• pazartesi tatilinin de vesilesidir.
  • bugun itibariyle yani 4 nisan 1968 tarihinde oldurulusunun uzerinden tam kirk yil gecmis ozgurluk savascisidir.
  • o ünlü son "mountaintop speech" şu şekilde biter :

    and then i got to memphis. and some began to say the threats, or talk about the threats that were out. what would happen to me from some of our sick white brothers?

    well, i don't know what will happen now. we've got some difficult days ahead. but it doesn't matter with me now. because i've been to the mountaintop. and i don't mind. like anybody, i would like to live a long life. longevity has its place. but i'm not concerned about that now. i just want to do god's will. and he's allowed me to go up to the mountain. and i've looked over. and i've seen the promised land. i may not get there with you. but i want you to know tonight, that we, as a people, will get to the promised land. and i'm happy, tonight. i'm not worried about anything. i'm not fearing any man. mine eyes have seen the glory of the coming of the lord.

    kısaca özetlemek gerekirse:

    beni tehdit ediyorlar ve önümüzde zor günler var. fakat artık bunların hiçbirini umursamıyorum. çünkü ben o dağı tırmandım. herkes gibi ben de uzun bir hayat sürmek isterim fakat artık bu umurumda değil. ben sadece tanrının isteklerini gerçekleştirdim ve o benim dağın tepesine çıkmama izin verdi. ve ben ufka baktım. ve ben vadedilmiş toprakları gördüm. ben sizinle oraya gelemeyebilirim. fakat bu gece emin olmanızı istiyorum ki, bizler, insanlar olarak, o vaad edilmiş topraklara ulaşacağız. ve ben bu gece çok mutluyum. hiç bir şeyden endişe duymuyorum. hiç bir insandan kormuyorum. benim gözlerim tanrının görkemini gördü.

    demiş ve 24 saat sonra da öldürülmüştür. merak edenler için konuşmanın bu kısmı da şurda :

    http://www.youtube.com/watch?v=o0ficxzkuv8
  • metnin tamamını merak edenler için.

    bir hayalim var!

    ülkemiz tarihinde özgürlüklerle ilgili düzenlenmiş olan bu en büyük gösteride, şu anda aranızda bulunmaktan kıvanç duyuyorum.

    bundan bir asır kadar önce, şu an manevi himayesinde bulunduğumuz büyük amerika’lı, özgürlük beyannamesi’ni imzalanmıştı. bu tarihi belge, esaret zinciri altında yaşamış ve adaletsizlik ateşiyle yanıp kavrulmuş milyonlarca zenci için, uzun ve zifiri karanlık esaret gecelerini sona erdirecek bir umut ışığı haline gelmişti. ancak ne yazık ki, bundan 100 yıl sonra bile, siyahlar hala özgür değil ve hayatlarını ırkçılığın ve ayrımcılığın prangalarına mahkûm olarak, sürünerek geçiriyorlar.

    uçsuz bucaksız zenginlikler okyanusun içinde, fakirlikle kuşatılmış yalnız bir adada yaşıyorlar. hala kendilerini amerika toplumundan dışlanmış, kendi torakları üzerinde sürgün hissediyorlar ve acılar içinde kıvranıyorlar. işte bu maksatla; bugün, bu utanç verici durumu gözler önüne sermek için burada toplanmış bulunuyoruz.

    bir anlamda bugün, ülke başkentine artık vadesi dolmuş çeklerimizi bozdurmak için geldik.büyük cumhuriyetimizin yüksek mimarı, insan hakları beyannamesi’nin ve anayasamızın muhteşem sözlerini imzaladıklarında, aynı zamanda her bir amerikalı’nın bu mirastan kendine düşen payı alabileceğini de vaad etmekteydiler.

    bu öyle bir vaatti ki, herkesin; evet, siyah olsun beyaz olsun herkesin vazgeçilmez ve devredilemez, özgürce yaşama ve mutlu olma haklarını teminat altına almaktaydı.

    bu gün artık şurası gerçektir ki, amerika vaat edilen bu haktan, vatandaşlarının renkleri söz konusu olduğunda, vazgeçmiş gibi görünüyor. bu kutsal yükümlülüğü ifa etmek yerine, zenci vatandaşlara, üzerinde ”karşılıksız” yazan sahte çekler veriliyor.

    ancak biz, adalet bankası’nın iflas etmiş olduğuna inanmıyoruz. bu ülkenin engin fırsatlar hazinesinin iflas etmiş olduğuna inanmak istemiyoruz. onun için buraya; bu çekin, dilediğimiz anda özgürlüğümüzü ve sosyal güvencemizi geri verecek olan bu çekin, karşılığını almaya geldik.

    ayrıca, bu kutsal mekândan, amerika’ya, bu işin çok acil olduğunu hatırlatmaya geldik. işleri ağırdan alma veya uyuşturucu çekmiş kişiler gibi yavaştan hareket etme zamanı değildir. vakit, demokrasiyle ilgili vaatlerin gerçekleştirme zamanıdır. vakit, ulusumuzu adaletsizlik ve ırkçılık bataklığından, kardeşliğin sağlam zeminine oturtma zamanıdır. vakit, tanrının tüm evlatları arasında gerçekleştirme zamanıdır.

    içinde bulunduğumuz şu anın aciliyetini görmezden gelmek ve bizi siyah vatandaşların kararlılığını yanlış değerlendirmemek, ülkemiz için gerçek bir felaket olabilir. siyahların memnuniyetsizliğinin yol açtığı bu bunaltıcı sıcak yaz ateşi, ta ki kardeşliğin ve özgürlüğün geleceği serin sonbahar günlerine kadar sürecektir. 1963 yılı bir son değil, yalnızca bir başlangıçtır. “zencilerin biraz hava atıp boşalmaya ihtiyaçları var, bunlar hemen sakinleşirler” diye düşünenler şunu iyi bilsinler ki, eğer bu usul önceki tutumlarına yeniden dönecek olursa, sarsıcı bir uyanışla karşılaşacaklardır. zencilerin vatandaşlık hakları verilmediği sürece, amerika’da ne bir rahat ne de bir huzur kalacaktır. ta ki, adaletin aydınlığına kavuşuncaya kadar, isyan fırtınaları ulusumuzun temellerini sarsmaya devam edecektir.

    adalet sarayına giden sıcak eşiğin üzerinde durmakta olan halkıma da söylenecek ir çift sözüm var. haklı davamızı gerçekleştirme yolunda yanlış tutum ve davranışların esiri olmamalıyız.

    hürriyet ateşimizi acı ve nefret kâsesinden içerek söndürmeye çalışmalıyız. mücadelemizi daima vekar ve disiplinin yüce kanatları altında sürdürmeliyiz. yaratıcı protestolarımızın fiziksel bir şiddete dönüşmesine asla müsaade etmemeliyiz. her zaman, fiziksel gücü, manevi gücümüzün sosuz yücelikleriyle karşılık vermeliyiz.

    zenci toplumunu çepeçevre kuşatmış bulunan bu yeni ve kutsal militan ruh, bizi tüm beyaz insanlara karşı bir güvencesizliğe yöneltmemelidir. beyaz kardeşlerimizin pek çoğu, kendi kaderlerinin bizimki ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu idrak etmektedir. bunun en güzel delili, şu an bizim aramızda bulunmuş olmalarıdır. biz, bu yolu tek başımıza yürüyemeyiz.

    yolumuzda ilerlerken; daima ileriye bakacağımıza söz vermeliyiz. artık geri dönmemiz mümkün değil… kendilerini vatandaşlık hakları uğruna adamış kimselere, “daha ne zaman tatmin olacaksınız?”diyenlere, zenci halkın hiçbir zaman dile getiremediği polis zulüm ve dehşetin bittiği ana kadar, “asla tatmin olmayacağız!” diyeceğiz.

    bizler, bu yolda yürümekten bitkin düşmüş vücutlarımız, otobandaki motellerde ve şehirdeki otellerde istirahat edemedikçe, asla tatmin olmayacağız.

    bizler, çocuklarımızı kimliklerinden sıyıran ve insanlık değerlerinden koparan “beyazlara mahsustur” yazan tabelalar var olduğu müddetçe asla tatmin olmayacağız.

    bizler, mississippi’deki bir zenci oy veremediği ve new york’taki bir zenci oy vermeye değer bir şey olmadığına inandığı müddetçe, asla tatmin olmayacağız.

    bizler, adalet sular gibi çağlamadıkça ve haklar gür bir nehir gibi coşmadıkça, katiyen tatmin olamayız ve olamayacağız.

    bir çoğunuzun buraya büyük bir çalkantı ve zorlukların içinden sıyrılarak geldiğinizi anlamıyor değilim. kiminiz daracık zindanlardan henüz kurtulmuş olarak burada bulunuyorsunuz. kimileriniz de, hürriyet aşkınız zulüm rüzgârlarıyla gölgelendiği ve polis işkencesiyle tepelendiği yerlerden geliyorsunuz.

    sizler, ıstırabın her çeşidini tatmış kahramanlarsınız! acı çekmeden kazanılan başarıların gelip geçici olduğu inancıyla, yolunuza devam edin…

    bu durumun bir şekilde değiştirilebileceğini ve mutlaka değişeceğini bilerek mississippi’ye dönün, alabama’ya dönün, güney carolin’e, georgia’ya, louisiana’ya dönün, modern şehirlerimizin kıyısındaki fakirhanelerinize ve gettolarınıza geri dönün.

    bugün size şunu hatırlatıyorum ki, dostlarım, ümitsizlik batağında boğulmayalım. şu an yaşamış olduğumuz ve önümüzde bulunan zorluklara rağmen, hala bir hayalim var benim. bu hayal, amerikan rüyasının derinliklerine kök salmışbir hayaldir.

    evet… bir hayalim var benim…

    gün gelecek, bu ulus ayağa kalkacak ve kendi inanç değerlerini tam anlamıyla yaşayacak. şu husus apaçık ortadadır ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır.

    bir hayalim var benim!…

    gün gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir zamanlar köle sahiplerinin evlatları, georgia’nın kızıl tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler…

    bir hayalim var benim…

    gün gelecek, mississippi eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların ateşiyle bunalmış olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek…

    bir hayalim var benim…

    gün gelecek, dört büyük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerinin yapısına göre değerlendirilecekleri bir ülkede yaşayacaklar…

    bugün bir hayalim var benim…

    gün gelecek, alabama eyaleti, şirret ırkçıları ile, ağzından hep müdahale ve yasaklar yönünde sözler dökülen valisi ile, o eyalet bile, minicik siyah erkek ve kız çocuklarının, minicik beyaz erkek ve kız çocukları ile, kardeşçe el ele tutuşabilecekleri bir yer olacaktır…

    bugün bir hayalim var benim…

    evet, bir hayalim var…! gün gelecek, özgürlüğümüzün önünde birer engel olan bütün vadiler yükselecek, bütün dağlar eğilecek, engebeli yerler hizaya gelecek ve tanrı’nın yüce şanı yeryüzüne inecek ve bütün canlılar bunu hep birlikte göreceğiz.

    bizim umudumuzdur bu… bu umutla güneye gideceğiz. bu inançla umutsuzluk dağlarını yontarak bir umut anıtı yapacağız. bu inançla ülkeyi saran ahenksiz sesleri kardeşliğin senfonisine dönüştüreceğiz. bu inanç sayesinde, bir gün özgür olacağınızı bilerek, hep beraber mücadele edecek, hep beraber hapse düşecek ve hürriyetiçin hep beraber ayağa kalkacağız.

    işte o gün yüce tanrı’nın bütün kulları yepyeni bir ruhla söylenecekler bu şarkıyı:

    benim ülkem, senin ülken.

    özgürlüğün güzel yurdu,

    sana söylüyorum bu şarkıyı.

    atalarımın öldüğü toprak burası.

    şehitlerin gururu olan toprak…

    her bir dağın yamacından,

    özgürlük yankılanacak!

    ve eğer amerika büyük bir ülke olacaksa, bunun gerçekleşmesi şarttır. öyle ise,

    new hampshire’ın yüce tepelerinden özgürlük…

    yankılansın, new york’un ulu dağlarından…

    ve… pennsylvania dağ kasabalarının zirvelerinden…

    colorado’nun karlarla kaplı kayalıklarından yankılansın!..

    yankılansın, california’nın kıvrımlı yamaçlarından…

    yalnızca georgia’nın yalçın dağlarından değil,

    mississippi’deki her bir ağacın yamacından yankılansın özgürlük…

    ve bunu başardığımızda, her kasabadan ve köyden, her eyaletten ve kentten özgürlük şarkısının yankısını duyduğumuzda, o gün daha da yakın olacak ve tanrı’nın bütün kulları siyahlar ve beyazlar, yahudiler, hıristiyanlar, müslümanlar ve budistler el ele tutuşarak siyahların eski bir ilahisini söyleyecekler.

    sonunda özgürüz!

    şükürler olsun tanrım!

    sonunda hepimiz özgürüz.

    martin luther king
  • "the arc of the moral universe is long, but it bends towards justice" demiştir. bu aynı zamanda barack obama'nın da favori özlü sözüdür.
  • ünlü konuşmasından alınan bir sample, levent yüksel'in zalim adlı şarkısının üzerine konularak bir remix yapılmış. ben bugün bunu gördüm. bu şarkıyla martin luther king jr arasında nasıl bir bağlam kurulur anlaması zor.*

    şöyle bir şey: i have a dream that one day this nation will rise up... dım tıs up tıs ...and live out the true meaning of its creed... dım tıs up tıs kriiid id iiiiid id iiiid id iiiid id*
  • san francisco'lu bir arkadasimin bana "martin luther king'i taniyor musun?" sorusunu sorup, benim "e heralde niye tanimayayim ki?" seklinde verdigim cevaba; "benim midwest'li arkadaslarimdan onun kim oldugunu bilmeyenler var da, bilmiyor olabilirsin diye dusundum" gibi icler acisi bir cevap vermesine sebep olmus insan. niye amerikalilar herkesi kendileri gibi sanar ki diye dusunmeme de sebebiyet vermis konu basligi kisilik.
  • ''but if martin luther was livin'
    he wouldn't let this be''

    (bkz: they don't care about us)
    (bkz: michael jackson)
  • "insanın gerçek ölçüsü, güven anlarında değil, zorunlu ve sorunlu anlarda nerede durduğudur."
hesabın var mı? giriş yap