• mutluluğun sadece hayalde güzel olmasını ispatlayan en önemli örnek, bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz şeylere ulaştıktan sonra yaşadığımız hayal kırıklığıdır. insanların büyük bir çoğunluğu, önemli kişiler, saygın kuruluşlar bu “mutluluk” kelimesini tüm insanlığın ortak hedefi olduğunu söylemekten hiç çekinmemişlerdir. onlara ve dünyadaki tüm inanlara göre, mutluluğun şekillendirdiği bir hayat her zaman en önemli amaç olmalıdır. ancak gerçekte, bu inanışın tam tersine teptiğini görürüz; insanlar keyifli, huzurlu ve mutlu anların değerini pek bilmez, bu vakitleri bozuk para gibi harcar ve sonra yeniden hüzne, umutsuzluğa, kedere yönelir. kedere yönelen insan da bundan bir süre sıkılır ve mutluluğu yeniden bir rüya olarak görmeye başlar. devam eden bu kısır döngü, insan hayatını oluşturur. hemen herkesin dünyadaki süresi bu kısır döngüyle, mutluyken hüzne, hüzünlüyken mutluluğa yönelmekle geçer.

    tüm bu kısır döngünün, insanın “duygusal” olarak istediği hayata ulaşamamasının nedeni, duygu dediğimiz şeyin bir ölçütünün olmamasıdır. insan ya mutludur ya da mutsuzdur. bu kavramlar ölçülebilir kavramlar değildir. hiç kimse dün çok üzüntülüydüm, ama bugün daha az üzüntülüyüm demez mesela. tüm bunlara bakarak yapacağımız birinci çıkarım şu olmalıdır; insanın amacı kesinlikle daha iyi bir duygu durumu olmamalıdır.

    küçükken annemizin bize sürpriz olarak verdiği şekerin mutluluğu, yıllar sonra müdür olduğumuzda yaşadığımız mutlulukla aynıdır. ya da ilkokulda arkadaşlarının önünde rezil olan bir çocuğun üzüntüsü, ileride sevgilimizle ayrıldığımızda yaşadığımız üzüntüyle aynıdır. daha önceleri çokça tecrübe ettiğimiz şeyi bir amaç olarak yeniden önümüze koymak çok büyük bir hatadır. insan “duygusal” bir idea kurmaya başladığı zaman kaybetmeye, hayatının sonuna kadar devam eden ve hiçbir şey kazandırmayan o kısır döngünün içinde dönmeye başlar.
    o halde hayatı duygu durumumuza göre yaşayabilir miyiz? duygularımız bize yön veren şeyler mi olmalı?

    duygularına göre hareket eden her insan kaybetmeye mahkumdur, bu kesin bir şeydir. her insanın hayatında mutlaka “ben çok duygusalım” dediği bir arkadaşı vardır. o arkadaşınızı gözlemleyin, hiçbir zaman keyif alacağı bir hayata sahip olamadığın görürsünüz.

    bizleri hayata bağlayan şey ya da hayatı bir mücadele olarak görmemizi sağlayan şey “ölçütlerdir”. durağan ve değişmeyen her şey insanın canını sıkmaktan başka bir şey yapmaz. duygularımız bunun en güzel örnekleridir işte. tüm dünyada tanınmış bir ressam olmaya çalışan bir çocuk hayal edelim. bu çocuk ilk olarak güzel bir resim çizdiğinde mücadele gücü bulur, çünkü ölçütü olan, seviyesi olan bir şeyin ilk basamağındadır. güzel sanatları kazandığında, ülkesinde iyi bir ressam olduğunda, yurt dışındaki ilk resim sergisini açtığında ve nihayet, tüm dünyada tanınmış bir ressam olduğunda mücadelesini tamamlar. sonunda oluşan ise büyük bir savaşla ve mücadeleyle örgülü bir hayattır ve bu insan, kaliteli yaşamını bir daha kaybetmez. örnekte görüldüğü üzere, insana keyif ve mücadele hırsı veren yegane şey, “basamakları olan bir idea” dır. insan ancak böyle bir şeyin hayalini kurarsa, arkasında mücadele dolu, azimli bir hayat bırakır. yaşlandığında, ölmeye yakın olduğunda geriye dönüp bakar ve yüzünde bir tebessüm oluşur.
    şimdi hedefi mutlu olmak olan insanı ele alalım. basamaklı bir hayal değildir bu. bugün mutluyum, yarın biraz daha mutlu olacağım, ertesi gün biraz daha diye bir çalışma programı söz konusu olamaz. mutlu olursun ve bunu daha da arttıracak bir şey olmadığı için sıkılmaya başlarsın.

    sonuç olarak yaşam, insanın duygularını kesinlikle karıştırmaması gereken bir mücadele meydanıdır. amacımız her zaman somut, belirli seviyeleri olan hayaller olmalıdır. duygusal kurguyla oluşturulmuş her hedef sonucunda tatmin etmeyen bir kısır döngüye iter insanı. bu yüzden mantık, her zaman duygunun önünde olmalıdır.
    mantığımız asıl yemek, duygularımız da bu yemeği taçlandıran şaraba benzer. güzel bir yemeğin yanında kaliteli bir şarap her zaman iyidir, ama seçim şansımız olsaydı açlıktan ölmemek için yemeği seçerdik. dünyada manevi bir açlık çekmememiz için de seçmemiz gereken şey, duygu değil mantık olmalı.
  • doğadaki amacı üremek orası kesin birşeydir kişisel olarak hayattaki amacı kendini mutlu etmektir. her ne yapıyorsan yap kendini tatmin etmek için yapıyorsun bunun dışında bir amacın yok. kendine bir liste hazırlarsan çıkan sonuç tatmin ve mutlu olma hissi yaşamak olacak.
  • kimseye zarar vermeden mutlu olmak ve mümkünse bunu yaymaya çalışmak
  • başkaları adı na yaşamamalı yani ne olduğu değişebilir aşk,kariyer vb vb ama kendi adına olmalı ne oluyorsa

    tanım (bkz: kendisi)
  • kendi refahı ve mutluluğu olmalıdır. tabii bir de ailesinin. onun dışında daha 6 aydır tanıdığı, sevgili olduğu, 3-5 bi şey yaşadığı insanı hayatının ortasına koymaya çalışan mallar var. bu mallar bir de o kişiyle yaşadıkları sorunları falan da sana anlatmak ve akıl almak istemektedirler. e be gerizekalı! daha senin doğru düzgün tanımadığın insan hakkında ben ne öneride bulunabilirim ki? aranızda çözün ne sikim yaşadıysanız.
  • sevmek, sevilmek, vatana millete hayırlı biri olmak, karşılıksız paylaşmak.
  • kendini gerçekleştirmek.
  • kul.

    sadece allah'a.
  • yaşamanın “kendince olan” bir yolunu bulmak.
  • "ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin. kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların. onurlu bir yaşamı seçenlerin."
hesabın var mı? giriş yap