17418 entry daha
  • öyleki allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız
    (bkz: ibrahim suresi 34. ayet)
  • güzelliğin fazlası zekayı köreltir.

    (bkz: trevanian) katya'nın yazı
  • şu anda,sana güzel bir söz söyleyebilmek için,on bin kitap okumuş olmayı isterdim. gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek:seni tanıdıgıma çok sevindim kendi çapımda. (bkz: tutunamayanlar)
  • eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    çok az şeyi
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla.
    daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim bir çok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
    anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
    hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
    ölüyorum...

    jorge luis borges/anlar
  • "hayat akar, yol ve yön değiştirir derler, insan değişir yol ve yönelim değiştirir derler. bütün bunlar bence meselenin değişmesi, ortadan kalkması veya artık mühim sayılmamasıdır. yoksa ne hayat gibi muhkem bir şey akar, ne sana bakıp da yol yön değiştirir. insanı ahret bile değiştiremez. zebani dilini çekmeye gelse kişi ancak ahlakının elverdiği ile seslenir de aman diler. gençken duyulan keder sonra hangi şifalı suyu buldu da içti? hangi su, lekeleri çıkardı? yaşamaya alışan köşesine çekildi; feryat edene, başka türlü söyleyene, sokaktaki köpeğe havlayan bir ev köpeği olamadı. insan zaten dertli değildir, derdin kendisidir. insan öyle büyük bir derttir ki bu büyüklükte bir şeyin kendine sığacağını aklına getirmez de bunu dünyanın, hayatın derdi sayar. hayat, o durgun, kibirli suyunda kendisine bakan bu çirkin heyulaya bakıp bakıp ‘bu herhalde benim…’ der. bu dert de ona yeter."
    coşkuyla ölmek
    şule gürbüz
  • her şey,
    güzel olacak...

    (bkz: hikmet anıl öztekin)
  • bir şey yap, güzel olsun. çok mu zor? o vakit güzel bir şey söyle. dilin mi dönmüyor? güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. beceremez misin? öyleyse güzel bir şeye başla. ama hep güzel şeyler olsun. çünkü her insan ölecek yaşta.”
    şems-i tebrizi
  • şu sırada içinde bulunduğumuz tarihsel dönem duvar çağı. berlin duvarı yıkılınca, her yerde duvarlar inşa etmek için hazırlanmış birtakım planlar ortaya döküldü. betondan, bürokratik, ırkçı duvarlar, gözaltında tutma ve güvenlik duvarları. duvarlar her yerde umarsız yoksullarla her şeye rağmen nispeten zengin kalma umudunu yitirmeyenleri birbirinden ayırır. duvarlar ekinlerin ıslahından sağlık hizmetlerine kadar her alanı kat eder. dünyanın en zengin başkentlerinde dahi görülürler. duvar, bir zamanlar sınıf savaşı diye adlandırılan olgunun çatışma alanıdır.
    bir yanda: akla hayale gelebilecek her türlü teçhizat, kefensiz savaş rüyaları, medya, bolluk, sağlık güvencesi, parıltılı hayatın parolaları. öte yanda: taşlar, yetersiz erzak, kavgalar, intikamın şiddeti, yaygın hastalık, ölümü kabullenmek ve bir geceyi -ya da belki bir haftayı- daha birlikte geçirebilme kaygısı.
    bugün dünyada anlam arayışı burada, duvarın iki yanı arasındadır. ayrıca duvar her birimizin içindedir. şartlarımız ne olursa olsun, içimizden duvarın hangi yanına uygun düştüğümüzü seçebiliriz. bu iyi ile kötü arasındaki bir duvar değildir. iyi de, kötü de her iki tarafta vardır. seçim, insanın özsaygısıyla içindeki keşmekeş arasındadır.
    muktedirlerin tarafında korkuya boyun eğme eğilimi -duvar hiç akıllarından çıkmaz- ve artık hiçbir şey ifade etmeyen bir laf kalabalığı vardır. bacon işte bu suskunluğu tuvale geçirdi.
    öte yanda birbirine benzemeyen, kimi yok olmuş, kiminin yok olmasına ramak kalmış sayısız dil vardır; bu dillerin sözcükleriyle hayata bir anlam kazandırılabilir, bu trajik bir anlam olsa bile -hatta özellikle de trajik bir anlamsa...

    (bkz: john berger - kıymetini bil her şeyin)
  • bir kitap yazmak istediğimi söylemiştim. "içinde öyle bir cümle olsun istiyorum ki, kitabı okuyan biri o cümleye geldiğinde kitabı birden kapatıp sımsıkı göğsüne bastırsın."

    (bkz: baharda yine geliriz)
  • "yüzükoyun düşmüştü ve yerde uyur gibi yatıyordu. sırt üstü döndürdükleri zaman fazla ıstırap çekmemiş olduğunu gördüler. yüzünde, öyle sakin bir ifade vardı ki, bu sonuçtan adeta memnun kaldığı sanılırdı."

    (bkz: batı cephesinde yeni bir şey yok)
46097 entry daha
hesabın var mı? giriş yap