• --- spoiler ---
    lawrence aslını inkar eden cillop gibi sarı saçlı mavi gözlü çılgın bir romantik piç* ingilizdir. bir gün madem deliyim aynı zamanda kişilik problemleri yaşıyorum o zaman arap olayım, arapları birleştireyim bir millet yapayım ama demokrasi ve bağımsızlık da getireyim çaktırmadan der. sonra bakar işler zor, araplar diye bir şey yok aslında, kabileler var (kabilelerin de ne olduğu tren yağma sahnesi, lawrence'ın para karşılığı herkesi toplaması ve şam yolundaki türk tugayına yapılan saldırı ile ortaya çıkar). yalnız bir sorun vardır; lawrence mazoşist, insan öldürmekten zevk alan o çok kötülediği barbar, cahil araplardan biri olup çıkmıştır. (yoksa zaten öyle değil midir? az sonra)

    sonra herşey ortaya çıkar meğerse lawrence kibri doğrultusunda kendisini peygamber gibi gören sıradışı olağanüstü(!) ibnenin tekidir ama napsın kişilik problemleri yaşayan yarı-deli cillop bir ingilizden ne beklemelidir ki başka? hem zaten o naparsa yapsın eninde sonunda ingilizler herşeyi halledeceklerdir.

    ayrıca bu filmde de görürüz ki türklerde bir subay vardır ibnedir(?), lawrence a sarkar ama lawrence çok delikanlı ve temiz bir çocuk olduğu için ona kafa atar. daha sonra insanlara işkence yapmaktan zevk alan türkler lawrence adlı temiz aile çocuğunu döverler. (burada anlıyoruz ki türk kimliğinde bir kişi birilerini zikmiş ve bu bu müthiş üstün insan olan -artık kimse- uygar kişilere ağır gelmiş ve binbir türlü filmde bunu kullanmak zorunda kalmışlardır. neyse sonuçta filmdeki ülkelere bakış nesnel tutulmaya çalışılmış bu bile bir başarı. -araplar,ingilizler-) daha sonra lawrence kişisi delirir sikerim arabistanı da bağımsızlığı da diyerek kaçmak ister ama sonra süper albay onu ikna eder böylece çok para ile kendisine topladığı ordu ile şam'ı alan lawrence arapların arasındaki anlaşmazlık sonucu tek başına sik gibi ortada kalır yine ingilizlerin ve arap prensinin istediği olur, dünya normale döner. en sonunda evine dönen lawrence da kendini çölde sanıp motorsiklet ile hız yaparken beynini asfalta yapıştırır.

    tanımadan etmeden ne haltlar yediğini bilmeyen insanlar da tanımıyorum da ama çok süper insandı derler. halbuki yoktur öyle birşey.
    --- spoiler ---

    güzel cümleler ve anlatılan tarihteki bir kaç olaya dikkat çeken bir filmdir ayrıca.
  • filmde ilk kadın figüran 95. dakikada anthony quinn'nin çadırında kenarda otururken görülür. zaten film boyunca en fazla 2-3 kadın figüran vardır ve elbette hiç biri konuşmaz. filmin 3,5 saat sürmesi ve bu durum sonrasında kişi, fashion tv seyrederek bünyeyi dengelemelidir.
  • izlerken, yanimda nasil vermisiz ama elinize diyerek benimle dalga gecen arap arkadaslarim olsaydi, kendilerine bir adet ingiliz bayragina sarili sosis hediye edecegim film olurdu.
  • arapların bariz bir şekilde aşağılandığı, ikiyüzlü oldukları, bi halta yaramadıkları, leş oldukları, barbar oldukları falan gibi ne kadar kötü örnek varsa hepsinin araplarda olduğunu göstermeye çalışan bir film...
    bir arap:" lawrence bir arap şehrinde arap gibi mi olmak istiyorsun?
    lawrence: "hayır! isteseydim, üzerinizdeki en pis kıyafeti giyerdim..." *
  • --- spoiler ---

