• daha 1 ay öncesine kadar sigortalı bir çalışan olarak sabah 8 akşam 6 götümü yaya yaya
    maaş+ssk+prim+bonus+araba+benzin+şirket hattı vs. alıp parayı koyacak yer bulamazken, bağkur'a yatay geçiş yapıp, maaşında, priminde, bonusunda, arabanında, benzininde, bakımında, turkcellinde, internetinde, vergininde, vs. kendi götüne girip, sabah 7 de dükkan açıp, bir kamyon deterjanı tek başına indirmek demekmiş.*

    (bkz: ben bugün bunu gördüm)

    ama süper bi olay len, bütün o international ve presantabl ve şirketlerin ben ta götüne koyim.
  • şunu yazmıştım geçen hafta (bkz: #22104150)

    devam ediyim, 15 gün önce açılmış bir şahıs firması olarak

    1.satın almacı yok, satacağımız ürünü de, içeceğimiz çayı da, şekeri de, yazıcı için a4 kağıdı da, şeffaf dosyayı da herboku gidip ben alıyorum.
    2.pazarlamacı yok, tek tek müşteri dolaşıp malı da ben satıyorum.
    3.muhasebeci yok, faturaları ben kesip hesapları ben tutuyorum.
    4.teslimatcı yok, malı arabaya yükleyip, müşteriye götürüp ben teslim ediyorum.
    5.çaycı yok, gelen misafirlere çayı ben döküyorum.(not:kağıt bardak kullanıyoruz, hem daha hijyenik hemde bulaşık çıkmıyor allah tan)
    6.temizlikci yok, pazar günü dükkan açıp temizliği ben yapıyorum. (tuvaleti temizledim aynı gün, 10kilo domestosu boşalttım cillop gibi oldu valla)
    7.sekreter yok, telefonlara bakıp, faks ve fotokopi yi kendim çekiyorum.
    8.finanscı yok, onuda kendim yapıyorum.
    9.a4 kağıt, şeffaf dosya, tel zımba, tükenmez kalem parayla satılan şeylermiş, ben bi yerlerde valilik falan hayrına dağıtır sanıyordum, o değil hem eksik bitmiyor, hem de zibilyon para tutuyor aq.
    10.kira, vergi, elektrik, telefon, internet, bağ-kur, bekçi parası, tabela vergisi, çöp vergisi, kdv, çay, şeker, öğle yemeği*, vs.......... zibilyon para tutuyor nasıl dönecek bu dükkan bilmiyorum.

    11.çok zor ama herkese tavsiye ederim muhteşem bir olay.

    -------------- aç önemli not -----------------

    12.konya da hertürlü deterjan ihtiyacı olan varsa bana mesaj atsın hem çok kaliteli hemde çok hesaplı valla bak, ödemede kolaylık yaparız.

    ------------- önemli not kapat -----------
  • "güvenli taşımacılık bizim işimiz"

    bizim burhan abi, esnaf ve sanatkarlar odası'nın son yaptığı "girişimcilikte yapılan ölümcül hatalar" adlı konferansın onur konuğuydu geçtiğimiz hafta. gönül isterdi ki girişilmedik hiçbir sektör bırakmayan burhan abi, üniversite kulüpleri tarafından çağırılıp kurduğu şirketin başarı hikayesini anlatsın ama nasip olmadı.

    zaten giriştiği hiçbir işte başarı nasip olmadı burhan abiye. ben onu, nasip market'in önünde tavla oynarken tanıdım. pet şiseyi ışığa doğru belirli bir açıyla tutunca, kapaktaki bedava yazısının kolanın üzerine yansıması tekniğini bize o öğretmişti. burhan abi marketi açarken önceki işler tutmadı, burası da nasipse tutar diyerek açmış marketi. aynı caddeye 3 tane süpermarket açılınca pek nasip olmadı buradan ekmek yemek burhan abiye.

    burhan abi marketi kapatıp, lokanta işine girdi. bir umut lokantası tabelasını astı dükkanın tepesine. küçük salaş bir yerdi ama ben severdim. bir porsiyon iskender parasına duble yedirirdi bana, bu yüzden olabilir. ilk başlarda işler fena değildi ama zabıtanın yemeklerden aldığı numuneler sonucu bir umut diye açtığı lokantaya kilit vuruldu.

