• özellikle öğrencileri için yeri çok farklı olan bir dostumuzu kaybettik...

    hatırlar mısınız fakültede dahiliyede gezinen küçük kahverengi bir köpek vardı.
    hani tüm derslerde konu mankenimiz olurdu...
    zapturapt'ı öğrendiğimiz, hiç sıkıntı çıkarmadan tüm temel muayeneyi bize öğreten...
    hani kalpte görülen üfürüm'ü öğrendiğimiz...

    adını da hastalığından alan namı diğer üfürüm...

    hah artık o yok maalesef...

    güle güle üfürüm... ve yıllardır tüm istanbul üniversitesi mezunu veteriner hekimlerine kattıkların için teşekkürler...
  • kliniğe her gittiğimde güzel insanlara denk geldiğim beni umutla dolduran eğitim kurumu. güler yüzlü gençler, onlar kadar güleç hocaları. her tarafta kediler, köpekler, kuşlar. benim kafamda cennet böyle bir şey işte, huriler nuriler değil, merhametli güzel insanlarla dolu. ödeyeceğiniz ücret sanırım size denk gelen kişinin insafıyla eş değer oluyor. zira bugün iki minik kedi götürdüm, ikisinin de gözleri iltihaplı. tek muayene parası aldılar. göz uzmanı olan hanım kız ultrason çekti, onun için ek bir şey istemedi. operasyon geçirmesi gerekiyor miniğin, operasyon ücretini sorunca "çok takmayın, pahalı değil, olmasa da hallolur" dedi. galiba bir meleğe denk geldim, bilmiyorum. belki gene başkalarına çok gelir muayene ücretleri filan ama zamansızlığımdan dolayı sürekli özel vetlerle muhatap olmak zorunda kaldığım ve bu yüzden maddi olarak göçmüş durumda olduğum için açıkçası rüyada gibi hissettim kendimi.
  • bugüne kadar gittiğim insan hastaneleri -tıp fakülteleri- dahil hiçbir yerde görmediğim ilgiyi ve güler yüzü gördüğüm yer. eğer diğer bölümleri de cerrahi gibiyse istanbul'da yaşayanların buradan başka bir yere gitmesi bence gereksiz. hem ucuz hem de çok iyi bir ekibi var.

    cerrahi bölümü için konuşuyorum,

    kadın hakimiyeti var ve dikkatimi çekti ki hepsi hem güzel hem de güler yüzlü kadınlar. hayvanları seviyorlar, çok ilgililer. eczacısından güvenliğine, teknisyenine kadar herkes çok yardımcı oldu, hepsi son derece sıcaktı. açıkçası şoke oldum, ben suratsız ve beni oradan oraya gönderip tersleyecek insanlar bekliyordum. kapıdan girdiğim an kendimi özel klinikte gibi hissettim. cerrahi bölümü şahane iş çıkarıyor. hocalarını kutlarım, süper öğrenciler yetiştirmişler. diğerlerinin adını bilmiyorum ama bildiklerim ve bizimle ilgilenenler:

    zeynep hanım (sarışın, uzun saçlı olan, soyadını bilmiyorum): şahane bir hatun. hayvanları çok sevdiği her halinden belli. idealist, işine aşık, umarım hep böyle kalır. yanakları mıncırılası, sevilesi biri. ortalıkta dolaşırken görünce bile insan rahatlıyor. her hayvanla konuşup ilgileniyor, reklamlardaki duracell pilli oyuncaklar gibi hiç durmuyor. bıcır bıcır. bence hayvanlar da onu görünce rahatlıyordur.

    dilruba pervaz: bir diğer şahanelik. çok sakin, güler yüzlü ve işini çok ciddiye alıyor. çok ilgilendi, özel bir kliniğe gitsem bu kadar ilgilenmezlerdi. benden binlerce lira almayacağı halde o kadar çok koşturdu ki, bir ara haline üzüldüm. atom karınca, ameliyattan ameliyata giriyor, yine de kimseye of pof demiyor. kendisi gibi şirin kedili bandanası ile (yanlış görmediysem bandanası kediliydi) oradan oraya koşturup bizim için mucize yarattı. oğlum da ben de çok sevdik. bir ara sevgi gösterisi olarak kafasını ısırasım geldi. kalp kalp kalp.

