• bu kitabı kim çekmeye cesaret edecek, kim eline yüzüne bulaştıracak merakla beklemekteyim. yakındır, bi 10 yıl içinde çekilecek eminim.
  • hakan günday'ın yazmaya "eğer birey, kendinden önce maddi-manevi, soyut-somut temelleri atılmış mevcut bütün kurum ve kuruluşlardan kendini uzaklaştırır, hepsini red ederse nasıl bir hayat sürer?" sorusuyla başladığı kitap.
  • övülüp durmasına rağmen çok ucuz olan roman. daha başlarındayım ama o kadar özenti o kadar kalitesiz bir üslubu var ki. her gün kitap okusam da ne kadar anlıyorum edebi dilden şüpheli ama öyle güzel kitaplar okudum ki bunda bir terslik olduğu kesin.
  • hakan günday'ın çıkan ilk kitabıdır. sanıldığı üzere ergen hezeyanı ya da ergen romanı olmamakla birlikte türk yeraltı edebiyatının önemli eserlerinden biridir. karakterlerin birbirleriyle olan zıtlığı ve bir o kadar da benzerliği hayatın içinden ve dışından oluşu, realist gözlemlere rağmen absürt akımının takip edilmesiyle edebiyat içinde ses getiren bir tarza sahiptir. kitap içinde yer verdiği betimlemeler müthiştir, özellikle tembellik ve üşengeçlik ve hayattan beklentisi olmayan ve kendi ölümünü bir şekilde fiili hayatta gerçekleştirmiş bir insan figürü için yaptığı şu betimleme aslında bir klasiktir. " evde bir televizyonu vardır bir şekilde gelip takmışlardır televizyonu oraya, önceleri hiç yaklaşmayan adam bir gün bir şekilde izlemeye başlar ve hiç durmaz. hiç durmadan televizyon izlerken eve birileri gelir (haciz) ve televizyonu götürür, o günden sonra adam televizyon izlemez". bu adamın bu absürt hayatı camus'nün palahniuk'un saçma edebiyatlarına gönderme ve selam çakmadır.

    bu kitap size iki farklı kişinin hayatıymış gibi gösterilir, oysa burada alt mesajları okumak gerekir. aslında her ikisi de ve romandaki yardımcı karakterlerin hepsi de ana karakterin alt benlikleri ve diğer kişilikleridir. sonraki romanlarında da ele alacağı deha ve delilik arasındaki çizgi, kaybolan ve öfke yüklü düşünceler ilk olarak bu romanında ortaya çıkmıştı. piç karakterleri bu romanda kendilerini buldu. zihinsel ölüm arayışında olan karakterler olabildiğince kötü ama arada bir iyi olarak yansıtılmış, yani karakterler kahramanlaştırılmamış tam tersine insanlaştırılmıştır. sadece masallarda kötüler sadece kötü ve iyiler sadece iyidir; insanlar kötü bile olsa arada iyidir. hakan günday burada buna da işaret etmektedir.

    hakan günday 24-25 yaşındaydı bu kitabı yayınladığında; teknik eksiklikleri, cümle bazlı sorunları ve editörün başarısızlığı bir kenara bırakılırsa bence harika bir yeraltı edebiyatıdır. ilk romanın verdiği hikayeleri bağlama merakı da kitabın başarısına gölge düşürmüştür. absürt akımında yazdığı bu eser aslında varoluşsal sorunlara selam çakmakta, bir yeni chuck palahniuk usulüdür.
    dolayısıyla, türk edebiyatında yeraltı edebiyatının gelişimi ve aşamaları bilmeden, esere kimin öncülük ettiğini kimin etkisinin ağır bastığını bilmeden eserde yer alan akımları anlamadan kitabı "ergen" olarak nitelendirmek çok da doğru gelmiyor bana. varoluşla ilgili her buhran ergen buhranı değildir. insanlar yaşamlarının herhangi bir zamanında yollarını kaybedebilirler. doğru olan da her an bu varoluş buhranıyla kendini şekillendirmek bana göre.

