• gayet guzel, beni hem eglendirmis hem de duygulandirmis film. ben mikrofon falan gormedim. hatta bu gune kadar neredeyse hic bir filmde mikrofon gormeden mutlu bir insan olarak yasayabildim.
  • veledin yaptığı dans için bile izlenebilir bu film. hatta ben çalışmalara başladım, bu yaz güney sahillerine damgamı vurmayı düşünüyorum o figürlerle. gerçi elimi çabuk tutsam iyi olur yazın bitmesine az kaldı.
  • john cusack ve eşi joan cusack'ın rol aldıgı keyifli bir film. john cusack ve cocuk rolundeki bobby coleman'ın rollerine (bkz: cuk) oturması filmi tadından yenmez bir hale sokmus.

    --- spoiler ---

    filmin en komik anı: andy warhol espirisi

    bu filmden cıkarılacak ders: okuldan atılma sahnesinde, konusan ögretmenin arkasındaki bush fotografı dikkat ceker. böylece "amerikan kulturunde anormal, üstün ve yaratıcı zekaya yer yoktur! biz sadece standart idiot yetistirebiliyoruz! kahrolsun bush!" göndermesi basarıyla yansıtılır.

    --- spoiler ---
  • tarih itibariyle kanal d'nin gece 11 den sonra verdigi aile filmi. birileri kanal d'yi uyarsa ya hangi filmi hangi saate koymasi gerektigi konusunda.
  • insanı bir zamanların pazar sineması kuşağına döndüren ve bol bol da k-pax'i hatırlatan film. iki adet cusack ve bir adet amanda peet fena değil; ancak çocuğun bilmiş oyunculuğu bazılarına fenalık geçirtebilir. sinemada uyutma potansiyeli var ama tv ekranında ilginç bir aile seyirliğine dönüşebilir. yine de -ayıp olacak söylemesi ama- bu entry'nin yazıldığı dönemin diğer bir güncel filmi olan beowulf'tan yüzellibeşbinmilyon kat iyi. zaten hayatta görebileceğimiz her hareketli görüntü beowulf'tan muhtemelen daha iyi olacağından martian child'ı gözünüzde çok büyütmenize sebep olmayayım...
  • bu filmi seven insandan zarar gelmez.

    bu filmi çevrenizdeki birine tavsiye edin, sevmemişse hayatınızdan çıkarın.
  • "neden daha önce izlememişim ki?" dedirten film. terk edilmenin herkes üzerinde olan yıkıcı etkisinin bir çocuğa neler yaptırabileceğini çok net gösteriyor. bunu düşündükten sonra da aklıma 'yetişkinlerin' bile atlatamadığı böyle bir olayın bir çocuğa yaşatılmasının ne denli acımasızca olduğu geldi. filmin sonunda dennis'in (çocuğun) "neden beni terk ettiler? neden, neden?" diye sorması ve david'in "çünkü insanlar aptal. seni bırakıp gidenler evrenin en aptal insanlarıymış bence. o kadar aptallarmış ki gözlerinin önündeki şeyin değerini anlayamamışlar."

    dahası "herkes gibi" 'normal' olma gerekliliği olan bir dünyada, 'normal olmayan'(!) küçücük bir çocuğun omuzlarına ne büyük yükler yüklendiğini gösteriyor. bunu yapan kim? bu dünya kendiliğinden mi böyle oldu? birileri bunları kural olarak koydu ve bizi bu kurallara uymaya mı zorladı? kim bu birileri? neden bu birileri için değişiyoruz? bu birileri bu kurallarla mutlu olsaymış başkalarının hayatlarıyla ilgilenirler miymiş? yok öyle bu birileri filan. kendimiziz bu.
    giydiğimiz kıyafete başkaları için dikkat eden, aldığımız arabayı başkalarının zevkine göre seçen, yediğimiz yemeği yine başkalarına zayıf görünme düşünmesiyle yiyen ya da yemeyen... bu böyle gelmiş diye böyle mi gidecek?
    hem bir bakın etrafınıza. çoğunluk böyle olsa da, böyle olmayanlar da var. bir kalıbın içinde tanımlanamayacak olan çok mutlu insanlar da var. yoksa mutlu olmak mı istemiyorsunuz?

    işte bu film bunları bana tekrar tekrar düşündürten bir film. istemez miydiniz sizi sınırlamak isteyen bir insanı eritebilmeyi?
  • pamukkale turizm ve kamilkoç'un çocuk kategorisinde sunduğu komedi/dram filmi. etkileyici.

    http://www.imdb.com/video/screenplay/vi3103129881/
  • --- spoiler ---

    "...dennis, can i just say one last thing about mars? - which may be strange coming from a science-fiction writer - but right now, you and me here, put together entirely of atoms, sitting on this round rock with a core of liquid iron, held down by this force that seems to trouble you, called gravity, all the while spinning around the sun at 67,000 miles an hour and whizzing through the milkyway at 600,000 miles an hour in a universe that very well may be chasing its own tail at the speed of light; and admist all this frantic activity, fully cognisant of our own eminent demise - which is our own pretty way of saying we all know we're gonna die - we reach out to one another. sometimes for the sake of entity, sometimes for reasons you're not old enough to understand yet, but a lot of the time we just reach out and expect nothing in return. isn't that strange? isn't that weird? isn't that weird enough? the heck do ya need to be from mars for?..."

    --- spoiler ---
  • hayatıma dair ideallerime önemli dokunuşlar yapan, aslında çokta iyi olmayan fakat benim için önemli olan film.

    filmde geçen şu replikle nasıl savaşılabilir ki?

    "ıt's hard enough bringing kids into this world, but how can you argue the fact of loving one that's already here? "
hesabın var mı? giriş yap