• ibn-i fadlan'ın o dönem harezm'den kazan'a gitmekte iken uzunca bir süre yanında kaldığı oğuz türkleri ile ilgili yazdıkları da ilgi çekicidir.

    "oğuz türkleri, değişik boylar şeklinde dağılmışlardır. her boyun bir lideri vardır. tüm oğuzlar adına bir karar vericeleceği zaman bütün bu boyların liderlmeri bir çadırda bir araya gelir, uzun uzun konuşurlar. sonra konu ile ilgili ortak bir karara varılır. tam karar verilmiş herkes dağılacakken, aralarından en şerefsizi kalkar ve kararar itiuraz eder. ortalık karışır ve bir karar alınmadan dağılırlar"
    (işte biz! 1100 yıl önce neysek, gene oyuz!)

    "bir oğuz beyinin çadırına vardık oturduk. birazdan kadını içeri girdi. biz erkeklerin yanında kaedın görmeye alışık olmadığımız için ters karşıladık. sonra birden kadın etekliğini kaldırdı cinsel organını karşımızda kaşımaya başladı. biz hepimiz (araplar), 'allah affetsin' diyerek yüzlerimizi çevirdik. bunu gören oğuz beyi gülmeye başladı ve dedi ki:
    "bakmayın orası açık dolaştığına, orası başkalarına kapalıdır. asıl orasını görünüşte kapatıp başkalarına açanlar tehlikelidir!"
    (o zamanki türkler daha akıllıymış galiba)

    ibn fadlan'dan devam:
    "türkler arasında islam yok denecek kadar az. sadece sırf işlerine geldiği zaman müslümanlara ve araplara 'selamunaleyküm' derler. islamla ilgili bir iki kelime bilirler, bunları kullanıp müslümanlardan çıkar sağlamaya çalışırlar.
    uydukları din kuralları olmamasına rağmen, güçlü bir ahlaki sistemleri var. örneğin başkasının karısıyla zina yapan bir adamı, birbirine yaklaşacak şekilde gerdikleri iki ağacın arasına bağlıyorlar, sonra da ağaçları serbest bırakıp adamı parçalıyorlar."
    (vay anam vay!)
  • abdul ahat andican dediğine göre
    ibni fadlan 8. yüzyıldaki seyahatlerinden aktardığına göre türklerin ne kadar savaşçı, aksi ama bolca misafirperver olmasının yanı sıra ,

    "kendi dillerinden konuşanı kendilerinden sayarlar " diye bi tespit yapmış vakti zamanında ki günümüze de işaret eden çok önemli bir tespit olabilir, olmayabilir de bilemedim

    (bkz: ne mutlu türküm diyene)
  • oğuz türkleriyle alakalı verdiği bilgiler sayesinde tarihe ışık tutan seyyahlardan birisidir.

    lakin bazı noktalarda diğer seyyahlarla yazdıkları tutmaz. tarihçiler onun için biraz hayalperest ve seyahatnamesine şehir efsanelerini aldığı söylerler. her ne olursa olsun verdiği bilgiler önemlidir. hayalperestlik ve şehir efsanelerini alma konusunda ise şu kısmı okuyunca katılmadan edemedim.

    ibn fadlan, başkırtların inançları konusunda eserinde şunları aktarır[37]; “her biri bir ağaç parçasını zeker (erkeklik organı) biçiminde yontup üzerine asar. bir yolculuğa çıkacak veya bir düşmanla karşılaşacak olursa onu öper ve onun önünde secde eder.” başka herhangi bir türk topluluğun inanç yapısı içinde böyle bir öğeye rastlayamadığımızdan, ibn fadlan’ın aktardığı bu bilgileri kuşkuyla karşılamamızın önünde bir engel yoktur.
  • arap seyyah. onucuncu savasci filminin ilham kaynağı... ibn-i fadlan seyahatnamesi
    adlı kitabında 10. yy da türklerin yasayısları hakkında bize çok önemli bilgiler bırakan, idil bulgarlarının isteği ile halife tarafından gönderilen heyete katılan kisi
  • türklerle (oğuzlar) çevirmen aracılığıyla konuşmuştur. türk halkı ile ilgili birçok bilgi tarafından günümüze kadar ulaşmıştır. 10. yy.'da yaşamış ve günümüz türkologlarına çoğu konuda yardımcı olmuştur seyahatnamesi.
  • ahmed b. fadlân b. abbâs b. râşid b. hammâd

