• türk solu adına geçmişten bir şeyler öğrenmek ve daha sağlıklı bir düşünce yapısı kurabilmek için vedat türkali'nin iki ciltlik güven romanı ile birlikte mutlaka okunması gereken üç ciltlik yarılma, havariler ve sapak'ın yazarı. bunların yanı sıra bahar ve tipi, deniz orada, ev, sosyal patlamaya doğru bir anarşist değerlendirme gibi kitapları da vardır. anafora doğru, anaforun içinde, halk silahlanınca durruti ve ispanya anarşist devrimi, yoldaş lenin'e açık mektup "sol komünizm" bir çocukluk hastalığına yanıt gibi kitapları da türkçeye çevirmiştir. ayrıca birikim dergisinde de birçok yazısı yayınlanmıştır.
  • yeni kaybetmiş olduğu sevdiceği ardından, hislerini kaleme almış yazardır:

    büyük yürek durdu diyorlar... olabilir mi böyle bir şey? dünyada inanmam. olsa olsa kalbi durmuştur. hastaydı kalbi.

    büyük yürek durmaz. belki istanbul’u şöyle bir dinlemek için durmuştur. ya da bir çeşmeden kana kana su içmek için.

    durmaz o. denilen anlamda hiç durmadı ve durmayacak da. büyük yürek’tir o. yazılamayacak, okunamayacak, anılamayacak, unutulamayacak, hatta bütünü çıplak gözle algılanamayacak kadar büyük. öylesine ki, size açar kapılarını, alır içine sarmalar şefkatle, fark ettirmeksizin. ama kapamaz kapılarını yeniden. özgürlüğünüzü almaktan korkar. açık bırakır kapısını, ne zaman isterseniz gidebilesiniz diye.

    öyle büyüktür ki, hüsrana bile küsmez. hatta hüsran onun arkadaşıdır da, hep eşlik eder ona. gamlı görürsünüz onu kimi zaman. hep birlikte dolaşırlar.

    dayanışmayı özler büyük yürek. oysa dayanışma pek uğramaz yanına. dayanışma onu unutsa da o unutmaz. inatla çağırır onu. nesi var nesi yoksa verir ona. karşılık beklemeden. kendisi için hiçbir şey istemeden. kimseler duymadan.

    aşktır büyük yürek’i yüreklendiren. aşkla kucaklar dünyayı. aşkla düşünür. aşkla burkulur. aşkla acı çeker, kanar bazen. aşk onu terk etse de o hiç terk etmez aşkı. aşk tökezlediği zaman ona kızmaz, çatık kaşla bakmaz. başarısız aşk, onun sınıfta kalmış çocuğu gibidir. alır onu bağrına basar yine de.

    büyük yürek’i, bireyin ağıtını söylerken görebilirsiniz bir yerlerde. onun saygınlığına, onun isyan ruhuna, otorite tanımazlığına sonsuz güvenir. her seferinde birey büyük yürek’i kırsa da, acıyla sızlatsa da ona olan tutkusu hiç zayıflamaz. bir gün der, bir gün birey gerçekten var olacaktır. umudu da sever. onu yenilgilere terk etmez.

    büyük yürek, ilk kuşağındandır çiti geçmeye cesaret eden küçük azınlığın. ama bunu hep gizler. söz konusu bile etmez. büyük yürek, işin tuhafı bu ya, büyük olmayı da sevmez. hep gizler kendini, geriye çeker.

    büyük yürek, genelde çok sakin akar. tevekkülle kabul eder yenilgileri. gülümseyerek bakar onlara. kendi yenilgilerine, dünyanın her yerinde dışlananların, kovalananların yenilgilerine. yenilgi, büyük yürek’in temiz kanıdır sanki. onunla soluklanır, onunla yenilenir. bilir bir gün yenilenlerin biriktirdiği yüce gönüllülüğün dünyayı fethedeceğini. en azından bunu umut eder. umudu da sever demiştim ya.