    murat karabağlı: ufacık tefecik ama tam cep herkülü. kendisini çok ilgili diye o kadar çok övdüler ki, başta "amma abarttılar ya" dedim. ameliyat sonrası konuşunca anladım ki haklılar. genel olarak komik bir adam. mesela kedinin birini muayene ederken "senin o somağını koparırım" falan diyor, hayvanlarla didişiyor. ama bu iyi anlamda, böyle yaparak hayvan sahibini de rahatlatıyor. ameliyat sonrası açıklama yaparken de rahatlatıcı konuşuyor, iletişim yeteneği şahane. umarım ameliyat konusunda da dedikleri gibidir ve oğlum kurtulur.

    oğlumun başında beklerken can sıkıntısından yazıyorum işte. eğer yaşarsa sayelerinde kurtulmuş olacak. kurtulamazsa da en azından yapılabileceğin en iyisini yaptıklarını biliyorum. *
  • tüm öğrenci kulüpleri kapatılmıştır. iş yapan kulüplerin bir çoğunun odaları ellerinden alınmış yerlerine laga luga yapacak kişiler getirilmiştir. kulüplerin öğrencileri dağıtılmış, danışmanları yollanmıştır. önümüzdeki dönemlerde sosyal aktivite olarak ne yapabileceklerini gerçekten merak etmekteyim.

    şimdiden bilimsel araştırma kulübü, kültür sanat kulübü ve bilimsel yayınları tanıtım kulübü faaliyetlerini gerçekleştirmeyeceklerini açıklamıştır. en azından kök'leri ile belki yeni bir oluşum gelir...

    bunun dışında eğitimi açıkçası içler acısı durumdadır (teorik eğitimi). bir kere hocaları eğitimcilik olarak yetkin değildir. 10 yıl önce hazırlanmış notları bire bir okuyarak geçerler. bir de üzerine ders anlatıyorum diye öğrenciye artistlik yaparlar. yerlerinden kımıldamak onlar için sadece derse giriş ve çıkıştır. ömrünün sonuna kadar görmeyeceğin şeyleri sana anlatırlar. dolayısı ile klinikte hiçbir şey öğrenmemiş gibi durursun. çünkü öğrendiğin şey sık görülen parazitler değil, güney afrika'da nadir görülen parazittir ya da solunum sisteminin clara hücresidir... arasında muhteşem ders anlatanları da vardır. haklarını yemeyelim. dersi geçtiğin halde o derse girme isteği uyandırır. ama sayıları azdır.

    sınavlar ayrı mevzudur. bir dersin finaline 360 kişi girip 3 kişi geçmiştir... öğrenciler ana avrat söverken hocalar hala gururla anlatmaktadır. aynı sınav kağıdında bir kelimenin latincesini, başka bir kelimenin ise türkçesini yazdığı için tüm puanları silinen öğrenci sayısı azımsanamayacak kadar fazladır. sınavlar yayınlandığında öğrenci ortalamaları genelde 35-45 arası değişir. sınavı yüksek başarı oranına sahip ders sayısı çok azdır.

    son zamanlarda hastanesi oldukça gelişmiştir. imkanları olsun, hasta sayısı olsun oldukça artmıştır. sanırım ileri dönemlerde yapısal olarak da düzenlenir ancak öğrencileri hasta bulamamaktan, hasta takibi yapamamaktan şikayet eder. (eğer ki dışarıda oturmayıp içeri girseler bırak hasta takibini neler yapabilecekler) aslında uygulama olarak oldukça fazla imkanı bulunmaktadır. bir şeyi yapmak istediğinde nadiren olumsuz yanıt alırsın. geçen sene 2 defa çiftlikten özel olarak hayvan getirilip rumenektomi operasyonu yaptırmışlardı öğrencilere. iyi şeyler bunlar; bırak operasyonu, ömrünce canlı rumen görmemiş veteriner hekim sayısı düşündüğünüzden fazladır...

    bu okulda yaklaşık 150 adet bilim adamı, eğitmen vs. bulunur. kişi başına düşen uluslararası bilimsel yayın sayısı 0,5'tir. bunu da bazı kürsüler sağlar. bazı kürsülerde çalışma yapıldığı hiç görülmemiştir.

    bazı hocalarını okulda neredeyse hiç göremezsin. arada ders için gelir ve gider. işin düştüyse ve bulamadığın için geciktiysen tabi ki sen suçlusun.

    gerçi öğrencileri de çok iyi değildir. alınan yüzdelik dilimdeki öğrenci kapasitesi ile verdiği eğitimin zorluğu arasında dağlar kadar fark vardır.

