• livorno ortaçağda pisa ile baş edemeyen floransa tarafından dönemin bütün suçlu şahsiyetleri için, kenti bir özgürlük şehri olarak ilan etmesiyle kurulmuştur. bu sebepledir ki livorno her tabiyetten insanı bünyesine almakta bir behis görmemiştir. via grande ve çevresi ile küçük venedik diye bilinen kısım dışında sahili ve limanından başka hiç bir numarası yoktur. ponce dedikleri ucuz romla yapılmış kahveleri meşurdur. dünyanın her tarafında görebileceğiniz* pisa merda edebi eserinin sahipleri de, iş bu şehirde yaşayan ya da livornoya sempati duyan insanlardır.*
  • başlığıyla aramaya inanmak kavramını tekrar hatırlatan italya şehri. futbol takımına özel bir başlık varken, hatta şehir olan livorno'nun başlığında bile buna bkz. verilerek değinilmişken, hala zaman zaman futbol takımıyla ilgili entry'ler şehrin başlığına (yani bu başlığa) yazılır. neyse biz tekrar yazalım da belki bundan sonra biraz dikkat edilir:

    futbol takımı için: (bkz: aramaya inanmak) ; (bkz: as livorno calcio)

    edit: bahsettiğim entry'lerin hepsi uçup gitmiş, sanırsam sözlüğe entry taşıma yetenekleri geldikten sonra bir hayırsever farkedip taşıttırdı bunları. neyse bu yine de burda dursun da bir öğüt gibi, hem uygun bkz.'a yönlenen olur hiç olmadı.
  • tanrı italya'nın her tarafına tarih fırlatırken, bu yere çok ketum davranmış kanımca. açıkça sölemek gerekirse hiç birşeyin olmadığı şehir. izmitliler alınmasın ama aynı ekolde. bir kere kesinlikle italya değil, mimari çok başka, insanlar bir garip. floransaya 1 saat mesafede bambaşka bi ülkede gibi oluyor insan. tren istasyonu en abidik yerde, indikten sonra şehre ulaşmak için 1 saat yürümek gerekiyor. şehirde ne var derseniz, hiç bişey. meydanda ufak bir mcdonalds; halk burda takılıyor, ufak çaplı bir otobus garı. türk insanı genelde futbol takımıyla bildiği için bu şehri, gidip görünce hayatınıza birşey katmıyacağını anlamak 5 dakikadan fazla uzun sürmüyor. günün birinde insanın yolu düşerse, tren istasyonunda eşşeklik etmeyip 3 numaralı otobuse binmek lazım. yoksa pişikten 2 gün oturur insan. öyle bi yer.
  • şehrin takımı olan as livorno calcionun orijinal formasını almak üzere takımın ürünlerini satan dükkana gittiğinizde "orijinal forma şehirde yok ama şurda çakmaları var ondan al 10 euro." cevabı aldığınız şehir. bu şehirle ilgili daha ilginç bir anım ise ışıklarda beklerken yanıma motorsikletle yaklaşan bir italyanın iphonenunu bana satmaya çalışması ve türk olduğumu söyledikten sonra ise menüyü türkçe yapıp "bak türkçe de var 200 euro ister misin?" demesi.
  • standart tribün şarkıları: 'bandiera rossa', 'bela ciao'.
    başbakana hakaret eden tezahüratlardan ötürü, kulüp birçok iç saha maçından sonra birkaç bin avro ceza ödedi.
    milan deplasmanına giden livornolular, berlusconi'nin saç ektirdikten sonra tek gözünü eşarpla kapatarak korsan pozu vermesiyle alay etmek için, başörtüleri takmışlardı! irak'ta nasıriye'de ölen 17 italyan askerinin anısına bütün maçlarda saygı duruşunda bulunulurken, livorno kale arkası köşesinden ('kurva') 'on, yüz, bin nasıriye!' tezahüratı yükselmişti. tepkilerini "bunlar işgalci askerlerdi. italya'da her yıl 1500 kişi iş kazasında ölüyor. onlar için niye devlet töreni düzenlenmiyor?" diye açıkladılar. 200 taraftarın maçlara giriş yasağı var...
    çarşı dan cok sewiyorum bu taraftarı..
  • insanlarının, hatta epeyce yaşını almış kesiminin bile kendi halinde, sıcak ve yardımsever el uzattıkları italyan şehri. ancak farklı bir aksanla konuştuklarından mıdır nedir, çizmedeki bazı şehirlerin aksine insanın kulağını tırmalayan bir italyancadır bu. buranın, tercüme edersek, "köyün delisi" meşrebinden mavi gözlü yaşlı bir filippo'su vardır. tarkovski'nin nostalgia'sındaki deli domenico gibi bu eleman da aklına estikçe meydana çıkıp politik konuşmalar yapar.
  • 2009da haziran ayının başında gece vakti gittiğimde insanların toplu halde ellerinde ikonlar, ışıklarla ilahi söyleyerek yürüdüğünü gördüğüm şehir. nedense içimde aralarına katılmak ve yaptıkları her neyse yapmak isteği duyurmuştu.
  • sehir disinda bulunan yük limanindan barcelona'ya yolcu gemisi kalkan, taksicilerin turisti yakaladigi an kaziklamaya calistigi sehir. avrupa turu yaptigim günlerde livorno'dan barcelona'ya giden gemiden bilet almis ve bir sekilde livorno tren istasyonuna kadar gelmistik. livorno merkez tren istasyonundaki taksicelerin her birine tek tek sorduk "grilmaldi lines'in barcelona gemisinin bulundugu limana ne kadara götürürsünüz ?" diye, her biri ayri fiyat söyledi(40-50-60 euro), baktikki ortamda bir kaziklama havasi var hemen gördügümüz ilk polisin yanina gidip durumu anlattik, biz suraya gidecektik nasil gidecegimizi bilmiyoruz fazla paramiz yok filan gibisine yardirdik, nihayetinde polis kisi bir taksici cagirdi ve yanlis hatirlamiyorsam taksicinin bizi 15-20 euroya götürtmesini sagladi. fiyatta anlasildi taksiye bindik, taksi sehir disina bildigin bi' yük limaninin icine girdi, saat gece onbir disarda in cin top oynuyor biz konteynerlerin arasinda taksiyle gidiyoruz, haliylen arabada bir panik havasi basladi bu adam bizi nereye götürüyor yük limanindan yolcu gemisi mi kalkar, herif birazdan silahi kafamiza dayayip bizi soyup sogana cevirip burada birakacak derken grimaldi lines yazili koca gemiyi gördük ve o gergin anlar son buldu. yaklasik 20 saat süren gemi yolculugu boyunca da bu garip anlarin geyigi yapilip gülündü.
  • futbol takimina guvenip iki liman iscisi kardesimizle devrim uzerine lafin belini kiralim dedik, sehir bildigin olu cikti. burada bi sey yok hacim.
hesabın var mı? giriş yap