• bu ülkede yaşayan gençlerin ciddi bir problemi var; rahatlık ve zenginlik.

    bazı şeyler cidden dışarıdan gözüktüğü gibi değil. isviçre'de doğmuş büyümüş pek çok arkadaşım var. hepsi de yalnız yaşıyor, iyi paralar kazanıyor. refah seviyesini şöyle düşünün:

    - yılda 2-3 defa okyanus ötesi tatile gitmek maddi olarak gayet ulaşılabilir bir şey. ortalama tüm gençler bu imkana sahip. ya uçak parasını filan düşünmezsen bir swiss'in dünya üzerinde gittiğinde "aa çok pahalı" diyeceği ülke yok neredeyse. yani nereye giderse gitsin tatile, normal zamandan çok daha fazla para harcamıyor. tuhaf belki ama italya'ya, fransa'ya filan ucuz tatile gidiyor insanlar. sonra sıkılıp tekrar swiss alpler'inde alıyorlar soluğu.

    bir arkadaşım var, her yıl kasım ayını brezilya'da geçiriyor. onun da eski partneri senede 6 ay isviçre'de çalışıyor, kalan 6 ay brezilya'da lady boylarla yiyip için geziyordu. hiçbiri oralara taşınmayı filan düşünmüyor. zaten gitmek kolay. adam sıkılmış işten filan, diyorum ki "kalk ülke değiştir". diyor ki "ne yapıcam ya, zaten 2 sene amerika'da kaldım, çekemedim. belki 1 sene filan avustralya'ya giderim ama düzenimi bozmam burada. buradaki gibi imkanım olmayacak orada zaten. anca deneyim için giderim işte. biraz hava değişimi"

    - iş yerinden izin almak ve sık sık tatile gitmek hiç sorun değil. kışın hava kapalı, kafan da biraz bozuksa hemen al 3 hafta tatili, git güney amerikaya keyif yap.

    - mesai saatleri sebebiyle hobi edinmek çok kolay. e pek çok hobi de masraf olarak ulaşıabilir seviyede; kayak, su sporları, tenis vs. aklına ne gelirse. daha bir tane "şunu yapıcam da param çıkışmıyor, param yetmez, çok pahalı, az biriktirip öyle yapıcam" diyen insan görmedim. yani az buçuk çalışan ve para kazanan herkes bunlara ulaşabiliyor.

    - araba almak, iphone almak vs bunlar da yine hiç sıkıntı şeyler değil. genç birisi için araba almak bile birkaç aylık kenara para atmakla mümkün. pahalısına gitmem diyorsan hele 2 ay içinde çat diye arabanı alırsın. rüya gibi arabalar aslında bir miktar birikime bakar. ama gerek bile, nasılsa trenler alplerin en ücra köylerine kadar gidiyorlar.

    - öyle acele filan ev almak gibi bir dertleri de yok. kiralar ulaşılabilir seviyede. ortalama kazanan birisi şehrin göbeğinde teraslı filan evde çok rahat oturuyor. şehir merkesinde kira + vergi biraz yüksek, e bir de bazılarına biraz da gürültülü (bizim gibi ülkelerden gelenler için cennet sessizliğinde) olduğu için de merkez dışını tercih ediyorlar. e zaten annelerinden filan ev kalacak ileride. bu konuda üzerlerinde bir baskı yok yani.

    - eğitim dertleri, dil problemleri yok. okullar zaten çift dil; almanca-fransızca, almanca-italyanca, italyanca-fransızca. üstüne bir de ingilizce öğreniyorlar. italyan ve türkler dışında herkes ingilizceyi çok iyi kullanıyor zaten.

    - e güvenlik endişeleri yok, çoluğum çocuğum nasıl yaşayacak endişeleri yok.

    - biraz sakin bir yaşam, biraz doğala dönüş dertleri yok.

    - daha iyi bir pasaport dertleri yok. istedikleri ülkenin kapısı kendilerine açık zaten.

    - daha kaliteli bir hayat istiyorum gibi sorunları yok. kaliteyse zaten üzerindeler.

    - gelecek endişleri de yok.

    * * * *

    pek nedir problemleri? problemleri bütün bu imkanlara sahip bir ülkede doğmuş olmak. daha iyisine ulaşmak gibi bir dertleri çok çok az. ve bunu zaten ülke içinde çözebiliyorlar.

    ancak tezatlık şurada ki 21. yy'da insanlar ülke değiştiriyor, kıta değiştiriyor ve yeni maceralara atılıyor. bunu yapanların büyük bir kısmında (misal türkiye'den gidenlerde) hep daha iyisini bulma ümidi ve arzusu var. oysa isviçre'de yaşayanlarda bu ümit yok.

    25-30 yaşındaki swisslerle konuşuyorum. başka ülkelerden gelenlere filan özeniyorlar bir yandan. onlar da hayatlarında "başka ülkede yaşadım, hayat kurdum" vs demek, bu başarıyı tatmak istiyorlar. ancak buna enerjileri yok çünkü değmeyeceğini düşünüyorlar. gittikleri ülkede bırak daha iyi kazanmayı, burada kazandıkları paranın yarısını bile elde edemeyecekler, hayat şartları birden bire 3-5 kat zorlaşacak. e peki bunu yapmaya değer mi? değmeyeceğini düşünüp çakılıp kalıyorlar.

    neyse ki hala nordic ülkelerine göre daha iyi bir hava, daha merkezi bir konum ve daha az vergi var da insanlar daha az depresif. yoksa cidden her şeye ulaşabilmenin getirdiği ruh halini çok net görüyorum burada.

    geçen bir arkadaşımla konuştum. çok sıkılmış, bunalmış, isviçre'den nefret noktasına gelmiş; gitmek istiyor. ancak gidemiyor. oturduk hesap yaptık. gittiği hiçbir ülkede bu refah ve maddi imkanları bulamayacak. peki imkanların daraldığı bir maceraya girmeye değer mi? henüz o aşamada değildi arkadaşım. ama ben kendisine şöyle bir tablo çıkardım:

    - istanbul'a git, 1 senelik ev kirala. cebinden ver bu parayı. zaten isviçre'de kazandığın 1-2 aylık gelirle çok rahat bunu halledersin.
    - iş bul, sosyal ortamlara gir. zaten geçinmek için çalışmayacaksın. yanında 3-5 bin frank alsan tüm sene türkiye'de gezer tozarsın. e bir yandan da çalışırsın.

    biraz detaylandırdık sonra. gözlerindeki umutsuzluğu gördüm ve acıdım cidden. eskiden çok şanslı olduklarını düşünürdüm. ancak şimdi yerlerinde olmak ister miydim bilmiyorum açıkcası.
  • isviçre vatandaşları isterlerse hükümeti yok sayıp, ulusal bir oylama yaptıktan sonra kendi yasalarını yaratabilirler, hatta var olan yasaları değiştirebilirler.
  • hic heveslenmeyin, eger sevdiklerinizin oldugu sehirde/ulkede ortalama ustu bir beyaz yakaysaniz bir sure sonra bu ulke sizi bayacaktir. bu gibi ulkeler trde bir hayati olmayan gelir seviyesi dusuk is bulmakta zorlanan dikis tutturamayan insanlar icin bir cennet, ama digerleri icin bir sure sonra ben neden buradayim neredeysr ayni seyleri yiyip iciyorum ama herkesten herseyden uzagim gibi hislere surukleyebiliyor. yani kisacasi biktirdi.
  • 2021 itibariyle yaşamımı sürdüreceğim ülke.

    hakkındaki ilginç bilgileri okudukça insan hayret ediyor.

    -dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olmasına karşın yaşam standartları da en iyi olan birkaç ülkeden biri.
    -vergilerim nereye gidiyor endişesi yok, çünkü gözle görülür bir biçimde dönüp dolaşıp size geliyor.
    -zaman konusunda oldukça hassaslar, zira saat konusunda dünya devi olmaları bu yüzden sanıyorum.
    -yine aynı sebepten saat gibi işleyen bir toplu taşıma ağı var. gecikme iptal vs gibi şeyler yaşanmıyor.
    -bizim alışık olduğumuz şekilde spontan yaşamıyorlar. sıradan bir arkadaş buluşması için bile günler öncesinden sözleşmeniz gerekiyor.
    -muhtemelen bir isviçreli bile peynir çeşitlerinin tamamını tadamamıştır, 400 ü aşkın peynirleri var.
    -çikolata devi.
    -yeni insanlarla tanıştığınızda mesleklerinin sorulmasından çok hoşlanmıyorlarmış, kişiliklerinin yaptıkları işle özdeşleştirilmesini istemiyorlar. velev ki isviçreli bir daniel abi lağımcı olsun, ona lağımcı gibi değil daniel gibi yaklaşmanızı istiyor.
    -hafta sonu her yer kapalı, insanlar kendilerine ve ailelerine vakit ayırıyor.
    -aksam belli saatlerden sonra elzem değilse telefon araması yapmıyorlar, bunun yerine mail kullanıyorlar.
    -pazar günleri ve aksam 9 veya 10 dan sonra çamaşır makinesi, bulaşık makinesi veya elektrik süpürgesi gibi aletler çalıştırmak, hatta duş almak bile yasak. komşularınızı rahatsız etmek büyük ayıp.
    -ülkede hizmet sektörü oldukça pahalı, bu yüzden an alt kademe işlerde bile çalışanlar, garsonluk gibi, refah içinde yaşıyor.
    -bankacılık, finans, sigorta gibi alanlarda öncü bir ülke.
    -çok zengin de olsalar insanlar alçakgönüllü, siz zengin değilsiniz diye size burun kıvırmıyorlar.
    -bireysel silahlanma üst seviyelerde olsada suç oranı çok çok düşük. oldukça güvenli bir ülke.
    -öyle ki küçücük çocuklar okula tek başlarına gidip gelebiliyor, aileler bir endişe duymuyorlar.
    -kurallar hiç bir şekilde esnetilmeden uygulanıyor. 50 hız sınırı olan bir yerde 51 le bile radara girseniz ceza mektubu anında adresinize postalanır. ve ceza oranları da can yakıyor.

    turkiye gibi standartların düşük olduğu, kuralların hiçe sayıldığı ve bireylere saygının çok az olduğu bir yerden böyle bir yere göçmek nasıl olacak yakın zamanda tecrübe edeceğim.

    edit:imla
    +
    tabi ki henüz yaşamadığım bir ülkeyle ilgili yazdığım bilgiler araştırdığım kadar öğrendiklerim. madalyonun diğer yüzünü gösteren bi alttaki entry sahibine de teşekkür ederim. bir kısmını şahsi kötü tecrübeler olarak görsem de dünyanın her ülkesinde ülkedeki herkese mâl edilmemesi gereken durumlar yaşanabilir, bunu olası ve kabul edilebilir görüyorum. zira şirketimde de ağırlıklı italyan kesim var ve kuzeyli ve güneyli kesimi bile birbirlerinden haz etmiyor. oralısı buralısı değil de iyi insanlarla karşılaşırım umarım.

    edit2: mesajla tavsiye, öneri veren, yardım gerekirse burdayım diyen yazarlara sonsuz teşekkür.
  • #108921479

    giriye ithafen düzeltilmesi gereken noktaları düzelteyim.

    isviçre'ye gidecek arkadaşları buzzkilling yapıp soğutmak istemem ancak isviçre'de senelerden beridir yaşayan bir yazar olarak hayal kırıklığına uğramayın diye söylüyorum. karşılaşacağınız olumsuzluklara karşı mental açıdan kendinizi hazırlasanız iyi edersiniz.

    (bkz: işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına)

    öncelikle maddeler belli ki internetteki masalsı anlatımlara göre yazılmış ancak gerçek yüzü biraz daha farklıdır isviçre'nin. zira dünya üzerinde pr'ı en iyi şekilde yapılan ülkedir. bunun politik nedenlerine bi ara değinirim.

    1- yaşam standartları eğer isviçreli isen en iyisidir ! ancak bir göçmen, expat vs. kısacası bir yabancı olarak o standartlar seni kapsamaz isviçreliler içindir o yüksek yaşam standartları.

    2-özellikle yeni geldiysen daire veya paylaşımlı ev bile bulamazsın kolay kolay. paylaşımlı ev buldum diye sevinmeyin bazen çeşitli sebeplerle mecbur kalıp alıyorlar sizi o eve ve yaşadığınız mobbingin haddi hesabı olmuyor o evde. davalık bile olabiliyorsunuz ev sahibinizle veya ana kiracı olan ev arkadaşınızla. bu yüzden mieterverbanda kayıt olun ! ev ile ilgili herhangi bir sorununuz olduğunda size yardımcı oluyorlar ve normal avukatlık bürolarına kıyasla daha cüzi ücretlere hukuksal destek sağlıyorlar.

    göçmenler için ev meselesi o kadar problem ki isviçre'de geçen sene mülteci bakanlığı ve nüfus idaresi "göçmenlere-mültecilere ev verin neden ev vermiyorsunuz ?" minvalinde bir kampanya başlatmıştı. eğer eviniz, ev arkadaşlarınız, ev sahibiniz iyiyse isviçre'deki sorunların %50'sinden kurtuldunuz demektir.

    2-zaman konusunda hassas olmaları tamamen show. evet bizim millete göre kesinlikle çok daha dakikler ancak aşırı dakik insanlar meselesi tamamen illüzyon baya baya toplantılara, buluşmalara geç kalanları gelmeyenleri falan oluyor uygunsuz bir biçimde. ayrıca bir isviçreli bir yere, bir ortama defalarca geç kalabilir ama bir türk olarak sen 1 kere geç kalırsan mesele olur. kalkıp hesap sorduğunuzda size karşı uyuz olurlar veya sizinle tartışırlar. bu durum isviçre'deki her konuda böyledir. bir "türk" isen tölerans bekleme. o yüzden isviçrelilerle kendinizi kıyaslamayın ! isviçreli'ye tanınan tölerans-ayrıcalık size tanınmayacak.

    3-göreceli olarak birçok avrupa ülkesine göre tren ve toplu ulaşım sistemi iyi çalışır ancak bu her zaman böyle değil ! gecikme, iptal gibi şeyler yaşanabiliyor kimi zaman. kendinize bi bisiklet alsanız iyi olur. hatta yeterli bütçeniz varsa e-scooter veya e-bike daha iyi olur çünkü isviçrenin coğrafi yapısı itibari ile bazı şehirleri aşırı yokuşludur ve pedal çevirmek yorabiliyor bazen sizi iş veya okul çıkışı.

    4-arkadaş buluşması için günler önceden falan plan yapmıyorlar yani iş-okul çıkışı arkadaşlarınla takılabilirsin fakat evdeyken bi anda bi arkadaşını arayıp da "hadi buluşalım" dersen sana en erken ertesi gün müsait olacağını söyler.buluşma işi bizdeki kadar anlık değil.
    bu arada genelde çocukluk arkadaşları veya aileleri ile falan takılır isviçreliler, kendi sosyal çevrelerinden pek dışarı çıkmazlar. o yüzden isviçreli arkadaş edinmekte biraz güçlük çekebilirsiniz.

    5-meslek sormak konusunda bir hassasiyetleri olduğunu daha önce hiç duymadım. eğer böyle bir hassasiyetleri varsa bu muhtemelen bir sürü işsiz isviçreli olduğundan dolayı olabilir.
    almanya'nın tersine isviçre'de gençler çalışmak konusunda pek istekli değiller (ancak ironik bir şekilde almanların, fransızların, italyanların gelip ülkelerinde çalışmalarından rahatsızlık duyuyorlar) isviçre'deki bu tepeden inme ekonomik rahatlık birçok isviçreli'nin çalışmadan hayatını sürdürebilmesine imkan tanıyor. bunun bir diğer sebebi de mesai saatlerinin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor. iddia edilenin aksine isviçre'de çok rahat mesai saatleri yok birçok iş yerinde yasal sınır olan haftalık 50 saat çalışma süresi uygulanıyor. bu yüzden belli bir kesim isviçre'de çalışmak istemiyor ve ailesinden kalan miras veya aldığı para ile geçiniyor. bazıları ise fiziki-mental problemleri gösterip erkenden emekli olup devletten aldığı süründürmeyecek ama yaşatmayacak düzeydeki sosyal yardım parası ile geçiniyor.

    uyarı !: eğer ortak eve çıkıyorsanız yukarıda bahsettiğim gibi bu "işsiz" tiplerle ya da işi gücü sabit olmayan "part-time" çalışan tiplerle sakın aynı eve çıkmayın. bu tiplerin düzgün bir ruh haline sahip olanına denk gelemezsiniz. yaşayacağınız sinirin-stresin haddi hesabı olmaz.

    6-"pazar günü duş bile alamazsınız" olayı tamamen efsane. gürültü yapmadığınız ve rahatsızlık vermediğiniz sürece kimse sizin evinize karışmaz.

    komşuları rahatsız etmenin büyük ayıp olduğunu bazı isviçreliler bilmiyor sanırsam. çünkü enstrüman çalanına, evde partileyenine, evin içinde hipodrom varmış gibi koşturanına, hayvan gibi bağıra çağıra sevişenine de *denk gelebilirsiniz. bu tiplerle kavga edebilirsiniz baştan uyarayım. polis çağırmakla tehdit ettiğinizde yola gelirler. saat 22'den sonra gürültü yapan herkes için polisi arayabilirsiniz ancak öncelikle komşunuzu uyarmanız lazım.

    7- bu arada çamaşır makinesi demişken. isviçre'de çoğu apartman yapısı eski olduğu için evlerin birçoğunun banyosunda çamaşır makinesi yoktur. onun yerine apartmanın bodrumunda tüm apartman sakinlerinin ortak kullandığı çamaşır makinesi ve kurutucu vardır. bazı apartmanlarda ücretsiz (aidata yazılır) bazılarında ise yıkama başına 20 cent şeklinde bozuk para ile çalışır.

    8- hizmet sektörü pahalı olduğundan değil asgari ücret yüksek olduğundan dolayı asgari ücretli çalışanların durumu diğer ülkelere kıyasla biraz daha iyi. ancak refah içinde yaşadığını iddia etmek biraz fazla kaçıyor. asgari ücret burada hemen hemen 3415 chf (net değil brüt). ancak isviçre'de maaşlar yüksek olunca giderler de yüksek oluyor. sosyal kesinti, sağlık sigortası, kira vs giderleri işin içine katınca eline aylık olarak ortalama 200-300 chf para kalıyor kişinin eğer ekstra mesai vs yapmıyorsa

    9-ülke genel olarak güvenli evet. tıfıl tıfıl çocuklar okula tek başına gider gelirler. sadece lozan, cenevre taraflarına gidildikçe suç oranı biraz artış gösterir çünkü fransa'dan çok fazla göç alıyor o bölgeler ve fransız şehirleşmesinin etkisi ile ghettolaşma da mevcut oralarda.

    10-isviçre'de toplumsal bilinci kuralların diktası sağlar. bu yüzden kurallar esnetilmeden uygulanır. almanya'da ise kuralların diktasından ziyade toplumsal bilinç daha yaygındır (en azından almanlar arasında)

    11- milliyetçi bir kafa yapısına sahiplerdir. bu yüzden iktidarda sağ parti svp vardır. birçok ürünün isminin önünde arkasında "swiss" ibaresini okuyabilirsiniz. swiss'liği vurgulamak önemlidir ! tabi bu kafanın bir ürünü olarak ırkçılık da epey yüksektir. ancak ırkçılık diyince aklınıza trump'ın seçmen kitlesi gibi tipler veya nazi mantığı gelmesin. gizli gizli yersiniz ırkçılığı. size ev vermezler, sizinle aynı ortamda bulunmak istemezler, ülkeniz ve milliyetiniz hakkında bazen şakalı bazen ciddili sizi aşağılamaya çalışırlar laf sokmaya çalışırlar vs vs.

    12- isviçre'deki milliyetçilik bizdeki gibi duygusal bir milliyetçilikten öte al gülüm ver gülüm milliyetçiliğidir yani isviçre bugünkü refah seviyesinden uzak tırt bir ülke olsaydı isviçreliler isviçreli olmakla gurur duymazlardı. hepsi alman, italyan veya fransız olan atalarının dedelerinin memleketlerini övüp dururlardı.

    13- alman, italyan veya fransız demişken hiç bir isviçreli çevredeki ülkeleri beğenmez. bir isviçreli ile almanya'ya fransa'ya ya da italya'ya falan giderseniz gidilen ülkeyi paso yerip dalga geçerler ve isviçreli olmakla bol bol övünürler.

    14- cumartesi her yer açıktır saat 18:00'e kadar. pazar günleri ise coop pronto'lar ve türk marketleri açıktır akşam 20:00'e kadar.

    isviçre ile türkiye kıyaslaması yapmak. bentley continental ile fiat egea kıyaslaması yapmak kadar saçmadır. iki ülkenin de bulunduğu kulvar çok farklıdır. tüm bu olumsuzlukların yanında karşılaştığınız sıkıntılara göğüs gerip kendinize bir düzen oturtursanız eğer sizin için yaşanılabilecek bir ülke olur isviçre. ancak herkes için doğru ülke olmayabilir ! bunu da söyleyeyim.
  • yaşam standartları sadece isviçrelileri kapsar expatlari değil diye kesin bir sonuca varılabilir mi bilmiyorum. sonuçta isviçre expatler ülkesi ve geçim sıkıntısı çeken bir tane bile expat tanımıyorum. işsizlik oranı %3.5-4 civarı sanırım. iş arayıp da bulamayan isviçreli’ye de denk gelmedim.

    burada yazılanlara göre kimisine isviçre cennet kimisine cehennem. sanırım bu konuda ortak bir nokta bulmak zor. kişiden kişiye beklentilere göre değişiyor. yukarıdaki yazar kim pozitif bir şey girerse arkasına hemen negatifleri ekliyor. demek ki onun beklentilerini karşılamıyor ülke. ama bu demek değil ki diğer insanlarınkini karşılamayacak.

    bu arada kökleri 13. yüzyıla dayanan bir ülkeden bahsediyoruz burada. almanya fransa uzantısı olan bir ülkeden değil.
  • yasam standartlarinin sadece isvicreliler icin, hadi o da olmadi eu ulke vatandaslari icin gecerli oldugu tezine katildigim ulkedir.

    mesela ben rahat is bulabilmek icin c permit yani kalici oturum almaliyim. ortalama bir avrupa birligi ulkesi bu oturumu doktora/egitim biter bitmez otomatik olarak verirken, isvicre bana 'dur kardes 10 sene yasaman lazim' diyor.

    tamam o zaman 10 sene ogrencilik yapayim, zaten izin cikar derseniz maalesef isler oyle yurumuyor. isvicrede egitim suresi max 8 sene ile sinirli. exchange falan yaparsaniz eski kaldiginiz sure sifirlaniyor. yani siz buradan kalici oturum alamayasiniz diye masallah herseyi dusunmusler.

    bu kadar ayrintiyi insan gelmeden arastirmiyor. bilsem gercekten hollanda'ya falan gider orda baslardim. 'abi doktora yapcam heralde kalmak isterim sonrasinda' gibi bir soylem hic gercekci degil. adamlar oturmaniz icin ev bile vermiyor arkadaslar ne isi.

    edit: bu sekilde isvicre oldular diyenlere ithafen; abicim biz beyin olarak ulkeye katkı sagliyoruz. daha kalifiye eleman nereden bulacaklar. diger avrupa ulkeleri orta seviyedeki yazilimcilara bile kucak acarken, isvicre multecilere aciyor o kucagini ancak. tertemiz bir irkcilik var yani emin olabilirsiniz. tek iyi tarafi irkcilik almanya'daki gibi bize ozel degil. arnavutlardan falan da nefret ediyorlar.
  • aklıma gelenler; çikolata, para, peynir, para, viski, para, dağlar, para, çakı, para. birde para. ve unutmadan tekrar para, çok para mk.
  • haftasonu banka hesabımı kontrol ediyorum, harcamalarımı karttan yaptığım için banka hesabımda hareket çok az. ama ilginç bir şekilde 1 önceki ayı göremiyorum. onu görebilmek için ayrı bi app kullanmam gerekli. işler bazen karışık burada. pratik değil yeterince. ama pratik olması için sebep de yok, vakit bol nasılsa.

    neyse hesabıma 60 frank para girişi olmuş 18 haziran'da. tutar ve gönderen tanıdık olduğu için anladım; elektirik idaresi! posta kutumu dün kontrol ettim (üşeniyorum bazen açmaya) idareden bir mektup: 18 haziran'da enerji tasarrufu bonusunuz hesabınıza geçmiştir, geçmediyse bize haber verin.

    dün arkadaşlarla yemeğe gittik, aramızda 2 orijinal, 2 göçmen çocuğu swiss* var. konuyu açtım:

    m: ya bu para nedir, geçen sene de yatırdılar. her sene mi olacak.
    s: ya evet, elektirik idaresinin bütçesi artmış, o artan bütçeyi paylaştırıyor abonelere.
    m: ya nasıl olur?
    s: ne nasıl olur?
    m: yani bir kurum nasıl bütçe arttırır.
    s: işte enerjiden tasarruf edilmiş.
    m: yok artık! ya kurumlar nasıl tasarruf eder. hadi etti diyelim, bunu niye bana veriyor.
    s: bayağı eder niye etmesin? (kafası karıştı, anlamıyor beni) seni ve beni teşvik etmek için parayı bize veriyor. enerji tasarrufunda birlik olmalıyız. biliyorsun enerji önemli bla bla bla

