. “ibrahim bey’in bahsettiği şeye katılıyorum” veya “ibrahim’in dediği gibi, ben de bu konuda şöyle şöyle düşünüyorum” şeklinde kurulan ve sizi referans gösteren cümleler kredi hanenize yeni notlar ekleyecektir. bu, odadaki kanaat önderi rolünüzü pekiştirecek ve görüşlerine saygı duyulan aday pozisyonunuzu destekleyecektir.

    6. erken varın, herkesi karşılayan olun: bir yere erken ulaşmak en güzel özelliklerden biri. bu size sakin sakin düşünecek zaman, kişilerle daha fazla konuşma fırsatı ve herkesi karşılama olanağı verecektir. siz odada beklerken herkes odaya girecek ve böylece siz onları ilk karşılayan olacaksınız, ellerini sıkın ve kendinizi tanıtın. isimleri aklınızda mutlaka tutun. fırsatınız varsa mülakata katılacak yöneticilerle tanışıp kendinizle ilgili bir öngörü fırsatı verin.

    7. olası soruları önceden mutlaka çalışın: bu tüm mülakat taktiklerinin anasıdır. tüm yazılarımda bahsediyorum, sizi çok rahatlatacak en önemli taktiklerden biri budur. tüm olası mülakat sorularını ve cevaplarını bir kağıda yazın ve pratik yapın. zaten mülakatlarda sorulan sorular bellidir, eğer erken hazırlanmaya başlarsanız en iyi cevabı kendiniz oluşturabilirsiniz. mülakatta 10 saniyede düzgün bir cevap oluşturmaya çalışmaktan kat ve kat daha iyi bir yöntemdir.

    8. diğer başarılı adayları takdir edin, sessizleri tartışmaya dahil edin: eğer adaylardan biri gerçekten güzel bir cümle kurdu ve gerçekten yararlı bir fikir attıysa ortaya, onu takdir edin. ‘gerçekten iyi bir fikir, katılıyorum’ cümlesi sizin acizliğinizi ve başarısızlığınızı değil bilakis gerçekten takım oyuncusu olduğunuzu ve başarıyı kutladığınızı gösterir, özgüvenli bir harekettir. ayrıca utangaç, içine kapanık ve konuşmayan kişileri de fikirlerini sorarak tartışmaya katmaya çalışın, bu da takım oyuncusu olduğunuzu gösteren başka bir davranıştır.

    9. kapanışı siz yapın, teşekkür edin: grup mülakatının, vaka çalışmasının ne zaman biteceği az çok bellidir, konuyu toparlayan, herkese katılımından ve fikir paylaşımından dolayı teşekkür eden siz olun. konuyu özetleyip gerekiyorsa insan kaynakları ve yöneticilere sunun, bu grup mülakatının çıktıları bunlardır deyin. sunum yapılması gerekiyorsa mutlaka siz yapın.

    grup mülakatı eğer iyi hazırlanırsanız ve yukarıdaki rehbere uyarsanız, birebir mülakat kadar kolay atlatabileceğiniz bir mülakat türü. rakiplerinizle aynı anda sahaya çıkmanız dışında çok da fazla stres yapacak bir şey yok. kendinize güvenin ve o mülakatı da başarıyla geçeceğinize inanın
  • gerçek bir kurtlar sofrası. bir tanesine girdim ve şu an korkudan, gerilimden yarınkine girmeyip boş versem mi acaba uzun dönemi diye düşünüyorum.

