• altıma sıçtım başka sorusu olan?

    tanım: o kadar masumdur ki çocukluk altına sıçsan kirletmez.
  • ben erken gittiğim için öğretmene bir hafta "amca" demiştim. her defasında fırça yiyordum adamdan "evladım amca değil öğtermennn" diye...
    bir de küfrün ayıp olduğunu bilmiyordum herhalde -çünkü biz önce öğretilip sonra kızılan nesiliz- sıra arkadaşıma küfür etmiştim. lavuk anında ispiyonladı "amca"ya. adam "niye ediyosun evladım... ne dedin." deyince, sınıfın içinde suratına karşı söylemiştim küfrü. rengi değişmişti adamcağızın.
  • uhudan sümük yapıp sonra burnundan çıkarıyor gibi yapmak.. böğğhh. bizim kafalar iyimiş hee. şimdi şöyle düşünün bu çocuklar şu an ülke yönetiyor.
  • ilkokul birdeydim ve sabahçıydım, 23 nisan etkinlikleri için okuldan sonra dans provaları yapıyorduk ve karşı cinsten bir eşim vardı. tabii ben de evime ancak prova bittikten sonra gidebiliyordum. provalarda ara veriyorduk ancak bu ara, eve gidip yemek yiyecek ya da başka bir şey yapacak uzunlukta değildi. yalnızca dinlenmemiz için ara veriliyordu. neyse, biz bu provaları birkaç hafta sürdürdük. bir gün yine provalara ara verildiği sırada eve gidileceğini düşünerek mi, yoksa öğretmenin dediğini yanlış anlayarak mı olduğunu bilmiyorum ancak eve gittim. annem de bana "bugün prova yok muydu ya da erken mi bitti?" diye bir soru yöneltmişti. ben de biraz geçiştirerek "evet." dedim. bir ya da birkaç gün sonra annem, sınıfıma geldiğinde öğretmenim de bu fırsattan yararlanarak bana geçen günkü provadan neden erken ayrıldığımı sordu. işte ben o an mavi ekran verdim çünkü neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyordum. ilk saniyelerde şaşkınlıkla hiçbir şey diyemedim, annem ve öğretmenim de gülüşmüşlerdi. bu anımı hâlâ ara sıra anımsayıp annemle güleriz. bu olayın en gülünç noktası da o gün eşi gelmeyenlerin boşluğa karşı dans etmesiydi. ben arada eve gidince yalnız kalan eşim, boşluğa karşı nasıl dans etti acaba? hiç de deneyimli değildi.*
  • kaçıncı sınıftım tam hatırlamıyorum ama yeni okula başladığım dönemlerdi galiba ve her yeni okula başlayan çocuk gibi okulu sevmemiş ve gitmeyeceğim diye kıyamet koparmış biriydim.

    bir gün harbiden kopardım kıyameti. okula zorla göndermeye çalıştılar gündüzcüydüm o zaman. bende ellerinden kaçıp sokaklarda koşmaya başladım. bir süre sonra bütün mahalle benim peşime düşmüştü.

    şaka değil harbiden. sürek avında gibiydi ortam. mahallenin köşeleri tutulmuştu kaçmiyim diye. o yaşın verdiği kıvraklık ve fiziken ufaklık ile yaklaşık bir buçuk saat kaçtım herkesten.

    en sonunda yorgun düşünce enselendim. tabi okuldan o gün yırttım ama devamında mecbur kaldım gitmeye.
  • biz 3 fidan eko (kurduğumuz örgütün ismi/adlarımızın baş harflerinden oluşuyordu), özge ismindeki (aynı) kıza aşıktık. o kız bir tören sırasında yan tarafıma düşmüştü ve elimi tuttu, dakikalarca da bırakmadı. ben de karşılık vermemiştim, yaptığım bu mallığı yıllar geçse de unutmam, unutamam.
  • aslında bu mallığı babamla ortak yaptım.

    ataerkilin dibi bir baba tarafından erkek olmanın önemli bir şey ve kadınların erkeklerden sonra gelen bir canlı türü olduğu bilinciyle 7 yaşına geldiğimde okulun ilk günü;

    annem "hadi oğlum okula gidelim"
    ben "erkek adam okula tek gider! anne mi götürürmüş!" deyip okula gittim (pederle daha önce kayıta gittim sınıfı da biliyorum 1b :) )

    sınıfın kapısını açtım bir baktım kıvırcık saçlı şişman bir kadın öğretmen. güüüüüm kapattım kapıyı, kayıt yaptırdığımız odaya gittim (müdürün odası)

    dedim "erkek adamın erkek öğretmeni olur yukarıda kadın var"

    müdür dedi " saçmalama lan eşek sıpası yürü git sınıfına"

    ben bir yaygara koparttım ki kimse durduramıyor beni. 5 dakka 10 dakka ... evi aradılar annem geldi oda durduramıyor. babamı aradılar babam iş yerinde, herif 1 saatlik yoldan işten erken çıkıp geldi.

