• kaybolabilme özgürlüğüdür.
  • böyle karanlık bir gecede çok alakasız bir sokaktan yürürken, çok alakasız bir köşeyi dönünce karşına tüm ihtişamıyla boğaz manzarası çıkıp kitler ya seni. öyle birşey işte.
  • istanbul'da yaşamanın nedenidir aynı zamanda; istanbul boğazıdır benim için. beşiktaş sahilinde yamulmuş bir şekilde kız kulesini, gelen geçen gemileri seyretmektir. rumelihisarı kale cafe'de, kuzguncuk iskelede, moda'da kahvaltı, kabataş çay bahçelerinde çay simittir. ortaköyde kumpir, yeniköy emek cafe'de kahvedir. çengelköy'de börektir, anadolu hisarı'nda rakı balıktır.. paran mı yok, yap götür çayını. bi liran var mı? beşiktaş'taki iskelenin yanında otur; 5 dk'ya yaşlı bi teyze gelicek. al ondan bi liraya çayını kahveni.. ohh mis işte. en azından benim için miss*

    ya da beşiktaş-kadıköy vapurunda martıları besle. sonra simitleri kapmaya çalışırlarken fotoğraflarını çek, koy duvarına heran yaşa boğaz keyfini*

    canın mı sıkkın? telaşa mahal yok; hemen kitap mıdır, bira mıdır, 20'lik votka mıdır sevdiğin bilmem, hemen alıyorsun. köprüyü (hatta köprüleri aynı anda gören yerler var) gören bi köşeye geçiyorsun, ayakkabıları da çıkarıp salıyorsun aşağı. onları düzenli olarak sallıyosun. nevaleyi de hüpletince bi saate bi'şeyin kalmıyo.

    ya ben sabaha karşı martılarının sesine bile tav oluyorum ya da o ilk vapurun acı acı sirenlerini çalmasına..

    kısacası keyf için de, kötü günde de, gece de, gündüz de yenilir/içilir/dinlenilir/seyredilir boğazın ifil ifil esen rüzgarı..
  • binlerce farklılığı aynı anda görebilmek. başka hangi şehirde vardır bu kadar zıtlık? ve hangisinde bu kadar güzel durur?
  • sabahın ilk ışıklarında boğaza olta sallamak.
  • kaosundan çıktığın anda dünyanın her bir köşesinin sayfiye alanı kadar sakin gelmesi, güzelliklerinden biridir.
  • mesafelerin sizin için artık bir şey ifade etmediğini görmek, uzaklıktan bahsedilince mümkün değil gözün yılmaması. şimdi düşün; bir haftamın büyük kısmı kadıköy, sarıyer, hadımköy, gaziosmanpaşa dörtgeninin muhtelif kısımlarında turlamakla geçiyor. bazen aynı gün dördünde birden bulunuyorum. sonra bana iş görüşmesinde diyorlar ki "tuzla çok uzak, nasıl geleceksin?" peeeeh! sen ne diyorsun be her gün artvin'e gidicez desinler o bile korkutamaz beni.
  • istediğin saatte çıkıp içebilmek.
  • istediğin zaman tarihle yüzleşebilmek, martı sesleriyle yeşilini, boğazını seyredebilmek.

    sonradan görmelerin gökdelenlerinin bozmadığı bir manzara eşliğinde, ne de güzeldi.
  • en kötüsünü görme ihtimali. sonra başka bir şehre gidince insan oradaki haline şükrediyor.
hesabın var mı? giriş yap