• yildirim savasi doktrininin kurucusu alman general.3,5 senede açilamamis bati cephesinin (1. dünya savasinda) kilidini 3,5 saatte açmis (10 gün içinde) ardenler üzerinden meuse nehrine ulasmis oradan da abbeville üzerinden mans denizine ulasarak 1 milyon müttefik askerini torbaya sokmustur.piyadeleri beklemiyor diye bir ara von rundsted tarafindan görevinden alinmis ancak hemen akabinde hitler tarafindan cüretkar ve korkusuz savasmasi nedeniyle görevine iade edilmistir.meuse nehri üzerine bir fransiz hücumunda alman uçaksavarlari çok iyi bir gününde iken 100 kadar fransiz uçagi düsürülmüs ve cepheye gelen rundsted guderian'a:'söyleyin bakalim guderian,bu senlik hergün var mi?' demistir.guderian ise:'jawohl her general jawohl' (evet sayin general) diye cevap vermistir.ayrica 1941'de rusya cephesindeki ilk hücumlarindan birinde torbaya aldigi rus askeri sayisi 655.000'dir. bu dünya tarihinde alinan en yüksek esir sayisidir.
  • kimse değinmemiş ama guderian hristiyan bir muhafazakardır,dindardır ve koyu bir milliyetçidir.kitabında bazı yerlede bir hristiyanın nasıl davranması gerektiğinden,ahlaklı olmanın faziletinden ve erdemden bahseder.bu yüzden hem koyu bir antikomünist olmuştur,hemde hitlerin vahşi emirlerine karşı gelmiş,savaşı daha insani bir boyutta gerçekleştirmeye gayret etmiştir.savaşın insanisi olabilir mi diyecek arkadaşlar - haklı olarak- çıkacaktır.bir askerin anıları isimli hatıratında guderian bu mevzuya da değinir.savaşları devlet ve insan tabiatının bir zorunluluğu olarak zikreder ve rus sivilleri hakkında çok güzel bir cümle kurar;

    ''bu savaşta rus halkı da en az bizim halkımız kadar suçsuzdur!''

    ayrıca bir prusya generali olmasına rağmen aristokratik bir kişilik değildir guderian(iyi derece de fransızca bilir,fransa seferinden sonra buradaki müzelerle ilgili ilginç ifadeleri de vardır). zaten meslektaşlarının çoğu tarafından hiç beğenilmez. kaba saba,''boğa'' olarak anılır.genelkurmay kalitesinde bir subay olmadığı,telgrafçı olduğu şeklinde eleştirilir,daha doğrusu aşağılanır.bunun altında şüphesiz babacan bir yapıda olması ve askerleriyle içli dışlı olması yatmaktadır ve bir çok aristokratik generale karşın askerleri tarafından çok sevilmesi de kıskanma doğurmuş olabilir.özellikle subaylar ve genç generaller (bkz: von thoma)(bkz: von manteuffel)(bkz: von manstein) onu hem çok sever hemde çok desteklerler.bütün bir panzer erâtı ve subayı onu ''üstad'' olarak görür.blitzkriegin babası odur.

    kitabın da hitlerin bir sürü emrini eleştirir.yerden yere vurur ama hitleri vatan haini ilan etmez.çok sert eleştiriler yapar ama hakkaniyetli davranır.hitlerin almanya için yaptığı çok faydalı uygulamaları anlatır ve sonra yaptığı yanlışlıkları yazar.hitlerin milliyetçiliğini,vatan sevgisini ve devlet şuurunu takdir ederken bir karakter analizine de girer ki bence çok es geçilmiştir bu tahlil çoğu araştırmacı tarafından.hitleri bir insan olarak ele alır ve ona nefret beslemediği gibi -ki guderian almanyaya duyduğu sevgi yüzünden savaşın son günlerinde ülkenin harap oluşunu görünce dayanamaz kalp krizi geçirir ve almanyanın başına açtığı belalar yüzünden hitlere çok kızgındır - şarşırtıcı şekilde ona acır.hitlerin hep yalnız olduğunu,kendisini ülkesine ve milletine adadığını ama bu uğurda çok gaddar ve çok yanlış davrandığını yazar.insan bunu görünce de düşünmeden edemez,bu adamı zaferden zafere taşıyan başaktör sen değilmiydin herr general?ama çelişki gibi gözükse de guderianın vereceği cevabı da tahmin eder;''ülkem ve milletim için savaştım.bugün olsa yine savaşırdım ve bir asker olarak hiç bir şekilde politikaya karışmadığım gibi komutaya da itaatsizlik etmem,edemem!''