    babam "hayırdır problem ne?" dedi

    müdür " kerata kadın öğretmen istemem diye sıkıntı yarattı ikna edelim de gitsin sınıfına bakın millet 3. derste şuanda"

    babam " doğru demiş çocuk siz niye benim oğlumu kadın öğretmene verdiniz?"

    müdür "'^+%& mavi ekran"

    velhasıl beni erkek öğretmene verdiler. 1-g ( en dip sınıf sen misin erkek öğretmen isteyen diye ) hayatımın mallığı oldu psikopat bir herifin elinde geçti 5 yılım kafa oturdukça pederin gazı da uçtu benden bok yoluna geçti 5 yıl. o kadıncağızı tercih ederdim şu an bile.

    bu arada olay 90 ların en başında geçiyor. o eski halimden eser yok şimdi.
  • benim değil ama ortağımın başından geçen mallıktır aslında mallık değil çocukluğun verdiği saflık diyelim.
    yer alanya/demirtaş köyü 90 lı yıllar..
    bizim ortak ilk okul birinci sınıfa gidiyor öğretmen bunu bir sebepten müdür odasına gönderiyor ve olaylar gelişiyor..
    müdürün kapısını çalıp içeri girmeye çalışan kahramanımız yere bir bakıyor oda komple halıfleks kaplı.halıyı gören cocuk ayakkabımı çıkarıp içeri öyle girmem gerekiyor diye düşünüp hemen cıkartıyor ayakkabılarını ve içeri öyle giriyor.okul müdürü bu duruma nasıl tepki verdi diye sordugumda 'güldü'demişti.eminim hayatı boyuncada aklına gelip gülmüştür,dalga gecmek için degil bir cocugun saflıgına,karsısındakine olan saygısına ve durumu yansıtmaya calısma biçimine.
  • 4 kişi çete olup millete raptiye batırmak.zor zamanlardı kabul ediyorum..
  • 4. ve 7. sınıf arası bir zaman. atari ile yeni tanıştığım ve çılgınlar gibi tsubasa oynadığım zamanlar.

    bazen son dersin son dakikalarında farklı etkinlikler yapardık. isteyen şarkı söyler, isteyen taklit yapar vs...

    beynimin gelişimini bitirdiği zamandı sanırım çünkü bana şu harika fikirle geldi : "neden tsubasa'nın ne kadar harika bir oyun ve film olduğunu tüm sınıfa göstermiyoruz?" hikayenin geri kalanı için aşağıdaki videonun ilk 3 saniyesini izlemeniz önemle rica olunur.

    [https://youtu.be/ghsjts8uozs https://youtu.be/ghsjts8uozs]

    evet, sınıfta yapılabilecek en mantıklı hareket buydu. bir topumuz olsa çok daha güzel olurdu ama top olmadan da pekala yapabilirdim. sıra arkadaşım da tsubasa hayranı olması dolayısıyla ikna olması çok kolay oldu.

    plan basitti; sıra arkadaşım sanki ayağında top varmış gibi duracak ve ben de saatte 10 km hızla koşarken 15 mt öteden kaymaya başlayıp, arkadaşımın ayağından topu alacaktım. arkadaşımda 5 mt öteye doğru uçacaktı. tıpkı oynadığımız oyundaki gibi...

    "hocam biz bir taklit yapabilir miyiz" diye izin alıp sınıfın önüne çıktık. zavallı öğretmenim başına geleceklerden habersiz bizi merakla izlemeye başladı.

    ben sınıf kapısının yanına kadar gerildim ki iyice hızlanayım. arkadaşım işareti verdiği gibi koşmaya başladım ve kusursuz bir kayış yaptım. sanıyorum ki biraz hızlı kaydım çünkü arkadaşım ben ona çarpmadan önce kendini ileriye atması gerekiyordu ama atamadı. dolayısıyla kendisinin ayağını yerden kesip 5 mt olmasa da 1 mt falan uçurdum.

    ayağa kalkarken hakkıyla yerine getirilmiş bir "tsubasa kayışı" yapmış olmanın verdiği gururla öğretmenime "nasıldı ama" bakışı attım. öğretmenim gözlerindeki o dehşet hala aklımda. ahahhaha...

    siz sormadan söyleyeyim; hayır, kendini pikachu sanıp camdan atan çocukla bir yakınlığım yok.
hesabın var mı? giriş yap