• selef ile karıştırılan. ama tam tersi olan.
    sonradan gelen veya yerine gelen gibi manaları var..
    bu kökten türetilen örneğin bir halife kelimesi var.
  • başrollerinde muhammet uzuner ve şükrü babacan'ın oynadığı, yerel bir inanışın hikâyesini evrensel sinema diline aktarabilen film. biraz durgun akan bir tarzı var ama bir zamanlar anadolu'da'yı sevenler bence bu filmi de sevecektir. murat düzgünoğlu güzel film yapmış kanımca; o portakal bahçelerinin görüntüsü, renkler filan da çok hoştu.
  • selefin bıraktığı yükü taşımaya zorlanandır kimi zaman.
  • babadan sonra kalan oğul, birinden sonra onun makamına geçen kimse.
  • bunun bir de vahit adlı bir oğlu vardır. (bkz: vahit halefoglu)
  • can dundar yapiti olan ve ikinci adam ismet inonu'nun ataturk'un olumunden sonra cumhurba$kani olmasi donemini ve ya$ananlari anlatan belgesel. cok kaliteli bir yapit, izlenesi, bilgi edinilesi.
  • onuncu nesil çaylak.
    edit: yazar olmuş, hoşgelmiş.
  • "bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken, o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin...

    iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil, yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen "ama senin için şunu yaptım?" derken o, "şunu yapmadın!" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.

    üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın... "peki o ne yaptı?" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin! onun varsa, bırak, o lüksü sonuna kadar yaşasın.

    her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu! hem ne olmuş yani? yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu
    hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

    sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun, asolan yürektir. yürek sesini bilmeyenler ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o
    zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini..."

    nazım hikmet
  • spoiler vermek istemediğim için çok detaylandırmayı düşünmüyorum ama çok güzel ayrıntıların yakalandığını düşündüğüm bir film. izleyenlerin hayal kırıklığına uğramaması için öyle olağanüstü akıcılıkta ilerleyen bir film beklentisiyle izlememeleri yerinde olur. durağan ve güzel o festival filmi tadını alıyorsunuz ama...

    sadece finalle birlikte insan iki ihtimal üzerinde duruyor; ya film boyunca senarist dikkatimizi aslında farklı noktada oyalamak istedi ya da seyircide kuşku ve belirsizlik bırakarak yorumu seyirciye bıraktı!

    bir de film boyunca portakal bahçesinde gezinesi geliyor insanın. hatta daha ilk yarıda canım portakal istedi diyen arkadaşlardan biri filmden çıktıktan sonra en son bu saatte portakal aramaya gidiyordu. ne yapıyordur bilmem...
  • çokça beğendiğim festival filmi. özellikle detaylara bayıldım. nuri bilge ceylan tarzı bir akışı olması, muahmmet uzuner'in de oyuncu kadrosunda olması filmin albenisini daha da arttırdı bende.

    .
    .
    .
    --- spoiler ---

    mahir karakterini canlandıran muhammet uzuner'in kardeşi halef, 12 yaşındayken trafik kazasında ölüyor. mahallede oturan bir aile halef'in ölümünden etkilenip yeni doğan çocuklarına halef adını koyuyor. e haliyle mahir'in annesi de bundan etkilenip yeni doğan bu çocuğa manevi olarak ilgi duyuyor.

    yeni doğan halef'in zamanla yürüme engelli olduğu ortaya çıkıyor. ömrünü topallayarak geçiriyor. halef topal, mahallede çocuklara ayak uyduramıyor. bundan etkileniyor. ilgi alacak toplayacak arayışlar içinde. mahir'in annesi sık sık halef'in evini ziyaret eder. halef sohbetlere kulak kesilir. ölen halef hakkında bilgiler edinir sohbetlerde. sonra aniden birgün mahir'in annesine anne diye seslenir. daha küçük yaşta reenkarnasyonun zeminini hazırlar. mahir'in annesi de bu konuyu kabullenir. olay mahallede de yayılır.

    mahir'in kendisi de babası da bu olaya mesafelidir. mahir'in annesi olayı o kadar kabullenir ki, halef'i artık evlerine de alır. halef mahir'in evine reenkarne kardeş edasıyla ziyaret eder.

    mahir büyür, üniversiteyi dışarıda okur. dışarıda matematik öğretmenliği yapar. mahir'in beyninde tümör çıkar. hayat süresi kısalır. son zamanlarını ailesinin yanında geçirmek için köye geri döner. döndüğünde reenkarne halef'in halen evlerine girip çıktığını farkeder ama kanser olduğu için pek olayları takmaz.

    halef de büyümüş. engelli kontenjanından hastanede temizlik görevlisi olarak çalışır. halef her ne kadar görünüm olarak saf temiz bir izlenim yaratsa da içinde türlü cinlikler dönüyor. ailenin mirasını elde etmek için defalarca adliyeye dilekçe verip kendini mahir'in ailesine resmi olarak yazdırmak ister. defalarca red yer.

    mahir kanser. ameliyat ücretleri yüksek. babasından kalan büyük portakal tarlalarını satmak ister. halef bunu öğrenir. tekrar adliyeye bir dilekçe verir. bu sefer adliyede bir akrabasını bulup torpil yapmaya çalışır. dilekçe adliye çalışanları arasında alay konusu olur. yine red yer.

    mahir bir gün eve gittiğinde halef'i yine evinde görür. yanında da yaşlı ölü annesini görür. ölümü şüpheli. mahir'in babası da mahir daha köye dönmeden önce ölmüştü. belki de mirası çabuk elde etmek için ölümlerine halef sebep olmuştur.

    halef bir gün ateist mahir'i camide yakalar. mahir hazır maneviyata bürünmüşken mahir'e şunu der. "duydum ki tarlaları satıyormuşsun. bir kardeş olarak benim de payım bu tarlalarda yok mu. hem rahmetli annenden de bu konuda olur almıştım."

    mahir reenkarne kardeşliğini yavaştan kabul etse de bu tarla payını vermede mesafelidir.

    halef artık tarlalardan kendisine pay kalamayacağını anlayınca pes eder. mahir'e her şeyi itiraf eder. intihara razıdır artık. son vuruşu mahir'den yapmasını bekler. mahir isteğini kabul edip sakat halef'i kuyuya iter.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap