• dünyanın efendileri on kişilik bir masada toplanacak olsa, bir sandalye de bunlarındır.
  • ilaç reklamının yasak olmasından kelli doktorlara ve eczacılara ürünlerini pazarlamak uğruna atmadıkları takla yoktur. asıl içler acısı olan ise bu pazarda cukkayı sağlamlamak uğruna meslek ahlâkını hiçe sayan doktorların ve eczacıların olmasıdır.
  • yöneticilerinin hepsine araç tahsisi yapan firmalardır.
    teknolojik seviyeleri diğer sektörlerdeki firmalara göre daha yüksek firmalar olup, sağlam kar elde ederler.
  • devletin sağlık harcamalarını azaltma politikasından fazlası ile etkilenmekte olan, işten çıkarmaların başladığı firmalardır.

    işten çıkarmalara, özellikle pazarlama departmanlarında yüksek maaş alan kişilerden başlamışlardır.
  • kriz ortamında karını katlayan firmalardır. sebebi ise kriz dolayısıyla strese bağlı depresyon gibi rahatsızlıklar ve kalp hastalıkları, tansiyon gibi devamlı ilaç kullanmayı gerektiren hastalıkların sayısında artış olmasıdır.
  • gelişememiş ülkelerin hükümetlerine bile gizli ayar verebilme yeteneğine sahip, iplikleri bir türlü pazara çıkmamış şirketlerdir.
    tekrarı gereksiz komplo teorileri ile üç ayda bir kahve köşelerinde kısa süreli vay anam vay neler dönmüş serhat ya geyiklerinden sonra unutulan,
    günden güne karlarını artırmak için içinde bulunduğu düzeni her türlü sömürü aracı olarak kullanabilen, kaymağını yedikleri ülkelerde iyi şartlarda
    ama kullan-at yöntemiyle insan çalıştırıp sonra da ekonomiye katkı, işgücü martavalları okuyan, arkalarında artık kimlerin olduğu bellisiz canavarlardır bunlar.

    ilginç olan; petrol şirketlerine yöneltilen eleştirilerin, direk sağlığa ve bütçeye zararı dokunan bu firmalara karşı oldukça zayıf kalması.
    tabi requiem for a dream izleyip madde bağımlılığının sadece uyuşturucu olduğunu düşünen zihinlerin bu eleştirilere katılmasını beklemek de yanlış.

    ya da bir bardak portakal suyu veya her ne haltsa içip iki gün fazladan hapşurmaya tahammül etmek yerine daha burnunu çekmeye başlamadan çakkarol hot, fiktimil zort gibi ilaçlara koşanların anlamasını da. ne işe yaradığı belli olmayan grip aşıları için kampanya düzenleyen, benim de bünyesinde çalıştığım şirketlerin anlaması da. çocuklarına içine şeker pompalanmış, insan vücuduna uzun vadede vereceği hasarın belli olmadığı, on dakika bekleyince köpek osuruğundan beter kokan mamaları yediren yine benim de dahil olduğum ailelerin anlaması da(yaw dünya üzerindeki hangi yiyecek maddesi içine sıcak su konup soğuduktan sonra böyle bir koku yayabilir.düşünüyorum, karnıbahar bile pişerken bundan iyidir.ben de anlamıyorum sevgili sözlük, anlamaya çalışıyorum)

    düzenin işleyişi, her işte olduğu gibi deneyimle gelişti bugüne kadar. önce ilaçları icad etti bu firmalar sonra hastalıkları. önce kalemle kandırdılar doktorları sonra bilgisayarla. saniyede zilyon tane üreten makinadan çıkan ilaçları sanki çok matahmış gibi zilyor liraya satıp sonra da personel maliyeti, ar-ge, reklam payı, vergi diye çıkıp konuştular. imf toplantılarında arka sıralarda bir yerde oturdular, politikaya bulaştılar. aylık satış hedefi tutturmak için yapmayacakları şey olmadığını herkes bilmesine rağmen, ortada grip mikrobu olmasa dahi, üretip ortalığa salabilme potansiyelleri olduğuna hala kimse inanmamakta.

    ondan sonra da magazini bol dergilerde herkesin bu hayattan kaçmaya çalıştığı haberlerini okuyup dur. ay şöyle bi deniz kenarı, ay orman içi olsa da gidip börtü böcek yesek, yok efendim domates eksek de sağlıklı sıçsak deme artık yeter. bu düzeni isteyen sensin ya da ben.

    uzatıp da tekrarı gereksiz komplo teorilerini tekrarlamanın lüzumu yok. ha bir de illa şifa bulacam diye bitkiler pek güzel, kainat çok harika diyip kendi imanıyla kafa ütüleyen, ekranları işgal etmiş doktorlarla uğraşacağına on yıl geriye git, yediğine içtiğine iki dikkat et, depresyondayım diye beynini buzdolabına çeviren haplara sarılma yeter. doktorlar da beleş tatile gitmeyiversin biraz. ilaç satsın diye adam überlüks tatile gönderilir mi arkadaş. hayır benim bildiğim doktorun başını kaşıyacak vakti olmaz ama bi geyiktir gidiyor. sanki şimdi atlasam rixosa gitsem yirmibin doktoru havuz kenarında viski içerken yakalıycam.

    ilgili haber için:

    http://www.hurriyet.com.tr/…mi/12641997.asp?gid=229

    bunlar da var :

    http://beslenmebulteni.com/…ac-irketleri&itemid=182

    http://beslenmebulteni.com/…:kalp-hastal&itemid=376

    http://beslenmebulteni.com/…m-hastalklar&itemid=377
  • asi arastirmalarina butce ayirmayan, denek olarak kimsesizleri kullanabilen, silah ve petrolle birlikte su an dunya uzerinde en fazla maddi hacme sahip sirketler. satis temelli olduklarindan iceride inanilmaz yalanlarla dolu bir dunya vardir. her firma kendi ilaci iyi sonuclara sahip olsun diye arastirmacilara destek(!) verir. ulkemizde de binlerce dolara hoca transfer edip konferanslarda konusturmaktadirlar.
  • sayelerinde bes on yil icinde türkiye'de antibiyotigin bir sike yaramamasina yol acabilecek firmalardir. lakin satilsin diye ossuruktan ne kapildiginda antibiyotik almaya yönlendirilmistir doktorlar bu firmalar tarafindan.
  • en geç 5 yıl içinde tamamen yabancı egemen olacak sektördür.

    adında bile "ecza" geçen firmalar yabancılara satılıyor ise, varın gerisini siz düşünün.

    bir çok firma isminin kişi isimlerinden oluştuğu dikkate alınırsa, isim değişikliklikleri pek tuhaf olacaktır.
  • büyük -şahsi görüşüme göre çok da temiz olmayan- paraların, bütçelerin döndügü firmalar. doktorsanız, ağzınız iyi laf yapıyorsa, seyahat engeliniz yoksa, pazarlama yeteneğiniz varsa iyi paralar kazanabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap