• çok eski zamanlarda, uzak bir ülkenin, mutsuzluğu nedendir bilinmez, mutsuz bir kralı varmış. bu kralın yüzü hiç mi hiç gülmezmiş.

    öte yandan sarayın yakınlarında, küçük bahçesi içindeki kulübesinde yaşayan kimsesiz bir çiçekçi kız varmış. minik saksılarda yetiştirdiği çeşit çeşit çiçekleri, gülleri, lavantaları, karanfilleri satarak yaşamını sürdürürmüş. her mevsim bir şeyler bulunurmuş orada. herkes uğrayıp çiçek alırmış. kazandığı paralarla zar zor geçinse de mutlu bir kızmış. kahkahaları bazen saraya kadar ulaşır, kral da bu kahkahaları duyar, bu duruma şaşırır, biraz da kızarmış. ''bu kadar gülünecek ne olabilir ki bu dünyada? '' diye sorarmış kendi kendine. derken bir gün çok sinirlenmiş ve ''şu kahkaha atan kızı bana getirin, öğrenelim bakalım neymiş bu mutluluğun kaynağı'' demiş.

    adamları derhal kıza durumu iletmişler ve hazırlıklı olması için uyarmışlar: ''kralımız son derece sinirlidir ve yüzü hiç gülmez. onu kızdırmamaya özen göstermelisin'' diye..
    kız durumu anlamış ve son anda geri dönüp kulübesinden minicik bir paket almış. kralın huzuruna çıkınca, kral onu şöyle bir süzmüş, yoksul olduğu her halinden belli olan kıza yanıtını çok merak ettiği soruyu sormuş: '' söyle bakalım küçük hanım, sana her gün neşeli kahkahalar attıran şey nedir?''
    kız, biraz korksa da cesaretini toplayıp yanıt vermiş:
    "kral hazretleri, size bunu sözlerle açıklayamam. yaşayıp görmeniz lazım." demiş ve içinde bir kaç tohum olan minik hediyesini takdim etmiş. bunları pencerenizin tam altına kendi ellerinizle ekin. biliyorum işinin ehli bahçıvanlarınız var, onlar da başka tohumlar ekebilirler ama bunları kendiniz ekin lütfen ve ara sıra sulamayı sakın unutmayın. kurumalarına izin vermeyin. işin sırrı, bu işte'' deyip kralın huzurundan ayrılmış. kral, '' tüm önemli işlerimi bırakıp bu tohumları mı ekeceğim, bir de sürekli belli aralıklarla sulayacağım demek. ne saçma!'' demiş demesine de içi bir türlü rahat etmemiş ve tohumları ekmiş, sulamış.

    kısa bir süre sonra tohumlar çimlenmiş, boy atmaya başlamış. sarayın bahçesinde işinin ehli bahçıvanların yetiştirdiği çeşit çeşit çiçekler olmasına rağmen kralın gözü penceresinin altında büyümekte olan bitkiden başkasını görmüyormuş. her sabah uyanınca penceresini açıp aşağıya bakıyormuş. ''aaa, ne kadar da büyüdü, bu bir sarmaşıkmış meğer'' diyormuş. derken bitki ilk tomurcuklarını vermiş. kralın yüzünde bir gülümseme olmuş. hizmetkârı odaya girince kralın yüz ifadesini görüp çok şaşırmış. bir kaç gün sonra tomurcuklar patlayıp koyu mor çiçeklere dönüşmüşler ve kral heyecanla çiçeklerine bakmış. ''tanrım, bu ne güzel bir olay, ben ektim, ben büyüttüm bu güzel şeyleri'' diyormuş. derken çiçekleri ziyaret eden bir kelebek uçarak kralın hizmetkârının burnuna konmuş. hizmetkâr şaşkın bir ifade ile şaşı gözlerle bakarken kral gülmeye başlamış, hem de kahkaha ile..
    çiçeğin adı(bkz: ; gündüzsefası) veya (bkz: kahkaha çiçeği), convolvulaceae ailesindeki 1000'den fazla çiçekli bitki türünün ortak adı.

    her gülüş mutlu olmak anlamına gelmediği gibi, mutluluk da, filozoflar dahil, herkese göre değişen, hep yaklaştıkça uzaklaştığından şikayet edilen ele avuca sığmaz bir yaramaz.
    bir sürü tarifi, bir sürü reçetesi var. kral'ın hikayesi bunlardan biri; hayatın anlamını güzel bir amaca bağlamış olmak ve sonunda kendi eylemlerinde bulmak..
    "talih, insana bütün nimetleri verse de; onlardan tat alabilecek bir ruh gerekir. bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil, tadına varmaktır" demiş, bilge montaigne..

    bir çocuk günde 400 kez gülerken, bir yetişkin 15 kez gülüyormuş. tabii ki bu araştırma, corona'dan önceydi. hayatımız böyle ikiye bölündü; corona'dan önce-corona'dan sonra. stres nedeniyle insanlar çok az gülebiliyor. ne zaman güldüğü sorulduğunda "hatırlamıyorum" diyen insanlar var.

    kahkahanın oksitosin hormonunu artırmaktan, bağışıklık hücrelerini güçlendirmeye kadar çok olumlu katkıları olduğunu herkes biliyordur.
    oxford üniversitesi'in yaptığı bir araştırma, içten atılan bir kahkahanın acıyı azalttığını, çünkü vücudun endorfin salgıladığını ortaya koymuş.
    kahkahadan 10 dakika sonra uykuya dalmak kolaylaşıyormuş.
    bergamalı galen antik roma'nın en önemli hekimlerinden, gladyatörlerin başhekimi, roma imparatorlarının ve marcus aurelius'un özel doktoru.
    yıllarca yüzlerce yaralıyı ve hastayı iyileştirmiş. sonunda şu karara varmış; "kahkahadan daha iyi bir ilaç yoktur"

    hayatını hüzünlü gülüşlere adamış olan ve güldürürken düşündüren charlie chaplin, "gülmeden geçen bir gün harcanmış demektir" demişti.
    mevsimi geldi, bir kahkaha çiçeği edinin, ona baktıkça gülebilmenin bize verilmiş bir lütuf olduğunu hatırlayın.
    gülmek, değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabul etmenin bir yolu; hayata gülerek meydan okuyun.
  • haaaahahahahahahahahaaaa.....
  • bram stoker ın ünlü şahaseri dracula kitabından;
    van helsing: ...şunu aklınızdan çıkarmayın sakın, kapınızı çalıp "içeri girebilir miyim?" diye soran kahkaha gerçek kahkaha degildir. hayır, kahkaha bir kraldır ve canı ne zaman isterse gelebilir. kimseden izin almaz, zamanın uygun olup olmadıgına aldırmaz. gelir ve, "ben geldim!" der. böyle kötü bir anda bile kahkaha kral yanıbaşımda belirip kulagıma egilerek "buradayım!ben geldim!" diye bagırabilmiş ve yanından ayırmadıgı güneş ışıgının birazıyla yüzüme renk ve kan getirmişti.
  • konsantre gülme eylemi
  • gözler onaylamayınca ve içten gelmeden yapılınca iğrenç ötesi birşeydir. her tür yapaylık iticidir de yapay kahkahaya tahammül edilemez gerçekten. zorlamaya gerek yok aslında kahkaha ile gülümseme arasında hiç bir fark yoktur ikisi de içten geliyorsa şayet , mutluluğunu, neşeni küçük bir dudak hareketiyle * de pek ala gösterebilirsin çünkü karşıdaki gülümseyişine değil gözlerine bakıyordur.

    içten gelen bir gülümseme, gülücük, kahkaha neyse yüzüne yapıştırdığın ifade, gözlerden yansır zaten.

    amma ve lakin yüzde asılı duran şey;

    a. bulunulan ortama uyum sağlama çabası
    b. neşeli ya da mutlu olmaya, görünmeye çalışmak
    c. kendini kandırma yolundaki azim gibi yapay nedenlerden ileri gelmekte ise ne kadar yüksek çıkarsa çıksın sesiniz, itici olmaktan öte gitmez ifadeniz.

    gözler inkar eder yüzün yansıttığını.

    gözlerdir mutsuz, hüzünlü, acılı bir insanın attığı kahkahanın ne denli yarım olduğunu ay gibi ortaya çıkaran.
  • her gece uyumadan önce "ben bugün kaç defa kahkaha attım" diye kendime soruyorum. eğer 'on' dan az ise bu sayıyı bir şekilde tamamlayıp öyle uyuyorum.

    http://www.imgrum.org/…20900636484232347_1421621848`]
  • hiç güleceğiniz yokken hatta gülümseyecek durumunuz bile yokken sizi gülme krizine sokar. ulan şöyle gülen bir arkadaşım olsaydı amerika'ya karşı çıkardım hee, keyfe bak, iştaha bak.
    gülmesini bilmeyenin ağlamasından bir bok olmaz ya da vice versa. *
  • "kahkaha iki insan arasındaki en kısa mesafedir."
    victor borge
  • yansımadan türemiş bir kelime gibi dursa da yunanca gülmek anlamındaki kaghasmôs (kahasmos) kelimesinden dilimize girmiş.
  • duymaya hasret kaldığımdır zaman zaman.

    şöyle bir gülse gözünden yaş gelene kadar, kendini bıraksa... gülmüyor. o gülmeyince benim de gülmelerim azalıyor.
hesabın var mı? giriş yap