    tarihin büyük komutanlarındandır general guderian vesselam

    edit:düzeltme

    edit2: söz konusu kitabın ismi bir askerin anılarıdır.(bkz: erinnerungen eines soldaten)
    bildiğim kadarıyla da türkçe baskısı piyasada -sahaflar dışında- yoktur.
  • kendisi ağır zırhlı tanklar yerine daima hızlı olan tankları tercih etmiştir.rusyaya savaş ilan edilen 22 hazirandan 1 hafta sonra sınırdan 350 km ötedeki minske ulaşmış,günde 100 kmyi aşan ilerlemeler kaydederek inanılması güç başarılara imza atmıştır.ağustos başında ise sınırdan 700 km ötedeki kurska ulaşmıştır ,ancak moskovaya hala 350 km vardır..ekim başında moskovaya iyice yaklaşan heinz guderian hitlerin saldırı yoğunluğunun ukrayna ve leningrad üzerine kaydırılması isteği ve piyadelerin beklenmesinin şart konması üzerine şehre girememiştir...şehre saldırı emri gelene kadar kış bastırmış ,üstüne üstlük hitler ,heinz guderiandan bu bekleme olayından sonra moskovanın 200 km doğusundaki gorkiye saldırmasını isteyince ,heinz guderian bu görevin mümkün olmadığını bildirmiş ve görevden alınmıştır..
    1944de genelkurmay başkanı olduğunda zaten savaşın gidişatı belli olmuştur.bavyerada müttefik askerlerine esir düşen heinz guderian 1954de ölmüştür.

    imho gelmiş geçmiş en büyük komutanlardan biri olmakla beraber , kendisiyle mukayese edilemeyecek biri olan erwin rommel kadar tanınmamıştır.
  • yıldırım savaşı taktiğini geliştirmiş alman general.2.dünya savaşındaki polonya ve fransa savaşları onun küçük ama etkisi büyük zırhlı panzerleri tarafından kazanılmış dersek yanılmayız.guderian,rusya'ya saldırmanın gereksiz olduğuna inanıyordu ve paulus tarafından ikna edilerek cepheye gitti ama burada önceki savaşlardaki etkisini gösteremedi ve hitler tarafından görevden alındı.
  • prusyalı bir general olan babası gibi o da genç yaşta orduya katıldı. 1908'de katıldığı kaiser'in ordusuyla 1.dünya savaşını gördü. statik siper savaşının vahşetinden sakınmak için gelecek savaşlarda kullanılabilecek taktikler üzerine kafa yordu. savaştan sonra motorize ikmal birimleri üzerinde çalışmaya başladı ve ilerleyen yıllarda panzer birliklerini yarattı. geliştirdiği blitzkrieg taktikleriye ve kurduğu panzer tümenleri ile büyük başarılara imza attı. herkes ona "hızlı heinz" , panzer birliklerine ise "guderian'ın tankları" diyordu. 1938'de ünlü kitabı "achtung panzer! - dikkat tank!"ı yazdı. aynı yıl zırhlı birlikler komutanlığı'na getirildi. 1941'de komuta ettiği 4.panzer ordusu ile moskova'ya en çok yaklaşan o oldu. hitler'in 1941 yazında ağırlık merkezinin kiev ve leningrad'a kaydırılması kararına karşı çıkarak bir an önce moskova'nın alınması gerektiğini savundu. bu hitler'le arasının açılmasına neden oldu. kararının doğruluğu onu koruyamadı ve 25 ekim 1941'de görevinden alındı. durumun kötüye gittiğini gören hitler şubat 1943'te guderian'ı zırhlı birlikler genel müfettişliği'ne getirdi ve ondan panzer ordularını organize etmesini istedi. 1944'teki suikast girişiminden sonra hitler onu zeitzler'in yerine genelkurmay başkanı yaptı. guderian'ın çabaları savaşın kötü gidişini değiştirmeye yetmedi, herşey için çok geçti. 21 mart 1945'e kadar görevinde kaldı. guderian büyük bir askeri dehaya sahipti, askerlerini iyi tanıyor, onlardan ne isteyebileceğini biliyordu. teknik konulardaki bilgisi engindi, cephede mükemmel bir komutandı. tarihçiler tarafından nazi almanyası'nın en büyük komutanı olarak kabul edilir.
  • not: bu yazı bilgi değil anı ve felsefe içerir.