    su işine girdi. damacanaları çeşmeden doldururken yakalandı. kahvehane açtı, akşamları kumar oynattı. bir akşam çıkan tartışmada kurşun sekip dizine geldi. 4 ay evde yattı. balıkçı açtı, rakı balık uğruna koca dükkanı yedi. internet kafe açtı, onun da modası geçtikten sonra açtı, haliyle bu da tutmadı.

    geçenlerde "güvenli taşımacılık bizim işimiz" başlıklı bir mail geldi, baktım burhan abi yollamış. açılış varmış, tarihini yerini belirtmiş. bir ulaştırma sektörüne girmediğin kalmıştı demeye gittim. koca plaza, afili bir yer. kapıda karşılaştık. yeni bir sektöre girmenin heyecanı var burhan abide. hangi okulun öğrencilerini taşıyacaksın demeye kalmadan tuttu kolumdan, girdik içeriye.

    görünce inanamadım. içerde insanlar, asansörün kapısında kırmızı bir kurdele. burhan abi heyecanlı. bu sefer diyor, bu sefer bu işte tutunuyorum. burhan abi o plazanın ve ankara'nın birkaç semtinde büyük binaların asansör bakım ve onarım işini üstlenmiş. bundan daha güvenli taşımacılık olamaz zaten. ama burhan abi bu, yan kolondaki asansör şerit değiştirip, kendi istikametinde gitmekte olan asansöre çarpabilir de.

    burhan abi, hayırlı olsun dedi. kesti kurdeleyi. hadi binayı gezelim dedi, bindik asansöre. asansör geniş, 14 kişi alıyor. açılış heyecanı 19 kişi binince, 3. katta kaldı asansör. burhan abi yılların verdiği iş batırma deneyimiyle böyle işin ta amına koyum dedi. asansör birden çalıştı, uçak yere inince alkışlayan yolcular gibi herkes alkışladı.
  • eğitim zaiyatı veya şehit olmaz da askerden sağlam dönersem 16 mayıs 2011 tarihinden itibaren çalışmalarına başlayacağım eylem. 2 dil biliyorum, 5 senelik fakülte bitirdim, iyi bir işim var ama malesef başkalarına ayda 20-30k kazandırıp kendime 4k kalmasından nefret ediyorum.

    -yapacağım işin zerre eğitim gerektirmemesi yüzünden baş gösterebilecek "boşuna mı okudum lan onca sene" duygusu,
    -bu işe girmeye niyetlendiğimde ailemin vereceği tepki,
    -az da olsa işin tutmama ihtimali, tutsa da tuttuğu güne kadar beni geçindirecek kadar sermayemin olmaması,

    gibi düşünceler şimdiden şafaktan beter sıkıştırmaya başlamış da olsa, kafamdakilerin gerçekleşmesi durumunda "bir gün çalışırken kafası atmış, her şeyi bırakıp x işine girmiş, şimdi zincir kurdu herif" denen adam olmam işten bile değil.

    işin olumlu yanları da az değil çünkü.

    -bu işi istanbul'da benden başka yapan olmayacak,
    -istanbul'un tüketim alışkanlığına "cuk" diye oturuyor,
    -bu iş istanbul'da olmadığı için olduğu 2 şehire günübirlik gidip gelen bir sürü insan tanıyorum,
    -sanal alem ve medyada reklam yapmaya yetecek ağa sahip gibiyim,
    -ekşi sözlük yazarları arkamda :)

    zamanı gelince kariyeri askıya alıp bu işe girişmeye götüm yer mi yemez mi bilmiyorum ama her ay başında bordroya bakıp "keşke deneseydim" diyerek yaşamak da istemiyorum.

    kariyeri sallayıp tamamen alakasız bir işe atlamış olanlar varsa bi elimden tutsunlar.
    çok pis saygı duyuyorum kendilerine.

    1-2 sene sonra edit 2013: halen maaşla çalışıyorum.
    umudu kesmiş edit 2016: maaşa kaç gün kaldığını saymak varken üşenmeyip destan yazmışım. gençlik işte.
    gururlu edit 2019: valla da yaptım. yazdığım iş değil ama olsun, beyaz yaka buhranı yok artık.
  • yavaştan anlıyorum ki, profesyonel kariyer anlamında kaybedeceği çok şey olan bir insan için dibe vurmadan olmuyor.

    eylül ayı itibariyle ne verdikleri paradan, ne edindiğim tecrübeden, ne de çalıştığım yöneticilerin donanımından memnun olmadığım çokuluslu firmadaki işimden istifa edip adapazarına, ailemin yanına dönüyorum.

    şu anda çalıştığım şirkette bir yerlere gelebilmek için önümüzdeki 20 yıl boyunca vereceğim emekle sakarya'da sözgelimi lokanta bile açsam çok daha başarılı ve mutlu olacağımı biliyorum.

    28 yaşındayım ve kurallarını kendim belirleyeceğim bir oyuna girmeme 2 ay kaldı.

    yetişkinlerin dünyasına hoşgeldim.
  • herkesten daha az para harcamayı bütün benliğiyle kabul etmektir.
    mal alırken çingene pazarlığı yapmaya başlamaktır.
    pazarlarken min. harcamayla max. kitleye hitap etmeye çalışmaktır.
    mercedes'e binmek yerine orta sınıf bir araca binmenin normal olacağının bilinmesidir.
    ne kadar kazanılırsa kazanılsın 10 katı taahhütle çalışmaktır.
    ticari itibarı asla kaybetmemek için yaşamaktır.
    işin başından ayrılmadan, uyumadan, uyunursa rüyalarda yeni bir şey bulma umuduyla yaşamaktır.
    özel ve sosyal hayat arasında uçurumlar olacağının bilinmesidir.
    iş arkadaşlığı ile gerçek arkadaşlığın karıştırılmaması gerektiğinin bilinmesidir.
    risk almaktan korkmamak ama alırken korkmaktır.
    görünenin ardındaki görünmeyeni görmeye çalışmaktır.
    ottan boktan ders çıkarmak, atılan bir adımın bütün sonuçlarını görmeye çalışmak ama görememektir.
    asla "biliyorum" dememek ama yaparken büyük bir özgüvenle yapmaktır.
  • sonucu ne olursa olsun bağımlılık yapan bir eylemdir. adam üç kere iş kurmuş üçünde de batmış ama dördüncü kere iş kuruyor. adam iş kuruyor, işletmeyi bir yere getiriyor hop satıyor, başka bir iş kuruyor, firma ayakları üzerinde durunca onu da satıyor başka bir işletme kurmak için. bunlar bağımlılığı göstermez mi?

    bizde;
    iş kuracak girişimci yaşlıysa "kaç yaşına geldi, emekli oldu hala akıllanmadı bu adam, kaşınıyor..."
    iş kuracak girişimci gençse "o daha ne bilir ki, bu işin kurtları battı geçen sene. zaten bu işleri ona bırakmazlar. hele bir yerde maaşlı çalışsın..." denir.

    açıkça söyleyeyim (iş kuran ve yüzlerce girişimciye destek olan birisi olarak) işletme kurmak ve yönetmek kolay değildir ama ne olursa olsun çok zevklidir. kendini gerçekleştirme denen nanenin (bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi) dibine vurmaktır. iş fikrinizin ne olduğu, sermaye durumunuz, maddi durumunuz, öğrenim durumunuz hiç önemli değil. cesursanız ve kararlıysanız başarıyla aranızda hiçbir engel duramaz. çalışanınızın verdiğiniz parayla çocuğuna oyuncak v.b. aldığını gördüğünüzde gözleriniz yaşarır, onun adına yatırdığınız sgk vergiyi falan unutursunuz (taş kalpli değilseniz tabii).

    başka entrylerde de söyledim baba parasıyla, hazır parayla iş kurmamaya özen gösterin. yeni işletmesiniz, çalışan sayınızı minimum tutun, üstlene bildiğiniz kadar görevi üstlenin. işletmenizi kurmadan önce gidin uygulamalı girişimcilik eğitimine katılın. eğitici kötü olsa da eğitimden hiç verim almasanız da en azından 29 tane iş fikri, 29 tane girişimci adayı, 29 tane değişik bakış açısıyla 70 saat geçirirsiniz. denk düşüyorsa gidin devletten girişimcilik desteği alın. "ya o kadar evrak mevrak, proje falan istiyorlar 30 bin hibe için uğraşmaya değer mi?" bence 1000 tl için bile değer, iş kurarken devlet (odalar, belediyeler, vergi daireleri, noterler) o kadar gereksiz şeye para alıyor ki bunun ne kadarını devletten geri koparabilirseniz kardır diye düşünüyorum.
  • önce şuna tahammül etmektir; "batarsın."

    sonra şuna tahammül etmektir; "bak ben sana bir şey anlatayım bizim köyde bir adam vardı çok zengin... ... sonra battı işte."

    yetmezse; "tabii gözünü karartanlar var ama senin üstesinden gelebileceğin bir iş değil."

    daha da önünü alamazsanız; "batırdığın babanın parası tabii. baban gönüllüyse devam et. ahahahaha"
  • özelde çalışırsın, mutsuzsun. devlette çalışırsın, mutsuzsun. neden? çünkü senden daha az çalışan adam da aynı parayı alıyor, canını dişine takıp çalışan sen de. işler yetişsin diye götün çıka çıka çalışan sen de aynı ünvandasın, günlük sigara molası toplamda üç saati bulan kişi de. işte iş kurmak fikrinin zehir gibi bünyeye girdiği an, tam olarak bu gerçeği idrak ettiğin ana tekabül ediyor.

    o zehir bir kere girdiyse sana, uzun yıllar da sürse hayata geçirmek, bir anlık delilik anına bakıyor, ben diyeyim. yıllarca hayalini kur, planlar yap, hesap kitap uğraş, o deli anın gelmeden girişemiyorsun bu işe. bir an var böyle, o anda bir patlama oluyor kafada, sanki daha önceden hiç aklına gelmemiş gibi hay amına koyayım diyorsun, sabah sekiz akşam beş çalışıyorum bi bokum yok, ya batacağız ya çıkacağız ya allah... dürüst adamın işi de rast gider değil mi zaten?

    şimdi küçük bir adım, ya batacağız ya çıkacağız. pılımı pırtımı toplayıp kaçarsam, buralarda görünmezsem noldu battın mı lan diye mesaj atanı oyarım.

    edit: dürüst adamı siken çok oluyormuş arkadaşlar. tünelin ucu bombok bi yere çıktı.
  • hayali hoş ama çuvallama riskinin olması yüzünden pek eyleme geçirilemeyen eylem...

    bir de insan kendi işini kurunca "ulan bizim eski patron ne çok ıvıra zıvıra para veriyomuş yuh" diye düşünebilirsiniz...

    görünen masraf kadar bir de görünmeyen masrafı vardır bu işin... masraf=patron olmak mantığı ile gidersek, bir çırpıda sayabileceklerimiz...

    yanyana yazayım da az tutsun, alt alta yazınca 1 sayfayı geçti diyorum ve başlıyorum... işçilerin maaşları, sigortası, yemeği servisi, üniformaları, güvenlik önlemleri... ota boka vergiler,dükkan kirası, reklam giderleri,oda kayıt paraları, aidatları, matbu evraklar, kartvizitler, eşantiyonlar, müşterilerle yenen yemekler, benzin paraları, telefon paraları, internet parası, elektrik parası, su parası, işle alakalı abuk subuk gazete ve yayınlar, sanayi sitesindeyseniz abudik gubidik masraflar, aidatlar, çevre düzenlemesi, iç dekorasyon bedelleri, danışman ücretleri, marka patent masrafları, tezgahlar, makinalar, bunların yedek parçaları, hırdavatları, aşınan ve değiştirilmesi gereken parçaları... vs... (daha çok var da, yoruldum şimdi yeter)

    görüldüğü üzere tüm bunları eskiden patronunuz yapıyor, üstüne de size 2lira atıyordu... ama şimdi tüm bu masrafları siz yapmaya başlayınca bi bakıyorsunuz ayda 2 lira kalmıyor size. mühendisiniz sizden daha çok para kazanıyor hale geliyor.. ki siz hem patron hem de mühendisken...

    tabi bu ilk bir kaç sene için geçerli (inşallah)... belli bir süreden sonra ya batar ya çıkarsınız zaten ama ilk 1 sene böyle gider ortalama...

    iş kuracaksanız bunu göze alıp girin işe, 1 senelik desteğiniz kenarda dursun...
hesabın var mı? giriş yap