    devletin bekasının da allah belasını versin
    özel sektörün de.
  • teke tek mülakatla zaman kaybedeceğimize, bu adayları birbirine vuralım işimiz daha kolaylaşsın tarzında yapıldığını düşündüğüm mülakat çeşididir.
    adaylar masaya u şeklinde oturur (burada oturma düzeni yoktur, istediğiniz yere oturabilirsiniz, komisyonun sizi göremeyeceği köşe bucak kısımlara oturmamaya dikkat edin.)
    adaylardan ilk olarak kendilerini tanıtmaları istenir. bu tanıtma süreci sırayla olmadığı için biranda, ilk ben konuşmalıyımcı tayfa söze atlar ve kalıplaşmış cümleler kullanırlar.(tip 1. burada sakin kalıp, samimi konuşmakta fayda var, zaten mülakatı yapan ik çalışanları o kalıp halinde kullanılan kelimeleri ezbere bilmektedir.)
    tanıtma faslı bittikten sonra her adaya bir kitapçık verilir. bu kitapçıkta 'herhangi bir şirketin yaşadığı sıkıntı, pazar kaybı, üretim eksikliği gibi konularda sorunlar bulunmaktadır. adayların 10 dakika süre içerisinde bu kitapçıktaki sorun hakkındaki çözüm önerilerini bulmaları istenir. bu süre 10 dakika tamamlandıktan sonra işte grup mülakatı için gerekli olan tartışma ortamı başlar. bu tartışmada sıra ile konuşma yoktur, adaylar istedikleri zaman konuya ait fikirlerini beyan edebilir, fikrinden hoşlanmadığı kişilere karşıt fikirler sunabilirler.(tip 2. tartışma ortamı başladığı an yine tanışma bölümünde olduğu gibi biran önce konuya atlayanlar kendilerini belli etmeye çalışanlar olacaktır. internet üzerinde bu konuda araştırma yaptığınızda, ilk önce siz konuşun, hiç kimseye onay vermeyin, sürekli herkesi reddedin gibi öneriler göreceksiniz ki bunlar saçmalıktan başka bir şey değildir. unutmayın ki sürekli kendi kafasına göre hareket etmeye meyilli bir çalışan olmasını kimse şirketinde istemez. sakin kalıp fikir sunanların hata yapmasını, onların sunacakları fikirlerdeki eksikleri fark edip bu noktalardan yürümek, güzel fikirleri olan adayları desteklemek çok daha olumlu puan kazandırabilecek davranış biçimidir. bırakın melis konuşsun coşkulu coşkulu.)
    30 dakikalık tartışma bittikten sonra, bir kişi grup lideri seçilir ve bu kişi tartışmada kararlaştırılan sonuçları açıklar. (tip 3. grubun lideri olup açıklamaları yapıp yapmamak size kalmış bir durum, güzel sunarsanız size artı puan olarak, saçmalarsanız size eksi puan olarak hanenize yansıyacaktır. karar sizin.)
    artık adaylardan salondan çıkmaları ve ada konseyine gidip beklemeleri istenir. bütün adaylar başka bir salonda beklerken bir anda bir kişi gelir isimleri sayar ve ismi söylenenler elenir. survivor heyecanını butik yaşama fırsatı yakalarsınız. isimler söylendikçe sayı azalır, heyecan artar. ve artık sizin de isminiz söylenmiştir. ya elenirsiniz ya da elemeler bitmiş artık sizi teke tek mülakata çağırmışlardır.
    ve tebrikler grup mülakatı bitirdiniz. ama bitmedi (bkz: burası survivor beyler) sıra teke tek mülakatta.
    artık kendinizi tam anlamıyla anlatacağınız noktadayız. bu kısımda, kendinizi tanımlamada kullandığınız kelimeler, ifade biçiminiz, samimilik düzeyiniz size bu mülakatın anahtarını verecektir. ( tip 4. basma kalıp kelimelerle mülakata hazırlanmayın, sıradan olmaktansa samimi olmak her zaman sizi başarıya götürecektir. kendinizden emin, kararlı, başvurduğunuz işi yapabileceğinizi karşınızdakilere hissettirmelisiniz. )
    özet : sıradan olma, vitrin değil işlevsel ol, kendine güven,samimi ol.
    gülümseyin, öyle samimi ve sıcak olun ki her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın. (bkz: dale carnegie)
  • ilk defa yarın deneyimleyeceğim olay.
    sakin ve relax birisiyim çirkefleşemem bu sebeple
    önerilere açığım..
  • ilk iş deneyimim bir grup mülakatı ile olmuştu. zaten geceleri oyun oynayıp gündüzleri yatan biri iken sabah 9'a mülakat koymuşlar. e haliyle gittim konuştuk falan. ne konuştuğuma , ne anlattığıma dair en ufak bir fikrim yok. ertesi gün aradılar ve işe kabul edilmişim. tam hatırlamıyorum üstünden baya geçti fakat hatırladığım kadarıyla 2 aylık bir eğitim sonrasında işe başladık. hemde daha işe tam hakim değilken neredeyse liderlik pozisyonuna yakın bir pozisyonda başladım nasıl olduysa. sonradan kendimi gerilere doğru ittim ki işi temelinden öğrenebileyim diye. nitekim askerliğime kadar olan 2 sene içerisinde sürekli liderlik pozisyonlarına göz kırparak o işi bıraktım. nedeni basitti aslında. zaten askere gideceğim ve bir daha o iş yerine kesinlikle dönmeyeceğim. kendimi liderlik pozisyonları ile sıkmaya gerek yok diye düşündüm her zaman. hatta tüm disiplinsiz davranışlarıma rağmen işi yaptığım zamanlarda en iyisi ile yapma konusundaki takıntım nedeniyle yeni gelenlerin eğitim sonrası oryantasyonu veya işe alışma süreçlerinde sorumluluğu sürekli bana verdiler. uzun lafın kısası o sıralar çalıştığım iş yerinde herkes grup mülakatla gelirdi ve eğitim sonrası bana gönderdiklerinde bazı kişilerin çok yetenekli olduğundan bahsederlerdi. o süreçte ortalama 200 kişi ile çalıştıysam en az 30'u çok yetenekli olarak gösterildi. bunların ise taş çatlasın 5 tanesi eğitim sonrası gerçekten başarılı olabildi. geri kalan 170 kişiden ise gerçek liderleri aradan cımbızla seçer gibi seçmeye gayret gösterdim ki bu kişiler halen daha o iş kolunda liderlik pozisyonlarında çalışıyorlar. sıkmayın kendinizi grup mülakatı ile falan. doğal olun. kendiniz olun. sakin olun. zaten işinizde iyi iseniz aradan sıyrılmanın bir yolunu mutlaka bulursunuz.
  • sizden beklenilenin söylediklerinizle gruptan reaksiyon almanız olduğu mülakat türü.
  • adeta bir survivor, adeta bir açlık oyunları, adeta bir kurtlar vadisi pusu...

    bunun için söyleyeceğim tek şey; 'sizin allah belanızı versin' dir. insanların ihtiyaçları, mecburiyetleri üzerinden şımarık işler yapan firmalar bence batsın! ya siz kim köpeksiniz ki, bir iş vereceğim diye insanları maymun ediyorsunuz?

    bu firmaların ve ik çalışanlarının anlamak istemediği bir şey var. tabi buna arz talep dengesinin şakülünün kaymasının da etkisi var da, bir firma olarak senin bana ihtiyacın var, benim de sana. sen beni beğenebilirsin, ben de seni ya da tam tersi ama bunların hepsi karşılıklı olarak geçerli! tamam sistemin kölesiyiz de o kadar da değil yani! ben de seni beğenmeyebilirim, bunu aklından çıkarma!

    böyle gudik işler hep amerikalıların başının altından çıkıyor, bizimkiler de kopyala yapıştır yapıyor da arkadaş, orada adamın hedefi işe uygun insanı yerleştirmek, kimi iş lider ruh ister, kimi iş takım çalışması, kimi iş yırtık eleman ister, kimi işi sessiz sakin insan daha iyi yapar, adam bunlara bakıyor, sen? sen başvuran 100000000 kişi arasından seçim yapayımın derdindesin aynı şey mi? yooo biz de bunlara bakıyoruz diyen olursa, ceonun yeğenini işten çıkar öyle konuşalım derim, sanki bilmiyoruz. ulan iş ilanlarını bile aynı kalıp cümlelerle çıkıyorsunuz, işe göre adam seçiyomuş, yürü git! ayrıca mülakatı adapte ediyorsun da diğer şartları da kopyala yapıştır yapıyor musun? yok! neden, çünkü işsizlik! mülakatta kendi haline bıraksan sorabileceği en içerikli soru; "en sevmediğiniz özelliğiniz ne?" olan değerli kurum çalışanları, kalkmış boyundan büyük işler yapmış, neticesinde ortaya saçma sapan bir iş çıkmış.

    ben büyük bir firmanın çalışanıyım. kurumsal, çok uluslu, sektöründe lider gibi süpersonik ünvanlardan seç beğen al, ne ararsan var. bir ara iş yerinde hoşuma gitmeyen işler döndü, bir bakınayım dedim, neler var. başvurumu yaptım, görüşmeye çağırıldım. ik departmanı çalışanlarının görüşme organizasyonunu tam ayarlayamamaları nedeniyle, grup mülakatından önce departman yöneticisiyle görüştürdüler beni. adam şeker gibi biri, beni de beğendi, ben de şartları beğendim, yaptığım iş talip olduğum işin şartlarını yerine getirebileceğimin göstergesi falan fıstık.. adam; bizim ik departmanı mülakat adımlarına yeni bir uygulama koydu, o mülakatı geçmeniz halinde benim için ok dedi. ben tabi ortamını bulduğum an gevşek moda geçebilen biri olarak adamla sohbeti ilerlettiğimden, adam döküldü "yalnız biraz sıkıntılı bir mülakat, iş tecrübesinden bağımsız bir eleme methodları var, açıkçası çok beğendiğimiz adayları kaybediyoruz, firmadaki mevcut çalışanları o mülakata soksalar %70 ini elerler, ben de dahil." dedi.