    insan bazen motivasyonunu en alakasız yerden bulur ve ara sıra bunun böyle olması gerekir. kendi dünyasına fazla yoğunlaşmış ve bu nedenle fazla uyuşmuş kişiye farklı yerden müdahale gerekebilir. işte guderian ve onun askeri başarısı bende böyle bir etki yarattı. düşünceleri ve hayata bakış açısıyla hayatı ele alış biçimimi olduğu gibi değiştirdi. yıllar önce yaşamış bir generalin hala insanların hayatına etki etmesi çok garip. bu başlık altında guderian ile ilgili çok fazla bilgi verdim zaten. ancak bu yazı bilgi vermekten ziyade onun ardından yaktığım bir ağıt olacak.

    bu generalin hayatımı nasıl değiştirdiğini anlatmak için biraz ondan bahsetmem gerekecek. kısaca guderian “father of blitzkrieg” olarak bilinir. yıldırım harbi doktrininin babasıdır. bu savaş taktiğinin temelinde hız vardır. düşmanın hiç beklemediği yerden taarruza kalkarsın ve sana düşen sadece ilerlemektir. yalnızca hızlı bir şekilde ilerlemen gerekir. yarattığın bu şokla düşmanı paniğe sürüklersin. paniğe sürüklemesen bile o kadar hızlısındır ki sana karşı strateji üretme zamanını karşı tarafın elinden alırsın. neticede sayı ve güç olarak düşman ülkeden aşağı olsan bile bu anlayışla onu dize getirebilirsin. fransa’nın işgali bunun birebir örneğidir ve o da zaten guderian’ın imza eseridir.

    şimdi biraz da kendimden bahsetmem gerekecek. sadece eylemi düşünüp, bir an önce onu gerçekleştirmek isteyen bir insan oldum hep. strateji kısmına kafa yoracak zekaya sahiptim ama buna vakit ayırmayı hiçbir zaman istemedim. arzu ettiğim her ne varsa ona en kolay ve hızlı yoldan ulaşmayı tercih ettim. ama ne yazık ki etrafımda benim gibi düşünen insan yoktu. çevremde her şeyi enine boyuna düşünen, strateji oluşturan, olası sonuçları en ince ayrıntısına kadar hesaplamak zorunda olan insanlar vardı -bir memur çocuğunun klasik yaşamı-. bu nedenle ben sahip olduğum “hemen sonuca gitme” dürtüsünü bir kusur olarak gördüm. düşüncemin normal olmadığını tuhaf bir şekilde erken yaşta kabul ettim. her şey enine boyuna düşünülmeli ve buna göre hareket edilmeliydi. böyle anlatıyorum aklınıza asla disiplinli düz bir adam gelmesin. evet ben bunun yanlış olduğunu düşünüyordum ama sorsanız eyleme geçtiğim çok az şeyde plan yapmışımdır. önemli olan bunun yanlış olduğuna dair duyduğum inançtı. gençlikte ve önemsiz konularda bunu yapabilirsin diyordum kendime. ama işler ciddiye bindiğinde, daha önemli seviyelere geçildiğinde bunu yapmamalısın.