    öğrenci işleri üniversite geneline göre oldukça hızlı çalışmaktadır. duruma göre aynı gün içinde öğrenci belgesi alabilirsin. çoğu zaman öğlenleri bile açık bulursun.

    kantini kampüsün en kötüsüdür. en az çeşit burada bulunur. cuma günleri poğaça kalmasın diye az alınır öğrenci aç bırakılır. en kalabalık olduğu öğlen saatlerinde çalışanların yarısından çoğu yemeğe gider. oysa yarım saat erken ya da geç gitseler hiç sorun olmaz...

    fakültenin kapısının önüne at heykeli dikilmiştir. asil bir attan çok dönme dolap atlarına benzemektedir. üstüne çıkıp poz vereni de vardır, bayrak direğinin ipi ile atı kaçmasın diye bağlayanı da...

    kendisine ait çiftliği bulunur. sütlerini geçen seneye kadar ateşoğlu'na satıyordu. şu aralar kime satıyor bilmiyorum. kendisine ait mezbahası da vardır. eğitim amaçlı kesimler yapar. atlar vardır, sayısız koyun vardır. arada atlar kaçar işletmenin orada yakalanır. aksiyonu boldur.

    fakülte içerisinde akıllı adam bulamazsın. akıllı adam girse de 5 sene sonunda en az bir kiremitini kıracaktır. dolayısı ile veterinerleri çokta aklı başında zannetmeyin.

    bu fakülteden mezun olmak için en az 6 sene vereceksin. 5 senede mezun sayısı 20'yi aşmaz.

    edi:imla
    edi v2.0: nokta otomasyon ile ders geçmesi imkansız hale gelmiştir. sen vizeden zor bela 18 alacaksın. hatta 18-20 aldığın için bayram yapacaksın. sonra yıl sonu başarı ortalaman finalle en az 45 olacak... o programı yapan, 1 dönem veteriner fakültesinde okusa şerefsizim programa shift+del çeker, yeniden yazar...
  • kedime, muayene etmeden fip teşhisi koyan yer.

    kedimde kornea nekrozu var. ilaçla geçer mi geçmez mi ameliyat şart mı diye öğrenmek için bi gideyim dedim. muayene ücretini ödedikten sonra biri geldi nesi var diye sordu. kornea nekrozundan şüphelendiğimi söyledim. bakalım deyip karanlık bi odaya aldılar. kadın ışıkla 10 saniye baktıktan sonra 'kornea nekrozu var, alınmazsa kör olur' dedi. panikleyip hemen gün almak istediğimi söyledim. kan testi istediler. hemoglobin değeri düşük olduğu için 150 liralık bi test daha istediler. onu da yaptırdım. hekimi beklerken testi karıştırdım, fip + yazıyordu. hekim 1 saat sonra gelecekti ama bana o 10 saat gibi geldi. hekim geldikten sonra test sonuçlarını gösterdim. hemen kortizona başlamam gerektiğini gözünün hiç önemli olmadığını söyledi. kedime göz ucuyla bile bakmadı. direkt reçete yazdı. gözünü kontrol eden diğer hekime gittim. gözünün bekleyebileceğini, bunun daha önemli olduğunu, fip tedavisi yapılmazsa narkozdan sonra kedimin kurtulamayacağını söyledi. sürekli gittiğim veterinerim kedimde kesinlikle fip falan olmadığını, gözü için murat şaroğlu'na götürmemi söyledi. götürdüm, ameliyatını yaptırdım. şu anda kedim topaç gibi. iştahı, kilosu, keyfi her şeyi yerinde. zart diye hastalığı yapıştırıp direkt kortizon vermek ne kadar doğru bilemiyorum. veteriner değilim. ama en azından bi muayene etseydi. o 1 saatte ağladığım kadar hiç ağlamamıştım şimdiye kadar.
  • vicdansız, şerefsiz kim varsa sahip olduğu hayvanını buraya bırakıyor.

    dün zeytinimin ameliyatı için oradaydık. güvenlik görevlisinin anlattığına göre, hasta siyam kedisini getirip, fakültenin önüne bırakmışlar. bu kadar şerefsiz, haysiyetsiz, iğrenç, bok suratlı insanlarla bir arada yaşıyoruz.