    büyük yürek, büyük olmasına büyüktür ama büyük mekanizmaları, silahları, örgütleri, panzerleri, füzeleri, işkencehaneleri, demir parmaklıkları, koltukları, kelepçeleri, otoriteleri, kurumları hiç sevmez. korkmaz onlardan üstelik. çünkü korkuyla arası pek hoş değildir. korkuyla arası iyi olanları ayıplamaz, ama korkuyu evine davet ettiğine hiç tanık olmadım. korkunun kol gezdiği bir dünyaya, sukûnetle, telaşsız, aynı tempoda insanların en güzel değerlerini, bu taze kanı göndermeyi sürdürür.

    büyük yürek durdu diyorlar. belki de, kendisi gibi büyük yüreklerin gümbürtüsünü işitmek için durmuştur bir an için. kalbi durduysa onu bilemem. ikisi aynı şey değil. aşk, dayanışma, bağımsızlık, otorite tanımazlık, özgürlük, özgüven, kadınca duyarlılık, cesaret ne zaman yok olursa bu dünyadan, büyük yürek’in durduğuna o zaman inanabilirim.

    dünyaya ve canlılara ilişkin her şeyi, kedileri, sardunyaları, iklimleri çok seven büyük yürek’in 5 kasım 2007 tarihli son mesajının son satırları şöyle:

    “dün kısmen güneşli ve aydınlık bir hava vardı. bugün istanbul’da deli bir yağmur var. güneş yok, ıslak ve karanlık bir gün yaşıyoruz. neyse bundan sonrası zaten kış.”

    evet, gerçekten kış.

    güle güle ve hoşça kal büyük yürek.

    nezahat.

    arkadaş.

    yoldaş.

    sevgili.

    gün zileli
    6 kasım 2007
  • "filistinli ebu suut el haravi, 'evinden kaçmaya zorlandığın için utanma' diyor. türkçede tam öyle değil ama bir çok dilde 'ev', yaşanan yurdu da temsil ediyor. gittikçe azalan aile fertlerinin birlikte yaşadığı aile ocağını terk edeli yaklaşık otuz beş yıl oluyor. neredeyse on beş yıl geçecek, 'yurt' anlamındaki 'ev'den kaçmak zorunda kalışımın üzerinden. utanmıyorum. kader de utanmasın. utanması gereken başkaları var" der gün zileli ev'in başında. özellikle, evden bir kere çıkan bir daha giremiyor, dediğim, dahası bizzat deneyimlediğim şu günlerde evi tavsiye ederim. ev'de sadece bireysel yaşamını anlatmıyor; dünyaya bakışı, yaşadıklarını, tanıklıklarını yorumlayışı öyle insancıl ki, açık algıyla yapılan bir okumanın sonunda onun anarşist, nihilist veya hangi -ist olduğunun çokta önemli olmadığını anlarız...
  • siyasi mülteci olduğu ingiltere'den sonra yaşadığı zürih'ten türkiye'ye kesin dönüş yapmakta olan anarşist.
  • tanıdığım en komplekssiz adam. özeleştiri kavramının hakkını verdi ve yoluna veremeyeceği bir hesap olmadan devam ediyor. bir de, benden daha genç bir ruhu var ki kendisi babamın akranı.
  • "stalinizm: bir ideolojinin iflası" adlı kitabı özgür üniversite yayınlarından çıktı.

    arka kapak: "kitabın başlığı, okuyucunun şöyle düşünmesine yol açabilir: iflas etmiş bir ideoloji ile uğraşmaya neden gerek duyuyorsun o zaman?kitabın başlığının bu soruyu akla getirmesi doğaldır. ne var ki, bir ideolojinin, düşüncenin ya da pratiğin iflas etmiş olması, onun derhal ortadan kalktığı, artık taraftar bulamayacağı anlamına gelmiyor. hele türkiye gibi bir ülkede. bugün türkiye solunun büyük çoğunluğu stalinisttir ya da bu gelenekle ciddi bir hesaplaşma yaşamamıştır. öte yandan yeni genç kuşaklar devamlı olarak radikal hareketin saflarına akmakta ve ilk gıdalarını bu stalinist örgüt ve geleneklerden almaktadır. stalinizmden kopmuş devrimciler ya da anarşistler ise, bu ideolojiden çok uzakta oldukları hissine kapılarak ya da öyle sanarak onu ciddiye almamak ya da önemsememek gibi bir hataya düşmektedirler. bu da cenazesi kaldırılmayan cesedin ortalığı zehirlemesine katkıda bulunan bir diğer faktördür bence.

