• derler ki tatile gitmiş iki luksemburglu hasbel kader yanlarında oturan uc ingiliz, arkalarında oturan iki fransızın konuşmalarını anlamakla kalmayıp önlerindeki beş almanın diyaloglarını da idrak eder. lakin ne fransız, ne alman ne de ingiliz luksemburgluların diyaloglarından bi bok anlamaz.

    filmlerle dizilerde dusunce okumaya baslayınca etraftaki seslerden kafayı yiyen sahis durumu vardır yani bunlarda.
  • yine derler ki ülkenin sıkıcılığından olsa gerek lüksemburglular o kadar çok gezermiş ki bir lüksemburglu yabancı bir ülkede yanından geçen birine lüksemburgca salladığı zaman kişi lüksemburglu çıkıp cevabını yapıştırabilirmiş.
  • ulkenin baskentinde gorulecek pek bir sey olmadigi dogru olsa da, ulkenin geneli icin ayni seyi soylemek pek dogru olmayacaktir.

    ulke kucuk, cok kucuk olmasina ragmen, batisi ve dogusu, kuzeyi ve guneyi bazi farkliliklar gosterir. ulkenin guneyi 20 yil oncesine kadar madencilikle mesgul oldugu icin daha zengindir. kuzeyde ise daha cok tarimla ve hayvancilikla ugrasirlar. ulkenin batisi daha cok fransayi, dogusu ise almanyayi andirir, hem yapi-mimari itibariyle, hem de sokak tabelalariyla...

    ulkede gorulecek yerlerin cogunlugu almanya sinirindadir. her seyden once mosel nehri boyu almanya'da kulturel ve tarihi acidan ne kadar zenginse luksemburg'da da o kadar zengindir. germanik ortacag kentleri, kaleler, satolar, kiliseler ve manastirlar bu bolgeyi donatmaktadirlar.

    ornegin echternach, ulkenin en eski sehridir. nehirdeki koprunun ote yani almanya'dir. 800lu yillarda kurulmus bir manastiri ve manastirin cok ilginc bir muzesi vardir. gorulmeye degerdir.

    daha kuzeyde vianden kasabasi vardir ve burasi vianden kalesine ev sahipligi yapar. diger orta cag yapilarina oranla cok yeni durmasinin sebebi restorasyonun 19. yuzyilda yapilmis olmasidir. doga, kaleye inen cikan yollar pek bir hostur.

    vianden'in biraz batisinda "minik isvicre" (little switzerland/petit suisse) olarak un yapmis mullerthal vardir. cok guzel doga manzaralari, su yollari ve agaclarla bezenmis bir yerdir burasi.

    yine ulkenin kuzeyinde esch-sur-sure koyu vardir. icinden sure nehri akmaktadir, yine bir kale kalintisi vardir. 30 dakka yeterlidir burasi icin. upper sure lake'e gidip yuzebilirsiniz akabinde (eger yagmur yagmuyorsa!!!).

    luksemburg sehrinden echternacha giderken yolda bir kac sato gorursunuz, oralara ugrayiniz, kacirmayiniz.

    ayrica yine echternach'ta unesco kulturel mirasi olan dini bir rituel her yil haziran ayinda icra edilir. tam hikayesini bilmiyorum bunun ancak erkekler ve bayanlar 3 ileri 2 geri ziplayarak ve ellerinde bildigimiz bez mendiller tutarak (bir ucundan bir kisi digerinden digeri tutarak) bir yerden bir yere giderler.

    sehre gelirsek: sehri iki katli dusunursek, 1. kati, yani sehri ikiye bolen vadi, grund ve clausen semtlerine ev sahipligi yapar. buralarda guzel cafeler, restoranlar vardir. genelde haftasonlari bir atraksiyon vardir. jazz ve blues festivali burada yapilir ve yaklasik 20 kadar sahne vardi sanirim 21 temmuzda.. sehrin en guzel fotolari burda cekilmis olanlaridir. abbeye de neumunster bir cok kulturel atraksiyon sunar bizlere (konserler, sergiler). vadiden yukariya dogru uzanan duvarlardan birisinde kucuk magaralar vardir, coook eski zamanlardan kalma. turistlerin ugradigi en popular yerlerden biridir burasi ve unesco kulturel mirasi kapsamindadir.

    kirchberg semti avrupa birligi kurumlarininin bulundugu yerdir. avrupa sayistayi, adalet divani, parlamento ve komisyonun bazi departmanlari burdadir.

    cok pahali bir ulkedir. emlak fiyatlari bilhassa (en azindan ben deniz icin) sacmalik derecesinde pahalidir. 40 metre karelik bir studyo kirasi 800 eurodan asagi degildir. lakin ulkenin kisi basina dusen gelir bazinda dunyanin en zengini oldugunu burda es gecmemeliyiz. asgari ucret bile 1400 euro civarindadir. saniyorum parayla dogru orantili olarak dertleri tasalari yoktur. kisa mesafelerde bile araba kullanilir. bmw, porche, mercedes gibi markalar luks degildir burda, normaldir. 6-7 ay calisip bir opel/vw alacak parayi zaten kazanmaktadirlar. sokaklarda pek insan goremezsiniz o yuzden. dusup olurseniz kimse gormez sizi... dikkat etmek lazim. insanlari pek soguktur. cok fazla gunes almadigi halde her evin kalin kepenkleri olmasi bunun en guzel kulturel ifadesidir saniyorum. aksamlari sanirsiniz ki koyler, kasabalar bombos, o kadar karanlik olur yani... tipik bir bati avrupa ulkesi ozelligi olan dakiklik had safhadadir. otobusler trenler cok anormal bisi olmadikca dakiktirler.

    tren ve otoyol (otoban) agi cok gelismis degildir. otobusler vardir sehirlerarasi. fransa'dan, belcika'dan ve almanya'dan her gun calismaya sehre gelen binlerce insan vardir, o yuzden sabahlari ve aksamlari trafik cok yogundur. 20 dakikalik yol ancak 1 saatte gidilebilmektedir boylece.

    ayrica saniyorum ki bayrak degistirme mevzuu gundemin birinci maddesi olan tek ve yegane ulkedir. neymis, halihazirdaki bayraklari hollanda bayraginin aynisiymis (isin tarihine bakarsak luksemburg hollanda'nin orange hanedanina bagli imis 1814e kadar. dolayisiyla bayragi kullanmaya, mavinin tonunu acarak devam etmisler). anlayacaginiz sikilmislar, kendi armalari olan iki kuyruklu kukreyen aslanla bezeli, mavi beyaz cizgili bayraya donmek istemisler. bunun icin meclis toplantilari, kamuoyu arastirmalari, kampanyalar vs. yapmislar. en sonunda ikisini de kullanmaya karar verdiler (uluslararasi arenada 3-renkli bayrak, ulke icinde ise nasil isterseniz).. o kadar dertsiz tasasizlardir yani..

    turk sayisi cok azdir. adam gibi baklava yiyemezsiniz. turk lokantalalari hep fast food tarzi yerlerdir.

    baskentin havalimani avrupa'nin en buyuk kargo limanlarindan biridir. cok fazla buyuk ucak inis kalkisinin sebebi odur, yoksa turistler degil.

    en az polis gorebileceginiz yerdir ayrica. iltica etmek icin buraya gelmis bir turk olayi soyle anlattiydi bana: ".mina .odugumunun memleketinde polis yok! 1 hafta polis diye inleyerek gezdim".

    evet.. luksemburg da boyle bir yerdir iste...
  • refah seviyesinin yuksekliginden midir, (bkz: rahat batmasi), icki- sigaranin vergisinin dusuk olmasindan mi, expatlerin coklugundan midir bilinmez madde kullanimi, alkolizm gibi problemleri cok olan bir memlekettir luksemburg.

    bir de hostelleri piril piril, tertemizdir.
  • futbol milli takımının 12 yıl sonra resmi bir karşılaşma kazandığı ülke. en son eylül 1995'de malta'yı yenen lüksemburg, dün akşam (hem de deplasmanda) aleksander hleb'li maxim romaschenko'lu belarus'u 90+5'te attığı gol ile 1-0 mağlup etti.
  • şehir merkezindeki tren istasyonunun üst geçitleri paslı olan avrupa'nın en zengin* ve demir-çelik* zengini ülkesi. ayrıca sigara vs. ucuz olduğu için örneğin fransa'ya trenle geçerken gümrükçü amcalar-teyzeler gelip, çantanızı arayabilir. schengen bölgesindeyiz, sınır yok filan diye düşünmeyiniz.
  • tabiri caizse sik kadar ulke. luksemburg tren garinda bruksel'e gidecek trendeki yerimizi almi$ trenin hareket etmesini bekliyoruz. sigara icilebilir pulmandayiz. trenin hareketi ile ben de yava$tan sigarami cikartip yaktim. daha sigarami henuz yarilami$ken konduktor gelip sigarami sondurmemi istedi. "ne alaka bilader, sigara serbest degil mi burda" diye sorunca da adam; "evet ama belcika sinirina girdik, belcika'da yasak" dedi.
    bre ibne makinist, ben o kadar kisa zamanda hacetimi gideremiyorum, sen ne ara luksemburg sinirlarini terkedip belcika'ya girdin..
  • bir markete ya da magazaya girdiginizde hangi dili konustugunuzu bilmedikleri icin saticilarin suratiniza septik septik baktigi ulke. selamladiginiz dile gore satici iletisim dilinin ayridina variyor. sirada bekleyen uc kisiyle sirasiyla fransizca, almanca ve ingilizce iletisim kurabiliyor. bir sekilde orada bulunmak durumunda olan insan icin rahat bir durum hemen hemen herkes bu uc dili kullandigindan iletisim problemi yasanmiyor ama calisanlarin hali insani derde sokuyor. insanlardaki surekli iletisim dilini degistirme mekanizmasi yuzunden bir ulkede degil de fuar alaninda, yapay bir evrende oldugu fikri olusabiliyor. almanca, fransizca ve luksemburgca disinda hatiri sayilir sayidaki portekizli gocmenler nedeniyle sokakta portekizce duymak cok sik karsilasilan bir durum. monarsi sikintisi diye bir sey varsa insana burda basabiliyor iste o. grand duche'un oyun alanindayiz hissi peydahlanabiliyor. yakinsa gidip gorulebilir onun disinda cidden gereksiz. is,guc disinda ugramak icin bir neden goremiyorum.
  • hızlı trenle yaklaşık 5 dk'da geçilebildiğini acı bir deneyimle anladığım ülke.
    zira tek duraktan oluşuyor... indin indin, yoksa ver elini belçika...
hesabın var mı? giriş yap