    propaganda filmi diyorlar lakin ben o kadar da taraflı bir şey görmedim. bu filmi izleyipte pis türkler diyen bir yabancının da aklından şüphe ederim. bana lawrence'in ne kadar ezik bir karaktere sahip olduğunu gösterdi bu film. kendi ülkesinin siki taşağı denk olduğundan yükselme, büyük insan olma arzusunun sonuçsuz kalacağını bildiğinden, beklediği kaos ortamını arabistanda bulan, kahramancılık oynamak için gelişmemiş birkaç kabileyi peşine takan biri ki onları gaza getirecek hiçbir elle tutulur söz bile söyleyemeyen biri. okumuş diye geçinip araplara özgürlük fikrini aşılayacak sözde ama filmdeki arap karakterler lawrece'tan çok çok daha zeki. şimdilerde nasıl tvler sayesinde her çocuk hayatın sillesini yiyene kadar özel biri gibi hissediyorsa, aynen öyle hissetmesinden doğan arkası boş bir cesaretten başka hiçbir şeyi yok. o kadar kendini bilmez ki, türk askere tekme atıp dayak yememeyi bekler, ve türkler verir küsküyü. ya ne olacağıdı amına koyim. bu mu türkler barbar?

    hatta ve hatta bir ingiliz subayı olmasına, ve ordu tarafından görevlendirilmesine rağmen arabistanın daha sonra ingilizler tarafından paylaşılacağını bilmezmiş gibi hareket eder, sonra da kendi ülkesinin yüz yıllardır uyguladığı sömürge politihasından bihabermiş gibi sykes-picot sözleşmesini duyduğunda şaşırır. e be tövbe töve sövdürtecek, ulan çok okudum, çok zekiyim, peygamber gibi adamım diyon ya bu kadar mı kafan basmıyor! ki o kadar da şüpheli konuşma geçiyordu. hepsini göz ardı etti. sonra da diplomat söylüyor zaten bu konu hakkında "benim gibi (siyasetçi) yalan söyleyenler sadece gerçeği gizler, senin gibilerse gerçeği nereye koyduğunu unutur." yani şu kadar diyebilirim ki, filmde lawrence hariç bütün karakterler aklı başında, bulunduğu yerin hakkını veren, normal zeki insanlar.

    ayrıca arap halkından insanları öldürdüğünde zevk alması, türkleri öldürürken zevk alması, barbarlığın amına koyması ve bedevi arapların bile yeter dur demesi. bu mu lan büyük insan. böyle filme bakıp kahraman lawrence, pis türkler diyen adamın, dediğim gibi aklında kusur vardır. türk tarafından olayları göstermediği için tabi ki taraflı ama bana göre yine de tarafsız bir film olmuş, ben lawrence'ın nasıl kendini bilmez, egosunun esiri, ve hangi dava için savaştığının bile farkında olmayan, ne oldum delisi küçük bir insan olduğunu gördüm. bir de bunun filmini çekmişler. ibretlik yemin ediyorum.

    özetle ingilizler lawrence'ı kullanıyor, ezik adam lawrence kahramancılık oyunu için arapları.. sonra görülüyor ki araplar da aslında lawrence'ı kullanmış. kendi davan olmayan konuya girip, çöl ortamı yüzünden kendini peygamber bile zannedip, liseli asiliği cahil cesareti iş yaparsan olacağı bu tabi. sonra da bi hüzün, bi hayal kırıklığı. ne bekliyordun sen, kral mı olacaktın? sen kimsin la!?

