• 3 kasım günü saat 14:00'da tayyip erdoğan'la görüşen parti liderinin kitlesidir.

    (bkz: bilal'i alamadınız hilali verdiniz)
  • içeri alınanların terörden girdiğini sanmaktadırlar.

    bu gece tutuklananların en yeni olanı 2000'den beri aktif siyasetin içinde. ve her zaman pkk'ya yakınlıkları belliydi. neden şimdi alınıyolar mesela ? hiç düşündünüz mü ? düşünün, çok zor değil.

    bu adamlar değil miydi teröristleri üstü açık otobüslerin içinde şampiyon gibi karşılatan ? bunlar değil miydi çözüm sürecini getiren ? şimdi ne değişti ? kürt milliyetçisinden deneyip alamadığı oyu, türk milliyetçisinden mi almaya çalışıyor yoksa ? olabilir mi böyle bi' şey ? bi' düşünün bakalım. gerçekten çok kolay aslında.

    not : hiçbir seçimde hdp'ye oy vermedim.
  • delinin bir tanesi, elinde makineli tüfekle kalabalik bir odaya giriyor ve rastgele ateş etmeye başlıyor. kursunlardan bazıları senin sevmediğin adamlara geliyor. deliyi durdurmaya çalışacağına, sevmedigin adamin olusune seviniyorsun. anlamadığın sey ise odadaki insan sayısı azaldıkça, hedef olma olasılığının arttığı.

    çanların yarın kendisi icin calacaginin farkinda olmayan kitledir.
  • akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

    nazım hikmet
  • geçmişten bihaber olan ve ders çıkarmamış kitledir. 1994'te meclis önünden alınıp götürüldü dep milletvekilleri ne oldu, kürt siyaseti ve hareketi sekteye mi uğradı. gözaltına alarak veya öldürerek bu işin çözülemeyeceğini bunca yıl anlamamak ve bu tutuklamalara sevinmek büyük ahmaklık. terör destekçisi diye gözaltına sevindiğiniz bu kişiler, akp hükümeti tarafından daha birkaç yıl önce desteklenmedi mi? barış sürecini suruç'ta kim bitirdi, bu insanlar mı hdp mi? akp hükümeti gerçekten terörü bitirmek için mi yoksa hdp'yi, kürt siyasetini bitirmek için, başkanlık için mi gözaltı yaptı bu insanlara? hani o büyük resmi görmek denen siyasi analiz klişesi var ya tam burada devreye giriyor.. o büyük resim götünüze girsin sizin..
  • ---işbu entry ifade vermek başlığına yazılıp, buraya kopyalanmıştır. ama terörörögiller tek sesli korosunun üyeleri hiç zahmet etmesinler, onları muhatap almamaktadır----

    hdp’li milletvekillerinin zorla gözaltına alınmasını meşru, haklı görenlerin tek kalıptan çıkmış “ama törörö” söylemlerinin dışında elle tutulur yanı varmış gibi gözüken tek argüman: “ifadeye çağrıldılar ama gitmediler”. elbette anaakımdan tek bir medya organı da, gözaltıların “yasaya uygun” olduğunu ima edercesine haberi bu ifadeyi -aman diyeyim- atlamadan vermiyor.

    sanırım hdp’li milletvekillerinin “belki ifadeye gitmezsek, tutuklama olmaz be?” diye düşündüğü, olacakları öngörmediği için ifade vermeye gitmediği falan zannediliyor, yahut öyleymiş gibi yapılıyor. evet, gitmediler. gitmeyeceklerini de dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiği an ilan ettiler. muhtemelen o gün oturdular, “bizi ancak halkımız sorgular” savunmalarını yazdılar. yeni uyanan sensin, onlar değil. bak, vallahi o kadar zor değil aslında: evet, uygulama yasaya uygun ama hukuksuz. adil olanla, doğru olanla, hak olan ile ilgili olan hukuktan bahsediliyor burada. büyük harfle yazmak mümkün değil diye bir daha yazayım bak, hu-kuk-suz.

    bak, şu kadar basit bir şeyi anlamıyorsun: her diktatörlük, her faşist rejim, devlet eliyle organize edilmiş her kıyım mutlaka ama mutlaka kendi yasasını yazar, kendi hak-olmayan-hukukunu oluşturur. hatta buna azami dikkat eder, en çok bununla uğraşır. zira olur da yarın devran döner, yargılanırlarsa ellerinin kirini silivereceğini düşündükleri tek gerekçe budur: “yasaları uyguladım”. bu zorbalıkları edenler, yarın bir gün devran döndüğünde bir başlarına kalacaklarını o kadar iyi bilirler ki, her bir şeyi tek tek kayıt altına alırlar. hayır, nazilerin çöküşünü anlatan film falan da mı izlemedin hiç, anlamıyorum ki ben.

    hdp’liler ilk günden, senin ancak daha geçen hafta dediğin (ki, iyi ki de dedin) şeyi söylediler: “teslim olmayacağız”. demirtaş, ifade vermeye gitmeyeceklerini, bu işin o kadar kolay olmadığını, ortak tavır geliştireceklerini henüz ifadeye çağrılmadan, nisan ayında söyledi. ortada hukuk varmış gibi yapmayacaklar, bu kadar basit. bütün hak düzenini, bütün temsili yapıları, hukukun en temel ilkelerini basbayağı aşağılık şekilde gasp et, buna da “ama yasal düzenleme” de. e olmayacaklar işte, bu insanlar senin hukuksuzluğuna figüran ol-ma-ya-cak-lar. bu hukuksuzluk düzeni ayyuka çıksın, faşizmin ayan beyan adı konulsun istiyorlar. ilk günden bunu söylediler, şimdi bunu eyliyorlar.

    şimdi benim esas söyleyeceğim şu: sabahtan beri gelip burada, “e bunun olacağı belliydi, ne ağlaşıyorsunuz” minvalli yazanlar var. biraz had bilin, ne demek ağlaşmak, kimmiş ağlaşan? dün gece kaç milyon insanın iradesinin temsilcisini göz altına alanlar, uzun süredir en iyi yaptıkları şeyi yapmaktalar: haydutluk. siz de haydutluğun düzenini “ama yasal” diye savunan; her gün her bir olayda ülkede hak-hukuk-düzen-savcı-mahkeme-adaletin kalmadığına dair şakalar, komiklikler yapıp şimdi “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cılık eden, “elalem ne der”den öteye gidemeyenlersiniz. bu zorbalık düzeni iyice ayyuka çıksın diye bir kere daha belki yıllarca hapiste kalmayı, işkence görmeyi, meydanlarda her gün gaz yemeyi, zırhlının karşısında dikilebilmeyi, işinden ekmeğinden olmayı, senin zeval görmesin diye kendi haysiyetinden vazgeçtiğin rahatını tek kalemde terk etmeyi göze alan insanlara; kalkıp da mızıldanmak yaftası yapıştırmak senin haddine değil. sen direnişi, eğilip bükülmeden hesap sormayı görüp de buna “ağlaşmak” diyorsan, o senin kendi aczin. sizi bundan men ederiz, bari oturun kendi derdinize yanın, biraz haddinizi bilin.
  • bakıyorum her yerde hdp'li vekillerin gözaltına alınma videoları coşkuyla paylaşılıyor.

    hdp'nin herhangi bir tarafında değilim.

    ama 15 temmuz'da "seçimle gelen seçimle gider"ci vatansseverler, bu zatları seçen kişilerin de halk olduğunu unutuyor. kim gidecekse seçimle gidecek. tiyatroyla, kurguyla değil.

    bu arada polisin gözaltı videolarını gururla ?! paylaşanlara sesleniyorum;

    polisin dilek doğan'ın evini basıp sırtından vurarak öldürdükleri görüntüler de internette var.

    ethem'i alnının ortasından vuranı, ali ismail'i döverek öldüren polisi ne çabuk unuttunuz şerefsizler ?

    sosyal medyanın yavşakları sizi.
  • devletin yıllardır ezberlettiği şarkıyı söylemektedir bu kitle. çocukluk günlerinden beri dinlediği bir şarkı var bu kitlenin: kürtler, rumlar, ermeniler düşmanımızdır. türkiye'de çocukların dünyaları işte bu düşüncelerle zehirleniyor. yetişkin halinden ne bekliyorsun ki? bu bir repertuar meselesi... sana ne öğretiliyorsa onu söylüyorsun. hayatın bir noktasında öğrenmekten vazgeçiyorsan da, o küçücük yaşlarında sana öğretilen zehirli düşünceleri benimseyip, onları bir kez dahi sorgulamadan hayatına devam ediyorsun.

    sadece "terör" ve "ülkemizi işgal etmek isteyen güçler" retoriğiyle onlarca yıllık türkiye tarihini üç beş cümleyle bize açıklayabilecek binlerce, milyonlarca insan var bu ülkede. demirtaş tutuklanınca da sevinir, askerlerin duvarlara yazdığı "aşk bodrumda yaşanıyor güzelim :)" ifadesini de gururla paylaşır. ve bir kez daha vatanını kurtarmış olmanın verdiği rahatlıkla hayatına kaldığı yerden devam eder...
  • yıllarca fethullahçı terör örgütüne açıkça yardım ve destek olmuş adamların hdp'lilerin gözaltılarına yönelik açıklamalarını dinlerken;"eyi oldu eyi terörist destekçilerini alsınlar içeri hep" diyerek çayını yudumlarlar.
  • 11 yıllık, ve de mevcut şartlarda çok büyük değişimler olmadığı müddetçe muhtemeldir ki ömürlük bir cumhuriyet halk partisi seçmeni olarak, bir milyonuncu kere:

    "naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim, çünkü komünist değildim.
    sonra yahudiler için geldiler ve bir şey demedim, çünkü yahudi değildim.
    sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey demedim, çünkü sendikacı değildim.
    sonra katolikler için geldiler ve bir şey demedim, çünkü katolik değildim.
    ve sonra benim için geldiklerinde ise, çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı..."

    susurluk'tan beri "susma, sustukça sıra sana gelecek" deyip duruyoruz. ve sonra susuyoruz. susarak geldik biz bugünlere. dün cumhuriyet, akademisyenler, kamu görevlileri, bugün hdp, yarın chp, öbür gün sen... kendini her nerede konumluyor olursan ol, eğer "o tarafta" değilsen, eğer biat etmiyorsan; bil ki, öbür gün de sen...

    şu an (benim dahil olmadığım) 6 milyon insanın sandıktaki iradesine ve mecliste temsil edilme hakkına gözaltı uygulanıyor. hdp yönetici kadrosunun içeri alınmasının saatler sonrasında diyarbakır'da bomba patlıyor ve hala tüm bunlardan dahi şüphelenmeyi aklına getirmeyecek bir kitle, bindirilmiş kıta şeklinde bu patlama üzerinden dün geceki hukuksuzluğu aklama yoluna girebiliyor. internet yavaşlatılıyor, sosyal medya neredeyse tümden kapatılıyor, haberleşme engelleniyor, haber alma hakkı hiçe sayılıyor, hiç kimse hiçbir şey bilmiyor... ve herkes susuyor.

    ben bugün hdp seçmeni olmadığım için, kürt olmadığım için susacaksam, susabileceksem benim muhalifliğim de yalan, demokratlığım da yalan, devrimciliğim de yalan, atatürkçülüğüm de yalan, hakka, hukuka, adalete, medeniyete, sosyal devlet düzenine, özgürlüğe, demokrasiye olan inancım da yalan... ben bu tiranlığa, bu faşizme, bu sivil darbeye susmayacağım, teslim olmayacağım. kendi çapımda da olsa, kimsenin hakkını savunmak için, tamamen benim "taraf"ımda olup olmadığını gözetme, işin ucunun bana bugünlük dokunup dokunmadığını önemseme aymazlığına ve ikiyüzlülüğüne girmeyeceğim.

    7 haziran 2015'i, "öncesinde neler yaşanıyordu - sonrasında neler yaşandı"yı, o süreci, 15 temmuz 2016'yı, o günün sonrasında kimin nasıl bir güç elde ettiğini ve bu gücü ne şekilde, neye yönelik kullandığını hala az biraz olsun okuyamıyorsan... diyarbakır'ı akp'nin atadığı kayyum yönetsin, hdp milletvekilleri gözaltına alınsın, tutuklansın ama cumhuriyet gazetesine dokunulmasın diye bir muhalefet şekli olduğunu, olabileceğini zannediyorsan... bugün yaşananların gerçekten "terör" karşıtı bir operasyon olduğuna bir gram olsun inanabiliyorsan... hala... e o zaman artık o arkasına sığındığın "ama"lardan önceki "akpli değilim"i cümleden çıkarmanın zamanı çoktan gelmiş, geçiyor. akpli olup olmaman bu saatten sonra, kusura bakma ama, hiçbir şey ifade etmiyor. tüm bu hukuksuzluğa bugün "de" susmak; temelleri atılmış ve kurulmakta olan faşist korku imparatorluğunun ezilen bir bireyi olmaktan ötesini haketmemektir. görebilmeniz dileğiyle...

    ben 15 temmuz'un adı nedir bilmiyorum, ama 4 kasım'ın adı darbedir onu biliyorum.
    ben 15 temmuz'da ne oldu bilmiyorum, ama 15 temmuz sonrasındaki tüm yaşananların adı faşizmdir onu biliyorum.
    ben yenikapı ruhu nedir bilmiyorum, ama gezi ruhu'nu iyi biliyorum. unutmadım, unutmam da!

    #teslimolmayız
    #hdpyalnızdeğildir
hesabın var mı? giriş yap