    877 yılında bağdat, ırak'ta doğmuş fıkıh ve ilahiyat çalışmaları yapmış din bilgini ve gezginidir.

    abbasi halifesi muktedir’in 921’de idil ön bulgarları hükümdarı almış han'a gönderdiği heyette yer aldı. görevi, oradaki müslüman bilginleri denetlemek, halifenin mektup ve armağanlarını sunmaktı. önemli bir diplomat ve dikkatli bir gezgin olarak kabul edilen ibn fadlan, bu yolculuğunu 'rihla' (seyahatname) ve (kitb il malik al-saqliba) adlı ünlü yapıtında anlatmıştır.

    ibn fadlan, daha sonra bulgar (bolğar) şehrine gelince, wisu (veya isu şimdiki perm kray) bölgesine kısa bir gezi yapar, orada idil ön bulgarları (volga ön bulgarları) ile komilerin (yerel bir fin kabile) aralarında ticaret yaptıklarını izlemiştir. ibn fadlan'ın bağdat'a dönüş güzergahı belli değildir.

    1923 baharında zeki velidi togan, meşhed imam rızâ kütüphanesi’nde o güne kadar bilinmeyen bir coğrafya mecmuası buldu; ibnü’l-fakh ve ebû dülef el-hazrecî’nin eserlerini de içine alan bu mecmuanın son kısmını (vr. 196b-212b) ibn fadlân’ın o güne kadar hiçbir yerde rastlanmayan rihlesi oluşturuyordu. togan keşfini takip eden yıllarda birkaç makale yazdıktan sonra 1935’te viyana üniversitesi’nde eser üzerine doktora yaptı ve ıbn fadlan’s reisebericht adlı bu çalışmasını 1939’da leipzig’de yayımladı. bazı eserlerde, togan’ın bulduğu bu mecmuanın daha önce ivanow tarafından bulunup tanıtıldığı iddia edilirse de bu çalışma incelendiğinde bunun doğru olmadığı görülecektir. 1938 yılında sibirya’ya çalışma kampına gönderilen şarkiyatçı a. p. kovalevski’nin faksimile arapça metin ve rusça tercümesiyle yayıma hazırladığı “ibn fadlân’ın volga’ya seyahati” başlıklı bir kitap, arap edebiyatı uzmanı ignaty krachkovsky tarafından kovalevski’nin adı zikredilmeden yayımlandı (puteşestvii ıbn-fadlana na volgu, moskva-leningrad 1939). ıı. dünya savaşı’ndan sonra serbest bırakılan kovalevski araştırmalarına tekrar başladı ve daha önce ismini taşımadan çıkan bu kitabı genişleterek ve tashih ederek yeniden bastırdı (kniga axmeda ıbn-fadlana o ego puteşestvii na volgu v 921-922 gg., kharkov 1956); bu yayımda kovalevski’nin togan’ın eserinden büyük ölçüde faydalandığı görülür. eser daha sonra sâmî ed-dehhân tarafından yayımlandı (risâletü ibn fadlân, dimaşk 1379/1959).

    bugüne kadar çeşitli açılardan ele alınarak hakkında pek çok yayın yapılmış, ihtiva ettiği bilgiler sayesinde daha önce çözülmesi mümkün olmayan birçok mesele aydınlığa kavuşturulmuş ve bu arada türk kavimlerinin ölü gömme âdetlerine dair verdiği bilgilerin yardımıyla da volga ve tuna nehirleri arasındaki sahada bulunan ve x-xı. yüzyıllara tarihlenen mezarların peçenek ve oğuz türkleri’ne ait olduğu kanıtlanmıştır (federov-davydov, s. 60-62). ebü’l-fazl mîr seyyid ali nak tabâtabâî tarafından sefernâme-i ibn fadlân adıyla farsça’ya tercüme edilen eser türkçe’ye de çevrilmiştir (lûtfi doğan, “ibni fadlan seyahatnamesi”,1954], s. 59-80; ramazan şeşen, ibn fadlan seyahatnamesi, istanbul 1975, 1995).

