• ceza hukukunda yargılamanın usülüne ilişkin bir uygulamadır. ceza muhakemesi kanunun 309. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. buna göre, mahkeme tarafından verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen adalet bakanlığı, o karar veya hükmün yargıtayca bozulması ister. bunun için yargıtay cumhuriyet savcısına yazılı bir dilekçe sunar. yargıtay ceza dairesi, dilekçede ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. bozma nedenleri ceza usul kanununun 309. maddesinde sayılmıştır.

    not: ukte idi doldu.
  • iyuk 51 de kendisini görebiliriz. temyiz talebini ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı yapar.
    temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz...
  • kendileri olağan dışı bir yasa yoludur. ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yargıtay cumhuriyet başsavcısı ve adalet bakanı tarafından başvurulabilir. eski zamanlarda ( 2004 yılında çıkarılan 5236 sayılı yasadan önce ) adalet bakanının gerek görmesi durumunda yargıtay cumhuriyet başsavcısı bu yola başvuruyordu.
    sade vatandaş için pek harekete geçirilecek bir müessese değildir.
  • genel olarak; kanun yararına bozma hem adli, hem idari hem de ceza hukukunda olan bir kanun yoludur. ben bu entryde idare hukuku bakımından kanun yararına bozma/temyiz kurumunu inceleyeceğim, o sebeple ilgilenmeyenler pas geçebilir.

    terim bakımından
    2577 sayılı idari yargılama usulü kanununa 6545 sayılı kanunun (5. yargı paketinin) 27. maddesiyle eklenen geçici 8. madde uyarınca bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten önce verilen kararlar hakkında yapılan başvuruya kanun yararına bozma denilmekte iken, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında yapılacak başvuru kanun yararına temyiz olarak isimlendirilecektir.

    aslına bakarsanız adalet bakanlığı'nın 7 kasım 2015 tarihli ve 29525 sayılı resmî gazete'de yayınlanan "bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihe ilişkin karar" isimli kararına göre; bu tarih sessiz sedasız geldi ve 20.07.2016'da çattı. tüm hukukçuları ilgilendiren bu önemli tarih ile birlikte artık, bahsedilen kanun yolunu, kanun yararına temyiz olarak nitelendirmek ve idare hukuku ile ilgili olan kurum açısından başlığı kanun yararına temyiz başlığına taşınmak gerekiyor.

    tanım bakımından

    idare hukukunda kanun yararına temyiz, idari yargılama usulü kanunu'nun 51. maddesinde düzenlenmiştir. buna göre;

    "idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir."

    yani;

    1. öncelikle; idare, vergi ya da bölge idare mahkemesinin verdiği bir karar olmalıdır. burada şu hususu belirtmek gerekir ki; 5. yargı paketi öncesinde madde metni “bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip...” iken “idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya” şeklinde değiştirilmiştir. bu durumda; danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak verdiği ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlar bakımından hala kanun yararına temyiz yoluna başvurulabilmekte midir? kanunda bu durumun belirsiz olduğu söylenebilirse de, danıştay ile ilgili ibarenin kaldırılması dolayısı ile, bu kararlar bakımından kanun koyucunun iradesinin kanun yararına temyiz yoluna başvurulmaması yönünde olduğu da pekala söylenebilir.

    2. idare, vergi ya da bölge idare mahkemesinin kararı kesin olmalıdır (yani istinaf veya temyiz yolu kapalı olmalıdır) ya da istinaf veya temyiz yolu açık olmakla birlikte bu incelemeden geçmeksizin kesinleşmiş olmalıdır.

    3. bu kararlar; nitelikleri bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade etmelidir.

    4. ilgili bir bakanlığın göreceği lüzum hasıl olmalı ya da danıştay başsavcısı re'sen harekete geçerek mekanizmayı çalıştırmalıdır. yani; vatandaş olarak bizim doğrudan kanun yararına temyiz talebimiz gibi bir durum söz konusu değil. ayrıca; ilgili bakanlığı sadece adalet bakanlığı olarak da görmemek gerektiğini hatırlatmakla birlikte; zehra odyakmaz hocamızın da "türk idari yargılama usulünde kararlara karşı başvuru yolları" isimli kitabında belirtmiş olduğu üzere, adalet bakanlığı'nın idare ve vergi mahkemeleri üzerindeki denetim ve gözetim yetkisi bulunduğundan kendisinin de ilgili bakanlık olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.

    sonuçları bakımından

    yine idari yargılama usulü kanunu'nun 51. maddesinin bu sefer de 2. fıkrasında; "temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz." düzenlemesi bulunmaktadır.

    dolayısı ile; aslında kanun yararına temyizi talep edilen karar bakımından temyiz talebinin kabul edilmesi ile değişen herhangi bir şey olmayacaktır. zira; kanunen olağan olarak karar kesinleşmiştir ve artık bu kesinleşen kararın değiştirilmesi kazanılmış hak ve hukuki güvenlik ilkesini tehdit edecektir.
  • hukuka aykırı bir sonuç doğuran ancak yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükümlerle ilgili olarak adalet bakanlığı ile cumhuriyet başsavcılığı tarafından başvurulan bir kanun yoludur, amacı ise yanlış hukuki kararların yerleşmesini ve örnek alınmasını engellemektir.
  • hukuk yargısında (hmk.m.363- kanun yararına temyiz):
    mahkeme kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

    idari yargıda (iyuk.m.51- kanun yararına temyiz):
    mahkeme kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

    ceza yargısında (cmk.m.309- kanun yararına bozma):
    mahkemenin yeniden karar vermesini gerektirebilir. *****
  • temyiz yolu kapalı olan davalarda, adalet bakanlığı ceza işleri genel müdürlüğü'ne başvuru yapma durumu.

    kararı veren mahkemeye talebinizi iletiyorsunuz. onlar sizin adınıza dosyayı bakanlığa gönderiyorlar.

    mahkeme hükümlerinde ''kesin olmak üzere karar verildi.'' ifadesi varsa; siz her ne kadar itiraz yolu kapalı olarak düşünseniz de aslında kanun yararına bozma yolu açıktır.

    gariptir ki, bakanlığa başvurmak için hak düşürücü süre yoktur. gariptir ki, mahkemeler bu yolu size göstermezler, öğretmezler.

    hak düşürücü süre ile beraber, hükümlerde bu hakkınızın olduğu hatırlatılsa; şekil hukuku açısından daha şık olabilir.

    örnek olarak;

    ''... maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 15 günlük süresi içerisinde, kanun yararına bozma talep edilebileceği hatırlatıldı.''

    ilgili hali ile, olağanüstü, pek bilinmeyen bir itiraz yolu olarak hukukun dehlizlerinde yer alıyor.

    bende tesadüfen, sulh ceza hakimliği ön büro'daki katipten öğrendim. karara itiraz edeceğim. karar kesin, itiraz edemezsiniz diyor. ısrar edince ''iyi bari, kanun yararına bozma talep edin.'' dediler ve bu şekilde öğrendim.

    kanun yararına bozma mekanizmasının ''iyi bari...'' klasmanından çıkıp, standart bir hukuki hak olması gerekiyor. mahkeme kararlarında belirtilmesi gerekiyor. olağanüstü bir itiraz yolu olmaktan çıkıp, olağan hale gelmesi gerekiyor.
  • cmk bünyesindeki 4 olağanüstü kanun yolundan birisidir.

    istinaf ve temyizden geçmeden kesinleşmiş kararların yargıtay’ca bozulması için başvurulur.
    adalet bakanının yazılı istemi üzerine yargıtay cumhuriyet başsavcısı başvurabilir. hükümlünün cezasının kaldırılması gerekçesiyle y. c. başsavcısı re’sen de başvurabilir. yargıtay ilgili ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse karar veya hükmü kanun yararına bozar. ve bu bozma kararına karşı direnilemez.

    hükümlünün cezasının kaldırılması gerekiyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesi gerekiyorsa bu hafif cezaya yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder. yani bu yolun taraflar üzerinde kesin bir etkisi vardır. hmk'daki kanun yararına temyizden ayrılan en önemli yönü de budur. zira kanun yararına temyiz daha çok hukuk dünyası için atılmış bir işaret fişeği mahiyetindedir. taraflar üzerinde herhangi bir etki doğurmaz.
hesabın var mı? giriş yap