• edremit-ılıca sahil muhafaza taburunda yedek subay olan cahit sıtkı, ilk görev günü emir eri seçmek için bölük yazıcısından künye defterini ister. sırayla isimlere bakarken abbas oğlu abbas ismine takılır.

    kapı çalınır. karşısında civan mert, yiğit biri selam çakıp,
    “abbas oğlu abbas, emret komutan!” der.
    bir elinden sakat olan abbas. aralarında söyle bir konuşma geçer:
    -nerelisin?
    -memleket mardin, kaza midyat komutan.
    -sen benim emir erim olur musun?
    -sen bilir komutan!
    abbas komutanın ihtiyaçlarını sormadan düzenli bir şekilde yapan zeki bir askerdir. zaman zaman aralarındaki rütbe farkı ortadan kalkar.
    bir akşam rakı sofrasını kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar abbas, komutanına. yıldızlı bir yaz gecesinin bir keyif sofrasında, çakır keyif cahit sıtkı’nın aklına beşiktaşlı sevgilisi düşer.
    -sen istanbul’u bilir misin abbas?
    -bilir komutan.
    -orada bir beşiktaş var bilir misin?
    -bilir komutan! ben orada acemi birlikteydim.
    -orada benim bir sevgilim var. sen bana kaçırıp onu getirir misin?
    -elbet komutan!
    o keyif akşamının ertesi günü sabahı cahit sıtkı bakar ki abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş hazırlanmış. cahit sıtkı sorar:
    -hayırdır abbas neden böyle hazırlık yaptın?
    -ben istanbul’a gidecek komutan!
    -ne yapacaksın sen istanbul’da?
    -sen söyledi bana. ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!

    cahit sıtkı bu mert adam karşısında duygulanır, hüzünlenir fakat belli etmez. akşam yine o çınar ağacının altında rakı sofrası kurulur bu iki kişinin arasına. işte bu şiirin yazıldığı yer ve zaman odasıdır.

    haydi abbas, vakit tamam;
    akşam diyordun işte oldu akşam.
    kur bakalım çilingir soframızı;
    dinsin artık bu kalp ağrısı.

    şu ağacın gölgesinde olsun;
    tam kenarında havuzun.
    aya haber sal çıksın bu gece;
    görünsün şöyle gönlümce.

    bas kırbacı sihirli seccadeye,
    göster hükmettiğini mesafeye
    ve zamana.
    katıp tozu dumana.

    var git,
    böyle ferman etti cahit,
    al getir ilk sevgiliyi beşiktaş’tan;
    yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan

    debe editi: gerçek aşıklara sevdiğine kavuşmak diliyorum. bu gün beşiktaş vapurunda bu giriye denk gelip teşekkür eden beşiktaşlı
    @az kuru azpilicueta'a, bu şiirin nerede ne zaman yazıldığını merak edip bu yazı ile öğrenen @ bilkerk'e ve mesaj atan aşık yazarlara sevgi ve selamlarımı buraya bırakmayı borç kabul ediyorum.
  • abbas
    haydi abbas, vakit tamam;
    akşam diyordun işte oldu akşam.
    kur bakalım çilingir soframızı;
    dinsin artık bu kalp ağrısı.

    şu ağacın gölgesinde olsun;
    tam kenarında havuzun.
    aya haber sal çıksın bu gece;
    görünsün şöyle gönlümce.

    bas kırbacı sihirli seccadeye,
    göster hükmettiğini mesafeye
    ve zamana.
    katıp tozu dumana,
    var git,
    böyle ferman etti cahit,
    al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan;
    yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

    (cahit sıtkı tarancı - kaynak: otuzbeş yaş, can yayınları)
  • tarancı'nın hikayesi de kendisi kadar güzel olan şiiri.