    onun dışında burayı sevdim. güleryüzlü, şefkatli doktorlar, asistanlar var. ama kötü kokuyor. olsun. besledikleri hayvanlar onları görünce üstlerine atlıyorlar sevinçten. bunu görmek yetti.

    yalnız bir kedicik var. 1 hafta önce fakülteye terk edilmiş. yana yakıla sahibini arıyormuş bir haftadır. ben aç sanmıştım, süt falan verdim. ama iş başkaymış.

    el kadar can sahibini unutmuyor, onu oraya bırakan nasıl bir insan çok merak ediyorum. insan diyemiyorum.

    zeytinimin ameliyatı iyi geçti. avucum kadar yağ bezesini patolojiye gönderdik. aşırı huysuz. ama bu da geçer.
  • http://www.istanbul.edu.tr/fakulteler/veteriner diye web sitesi olan fakat pekte bi bilgi alınamayan mensubu olduğum fakülte...
  • iyi mi? kötü mü? herkesin bir fikri oluşur sanırım bu yazının sonunda. sol arka bacağı aksayan kedimizi aynı gün içinde acil olarak şişli'den avcılar'a götürdük muayene ücretini ödedikten sonra sıra bize gelince içeri girdik, bacağının aksadığını söyledik kafesten çıkardı bir vet. arkadaş kedi normal yürüdü diye bize naz yaptığını söyledi yada uyuşmuş olabilir önemli birşey yok dedi (sanırım psi-kologtu) bizde saf gibi vaay şımarık bizim kedimiz naz falan yapıyor diye geri eve getirdik. 2 ay sonra aynı şey oldu kedinin sol arka bacağı mosmor olmuştu ve kusmuğunda çok az kan vardı. tekrar götürdüğümüzde akıllarına kan testi yapmak nihayet gelmişti kan testinde parazit çıktı trombosit sayısı çok azmış kan pıhtılaşamıyormuş, ilaçlar verdiler endişelenecek birşey yok dediler, kedi 2 gün sonra şoka girdi pazar sabahı 6 da arabaya atladığımız gibi çok pahalı olmasına rağmen etiler'de ki boğaziçi veterinere koştuk acile, orda yoğun bakım ünitesine koydular düşen ateşini normale çıkardılar sağolsun çok ilgilendi nöbetçi veteriner hekim abdullah bey kedi normale döndü. 3 gün normaldi ilaçlarını hiç aksatmadan yapıyorduk kan nakli dahi yaptırdık. ama bir kaç gün sonunda sabah uyandığımızda veterinere götürdüğümüz için hiç girmek istemediği kafesinde saklanmış halde kafası yana düşmüş ve ağzı kanlar içinde bulduk kedimizi. yaptıkları tahlillerin sonucu ise öldükten sonra çıktı kedimiz hemolitik anemiymiş tedavide yanlış uygulanmış. avcılar'a gittiğimiz de orada kimi görsek beğenirsiniz etiler'in en pahalı veteriner kliniğinin nöbetçi hekimi abdullah bey evet ta kendisi ve orada ki nazik, kibar, sevecen insan gitmiş, bizi görünce gülümseyip kafa selamı vermemize rağmen kafasını öne eğip hızlı adımlarla uzaklaşan bir insan gelmişti. benim başımdan geçen olaylar bunlar şimdi siz karar verin.
  • o kadar sinirliyim ki! murat özdemir'in papağanının ölmesi olayından sonra link'e girip ameliyatının nerede yapıldığını öğrenmem sonucu bu başlığa girip bu yerle ilgili yaşadığımı anlatmak istedim.
    yaklaşık 3 yıl önce kedimizin iç kulak kanalında oluşan kanserin ameliyatı için veterinerimiz, ekipmanın tam olması sebebiyle bu cehennemi önerdi bize.