    --- spoiler ---
  • ingilizler tarafından arap kabilelerine gönderilen casus. kışkırttığı araplar 2000 türk'ü gözlerini bile kırpmadan katletmiştir. bizim türkler de hacı olma ayağına bilir-bilmez ziyaretine giderler, lawrence'ı bağrına basmış araplara para yedirirler. zira arapların pek bir önem verdikleri lawrence'in müze evi mekke'de, kâbe'nin çok yakınındadır.
  • lawrence'in feisal ile bulusacagi kampa saldiran ucaklardaki turk bayragini gordugumde gulmustum, kaldi ki boyle bir saldiri da fiilen gerceklenmemistir, cunku biz sanki dusman olarak ingiliz, fransizla degil de sadece araplarla savasiyoruz zanni veriyor, halbuki biz 7 duvelle savastik, arabi kim takar.

    araplar, oxford, cambridge okuyan ogullarina yazdirdiklari mektuplar ile bize silah verin osmanliya karsi savasacagiz demislerdir, maalesef ingilizler osmanli topraklarindan ayrilmadan butun osmanli arsivini ulkerine tasidiklari icin bugun korler sagirlar birbirini agirlar vaziyetinde tarihten bir haber, ingilizlerin yazmis oldugu nesriyatlarla idare ediyoruz.

    midnight express'i ikiyle carptigimda bu filmin vermis oldugu propagandayi anliyabiliyorum, bastan asagi turkleri sapik ve zalim olarak tanitan bir yapim olmus, kaldi ki araplar tarafindan arkadan vurulan bizler oldugumuz halde ,bugun baktigimda filistinden, iraga bu adamlar su an icinde bulunduklari vaziyeti ta o gunlerden haketmisler dedirtiyor her ne kadar icimdeki insaniyet filistinde yapilanlara kabullenemesede...

    damascus yolunda turk birligi ile karsilasan lawrence ve cetesinin turk mufrezesiyle savasa girdikleri sahne ve turklerin kacmasi bir milleti boylesine alcaltan bir sahne dunya film tarihinde yoktur, vietkong bile amerikalilarla yuzyuze savasir ama turkler arkalarina bakmadan kacar.ustune ustluk araplar saldirirken "allah" diye bagirarak hucuma gecerler kaldi ki nerede ayni dini paylasmak nerde oldurmeyeceksin cunku bu senin dininin verdigi emir.

    araplari itin gotune sokmus bir film ,ne kadar iradesiz bir millet ki ne idugu belirsiz bir ingiliz, araplarin basina gecip onlari komuta ediyor.

    6 oscarlik bir filmde, dusman olarak belledikleri ulkenin bayragi bile yanlis.
  • tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen film.

    --- spoiler ---

    profesyonel bir eleştirmen bu kanıya nasıl varır bilemem ama benim gözümde bu değere ulaşmasını engelleyen sahnelerden biri türk savaş uçaklarının bedevi çadırlarından oluşan bir üssü bombalayıp makineli tüfeklerle taradıkları sahnedir. 1. dünya savaşında türklerin elindeki savaş uçağı sayısının çok az olduğu biliniyor. bu kadar az savaş uçağı varken bunları ilkel araplara karşı kullanılma olasılığı ise neredeyse sıfır. dolayısıyla bu bile filmi tanımlarken "tüm zamanların en iyi filmlerinden" ifadesini kullanmamamız için bir neden bence.
    --- spoiler ---
  • 227 dk süren filmin hiçbir sahnesinde bir kadının sesli diyaloğu bulunmamaktadır, tarihte içinde bir kadına ait diyaloğun bulunmadığı en uzun filmdir.

    1963'te 10 dalda oscar'a aday gösterilmiş ve toplam 7 oscar kazanmıştır.
  • 1962 yapımı filmin yeniden düzenlenmiş olanını izledim. görüntü yönetmeni çok başarılı. çöl manzaraları mükemmel. çok fotoğrafik, çok sanatsal. sinematografi çok başarılı, müzikler harika. başlangıç sırasında ve arada siyah ekran eşliğinde yaklaşık on dakika müzik dinlemek biraz tuhaf oldu. kesilen sahneler olduğu için mi böyle bir durum olmuş bilemiyorum. görüntü yönetmeni freddie young hak ettiği oscar ödülünü almış. peter o'toolerolünün hakkını vermiş. sosyopat, narsist, manipülatif eğilimli , antisosyal bir kişilik olsa da çok donanımlı, eğitimli ve zeki bir ingiliz ajanının ruh halini çok iyi yansıtmış. arap kabilelerini birleştirip, türklere karşı isyan başlatma süreci ve gelişmeleri oldukça yanlı biçimde sinema perdesine aktarılmış. dil konusu filmin en çok eleştirilen yönü ki lawrence'in çok akıcı arapça bildiği ortada. 1962 koşullarında sanırım en uygun olanı buymuş. film ne kadar yanlı da olsa lawrence'i yansıtmakta başarılı olduğunu düşünüyorum. gerçekleri çarpıtmış da olsalar türk askerine yapılan katliamları ucundan kıyısından göstermek zorunda kaldılar. filmde lawrence'in oxford filoloji, tarih, arkeoloji vs gibi çok yönlü eğitim aldığı ve çok başarılı olduğu çok yüzeysel verilmiş. kuran'a ve arap kültürüne hakim olduğu, kısa bir cümle ile es geçilmiş. yine de ruh halini yansıtan çok çarpıcı sahneler mevcut. ilk kez beyazlar içinde arap kıyafetleri giyen lawrence tek başına kaldığında hançerdeki hayaline hayranlıkla bakar tıpkı narkissos'un su içmek için eğildiğinde, suda yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliği karşısında büyülenmesi gibi. lawrence kendisine o kadar hayrandır ki gölgesine bile selam vermekten haz duymaktadır. ilk sahnelerde yanan kibrite hayranlığı ve parmağı ile söndürmesi vs gibi davranışları, askeri kuralları hiçe sayan uyumsuz davranışları hastalıklı ruh halinin göstergeleri. öldürmekten zevk aldığını söylemesi ve bakışları çok ürkütücü. sorumlu bakanın özellikle onun adına gelmesi ve talepleri aslında lawrence'in hiç de arap hayranı, çöl tutkunu ya da arapları özgürleştirme gibi bir amacının olmadığının da ip uçları. çok planlı, çok bilinçli adımlar atılmış. ingiltere'nin her zamanki gibi toplum mühendisliği işe yaramış. ingilizlerin teorik olarak kurguladığı olayları, araplar, lawrence'in yönlendirmesi, silah, para ve askeri destek ile gerçekleştirmişler. basının da lawrence güzellemeleri ve bir kahraman yaratmaları ile istenilen kamuoyu desteği de alınıp kurgu tamamlanmış oldu. gazeteci de yapılanlara, vahşete dayanamaz ama görevini de sürdürür ve lawrence'den bir kahraman yaratır. eli kanlı, ruhu kanlı, hançeri kanlı karanlık ruhlu lawrence'in arap çöllerinde işi biter, görevini başarı ile tamamlamıştır. sonuçta masada kalanlar istediklerini elde etmiş ingiliz emperyalizminin sözcüleri ve arap prensi faysal olur. filmdeki araplar için yorumsuz kalmak en doğrusu belki de, cahillikleri, vahşilikleri, davranışları, hayata bakışlarını anlamak çok zor. lawrence ingiltere'ye dönmüş, çalışmalarına devam etmiş, edebi eserler vs yazmış. filmde bir motor ve hız tutkunu olarak yoldaki uyarı işaretlerini gördüğü halde kural tanımayan lawrence hızını artırıp, 46 yaşında kaza geçirip ölmüş. basının ve ingiliz devletinin ona uygun bulduğu hikayesi böylece sonlanmış. ölümünün şaibeli olduğu konuşulsa da gerçeği bilmek çok mümkün değil. film sayesinde biraz okuma yaptım ve şunu anladım ki lawrence yalnızca kıyafet değiştirmiş bir piyon, o olmasaydı da başka bir psikopat ayni rolü oynayacaktı.
    edit: @epistula'ya bilgilendirmesi için teşekkürler. "o dönemin 3,5-4 saatlik filmlerinde overture (açılış) ve intermission (antrakt) bölümleri oluyor genelde. bazen sabit bir görsel kullanılıyor bazen de siyah bir ekran. bu kısımlara has bir müzik de veriliyor fonda. örneğin ben-hur filminde adem'in yaratılışı freski kullanılmıştı."
hesabın var mı? giriş yap