    elbette belirli bir popülarite gösteren ve sınıf belirten her şeye ilgisi olan bu "ergen kitle" gerçekten bu tarzda yaşayacaksa bu şekilde geliştirecek kendisini. tıpkı "ay ergenlerin hepsi de bu markayı kullanıyor" diye size çok uygun olan o ünlü markadan satın almayı bırakmıyorsanız, yazarın eserini de bu şekilde suçlamamak gerekiyor. kişinin en çok kafasının bastığı dönemlerden biridir ergenlik. o buhranların sebebi de varoluş sorunlarına eğilmeleridir. bir şeyler okumadıkça bir yere gelemeyecek ve gelişemeyecek olan grubu bırakın kaliteli yazarlar zehirlesin kanlarına girsin.
  • hakan gunday'in hem genc yasta yazmasi hemde ilk kitabi olmasina ragmen cogu okurda ayri bir yer birakmayi basarabilmis bir eser.
    --- spoiler ---

    dünyanın en eski mesleği fahişelikse, dünyanın en eski hayal kırıklığı da aşktı
    --- spoiler ---
  • şu anda okuduğum kitap tuhaf bir karamsarlık aşılıyor kendimi hayatımda ilk defa ibadete bu kadar vermişken iki insanın ne kadar süre daha dünyanın en kötü adamı olma yarışını yapacaklarını merak ediyorum yaklaşık 3 sayfa alp diye tembel bir adam var 32 gün yataktan çıkmamış tek işi konuşmak olan sevdim onu.
  • uykuyu çok seven bünyeme ilaç gibi gelmiş bir cümle barındıran kitaptır.

    "uyku , insana verilmiş tek mucize"

    çok uyuduğum için şikayetçi olan herkese bundan sonra bu cümleyi söyleyeceğim. *
  • kitabın kapak çizeri olan emre orhun hakan günday'ın çocukluk arkadaşı ve paris'te yaşamakta olan uzaktan bir akrabasıdır. esasen kinyas ve kayra'yı ortaya çıkaran da ikisi arasındaki mektuplaşmalardır. roman tamamen hayal ürünüdür ama karakterlerin fiziksel özellikleri ve hayata karşı bakışları bu iki arkadaşla birebir örtüşür. hakan günday kayra'dır, emre orhun'sa kinyas.
  • son zamanlarda okuduğum en ucuz romanlardan biri.

    kitabın çok seveninin olmasının nedeni insanlara biricik hissetme duygusunu hatırlatıyor oluşu büyük ihtimalle. herkesten farklı olduğunu düşünen iki adam bize ergenlik döneminde hissettiğimiz duyguları ve düşündüğümüz durumları hatırlatıyor. hayatın kendisine karıştıkça ve diğer insanlarla temas ettikçe fark ettiğimiz gerçekliği yani herkesin bir yerde aynı durum ve duygulardan geçtiği aslında biricik değil de yüzlercesinden hatta milyonlarcasindan biri olduğumuz gerçekliğini unutturup ergenlik sancıları çektiğimiz dönemdeki kimse beni anlamıyor eşiğine götürüyor olması.

    kitap üslup olarak da kötü. iyi ve edebi bir dille yazılmamış. kitabın içinde yazarın geçişi gibi ucuz numaralara başvurulmus. belki de yazar için bir numara değildir bu. şahane bir fikir olduğunu düşünmüştür. ama bu yapılanın ucuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    son olarak da herhangi bi sayfasını açtığınızda bile o kadar çok şeyden bahsediyor ki. hayatin içinde bir konuyu anlatıp neden ve sonuçlarıyla tüm yönlerini göz önüne sermek yerine hayatin hemen her yönüyle ilgili özlü söz olacak bir yığın cümle okuyoruz herhangi bi sayfasında.

    kitabı okuması için kimseye tavsiye etmem. hatta bi kısım insanın uzak durması gereken bi kitap. kimsenin onu anlamadığını ve diğer tüm insanlardan farklı olduğunu düşünen iki adam sürekli birilerini öldürüyor, bir cocuga tecavüz edip babasıyla öldürüyor. bir yerleri havaya uçuruyor. ve bunların hepsini su almaya gideceğini söyleme edasiyla belli bir basitlikte yapıyor. ve yazar kurguladığı bu basitliği büyük ihtimalle bizi kahramanlarının ne kadar biricik olduğunu görmemiz için bilerek yapıyor. ve bunu okuyan 16 yaşındaki çocuk için birini öldürüyor olmak veya tecavüz ediyor olmak kimsenin seni anlamıyor oluşunun yanında fazlasıyla önemsiz kalan sorunlar halini alıyor.
  • beni çok etkilemiş olan kitaptır. ah hakan günday ah. hayattan nefret ettim kitabı okuduktan sonra ya..
hesabın var mı? giriş yap