    gitmez olaydık. bize önerilen doktorla görüşmek için sabahın erken saatinde hastaneye gittik. devlet hastanesi mantığıyla işleyen sıra sistemini zar zor aşarak doktora ulaştık. kedimizin kulağınım içindeki parçayı narkozsuz şekilde neşterle kesip baktı. tepki gösterdim, böyle olması gerekiyor dayanamıyorsanız odadan çıkın dedi. kedimizin yaşadığı acıyı tarif edemem. bize 25 gün sonrasına operasyon tarihi verdi. biyopsi sonucu kötü huylu çıkmasına rağmen 25 gün doktorun boş gününü beklemek durumunda kaldık. kanser beklemeye gelmeyen bir hastalık ve o 25 günde ne kadar ilerleyebilir bunun garantisi yok. o doktor önerildiği ve uzmanı olduğu için beklemek zorunda kaldık. 25 gün sonunda hastaneye gittik. doktor yok. şehir dışındaymış. bizim 25 gün beklememize sebep olan doktor ameliyata girmiyor, kulak burun boğaza bakan başka doktor girecek ameliyata dediler. bu ameliyata girecek doktorun ameliyat programı çok daha rahattı ve kısa bir süre sonrasına alabiliyorduk randevuyu. haydi buna da tamam dedik. doktor daha gelmedi, bekleyin size haber verilecek dediler. bekliyoruz. o bekleme alanında kediden, köpekten, kuşa kadar birçok hayvan daha bekliyor kafeslerde. o sırada dışardan davul zurna sesi gelmeye başladı. anlamadık zaten moralimiz bozuk ve gerginiz ilgilenmedik. ses yaklaşmaya başladı. bağırışlar alkışlar gırla. o sırada karton bir kutuda kuğu getirildi bekleme salonuna. sakatlanmış doktor bekleniyor. salonun ortasında kuğu, oturma yerlerinde hayvanlar ve sahipleri bekliyoruz. aniden o davul zurna ekibi kapıdan içeri daldı. yanında 20-30 tane genç insanla birlikte. biz onlara bakıyoruz onlar odalara girip çıkıyorlar. sonra o gençler davulcuya vur vur diye bağırdı. zurnacı da başladı onunla birlikte. bu gençler göbek atıp, bağırıp bir doktoru çağırmaya başladılar. tepki gösterdim yine, hayvanlar var burda ne yapıyorsunuz, strese giriyorlar bağırmayın, susturun şunları diye. kelimenin tam anlamıyla sikleyen olmadı. olay neymiş biliyor musunuz? bu genç arkadaşlar fakülte öğrencileriymiş! mezun oluyorlarmış. tüm bölümleri gezip hocalarıyla karşılıklı göbek atmak istiyorlarmış. evet durum bundan ibaret.
    ulan andavallar! siz kaç senedir bu fakültede ne öğrendiniz? sizin yanınıza gelip davul zurnayla göbek atan o hocanız size derslerinde ne anlattı? hiç mi hayvan sevginiz yok sizin? o bekleme odasında bekleyen insanların ve hayvanların psikolojisi hakkında en ufak bir fikriniz var mı sizin şerefsizler?
    benim bu boktan ortamda tek yapabildiğim kedimi alıp o kattaki en ücra odaya koşup onu yatıştırmaya çalışmak oldu, çünkü doktorun teşrif etme saatini duymam için o binada olmak zorundaydım. en üzüldüğüm de o kaosun içinde kutuda beklemek zorunda kalan kuğu oldu. çünkü kalabalıktan hayvana ulaşamadılar ve ben kedimi ordan uzaklaştırmaya çalışırken kuğuyu getiren adamlar hala mal mal kalabalığa bakıyorlardı.
    sonucunda o hoca geldi. göbek attılar siktir olup gittiler. ben sesler kesilince çıktım salona. kedim ameliyat oldu, sağlığına kavuştu. ve ben bunu sadece şans olarak görüyorum.
    ne hocasının, ne öğrencisinin en ufak bir hayvan sevgisi ve saygısı taşımadığını düşündüğüm bir cehennemdir o fakülte.
    kimse de gelip mesajdan bla bla yapmasın bana, gitsin göbek atsın arkadaşlarıyla.
    o zavallı papağanın nasıl bir ortama girdiğini çok net bildiğim için, ölmesine üzülemedim bile.
    son seçenek, tek çıkış yolu olmadıkça canlarınızı kapısından bile sokmayın bu fakülteden bozma yerin.
  • kediciğimin hastalanması üzere, özel kliniğe çok para vermemek adına gittiğim tatlış hastane.

    ne güzeldi doktorlar.
    hiç endişelendirmediler.
    tek tek sabırla anlattılar her şeyi.

    üstelik 1000 tl'den aşağı çıkmayacağım şey için sadece 130 tl ödedim. bence harika. sadece bana uzak.
hesabın var mı? giriş yap