    richard frye ve robert p. blake tarafından ingilizce’ye (“notes on the risla of ıbn faln”, byzantina metabyzantina, ı [new york 1949], s. 7-37), k. czeglédy tarafından almanca’ya (“zur meschheder handschrift von ıbn faln’s reisebericht”, aoh, ı [budapeşte 1950-1951], s. 217-243) ve marius canard tarafından fransızca’ya (“la relation du voyage d’ıbn faln chez les bulgares de la volga”, annales de l’ınstitut d’etudes orientales, xvı [algiers 1958], s. 41-146) tercüme edilen eser ayrıca japonca’ya ve diğer bazı dillere de çevrilmiştir.
  • gezgin, seyyah, bağdat'ın ve halifenin popisi.

    seyahatnamesinde, onuncu yüzyılda hazar'ın doğusu kuzeyi ve batısında yaşamış atalarımızı yer yer itin gtüne sokmuş seyyah. kimi tarihçiler abartıyı sevdiğini söylüyor ama özellikle hijyen konusunda bayağı bir giydirmiş. buraya tek tek yazmayacağım, alın açın okuyun. hiçbir millet diğerinden üstün değildir işte kardeşim. her toplumun evrimi üç aşağı beş yukarı aynıdır. klişe olacak ama bugün bayıldığımız iskandinavların ataları vikingler ve yaptıkları, yaşayışları ortada. keza cermenler, keltler ve daha niceleri, neyse.

    yalnız kadının toplumdaki yeri, kadın-erkek ilişkisi ve zina konusunda iki toplumun* *bakışını karşılaştırdığımız bölümler ayrıca ilgi çekici.
  • ahmed ibn fadlan. 877'de doğup 960'ta ölen, orta çağ'daki türki dünya hakkında çok önemli kaynak oluşturmuş olan eserleri/risaleleri yazmış olan bağdat doğumlu seyyah ve diplomat. bazı kaynaklarda ibn fazlan olarak da geçer. volga kıyısında üslenmiş idil bulgarları'nın islam'ı kabülü neticesinde abbasi halifeliği tarafından onlara elçi olarak yollanmıştır.

    risalelerinden en detaylı parça zeki velidi togan tarafından meşhed'de bir müzede keşfedilmiştir. orta çağ türk tarihi araştırmalarında en önemli kaynaklardandır.

    risaleleri hazar üstü türki dünya, ruslar, vikingler hakkında pasajlar barındırır ve kıt kaynaklı bir alana ışık tutar.
  • "arap elçisi ibn fadlan hazar ülkesinde bulunduğu sırada nefret ettiği türklerin anlayamadığı bir özelliğini anlatıyor:

    "bunların en vasıfsızı bile kamusal bir olayda söz sahibidir.
    defalarca söz alır konuşurlar ve diğerleri dinler.
    kararlar toplumun kararı olur."

    arabın anlayamadığı bu özellik "demokrasi"dir.
    biat kültürüne ve emire kayıtsız şartsız itaate alışmış kafası bunu almamıştır.

    nitekim fadlan'ın başka bir ülkeye geçişi (bulgar krallığı) türkler tarafından kurultayda 1 hafta tartışılmış ve sonra izin verilmiştir.
    13. kabile-arthur koestler."

    bu türk töresinin bir gereğidir.
    lidere ve birilerine sorgulamadan biat edenlerin öncelikle bunu öğrenmesi gerekir.
  • vikinglerle ilgili bugün bildiğimiz bilgilerin önemli bir kısmını kendisine borçluymuşuz. seyahatnamesinde vikingler'in adetlerinden inançlarına, cenaze törenlerinden, evlilik merasimlerine kadar kültürel bir çok konudan, yaşayış tarzlarından ve giyim kuşamlarından ayrıntılarıyla bahsetmiş. vikings dizisindeki bir çok ayrıntıda direkt kendisinin yazdıklarından ilham alınmış.
hesabın var mı? giriş yap