    tarih araştırmalarında almanların meşhur savaş taktiği blitzkrieg ile tanıştım. özellikle fransa’nın işgali beni çok etkilemişti. bir süre -bir süre dediğim yaklaşık bir yıl- sadece bu savaş taktiği üzerinde durdum. bunu bilinçli olarak yapmadım. beni çeken bir şeyler vardı, onunla ilgili şeyleri okumaktan muazzam bir haz alıyordum. önceleri bunu bir nedene bağlamazdım. sadece merakımı cezbeden bir konu derdim. şimdi anlıyorum ki bu başlık üzerinde durmamın nedeni benim hayata bakışımı tam olarak yansıtması ve üstüne üstük başarılı olmasıydı. bir savaş doktrini olsa bile uygulanışı ve kuralları benim mizacıma birebir uyuyordu: hızlı bir şekilde düşman topraklarına girmek, sadece ilerlemeyi düşünmek, gerektiğinde manevra yapmak, devamlı hareket halinde olmak, geride kalanlara bakmaktan ziyade ne kadar ilerlediğine odaklanmak… bunun bir keyif meselesi olmadığını şuradan anladım: neyin ne olduğunu bilmeme, bu konunun her detayına vakıf olmama ve okuduğum her kitap aslında aynı olayı anlatmasına rağmen bundan muazzam keyif alıyordum. bu -bence- sadece psikolojik bir karşılığı varsa mümkündü. ben okudukça olayı anlamaktansa aslında gizliden gizliye düşünsel anlamda doyuramadığım o kısmı tatmin ediyordum.

    işte guderian ile yollarımız bu zamanlarda kesişti. yıldırım harbini bulan ve bunu uygulayan adamın kafa yapısını ve düşüncelerini öğrendikçe ben de kabuğumdan sıyrılmaya başladım. her şeyden önce bu adam bana kazancın her yoldan gelebileceğini öğretti. ortada bir başarı varsa bunun bir değil bir milyon yolu vardır. ben bunu ondan öğrendim. çünkü dönemine göre yaptığı şey çok farklıydı. kimsenin düşünmediği şeyi öne sürüp “bu savaş böyle de kazanılabilir” demişti. ikinci olarak guderian üzerindeki baskıya rağmen devam etmesini bilmişti. benim sürekli vicdan azabı duyduğum o “hemen sonuca ulaşma” anlayışı onda hep vardı ve bundan gocunmuyordu. hatta eğer başarı sağlanacaksa ancak bununla mümkün olacağını söylüyordu. öne sürdü ve iddia ettiği her şeyde başarılı oldu. bugün fransa zaferinden söz ediyorsak burada aslan payı guderian’a düşüyor.

    hayatta insanı başarıya götüren iki şey var: birisi strateji ikincisi enerji. açık konuşmak gerekirse birincisi bende hiç olmadı. bunu söyleyince derinliği olmayan sokak çocuğu gelmesin aklınıza. ben bu işi sevmedim sadece. hoşuma da gitmedi. herhangi bir konuda plan yaparken hep sıkıldım. ama bunu eskiden kabul edemez, bunun bir çocukluk hastalığı olduğunu düşünürdüm. belli yaşa geldiğimde ben de istemeden bu işe girecektim ve “büyük insanlar gibi” strateji ile hareket edecektim. guderian benim üzerimde her zaman yük olan bu şeyin kadiri mutlak olmadığını gösterdi. hayır kardeşim, başarı enerjiyle de gelir, yeter ki bu düzgün uygulanabilsin. bugün insanların çocukluğa verip küçümsediği şey dün neredeyse bütün dünyaya hâkim oluyordu.

    askeri bir deneyimin hayatla alakalı olamayacağını söyleyenler olacaktır. ben bu zamana kadar edindiğim bilgi ve tecrübelerden anladım ki aslında her şeyin temelinde benzer şeyler var. hatta daha da ileri gidip savaşın hayatla aşırı benzerlikler içerdiğini düşünüyorum. blitzkreg dedikleri şey de felsefesine inildiği zaman aslında hayatla temas ediyor. ben üstten konuşup ahkam kesecek noktada mıyım bilmiyorum. belki tüm bu söylediklerimi on sene sonra yutarım. ama eğer böyleyse bile guderian önümdeki on senenin vicdan azabını aldı benden. bodoslama dalmak cehalet değil taktik olabilir ve bu pekâlâ insana bir şeyler kazandırabilir.

