• "nesneler bünyelerinde yaşadıkları olayları saklar. bu yüzden kendimi onlarla kuşatıyor ve bu gizli kalmış olayları ve deneyimleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum. bazen nesneler kişi onlara bakar bakmaz konuşur. bazen de konuşmaları daha uzun sürer, hatta yıllar alır. insanlar nesnelere belli durumlarda, gerilim altında veya keyifliyken dokunuyorlardı ve dokunmalarıyla nesnelerde duygularını ve hissetiklerini depoluyorlardı. bir nesneye ne kadar dokunulduysa, içeriği o kadar zengindir. filmlerimde her zaman nesnelerin bu içeriğinin kazısını yapmaya çalıştım, onları dinledikten sonra hikayelerini resmettim. bana göre nesnelerin kendilerini anlatmalarına izin vermek her animasyonun amacı olmalıdır. bu, insanla şeyler arasında tüketime değil diyaloğa dayalı anlamlı bir ilişki yaratır. bu yolla nesneler kullanımlarından, işlevlerinden kurtularak ilksel, sihirli anlamlarına döner. insanın yarattığı ilk nesneler canlıydı, onlarla sohbet etmek mümkündü." -svankmajer'in bir röportajından.

    svankmajer, sinemasında dokunsallığı her daim ön planda tutar. filmlerinin görsel aldatmacalar olmalarına, dahası salt film olmalarına dahi izin vermez, çünkü aslında kukla, seramik, şiir ve resimden oluşan çoğul üretimin bir yanını oluşturur filmleri.
    görmek iç dünyaya, deliliğe, rüyalara ve bilinç dışına erişmek için elden çıkartılması gereken şeydir; nitekim alice: "gözlerini kapatmazsan hiçbir şey göremezsin" sözleriyle başlar. çek gerçeküstücüler için simya ile şiir birbirinin aynıdır; simya birleştirilemez şeyleri bir araya getirmektir. animasyon bu anlamda simyasal bir ritüeldir. svankmajer'e göre fanteziler gerçekle dünyaya ait algılardan ayrılamaz. svankmajer, andre breton'a nazire yaparak "izleyicinin tüketim alışkanlıklarını bozmak benim becerim" der. gerçeküstücü dokunsal deneylerin tümü, tüketimci topluma karşı açılmış savaşın cepheleri gibidir. tüketim toplumu, baskılanmış cinselliğin, korku ve endişelerin, sadistik ve sapkın hazların üzerini örter; svankmajer bunların değerini ve derinliğini bize yeniden hatırları. svankmajer'in tüketim toplumuna yanıtı, işlevini yitirmiş gündelik nesnenin anarşik potansiyelle donanarak geri dönüşüdür: dokunsal metaforlar, unutulmuş anıları, cinsel fantezileri uyandırır. vasselu'ya göre svankmajer'n filmlerinin devrimselliği, bireysel ve anarşik haz ilkesini kolektif gerçekçilik ilkesinin yerine koymayı önermelerindedir.

    ...ağızların sanki konuşmak ve iletişim kurmaktan çok silip süpürmek, yiyip yok etmek için yapıldığı duygusuna kapılırız. insanı insan yapan dil yetisinin devre dışı bırakılması, hayvani olanın görünür hale gelmesine izin verir. izleyicinin gözünün önünden aldatıcı dil perdesi kalkar ve altından hayvan,primat, omnivor çıkar. bu öylesine kaçınılmaz şekilde vahşi bir varoluş yasasıdır ki,diyaloğun imkansız olduğu ve her diyalog girişiminin mutlak felaketle sonuçlanacağı svankmajer tarafından sürekli vurgulanır. efendice başlayan ikili ilişkilerin hızla kuralsız rekabet tarafından ele geçirilişine ve öldüresiye bir kavgaya dönüşmesine tanık oluruz. yemek(jidlo,1992)filminde de, otomata dönüşen kişi ile, yemek yemeye gelen ikinci kişinin karşılıklı ilişkisi asla insani, sosyal bir ilişkiye dönüşmez. biri ölüyse öteki diridir; asla iki kişiyi bilinçli, karşılıklı, vicdani karşılaşma içinde görmeyiz.karşılıklı ilişki,açıkça paradoks olarak tanımlanmıştır. yalnızlık dünya üzerindeki saltık yasadır.

    çocuklar yetişkinler gibi değildir; yaşamlarını devamlı kurmak ve daha iyisini kurmak için sürdürmezler. çocuklar kurup yıkarlar, yıkmak onlar için kurmaktan bile eğlencelidir. çünkü çocukların yetişkinlerden farklı olarak, dünyayı yönetmek ve onun efendisi olmak gibi bir saplantıları yoktur. çocukların dünyasında güvenlik de sonradan öğrenilmiş bir şeydir. tehlikeyi bilmezler; yetişkinlerden öğrenirler neyin ölümcül olabileceğini. aslında buna hiçbir zaman inanmazlar, ikna da olmazlar ama buyruğu hatırlayarak geri adım atarlar ,gözleri korkar. svankmajer, çocukluğu malzeme edinirken çocuklaşmaz, çocukluğun antropolojisini yapar. çocukluğu yitirilmiş cennet gibi mitleştirmez. çocukluk yasa(k),adaletsizlik ve acımasızlıkla kuşatılmıştır. çocuk büyümeye can atar ama svankmajer bir yetişkin olarak, büyüyüp çocukluktan çıkmanın hayal kırıklığını iyi bilir. yönetmen çocuklukla bağımızı koparmamamız gerektiğini ima eder. dokunma, svankmajer için çocuklukla köprü kurmayı sağlar. çünkü tersi,yani dokunmama, yetişkinleşmenin alametidir. dokunma, yetişkin dünyasının püritan ,dokunmasız ahlakına açılmış savaştır. kendine dokunma ise bunun en anarşizan biçimidir çünkü onanizm,insan bedenini dölleyen ya da döllenen olmaktan çıkarıp salt hazza yönelten bireysel, tanrıtanımaz edimdir.

    "başlangıçta dokunma vardı": svankmajer'in bir tekvin cümlesi varsa,o da bu cümle olmalıdır; nitekim karanlık/aydınlık/karanlık'ta eve ilk gelen eldir: kapıyı çalar,açar,lambayı yakar,içeriyi aydınlatır ve reel bir yere dönüştürür; sonra da olan biteni hiç görmediğinden, yere dokuna dokuna ilerler ve her şeyi anlamaya çalışır.gözler gelir sonra: ama tek başlarına yine anlam taşımazlar; ancak elle birleşerek işlev kazanırlar. bu son derece önemlidir çünkü görmenin dokunmaya öncelikli olmadığını;görselliğin dokunma tarafından koşullandığını anlatır. sonra diğer el gelir,arkasından da körlemesine uçarak gelen bir çift kulak yakalanır. sonra burun ve kafa gelir ve güçlükle odaya sokulur, montaj başlar. dil bu montajda beyinden önce gelir; duyuların oluşumu tamamlandıktan sonra beynin yerini bulması anlamlıdır.

    bohemya'da stalinizmin ölümü'nde, her şeyin kaynağı olan kutsal ve virtüel çamur, ideolojinin insanları koşullayıp sonra da ölüme gönderişinin simgesi haline gelir ve ürkütücü bir derin devlet karikatürizasyonu yapılır: önce kovadan şekilsiz bir öbek alınır, kalıplanır. kalıptan çıkan kollar ve bacaklar gövdeye eklenir. bu işlemin tekrarıyla bir nesil veya halk yaratılır. bantta ilerleyen seri üretilmiş bedenler, ayağa kalkıp yürümeye başlar başlamaz aynı el tarafından yakalanır ve asılarak idam edilir. başları kopan gövdeler ölüm kovasına düşer ve çevrim yeniden başlar.

    svankmajer sineması dramatik yanını " her şey bittikten sonra" denebilecek başlangıçtan aldığı için güçlü bir duyu yaratır. çünkü genellikle uygarlığın,toplumun,cinselliğin,umudun bittiği yeri kendine başlangıç seçer. kendi deliliğini bu sessiz ve görünmez,loş,kirli,terk edilmiş mekanın içinde ansızın ortaya koyarak, beklenmedik yaratıcı patlamayı yaratır. insanların,kentlerin, kurumların geride bıraktığı, belleğinden sildiği, yokoluşa terk ettiği yer, svankmajer için en kıymetli mekanı temsil eder. çünkü buralarda hiç kimse tarafından rahatsız edilmeden kendi çılgınlığını ve şeytani imgelerini sabırla yaratmaya başlayabilir. nitekim, svankmajer, andré breton ve paul eluard'ın 1930'da ortaya koydukları ilkeye ek bir evren tasarlar: "seni baştan çıkaran deliliğe uygun olarak konuş."

    kaynak: levent şentürk- kara grotesk jan svankmajer
  • dimensions of dialogue ve food isimli kısa filmleriyle beynimi bir güzel tokatlamış, gözlerime görsel bir şölen yaşatmış şahsiyet.
  • sürrealizme zamanın ötesinden selam eden çek yönetmen.
  • dimensions of dialogue serisiyle ağzımı açık bırakmış, zihnimi çağrışım sersemi yapmış canladırma dehasıdır. çeklerin animasyon başarısının mihenk taşlarındandır.
    serinin filmlerini şuradan izlenebilir:
    http://www.youtube.com/watch?v=bdfcociv_du
    http://www.youtube.com/watch?v=lnq1xhjb_ci
    ve kişisel favorim:
    http://www.youtube.com/watch?v=lhx1tvtgqc8
  • onun sinemasından faust'u izlemek bana ayrı bi tad vermişti, her karesine hayran bıraktırmıştı. gerçi faust haricinde youtube'dan izlediğim bir kaç kısa metrajından başka bir eserini izleyemedim. hayır herifin filmlerini eşşek bile bulamıyor , yetersiz kalıyor . nerde bir jan filmi görsem fütursuzca üzerine atlıyorum,elirinden kapıp kaçıyorum ve evet yer yer kendimden utanıyorum.
  • yüzyılın dahilerinden olmasına rağmen, yaşadığı lokasyonun şartları gereği geniş çevrelerce tanınmayan, fakat dar çevrelerde yeterince kıyamet kopartmış büyük üstad.
  • sair, ressam, yazar, yonetmen (kisa, uzun, anime), heykeltiras, seramikci, cek cumhuriyetinin ve dunyanin en yetenekli insanlarindan biri
  • ben öyle naif naif oturmuş vincent izlerken, yandan bana svankmajer ittiren arkadaşımı kınıyorum. dimensions of dialogue'u izledim önce, sonra da et ceterayı. imgesellikti, sürrealizmdi, göndermeler ve göndergelerdi hepsini geçtim, muhteşem animasyonlar bunlar. ha alt metinden ne anladığıma gelirsek, sığ bir insanmışım ben onu anladım derim.

    korkunç yetenekli, korkunç zeki bir sanatçı svankmajer.
  • faust'u izledim. üstüne aynı gün yapım yılını öğrendim. aklımı kaçırıyordum. ruh hastası manyak süper bi sinemacı, animatörmüş meğer. bundan böyle peşindeyim svankmajer.
  • kendisini militan bir sürrealist olarak tanımlayan çek sinemacı svankmajer'in evreni, kara mizah, ironi ve tekinsizlikle işlenmiştir. henüz sekiz yaşındayken ailesinin kendisine hediye ettiği oyuncak bir kukla tiyatrosu, ona hayal dünyasının kapılarını aralarken, cansız nesnelere duyduğu merak giderek artar ve ileriki yıllarda onu prag güzel sanatlar okulu'nda kuklacılık eğitimi almaya kadar sürükleyecek bir serüvenin fitili ateşlenmiş olur.

    svankmajer'in hayal dünyası o kadar geniştir ki çalışmaları, çeşitli araç ve tekniklerle karakterize edilir: kuklalar, kil modellemeleri, geleneksel çizilmiş animasyon, nesne kolajı, stop-frame özel efektleri ve stop-motion animasyonu. svankmajer'in animasyonlu bir varlığın bedenselliğine duyduğu hayranlık, geleneksel çek tiyatrosuyla derin ve güçlü bir yakınlık sayesinde gelişmiştir. prag'daki kukla tiyatroları çalışmalarını önemli ölçüde etkilemiştir.

    esasen prag şehri, svankmajer'in sonsuz ilham kaynağıdır. imparatorların, kafka'nın, efsanelerin ve sihrin şehridir prag. özellikle 1970'lerde svankmajer, bu etkileri prag'da kendine özgü bir sanat felsefesine dönüşen sürrealizm ile birleştirdi diyebiliriz. svankmajer'ın gerçeküstücülüğü, absürdizm veya gerçeklikten kaçış ile karıştırılmamalıdır. onun ki bir varoluş felsefesi, hayata ve dünyaya karşı bir tutumdur. ona göre sürrealizm, ''ruhun derinliklerine bir yolculuktur'' ve fantastik fikirler ve hayal gücü aracılığıyla çevremizi aktif bir şekilde yorumlamaya odaklanır.

    yönetmenin kuklaların o paradoksal doğasına odaklanmasının sebebi de şudur: dış bedensel varoluş ile kuklanın iç dramatik yaşamı arasındaki gerilim kukla biçimini zihnimizde kafa karıştırıcı bir ikili yaşamla birleştiren iki varoluşsal duruma sokar. o yüzdendir ki svankmajer'ın filmografisi esrarengiz ve değiştirilemez bir huzursuzluk duygusu kokar. özellikle stop-motion ve live-action tekniklerini karıştıran çalışmalarının belirsizliği ürkütücü bir etki yaratır. toprak, et, kemik ve diğer nesnelerin sürreal kolajı inanılmaz bir deneyim yaşatır seyircide. bu açıdan filmlerini izlediğimde adeta farklı bir boyuta geçerim.

    hikayeleri ürkütücü, keyifli ve gerçeküstüdür. oyuncuları arasında kuklaların yanı sıra gerçek insanlar, makineler, çoraplar, kil figürler, antika bebekler, kalem açıcılar, iskeletler veya doldurulmuş hayvan cesetleri vardır. setleri genellikle endüstriyel çağın atıklarıyla süslenmiş çek binaları veya manzaralarıdır ki bunlar çürüyen mobilyalar, paslı çiviler, talaş, yağlı vidalar ve vb akla gelebilecek tüm materyalleri kullanır.

    svankmajer için, bizler etten ve tozdan başka bir şey değilizdir. filmleri, izleyici olarak doğanın kültürel yapılara nasıl karşı çıktığına şahit olduğumuz insanlık durumunun ebedi çelişkileriyle ilgilidir. insanın erdem ve sosyal refah arayışı, onun doğal içgüdüleriyle çelişme eğilimindedir. çocukluğun sadeliğini ve ölümün acımasızlığını çağrıştıran sembolleri seçerken duyarlılığımıza hitap ederek, bu konulardaki toleransımızı test eder. ölümü önemsizleştirerek, modern dünyanın sahtekarlığını ve sığlığını gözler önüne serer. ona göre ne olursa olsun her şey çürüyecektir ve doğa, kültürün sığlığına üstün gelecektir.

    ve belki de svankmajer'in en sevdiğim özelliklerinden biri de; nesnelerin insanlardan daha canlı ve kalıcı olduğuna inanmasıdır. sinema mecrasının baskın görselliğine karşın, bize sunulan dünyayı nesneler aracılığıyla sadece görerek değil, dokunsal ve duyusal algımızla deneyimletmeyi önemser. tanıklık ettiği her şeyi içinde saklayan bir nesneyle iletişime geçmek, ona dokunarak gizli taraflarını ortaya çıkarmak, o nesneye özgürlüğünü de vermek demektir. işte tam da bu nedenle animasyonu bir sihir olarak görür ve bu tür bir filmin amacının nesnelerin kendi adlarına konuşmasına izin vermek olduğunu söyler.

    oyuncak bebek, ekmek, çorap, taş, ayakkabı gibi gündelik hayattan pek çok nesne kullansa da, bunların bildiğimiz dünyaya ait bir gerçekliği yoktur; canlandıklarında, taşlar bisküviye, çoraplar kurtçuklara, iğne yastıkları kirpilere dönüşür. nesneler, büründükleri bu farklı kimliklerle yerleşik algılama biçimimizi alt üst ederler, kendi hafızalarındakileri bize iletirler ve bizim hayal dünyamızdaki, bilinçdışımızdaki kimi gizli şeyleri ortaya çıkarırlar.

    yazının başında değindiğim gibi bu bir freud tekinsizliğidir. freud, tekinsizliği, aslen bilinen ama derinlerde saklanmış, bilindiği bilinmeyenle yüzleşmeye dair bir duygulanım olarak tanımlar. hem korkutucu derecede yabancı ve tuhaf hem de şaşırtıcı biçimde tanıdık ve içsel olana dikkat çeker. svankmajer’in filmlerinde yarattığı da böyle tekinsiz bir dünyadır. yapıtlarında, gerçeklik ve gerçekdışı, öznellik ve nesnellik birbiriyle iç içe verilir.

    örneğin svankmajer filmlerinde bebekleri sevimli, kusursuz ve güzel değil, örselenmiş, parçalanmış, kusurlu yaratıklar olarak resmeder. freud, “tekinsizlik” başlıklı makalesinde, oyuncak bebeğin bir canlının cansız temsili oluşunun yarattığı tekinsiz durumdan bahseder. oyuncak bebek, ait olduğu çocukların dünyasından yetişkinlerinkine geçtiğinde, canlı ile cansız olanın arasındakinden başka bir sınır daha aşılmış olur ve bu şekilde tekinsizlik katmerlenir.

    svankmajer, terry gilliam, tim burton ve quay kardeşler gibi yönetmenleri büyük ölçüde etkileyen eksantrik, yıkıcı ve yaratıcı filmleriyle sinema tarihine damga vurmuştur. neco z alenky (1988), faust (1994), spiklenci slasti (1996), otesanek (2000) ve sileni (2005) bunlardan bana göre en ön planda olan filmleridir.
hesabın var mı? giriş yap