    konu dağılır

    s: seneye vergilerde de ufak bir düşüş olacak. (avrupa ülkelerinde biliyorsunuz insanlar brüt maaş alıyor, yıl sonunda kendisi vergisini hesaplayıp ödüyor. hatta inanmazsınız bazen fazla vergi ödedikleri hesaplanıyor ve vergi iadesi alıyor. vergiyi sonradan ödüyorsanız misal burada bir de taksilendirip bir sonraki sene ödüyorsunuz. aralık'ta ödemek zorunda değilsiniz yani.)
    m: nasıl ya, o niye?
    s: aralık'ta görürsün. büyük bir oran değil ama şey yapma. geçen sene çok iyi vergi toplamışlar, bütçe fazlası var. o yüzden vergide ufak bir indirim olacak. bu seneki kazancımızdan daha az vergi ödeyeceğiz.
    m: ya siz şakasınız!
    s: hehe ya bilmiyorum ki neden garip geliyor.
    m: ya benim ülkemde böyle bir kavram yok. vergi her sene artan bir şey! bütçe asla tutturulamayan ve hep açık veren bir şey! açık hep artar, vergi de hep artar.
    s: ilginç tabii.

    s2: ya bu kirası da düştü diye çok sevinmişti, biz anlayamıyoruz onu.

    evet iade sadece elektrik idaresi ve vergide değil. geçen sene sağlık sigortası şirketinden de yıl sonunda bir 50-60 frank iade aldım. sağlık sigortası pirimi mi ne düşmüş. detaya bakmadım. sonra bir de kiramda indirim oldu. kiralar burada ısınma ve apartman giderleri vb dahil giderlerin de dahil olduğu bir şey. net kiranız diyelim 1000 frank ise üstüne 150 frank gider parası alınıyor. bir nevi aidat gibi düşünün içinde dairenizin ısınma gideri, apartman giderleri, su gideriniz ve çamaşırhane giderinzi var. ama bu giderler tabii senelik değişiyor, her sene aynı olmasını bekleyemeyiz. özellikle sizin ısınma gideriniz, çamaşırhane gideriniz filan değişebilir. benim de öyle olmuş. ödediğimden daha az harcamışım. her sene aralık ayında oturup bunu hesaplıyorlar. bu hesap sonrası bana 1000 frank iade etti emlak şirketi. sonra da "aylık giderleriniz bize ödediğinizden daha az. o yüzden sizin aylık gider faturasının miktarını indiriyoruz" dediler. aylık 200 frank ödediğim miktarı 120'ye indirdiler. ben sevindirik oldum kiram düştü diye. tabii aynı dünki gibi o gün de, arkadaşlarımın anlamsız bakışlarına maruz kaldım. "iyi de o zaten senin parandı. kullanmadığın için sana geri döndü" dediler. "ahh be ya! anlayamazsınız ne kadar kıymetli bir şey olduğunu ödediğiniz paranın karşılığını almanın, fazla verdiğinizde iadesini almanın, sadece kulağınızın arkasının değil, tüm bedeninizin dahi öpülmemiş olduğunu fark etmenin." dedim. anlamadılar da cidden.

    alman'ın kıskandığı birisi varsa o da swissler olabilir. alman arkadaşlarım swissler'in dakikliği, zenginliği, tıkır tıkır işleyen sistemi hakkında hep espriler yaparlar. ufak bir kıskançlık, efendime söylim imrenme sezmiyor değilim. malum hergün 100 000'e yakın alman isviçre'ye çalışmaya, daha iyi para kazanmaya geliyor, bazısı komple yerleşip "huzuru burada buldum" diyip bir de vatandaşlığa başvuruyor. ve isviçreliler gizliden gizliden belli ettiklere üzere, almanlara karşı çok iyi duygulara sahip değiller. yanlış anlamayın ama onlarınki ırkçılık değil antiswissçilik. swiss olmayana karşı birazcık mesafeliler :) mottoları: ı'm not racist ı hate everyone equally * *

    edit: bunu yazınca aydım, o kadar sevindirik oldum falan ama otomatik ödemede olan kiramı yeni rakama güncellemeyi unutmuşum. kiramı indirmişler ama ben 6 aydır yüksekten ödüyorum hala.

    edit: bazı avrupa ülkelerinde direkt maaştan vergi kesintisi olduğunu berlitmemi rica ettiler. yazımda hepsini tam genellemişim gibi olmuş. bilginize. örnek norveç.
hesabın var mı? giriş yap