    iki gün sonra beni ik departmanından bir kadıncağız aradı, öyle bir konuşma ki; ne dediğini anlayana alkışlar eşliğinde madalya takılıyor. "kızım ağzını yaymadan konuş!" dememek için kendimi zor tuttum. ben ki telekonferansla japonların berbat ingilizce' sini öyle böyle anlayan insanım, bu kadının türkçe' sini anlamadım. yanlış anlaşılmasın ana dilim türkçe! neyse bu konuşurken, bir sordum, iki sordum sonra baktım olacak gibi değil akışına bıraktım, en son kelimelerin arasından "mail" i yakalayınca, heh dedim tamam. en azından yazdığından anlarız bu ördek ne diyor, o olmadı ateş yakmasını isteyecektim. sen yak ben dumanı burdan görürüm!

    neyse gittik, bizi nazi kampı gibi 10 kişi bir odaya soktular, elimize verdiler bir fasikül, önce zeka testiyle başladık. bu zeka testlerine de ayrı giydiresim var da entry ufak çaplı bir romana dönüşsün istemiyorum. yaptık testi, sıkıntı yok, çünkü mevcut işime girerken de yapmışlardı, işe kabul edildiğime göre demek ki gerizekalı değilim. aslında proses departmanındaki çocuğu da kabul ettiklerine göre, düşündüm de belki de gerizekalıyımdır, emin olamadım şimdi. neyse, sonra dil sınavı falan derken bize bir case study dosyası verdiler.

    şimdi bu dosya ile ilgili söyleyecek çok şey var da benim altını çizeceğim şey şu; verilen konunun başvurduğum pozisyonla ilgisi yok. tamam diyelim ki; alakasız konularda bile krizi nasıl yöneteceğime bakacaksın ya da ne bileyim hiç hakim olmadığım konuda bir neden sonuç ilişkisi kurabiliyor muyum ona bakacaksın da ulan diğer adayların başvurduğu pozisyon konuyla alakalı o ne olacak? birbirbirinden farklı pozisyona başvurmuş adayları birbiriyle dövüştürüp, içinden birini seçmek nasıl bir kafa? o zaman aynı pozisyon için başvuranları kendi içinde yarıştır kardeş, bunu da mı biz öğretelim? ya da baktığın işe hakimiyet falan değil, bambaşka bir şeyse, o zaman açtığın tüm pozisyonlara kel alaka bir konu seç ki herkes eşit olsun. sen daha görüşme esnasında haksız rekabeti engelleyici bir tavır sergileyemiyorsun, senin firmanda çalışılır mı lan?

    millet birbirini yiyor, böyle ortam olmaz! ya onları eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın, belki işe çok ihtiyacı var, belki kariyer hedefi bu firmaya girmek, o haklı! benim kızdığım firmaların şımarıklığı! ben zaten bu firmada çalışmamaya karar verdiğim ve mülakatın ortasında da çıkıp gidemeyeceğim için, oturdum gözlem yapıyorum. belgesel izlemek gibi bir şey. bir ara bir grup firma çalışanı (5-6 kişi) geldi, odaya girdi, karşımıza oturdu, izliyorlar, artist artist not alıyorlar falan. götümle gülecektim de, hadi dedim şimdi kibarlığımı bozmayayım. lan ibiş, ayı mı oynuyo, gelmişsin karşıda oturuyorsun da izliyorsun! bir de armut at bari, bakalım önce kim kapacak? oradan da iş için ne kadar istekliyiz onu ölçersiniz. tee allahım ya...

    neyse en son bireysel mülakata geldi sıra, başbaşa kaldık, geçtim karşılarına kişisel sorulara geçtiler; en beğenmediğiniz özelliğiniz ne?

    mükemmelliyetçiliğim, firmanızı beğenmedim canım, amatörsünüz!
  • daha önce bir kere maruz kaldığım ve yarın yine maruz kalacağım mülakat çeşidi.

    ilk maruz kaldığımda çok toydum, mezun olmamıştım, benimle beraber mülakata katılan 8 kişiden 5 tanesi gibi her halta bağırarak yanıt vermemiştim. bana soru sorulunca konuşmuştum sadece. o bağıranlardan iki tanesini işe almışlardı.

    yani ben yarın en iyisi bağırayım diyorum.

    en nefret ettiğim şey dikkat çekmektir. bu mülakatlarda dikkat çeken kazanıyor, nasıl dikkat çekeceğim bilmiyorum, bana o kadar ters bir şey ki...

    bence rezil bir mülakat türü bu.
hesabın var mı? giriş yap