    alttakine cevap editi: baba kelimesini herhangi bir şeyin ilk üreticisi sanan yazarları görmüş olduk. sanırım üçe gidiyor arkadaş.
    google'a father of blitzkrieg yazınca britannica dahil her yerde guderian ismi çıkıyor. bu da müdahale etmiş öyle değil diye. haklısın kanka.
    hak ilmi falan da yazmış entel sansınlar diye.
  • daha önce bahsedilmediğini umarak;
    kendisinin hatıratı ''bir askerin anıları'' adıyla 2 cilt olarak kastaş yayınları tarafından yayınlanmıştır. meraklılarına tavsiye olunur. kitabı ucuza almak isteyenler kastaş yayınları'nın cağaloğlu'ndaki merkezine uğrayabilirler.
  • psikopat general. bak şimdi. 4 tümenin bir kolordu, 4 kolordunun bir orduyu oluşturduğu; ayrıca bir ordunun yaklaşık 700 bin kişiyle oluştuğu dönemde kendisi koskoca panzer ordusunu moskova önlerine kadar kendisi bir panzerin içindeyken getirmiştir.

    ulan şu nazilerin ideolojisine zerre sempati duymam ama adamlar hak eden kişiyi hak ettiği yere de getirmesini bilmişler be.

    edit büdüt: lan 700 bin kişi ne. efenim her standart tümenler yaklaşık 10 bin kişiden, bir kolordular 40-50 bin kişiden, bir ordu da takriben 150-200 bin kişiden mütevellittir o zamanlar. bir kişi de mesaj atıp, "arkadaş senin matematik hocanı dövsünler" demedi. kendin düzelttim.
  • zırhlı birlikler müfettişiyken hitler'in yeni tank projelerine çok prim verdiğini ve bunun lojistik,maliyet,eğitim sorunları açtığını düşünmüş,hitleri bir köşeye çekmiş,arkadaşım öyle pantherden tigerdan 300-500 üreteceğimize şu güvenilir panzer iv den binlerce üretelim de zırhlı tümenler şenlensin demiş,führere karşı çıkabilen nadir generallerden güzide bir alman generalidir.oğlu ise daha sonra batı almanya ve nato ordularında zırhlı birlik müfettişliği yapmıştır.
  • her ne kadar zırhlı kuvvetlerin münferit birlikler olarak düzenlenmesi ingiliz sir basil lidell hart tarafından ortaya atılmışsa da bu fikrin yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı alman feldmareşal heinz guderian olmuştur. kendisi öncelikle savaş öncesi tatbikatlarda hitler'in dikkatini zırhlı birliklere çekmiş, bunların savaşta oynayabileceği rolü kabul ettirmiş ve zırhlı birliklerin teknik ve organizasyonel ihtiyaçlarını belirleyerek alman zırhlı kuvvetinin bugün bile hatırlanan kudretini meydana getirmiştir.

    görevine babasının da görev yaptığı pomeranya avcı taburunda başlamış, kendi deyimiyle hiçbir teknik yeterliliği yokken kendisini önce mototrlu taşıtlar muhabere dairesinde ardından da zırhlı birliklerin organizasyonunda bulmuştur. önündeki en büyük engeller süvari kökenli komutanlar ve versaille antlaşması sonucu almanların tank üretmesinin yasaklanması olmuş fakat bu gibi engellerden yılmayarak tatbikatlarda herkesin ilgisini çekmeyi başarmıştır.

    fransa'nın işgali sırasında zırhlı birlikleri ile çok hızlı mesafeler kat etmiş, von runstedt tarafından gelen yakınmalar sonucu durdurulmuş fakat zorla keşif izni almış ve belirtilen mevzilerinden 60 ila 80 km içeri kadar uzanan efsane keşif manevraları (!) ile düşmanı kendi komutanlarına rağmen hırpalamış, dunquerque önünde ise bu imtiyazı alamadığı için neredeyse bütün igilizlerin kaçmasına engel olamamıştır.
    fransa guderian'ın tüm iddialarının kanıtıdır. zira saldırı başladığında alman tank sayısı fransızlardan azdı fakat fransız vickers tankları piyade destek silahı olarak piyade birliklerinin envanterinde idi. özellikle meuse nehrinin geçilmesi ve dunquerque önlerine varışta tüm yeteneklerini sergileme fırsatı bulmuştur.
    onun açtığı yolda ilerleyen iki alman generali manstein ve rommelin büyük başarılar elde etmesinin sadece bu komutanların büyük yeteneklerine bağlanması en başta guderian olamk üzere zırhlı birlik fikrini oluşturan tüm teorisyenlere ve bunu uygulamaya koyanlara haksızlık olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap