• bu adamın çok ünlü bir hikayesi vardır, anlatmadan geçemeyeceğim:
    yıllar önce bir rumeli hisarı konserinde, mfö çalacaktır, davulda kerim çaplı vardır. bu adam bütün gün soundcheck'e gelmez. konser saati gelir, hala ortalarda yoktur. son ana kadar beklenir, gelmez. mfö de kendi arasında konuşur, ("herhalde trafikte falan takıldı" diyerekten) konsere slow parçalarla başlamaya karar verir. tam konsere başlarlar, bir de ne görsünler; kerim çaplı en önde oturmuş, konseri izlemektedir. konserde çaldığını unutup üstüne üstlük bir de seyirci olarak gelmiştir. sonra mazhar; "kerim, ne yapıyosun orda, gel çalalım" der, ve kerim çaplı hiç bir şey söylemeden davulun başına geçer. konsere başlarlar. ister inanın ister inanmayın, bu gerçek bir hikayedir. kerim çaplı'nın buna benzer hikayeleri daha vardır ama bu en ünlüsüdür.
  • müzikle yolcu ettiğimiz üstad

    cenazesine gelen az kişi arasında eşi ve üç çocuğu (kızlarından birisini çok üzülür diye mezarlığa getirmediler), blues express elemanları, duman'dan batuhan ve kaan, "punk" levent, batu mutlugil, sunay özgür, akın eldes, utku ünal ve batu'nun yanında çalışan bir emektar abi daha vardı... toplam 15 kişi kadardık zaten.

    yavuz'un mezarı da kerim'in hemen solunda 20 metre mesafede... yavuz'un kabrindeki mezar taşına şunlar yazılmış;
    .................................................................
    birgün gelir herkes kendi yoluna gider
    her şey nasıl başladıysa öyle biter

    hilmi yavuz çetin
    1970 - 2001
    ..................................................................
    kerim ve yavuz'un mezarları yenimahalle mezarlığı, anadolu hisarı'nın tepesinde... nejat yavaşoğlu'nun evine yakın sayılır... ikinci köprüye giden kavacık yolunun altından aşağı inen yemyeşil bir manzaranın karşısında, oldukça sert bir rüzgar alan bir bayırda yatıyorlar...

    yavuz toprağa verildiğinde daha henüz bir kaç mezar varmış orada... şimdi oldukça büyümüş mezarlık... ancak giden olursa mezarları bulmakta pek zorlanmaz... ilginçtir orada mezarlara su döküp ziyaretçilerden yolunu bulmaya çalışan çocuklar hemen yavuz'un mezarını gösteriyor size...

    çocuklar oldukça yaramaz... dünya pipilerinde değil... ortalıkta top oynayıp ziyaretçileri mantar falan patlatıp korkutmaya çalışıyorlar... bu veletlerden bazıları batu'yu hemen tanıdı... batu da 11 - 12 yaşında olanlardan birisini hatırlayınca defin sonrası muhabbet gelişti... batu bunlara bir ara "ee! günde kaç paket geliyor, yolunuzu buluyor musunuz?" diye sordu...

    mezarlığa girdiğimiz andan çıkana kadar arabaların teyplerinden rock ve blues klasikleri yükseldi... hocanın ve mezarlık bekçilerinin tuhaf bakışları arasında böyle uğurladık kerim çaplı'yı...

    batu’nun evine gittik sonra… batu’nun küçük kızı yasemin, punk levent’le tanışınca bizlerle ilgilenmedi bile… yasemin beş dakikada bir üstünü değiştirerek levent’e gardırobundaki bu kış kreasyonundan oluşan bir defile sundu… batu da bizlere bu arada blue blues band’in bilinmeyen konser çekimlerini izletti… kerim’in “kim copli” adı altında 70’li yıllarda yer aldığı grupları ve plak kapaklarını da gördük… kerim’in jimi hendrix’le aynı ortamlarda bulunduğu çaldığı gibi efsanelerinin ardında bilinmeli ki; müzik tarihimiz açısından oldukça ilginç ve öğrenilmesi gereken gerçek hikayeler var…

    batu izlediğimiz tüm görüntüleri, bu hikayeleri merak edenlerle paylaşılması adına bana emanet etti… bunları okuyan ve ilgilenenler kaç kişi olur bilmiyorum ama üç – beş kişi için bile olsa yavuz ve kerim’in bu görüntüleri, toplanacak diğer dökümanlarla birlikte en iyi şekilde sunulacak.

    bbb’nin bir elemanı daha için gerçekleşen buluşma, işte böyle bir parti gibi geçti… aramızda eksik olanın aynı zamanda organizatörü olduğu bir parti…
  • kaybolmuş bir dâhi: kerim çaplı
    2 kasım salı günü, 55 yaşında bir müzisyen, sessiz sedasız bu hayattan çekildi. adını çok az kişi biliyordu ama bilenler için, kerim çaplı, bir dâhiydi. davul, gitar ve klavyede virtüözdü. vokalde de tüm yeteneğini gösterirdi. çaplı'nın parlak başlayan hayatı, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkları nedeniyle parlaklığını yitirerek sona ermişti. çaplı'yı tanıyanlar, onun yeteneğinin türkiye'de başka kimsede olmadığı konusunda hemfikirler. bir de karmaşık bir insan olduğu konusunda...
    kerim çaplı, 17 ocak 1949'da izmir karşıyaka'da doğar. piyanist erdoğan çaplı ve opera sanatçısı azra gün'ün oğludur. çaplı, babasıyla birlikte, 1955'te abd'ye taşınır. erdoğan çaplı ya da new york'ta (rochester) bilinen adıyla 'piano pasha', ünlü crescent beach hotel'de piyano çalmaktadır. o sıralarda 15 yaşında olan kerim çaplı'nın, babasıyla davul çaldığı ve çok yetenekli olduğu kulaktan kulağa yayılmıştır. beatles şarkıları cover'layan groop ltd. adında bir grubu olan 17 yaşındaki jake gerber, çaplı'ya birlikte çalmayı teklif eder. beatles'a hayran olan çaplı teklifi kabul eder. davul çalmanın yanı sıra vokal da yapabileceğini söylediğinde, gerber onu pek ciddiye almaz. fakat çalmak için bir araya geldiklerinde işler değişir. çaplı, herkesi hayretler içinde bırakır.
    kuzey new york'ta yavaş yavaş popüler olmaya başlayan groop ltd.'ın başarı grafiği, çaplı'nın da katılımıyla hızla yükselmektedir. 1964 yazında çaplı ve gerber'ın yazdığı iki şarkıdan oluşan bir albüm yayımlarlar. ciddi bir başarı kazanırlar. şarkılar, listelere girer, grup televizyon programlarına çıkar. bu arada erdoğan çaplı, oğlunu kontrol altına alamamaktadır. gerber'ın anne ve babası çaplı'nın kendileriyle kalmasını önerir. çaplı, liseyi bırakır ve gerber'la birlikte yaşamaya başlar. 1965'in sonuna doğru, grup içinde problemler yaşanmaya başlar. gerber ve çaplı, kardeş gibi olmalarına rağmen, çok da kavga etmektedir. 1966 ortalarında grup dağılır. çaplı, bir süre the heard'de çalar, daha sonra kaliforniya'ya taşınır ve sundowners adlı gruba katılır. 1967 yazında, monkees'in alt grubu olarak turneye çıkarlar. o dönem, ingiltere'de beatles neyse, amerika'da da monkees odur. bir gün jake gerber'a, çaplı'dan bir telefon gelir. çaplı, grubuyla birlikte rochester'a geldiğini ve onunla buluşmak istediğini söylemektedir. holiday inn'e giden gerber, inanılmaz bir kalabalıkla karşılaşır. grupla ve monkees'le tanışır. çaplı, gerber'a kendileri gibi monkees'in alt grubu olan ama birkaç gün önce işine son verilen çok iyi bir gitaristi kaçırdığını söyler. gitaristin adı jimi hendrix'tir. çaplı'ya göre, hendrix'in atılma sebebi, olağanüstü çalması ve monkees'den sahne çalmasıdır.
    çaplı, monkees'in kayıtlarında davul çalar. bu sıralarda babasını kaybeder. 1969'da, bir gün ortadan kaybolur. herkes, intihar ettiğini ya da vurulduğunu düşünmektedir. oysa türkiye'ye dönmüştür.

    hendrix'le çaldı
    yönetmen selim demirdelen, kerim çaplı'nın ilginç hikâyesini duyunca, filme aktarmak üzere hayatını araştırmaya başlamış. demirdelen ve asistanı ekin kohen, iki yıl süren araştırmalar sonucu yukarıdaki bilgilere ulaşmış. bunca ayrıntıya rağmen, çaplı'nın hayatının bir bölümü hâlâ karanlıkta.
    kerim çaplı'yla ne zaman tanıştınız?
    iki sene önce mojo'da tanıştım. kardeşim mehmet, mojo'da çalıyor; ondan ne kadar iyi bir müzisyen olduğunu duyuyordum. bir sürü hikâye vardı, anlatılan. jimi hendrix'le çalmış falan diye; ben de araştırmaya karar verdim.
    nasıl araştırma yaptınız?
    onu tanıyanlarla konuştum, internetten araştırdım. son dönemde sağlığı iyi olmadığı için kendisi çok anlatmıyordu. daha doğrusu anlatamıyordu çünkü hatırlamıyordu geçmişini. en etkileyici tarafı, davulcularla konuşuyorsunuz, "abi, ben onun tırnağı olamam," diyor, solistlerle konuşuyorsunuz "onun gibi solist görmedim," diyor, gitaristlerle konuşuyorsunuz aynı şeyi söylüyor. ben bu kadar yetenekli bir adam türkiye'de tanımıyorum. araştırmalar devam etti ve amerika'daki arkadaşlarına ulaştım.
    nasıl ulaştınız?
    internette araştırma yaparken, yahoo'da bir sohbet sayfasında, 60'ların grupları ile ilgili araştırmalar yapan bir adamla tanıştım. çaplı'nın rochester'da yaşadığını öğrendim. ingiltere'de müzisyen üretmek anlamında liverpool neyse, amerika'da da rochester o.
    çaplı, jimi hendrix'le sadece aynı sahnede mi çalmış, yoksa beraber çalmış mı?
    turnenin sonuna doğru hendrix, davulcusuyla bir problem yaşıyor ve çaplı'yla çalıyor. kendisi hendrix'in davulcu adayları arasında. ama hendrix ölüyor.
    peki bu başarıya rağmen neden türkiye'ye dönmüş?
    bilmiyorum. istanbul'a döndükten sonrası biraz muamma. benim kabaca bildiğim, apar topar askere alınıyor. o bir darbe indiriyor. amerika'da çok popüler oluyor, sanıyorum o ruh haliyle türkiye'ye gelip rock star gibi karşılanmayı beklerken askere alınıyor.
    amerika'daki arkadaşları intihar ettiğini zannediyorlarmış...
    evet. aslında kerim'i biri vurdu diye duymuşlar. onlara, "kerim çaplı hakkında bir araştırma yapıyorum," diye mail attığımda çok şaşırdılar ve "30 senelik bir sır perdesini kaldırdın," dediler.
    buradaki müzisyenlerle bağlantıya geçtiğiniz zaman söyledikleri ortaktı değil mi? çok iyi bir müzisyen, hatta dâhi olduğu ama aynı zamanda çok karmaşık ve anlaşılmaz olduğu, kavga ettiği...
    karmaşık olduğu, çok konuşmadığı, kavga çıkarttığı, insanlar kendisine dik dik baktığı zaman sinirlendiği, kafalarına baget fırlattığı...
    tükürdüğü...
    tükürdüğü, anlatılan hikâyeler arasında.
    bir yandan da çok kibarmış ama.
    çok iyi bir ailenin çocuğu, dolayısıyla çok görgülü bir adam. ben sinirlendiğini görmedim. röportajlar esnasında çok soru sorduğumuzda biraz canı sıkılıyordu. bir gün röportaj için ofise geldiğinde hiç konuşmadı. sorduk, "ne oldu?" diye. beyoğlu'nda bir otelde kalıyordu. otelin önünde bir hafta önce silahlı çatışma olmuş. bir haftadır buna takmış, "burası nasıl bir memleket," deyip duruyordu. çok duyarlı bir adamdı. konuşmanın ortasında bir anda gözlerinden yaşlar akmaya başlıyor ve "karımı, çocuklarımı son bir kez görmek istiyorum," deyiveriyordu.
    son zamanlarına kadar görüşme imkânı bulabildiniz mi?
    son altı ayında konuşamıyordu, otelden de çıkamıyordu. sağlığı kötüye gitmeye başlayınca aranızda duygusal bir bağ oluşuyor. filmi bir kenara bırakıp onu iyileştirmenin peşinde koşmaya başladık. check up'lar yapıldı ve beyninde ödem olduğu ortaya çıktı. tam ameliyat ettirelim, belki sağlığına kavuşur derken, kaybettik.
    neden otellerde yaşıyordu?
    ailesiyle görüşmüyordu, psikolojik sorunları sebebiyle tek başına yaşayacak durumda da değildi. batu abi, sağ olsun ona otel ayarlamıştı. otelleri de devamlı değiştiriyordu, çünkü kavga ediyordu resepsiyonla. konuşmalarımızda, "ah bir ev tutsak, ben orada müzik yapsam. 10 milyon tane beste var kafamda, onları çalmam lazım," diyordu. en büyük hayalim, bu filmi yapıp onun da galaya gelmesi ve türkiye'nin bu adamı tanıması, çocuklarının da babalarıyla gurur duymasıydı.
    kerim çaplı'nın yayımlanmamış bir albümü var, değil mi?
    evet. beş sene önce yaptığı yayımlanmamış kayıtları buldum. rıza erekli'de kaydedilmiş, yavuz selim gencer sponsor olmuş. tamamı ingilizce, her şeyi kerim çaplı çalmış. şimdi o albümün yayımlanmasına çalışıyorum.
    kerim çaplı'yla ilgili, neredeyse şehir efsanesi olmuş hikâyeler vardır...
    evet. konsere çıkmışlar, kerim abi klavye çalıyor. elektrik arızası oluyor ve klavye bir şekilde ters dönüyor. yani tizden basa... kerim çaplı, "olsun önemli değil, ben çalarım," diyerek bütün konseri tersten çalıyor.
    tüm bu araştırmaların sonucunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
    aslında film benim için artık ikinci planda. birinci planda çaplı'nın tanınması var. dolayısıyla film gerçekleşmezse bütün bu araştırmalar başka bir form olabilir. öyle ya da böyle onun ne kadar önemli bir müzisyen olduğunun herkes tarafından öğrenilmesi lazım.
    sizce kerim çaplı, amerika'dan türkiye'ye dönmeseydi, şu anda dünya starı olabilir miydi?
    kesinlikle. dünya starı değilse bile, dünya çapında çok önemli bir müzisyen olurdu. türkiye'ye gelmiş olması, maalesef şanssızlık.

    "kaderi zorlamadım ve görüşmedik"
    sündüs tanman, kerim çaplı'yla 1981'de, taksim dilson oteli'nde müdür sekreteri olarak görev yaptığı sırada tanışmış. çaplı'nın annesini de çocukluğundan tanıyormuş. 1985'te evlenmişler, 1994'te ise boşanmışlar. "ben kerim'in rahatsızlığı olduğunu bile bile onunla evlendim. bu yüzden onu suçlayamam," diyor tanman. zor bir çocukluk geçirmiş olan çaplı'nın sıcak bir yuvası olursa bazı şeylerin düzeleceğini düşünmüş. fakat evlendikleri yıl çaplı'yı doktora götürmeye başlamış, sonunda da tedavi olması için hastaneye yatırmış.
    1992'de ayrı yaşamaya başladıktan sonra çaplı'yla bir daha hiç görüşmeyen tanman, "hani kaderi zorlamazsınız ya, öyle bir şeydi," diyor. "aramadım, o da aramadı. çocuklarını görmek isteseydi, tabii ki gösterirdim. görüşmesek bile bizi hep sevdiğini söylemiş." sündüs tanman ve kerim çaplı'nın deniz (18), aylin (17), alican (16) ve ahmet (15) adında dört çocuğu var. hepsi müziğe yetenekli ve ilgili. fakat tanman, maddi imkânsızlıklardan ötürü çocuklarına enstrüman alamadığını söylüyor. çaplı için "dâhiydi," diyor tanman ve ekliyor. "ama çok hazin bir ölüm. ölümünden evvel, beyninde ödem oluştuğundan haberdar olsaydık, mutlaka yardımcı olurduk. sağ olsunlar batu mutlugil ve arkadaşları yardımcı olmuş. biz olamadık. bu, içimdeki büyük bir yaradır."

    kaynak : radikal.com.tr
  • davul, gitar, klavye... her enstrümanın virtüözü... zamanında jimmy hendrix ile çalmış ve shine filmini hatırlatan saygı duyulası, seyirciler arasındaysa sahneye çağırıp jam yapılası şahıs...

    zamanında birçok kez birlikte çalmış olmaktan büyük gurur duyduğum, sırf izleyerek bile çok şey öğrenilebilecek biri idi kerim çaplı... örnek mi? benim "boktan" diye nitelendirdiğim solton marka klavyemin başına konuk olarak geçtiği bir gece o berbat tonlarla öyle armoniler çalmıştı ki; hem tonlar armoniye, hem de armoniler tonlara yakıştığı için ortaya enfes bir altyapı çıkarmıştı. demek ki neymiş? elindek ekipmanı iyi ve doğru kullanmak, iyi ve doğru bir ekipmana sahip olmakla aynı anlama geliyormuş.

    sahneye çıktığında değişir, parlamaya başlardı kerim çaplı. müzik konusunda öğrenilecek ve yapılabilecek ne kadar çok şey olduğunun canlı kanıtı idi.

    ne yazık ki, kötü alışkanlıklar barındıran düzensiz bir hayatı kurtarmak için yetenek ve başarının yeterli olmadığının da kanıtıdır kendisi. umarım gençler kendisini tanıyarak müzik konusunda ilham ve hayat konusunda ibret kaynağı olarak ele alır uzun yıllar.

    böylesine büyük bir yeteneğin türkiye'de doğmuş olması, değerlendirilememiş büyük bir şanstır kanımca. şartlar(ı) farklı olsaydı, bugün farklı bir platformda 2. bir aydın esen'den bahsediyor olabilirdik belki de...

    nur içinde yatsın...
  • gozleri hep olmayan bi yere bakardi.. umarim o noktayi bulmustur simdi..
  • ilginçtir.. aşağıda anlatılan yanılsamanın başrol oyuncusudur..

    istanbuldaki arkadaşlarımız "blue blues band die bi grup var manyaklar.. hepsi deli ama kerim çaplı diye bi davulcuları var sahiden deli" diye anlatırlardı bize.. bizim de blues express hatırına manhattandan çıkmadığımız zamanlardı.. sonunda kerim çaplının manhattanda düzenli program yapacağını öğrendik ve gittik izlemeye.. neyse davulda iricene orta yaşlı bıyıklı bi amca.. baktık ki vasat bir davulcu.. bi de agresif magresif dediler ama kır saçlı ufak tefek bi gitar vokal yapan eleman var.. arada dövecek gibi fırça atıyor.. "aaaa kerim çaplı taşak oolanı olmuş lann hahahah" gibi tepkiler verdik.. istanbula geribildirimde bulunduk.. neticede öğrendik ki manyak gitarist kerim çaplıymış.. pazartesi akşamları da ona gitmeye başladık..
  • --- spoiler ---

    paralel evrende hendrix çevresine kim çaplı nerede diye sordu, kabul ederse beraber çalışmak istediğini ifade etti, haber bir şekilde kerime gitti.kim bunu memnuniyetle kabul etti..
    blues ve arkadaşlığın dibine vurup mükemmel arkadas oldular.

    kerim bir konserde jenny adında bir kıza aşık oldu ve jet hızıyla evlendi, türkiye’ye çok sık olmamakla beraber geldi, geldiğinde de yetenekli müzisyenleri keşfedip onlara burs verdi. halen memphis’teki stüdyosunda mutlu huzurlu şekilde dünya müzisyenlerini yetiştiriyor.

    --- spoiler ---
  • shaft`ta caliyor sanirim.blues tarzinin temsilcilerinden diye bildigim ki$i, sahne performansini sevmi$tim.
  • amerika'daki grubu the sundowners ile the monkees'in alt grubu olarak amerika turnesine çıkmış ve bu turne esnasında jimi hendrix ile tanışıp, prova yapmış. sonra kafa olarak bi ortamlardan kopmuş. bu esnada jimi hendrix onu beğendiğini ve onunla birlikte çalışmak istediğini gruptaki arkadaşlarına söyleyip nereye kaybolduğunu sormuş ama kimsenin haberi yokmuş, hatta intihar etmiş olabileceğini bile düşünmüşler o zamanlar.

    blue belgeselinde oğlu gayet sinirli ve kendini tutuyor gibiydi. kerim çaplı bi anda evlenip kimseden habersiz 4 çocuk yapıvermiş ve sonra onlarla ilgilenmemiş. yıllarca en yakınında olanlardan batu mutlugil bile 4 çocuğu olduğunu cenazesinde öğrendiğini söylüyor. belgeselde gösterildiğine göre mezar taşı bile yok ama bu kadar insan niye bir şey yaptırmamış, enteresan geldi.
  • babası erdoğan çaplı zaten büyük bir müzisyendi, annesi ise eski bir opera sanatçısıymış; ebeveynlerinden yana çok şanslı olmasına rağmen arkadaş çevresinden yana pek o kadar da şanslı olmadığını düşündüğüm bir müzik dehâsı. blue belgeselinde batu mutlugil, adamcağızın 4 çocuklu olmasını çok sonradan tesâdüfen öğrendiğini söylüyor; yâhu yıllarca yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmemiş, hiç mi merak etmediniz birbirinizi? tüm arkadaşları güyâ çok seviyormuş onu; adam oradan oraya sürüklenip durmuş yıllar boyu, mâdem görüyorsunuz adamın çuvalladığını yardım etsenize, arkadaşsınız ya! izzet öz'ün rahmetlinin adına kadıköy'de (bkz: dorock xl) düzenlediği albüm (bkz: kayıp) lansman gecesine katılmıştım; ben şahsen utandım oluşan durumdan, üç beş kişi ya gelmiş ya gelmemişti. kendisine yaşarken gösterilen arkadaşlık nasıl fasaryaysa, ölümünden sonra kendisine gösterilen vefâ da o kadar fasaryaydı! bu istanbul arkadaşlıkları çok iğrenç; dostum dediğin adam günden güne önünde eriyor, sen hâlâ aval aval bakıyorsun, ulan müdahâle etsene! aynı şeyi rahmetli yavuz çetin için de söyleyebilirim; çocukcağız 2 kere akıl ve ruh hastanesine girmiş, babası dışında müdahâle eden yok, merak eden yok! blue belgeselini izleyen bilir, çocuğun son zamanlarında yüzü düşmüş resmen, fark etmemek için kör olmak lâzım, müdahâle etsenize kardeşim! arkadaşınız değil mi? sâhip çıksanıza! hiç unutmam, bir gün kadıköy ağaç ev'de batu mutlugil'e denk gelmiştim, sahnede yine 100 yıldır çaldığı parçaları çalıyor, 100 yıldır attığı cıvık gitar sololarını atıyordu. bir ara şarkı arasında cool takılacağım diye 'aranızda jartiyer giyen bayan var mı, varsa el kaldırsın' tarzında bir şeyler gevelemeye başladı, önümdeki bayanlar da utanmadan el kaldırmıştı, yaşları da bayağı vardı. ulan gelmişsiniz 100 yaşına, 100 yaşının aklıyla hâlâ 18 yaşındaki gibi davranmanın ne anlamı var komik olmaktan başka? hay ben sizdeki aklın! bu akılla da ancak bu kadar gitar çalabilirsin işte!
hesabın var mı? giriş yap