    abbas, cahit sıtkı tarancı'nın yanılmıyorsam erzincan'da askerliğini yaptığı dönemlerde emir eri, tarancı abbası'ı, abbas oğlu abbas olduğu ve küçükken dinlediği masallarda bir dudağı yerde bir dudağı gökteki devlere benzettiği için seçer onca askerin arasından. {bas kırbacı sihirli seccadeye, göster hükmettiğini mesafeye ve zamana} abbas sessizdir konuşmaz, itaatkardır. akşamları sofrayı hazır eder {kur bakalım çilingir soframızı} tarancı içer o sessizce bekler, komutanı keyfe gelip sofrasına oturmasını istediği zaman bile asla oturmaz, kısacası abbas tuhaf bir adam ama enfes bir emir eri, emirerlik kariyeri şahane.

    sarhoş olduğu gecelerden birinde tarancı "yarın sabah beşiktaş'a gidip kaçırıyoruz benim sevgilimi " {böyle ferman etti cahit, al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan, yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan} buyurur, abbas her zamanki gibi konuşmaz, bu sarhoş lafügüzafını emir kabul eder. ertesi sabah uyandığında abbas hiç uyumamış, beşiktaş'taki sevgili kaçırmak üzere yollara düşmek için hazır beklemektedir, tarancı ise çoktan ne anlattığını unutmuştur bir önceki gece...

    abbas bu şiirden haberdar olduğumu hiç, ne yapar, ne yer, ne içer orasını ben bilemem.
  • cahit sıtkı tarancı'ya ait bir şiir. şiirin hikayesi hakkında iki rivayet var, biri cahit sıtkı'nın akşamcı olduğu ve bir süre sonra beşiktaş'ta halen açık olan bir meyhanenin müdavimi olduğu, erken saatlerde gitttiğinde meyhaneci abbasın "henüz erken, akşam gel" dediği, şiiri bu şekilde yazdığı anlatılır.

    ikinci hikaye askerlik zamanı emir eri abbas'ın beşiktaş'tan cahit'in sevgilisini getirmek için aldığı emri yerine getirmesi ile ilgilidir.

    hangi hikaye gerçek olursa olsun, güneş batmaya yakın akşamcıların aklına bu dizeler gelir, şarkısını da en güzel mustafa keser okur.

    "dinsin artık bu kalp ağrısı", kalp ağrısını rakıyla dindirenler iyi anlar.

    edit: konuyla ilgili pdf formatında güzel bir araştırma
  • suya yazar gibi yazıyoruz aslında buraya. sanıyoruz ki, dalga geliyor, yazdıklarımız önce bulanıklaşıyor, sonra kaybolup gidiyor. eğer karşı taraf bir seda vermezse, kimseler okumuyor zannediyoruz yazdıklarımızı. birbirinden haberi bile olmayan ama birbiri adına dertlenen, üzülen, sevinen ne çok yürek taşıyor burası? bazen, tek başıma ağlayayım ama en azından yıldızlar görsün diye gözü yaşlı gökyüzüne bakarız, tek başına kaldırılamayacak yükler varsa sırtımızda. birinin görmesini isteriz, birinin duymasını isteriz ama "gör beni" diyemeyiz, "duy beni" diyebilmek zul gelir.

    haydi abbas vakit tamam; benden haberi olmayan yazardır. ama adına kalpten sevindiğim, üzüldüğüm, dertlendiğim yazardır. hayatımın, gailelerimin, mesleğimin, geçtiğim yolların yanı başında yürüdüğünü hissettiğim yazardır. son bir yıldır çok kötü günlerim oldu, çetin sınavlardan geçtik, sevdiklerimizin hayatıyla sınandık. hep olduğu gibi buraya da döktüm içimi. ve hiç ummadığım kadar çok insanın yürekten paylaştığını hissettim acılarımı, göz yaşlarımın silindiğini hissettim. "ağlama" dedi hiç görmediğim ama yazdıklarımla neredeyse çırılçıplak, ruhum açıkta karşısına çıktığım insanlar.

    buradayım, elimi uzatıyorum, seni görüyorum, çırılçıplak. bir avuç insanız bu kalabalıkta ama bil ki; yanı başındaki dostların arasında ben de varım.
  • cahit sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapar. o zamanlarda yedek subay az olduğundan yedek subaylara da bir emir eri verilirmiş.

    birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterine ister.sırayla isimlere bakmaktadır ve bir isim dikkatini çeker abbas oğlu abbas. sakat eli yüzünden çürüğe ayrılmıştır abbas. talim bitiminde abbas’ın yanına gönderilmesini ister cahit sıtkı.

    öğlen saatlerinde kapı çalınır, karşısında civan mert birisi;
    -abbas oğlu abbas’ın emret komutanım! der.
    -nerelisin abbas?
    -mardin midyat komutanım.
    -benim emir erim olur musun?
    -siz bilirsiniz komutanım.

    cahit sıtkı abbas’a eşyalarını toplamasını ve ondan kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister. zamanla ablası zekiliğinden ve sıcakkanlılığından etkilenir.

    abbasta bir emir eri gibi her zaman komutanından önce kalkar, kahvaltısını hazırlar, giyecek olduğu elbiseleri hazırlar potinlerini boyar, akşam olunca da yemeğini mezesini hazırlar. zamanla asker komutan ilişkisinden daha kuvvetli bağ oluşur aralarında. birbirlerinin hayatındaki sırları da anlatıp dertleşmeye başlarlar.

    bir akşam rakı masası kurup, kızartmaları ve mezeleri hazırlar abbas, böyle bir keyif gecesinde cahit sıtkı sorar;

    -sen istanbul’u bilir misin abbas?
    -bilirim komutanım.
    -orada beşiktaş semti var bilir misin?
    - bilirim komutanım,acemi birliğimi orada yaptım.
    -orada bir sevgilim var benim için onu kaçırıp getirir misin?
    -elbette komutanım.

    sabah olunca cahit sıtkı bakmış ki abbas her zamankinden farklı hazırlanmış, yeni asker kıyafetlerini, yeni potinlerini giymiş tıraşını olmuş. cahit sıtkı sorar;

    - hayırdır abbas neden böyle hazırlandın?
    -siz söylediniz ya komutanım istanbul’a gideceğim.
    -ne yapacaksın istanbul’da?
    -siz söylediniz komutanım, sevdiğiniz kızı getireceğim.

    abbas’ın samimiyetinden ve sıcaklığından duygulanır gözlerindeki hüznü göstermemek için kapıyı sertçe çarpar ve gider cahit.

    akşam olur ağaç altında rakı sofrası kurdurtur cahit sıtkı, abbas’a. birlikte yer içerler ve o şiir dökülür dizelere...

    haydi abbas vakit tamam;
    akşam diyordun işte oldu akşam.
    kur bakalım çilingir soframızı;
    dinsin artık bu kalp ağrısı.
    şu ağacın gölgesinde olsun;
    tam kenarında havuzun.
    aya haber sal çıksın bu gece;
    görünsün şöyle gönlümce.
    bas kırbacı sihirli seccadeye;
    göster hükmettiğini mesafeye
    ve zamana.
    katıp tozu dumanı,
    var git,
    böyle ferman etti cahit,
    al getir ilk sevgiliyi beşiktaş’tan;
    yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
  • yeterince bilinmeyen cahit sıtkı tarancı şiiri, ölümsüz şaheser. son kısmı defalarca okunabilir, kazınır zihinlere yeni baştan..

    "al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan,
    yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan."

    keşke yaşanabilseydi, hesaplar tutsaydı en azından, yolun daha yarısı sandığımız hesaplar sonu olmasıydı.
  • insan bir veda cümlesini kendine nick seçti diye böyle çekip gitmemeli. insan nickiyle bu kadar müsemma olmamalı.

    haydi abbas vakit tamam, dönme zamanı.
  • (bkz: #35509077)
    ellerinden öpülecek bir anneye sahipmiş, meğer alnının aklığı, anasının gururundan gelirmiş.
    geçenlerde birileri utanmadan kendine anne diyebilen çalışan kadın diye saçmalamıştı.
    bakın o analar nasıl büyük kadınlar ve koyunlarında nasıl arslanlar beslemişler.

    tanım:bir dişi arslanın yavrusudur.
hesabın var mı? giriş yap