    stalinizmin, leninist ve marksist köklerinden kopartılmasına ya da stalin dönemiyle lenin dönemi arasına bir çin seddi konulmasına karşıyım. tam tersine bu köklerin ortaya çıkartılması, marx’ın kimi yönelimleri ve lenin dönemiyle bağlantılarının gösterilmesi çok önemli ve gereklidir. bununla birlikte, marksizmden ve leninizmden önemli bazı farklılıklar gösteren stalinizm diye bir olgunun da ayrıca incelenmesinin ve niceliksel ya da niteliksel farklılıklarının saptanmasının gerekli olduğunu düşünüyorum."

    ayrıca kitap kapağıyla ilgili şöyle bir açıklaması var:

    "stalinizm kitabımın kapağı üzerine kısa bir açıklama

    özgür üniversite yayınlarından yeni çıkan stalinizm-bir ideolojinin iflası adlı kitabımın kapağı benim onayım olmadan basılmıştır. kapak bana elektronik yolla ulaştığında, stalinizm başlığının yanındaki orak çekici görünce, ilgili arkadaşa, “basmadıysanız durdurun” mesajını gönderdim ama gelen cevap, “basıldı”ydı. kıt olanaklarla yayın yapan özgür üniversite’nin zarara girmemesi için kapağın yeniden basılmasını talep etmedim ve kitap, görüleceği gibi, benim benimsemeyeceğim kapak düzeniyle yayımlanmış oldu.

    kapağa itirazım şudur: ben bu kitapta orak çekici değil, stalinizmi eleştiriyorum. işçi ve köylüleri sembolize eden orak çekici eleştirmek, her ne kadar uzun yıllar bürokratik bir devletin sembolü olarak kullanılmış olsa da, aklımın köşesinden geçmez. tam tersine, stalinist diktatörlüğün, işçi ve köylüleri ezdiğini anlatıyorum kitapta. kitabın kapağı ise, stalinizmle orak çekici birleştirerek büyük bir hata, hem de stalinizme paye veren büyük bir hata yapmış oluyor.

    bu durumda, bu açıklama bir zorunluluk oldu.

    gün zileli
    22 şubat 2010"
  • isviçre'nin sınırdışı etmek istediği anarşist.
  • yazılarını ve görüşlerini yayınladığı bir sitesi de vardır:

    http://www.gunzileli.com/
  • futuristika'ya isviçre hükümetinin aldığı sınır dışı kararı, aydınlık-tikp dönemi ve anarşizme varan mücadele yılları hakkında konuşmuştur. şöyle diyor: "türkiye’de anarşizm çok yenidir. henüz emekleme aşamasındadır. doğaldır ki, fiili güç olarak hayli zayıf ve uygulamalarında da oldukça başarısızdır. ama anarşizmin potansiyeli ve yarattığı ilgi, onun gerçek gücünün ve varlığının yüz katıdır belki. yani türkiye’de bir anarşizm hayaleti dolaştığını söyleyebiliriz."

    http://www.futuristika.org/…izm-hayaleti-dolasiyor/
  • internet sitesine bir haller olmuş bu aralar. 1 ay (belki daha fazla) gibi bir süredir erişemiyorum. bandwith limit exceeded diyor, başka bir şey demiyor. twitter kullansam oradan bakacağım lakin twitter'a da pek sık uğramıyor gibi. neyse verelim adresini, hal hatır sorarsınız belki, keyiflendirirsiniz: http://twitter.com/gunzileli
hesabın var mı? giriş yap