• miranda isimli taş bir hatun var bu oyunda. birkaç leveldir "lan" diyorum "bu kime benziyo? kime benziyo?" sonunda kendisini özgü namal'a benzetiverdim ve bu, oyundaki bütün hakimiyetimi peynir ekmekle yememe sebep oldu. koca samanyolu, hanımın çiftliği'ne döndü lan. bi de riddick'in kadın versiyonunu yapalım diye jack isimli sayko bi cadı eklemişler. sürekli miranda'yla diş dişeler. canımdan bezdim ama jack sürekli "bak seksin gelince uğra, çekinme" muhabbeti yapıyo diye sesimi çıkarmıyodum. lan her görevden sonra bir umut deyip jack'in kargo bölümündeki mıntıkasına gidiyorum, her gidişimde "bugün git yarın gel" ayağı çekiyo. koca galakside hangi mekana ayak bassam, cemil cümle"ooo şapırt abi ojgeldin" diye önünü ilikliyo ama bi kel kafalı kaşar yüzünden liseli sedat'a dönüyorum.

    asistan gibi bişey olarak da başka bi hatun eklemişler. kontrol panelinin sağında duruyo. daha bir günden bir güne bi demli çay getirdiğini, bi karışık tost yaptırdığını görmedim. varsa yoksa; "şapırt abi okunmamış mesajların var", "şapırt abi yakup'un amcaoğlu kavgaya girmiş" bilmem ne. bi de bütün tayfanın başından ne geçse anında dedikodusunu çevieriyo yelloz. arkamdan abazan komtan geyiği yapmadıysa en adiyim.

    neyse bi gün yine görevden dönmüşüm, kafamdaki kask bile ağrıyor. bizim spastik kaptan demez mi "miranda'yla jack saç saça-baş başa birbirine girdi abi" diye. "lan!" dedim. "jack'de saç mı var dürrük!?" neyse gittim, tırsa tırsa girdim miranda'nın odasına. boru değil aga. ikisi de özel yetiştirilmiş biotic resmen. dedim "arpanız fazla mı geldi lan!?" mırın kırın saçma salak bişeyler söylediler. o ara ekranda dialog seçim şeysi çıktı. ya miranda'ya hak verecektim ya da jack'e. nötr kalmamın bi yolu yoktu. belki jack'e arka çıkarsam bu sefer verir umuduyla miranda'yı azarladım. o dakkadan sonra jack, bana bugün git, yarın gel ayağı çekmeye devam ettiği gibi, miranda da "işim var, senlen çene çalamam küçük bey" tribine girdi.

    bi ara şu dedikoducu asistan geldi "abi, tali sana karşı boş değil bence" filan demeye başladı. meğer uzay mekiğinde kızlar teklif ediyormuş. hemen koştum kazan dairesine. tali'ye yanaştım. tali de böyle eciş bücüş bi uzaylı. ama türbanlı uzaylı. aynı arapların ingilizce konuştuğu gibi ingilizce konuşuyor. bi de yüzünde gaz maskesi var. teninin santimetrekaresi dahi görünmüyor. resmen var mısın yok musun kutusu açar gibi bir heyecan kapladı içimi. hemen pembe panjurlu uzay mekiği muhabbetine girdi bu da. ses çıkarmadım. "bu giysileri çıkarıp, bi insanla ilişkiye girip üstüne bi de hayatta kalmak istiyorsam bazı tıbbi olaylara girmem gerekicek" dedi. dedim "bu da vermeyecek kesin". zaten jack'e gidiyorum siktir çekiyor, mirandaya gidiyorum trip atıyor.

    galaksinin blue balls'dan muzdarip fatihi olarak, serseri mayın gibi dolaşıyorum sağda-solda. bir asabiyet bir asabiyet sorma, gitsin.
  • ilk defa strateji oyunlari disinda bir oyunu gunlerce oynadim, pisman degilim. fallout cok zahmetli gelmisti, call of duty'lerin single campaingleri guzel ama ayni gunde bitiyor zaten (multi playerinda da gencligimi yiyecek halim yok, sizin de olmasin).

    mass effect 2 ise beni oyle bir icine cekti ki cise kalkamadim. hatta kiz arkadasimdan gizli gecenin ortasinda kalkip oynamaya calistim, yuvami yikiyordu alet. isin vurdulu kirdili kismi guzel yapilmis olsa da benim icin cerez, ana hikaye de cok ilginc degil (kotu uzaylilar var, baska uzaylilar da var, hepimiz tanim itibariyle uzayliyiz zaten, daglar oyy oyy oy, yollar ooyyy) ama yan hikayeler ve karakterler mukemmel olmus.

    onlarca farkli kisilik, derin ve ilginc arkaplanlar, guzel diyaloglar, film tadinda bir akicilik, buyuk butceli ses aktorlugu ve gercekci dizayn bunu bir oynanabilir sinema haline getirmis neredeyse. yaptiginiz secimler sirf laf olsun diye onunuze konmus degil, hakikaten hikayenin geri kalanini degistiriyor, hatta sonraki oyuna da etki edecek. bu sayede tekrar oynanabilirligi de epey fazla.

    resmen sanat eseri; yapimda emegi gecen herkese ve erzurumdan beni okuyan teyzeme sevgilerimi yolluyorum
  • eski oyundaki uzun ve sıkıcı asansör gezilerine çoook sağlam gönderme yapmış ikinci oyun.

    --- spoiler ---

    garrus vakarian: do you ever miss those talks we had on the elevators?
    tali'zorah: no.
    garrus vakarian: come on. remember how we'd always ask you about life on the flotilla? it was an opportunity to share!
    tali'zorah: this conversation is over.
    garrus vakarian: tell me again about your immune system.
    tali'zorah: i have a shotgun.
    garrus vakarian: mmmmaybe we'll talk later.

    --- spoiler ---
  • bazen espriyi cidden derine gömen oyundur. biraz önce farkettiğim bir espriyi paylaşmak istiyorum.

    migrant fleet'e gittiğimizde, amiral zaal'koris va qwib qwib ile karşılaşıyoruz. (bilmeyenler için vas takısından sonrası arkadaşların geldiği gemiyi belirtiyor.) onunla konuşurken bir ara "ben de istemez miydim defranz ya da iktomi gibi karizma isimli bir gemiden gelmeyi" tadında bir laf ediyor.

    bir süre sonra wikipedia'da sürterken karşılaşılan makalelerden birinden dank etti. bir insan için defrans ya da iktomi pek de karizmatik olmayabilir. zira ortaya çıkacak isim vas defranz* ve vas iktomi* şeklinde olacaktır.

    ondan sonra da mayının derinliğine oha dedim.
  • su dovmeli hatunu ekibime yeni kattim daha en fazla iki muhabbet ettik ve bana "olayin ne? niye benimle ilgileniyorsun maksat mala vurmaksa acik acik soyle" dedi ben de "evet mala vurmak istiyorum!" diye yanit verdim ve sen de yasam destek unitesinin ustunde ben diyeyim reaktor bloguna yaslayarak homur homur seksde cigir actik.

    ne oyle oyunun sonuna kadar guvenini kazanmaya calismaya ugrasmak ne "senin dusuncelerin duygularin benim icin onemli anlat derdini" ayagi bir milyon diyaloga maruz kalmadan direkt girebiliyorsun olaya sirf bunun icin bile bir odul hak ediyor bu oyun.
  • kanaatimce yüzüklerin efendisi ne kadar kitap, star wars ne kadar filmse, mass effect 2 de o kadar oyundur.
  • codex okunursa bariz bir şekilde ateist, darwinist hatta transhumanist bir evren görüşünü kabullenerek hikayesini anlattığı anlaşılacak oyun; ana karakterin minimum adaptasyonla kadın olarak yönetilebilmesi, diğer türlerle romance yaşanabilmesi, sibernetik olarak yeniden inşa edilmiş shepard ve teknoloji harikası miranda'nın kalan herkesle eşit olması, legion'un ana karakterimizin cosplay'ı olarak arz-ı endam etmesi kesinlikle tesadüf değil. buna bir iki yerde yapılan cthulhu ve cosmicism göndermeleri* de eklenirse verdiği mesaj bakımından geleneksel görüşe karşı çıkma konusunda en cesur oyunlardan olduğu görülebilir.

    hugo gernsback'e selam etmeyi de ihmal etmemiş, çok hoşuma gitti.

    rpg öğesi zayıf denilmiş, saçmalık. hadi rpg'den anladığı diablo veya oblivion olan bir kitlenin şimdi inventory göremeyince mızmızlanmasını anlayabiliyor ve açıklayabiliyorum. ama mass effect -benden önce de dile getirilmiş- saf bir rpg/rol yapma oyunu. oyunu level atlamak, saatlerce zindan (zindan?) temizlemek, yetenek puanlarını en hayrıyla dağıtacağın hesaplara kağıt kalem dalmak, gıcır gıcır itemler bulup sergilemek için değil; senaryoyu yönlendirmek, karakterlerle ilişkiler geliştirmek; kimi öldüreceğine, kimi ödüllendireceğine, kimi riske atacağına, kiminle sevişeceğine, kiminle aşk yaşayacağına karar vermek, evreni ve sakladığı hikayeleri keşfetmek, seçim yapmak ve bedeline katlanmak için oynuyorsunuz.
  • bir kere oyun çok değişmiş: görevlerde koştuğumdan daha çok "acaba bu sefer seks olur mu?" diye miranda'nın odasına depar atarak koştum valla ilk oyunda ashley bizzat odama kendisi gelip fazla uğraştırmadan direkt vermişti.
  • ilk oyundaki karakterle başlamanın faydası extra xp, cash vs'den ibaret olmayan oyundur. vakt-i zamanında patakladığım muhabir, adam olmayacan mı lan sen dedirten fan'ımız conrad verner, rakiplerini öldürünce kendi lider olan ve sen de akıllı ol yoksa aklını alırım dediğimiz helena blake ablamız, thorian'un esaretinden kurtardıktan sonra ferostaki elemanlara yardım edip günahlarını affettirsin diye acıyıp öldürmediğim asari shiala vb kişilere ikinci oyunda rastlayınca geçmişten dem vurmaları yüzde hafif bir gülümseme bıraktırır.

    hem rpg hem de fps oyunlarının hastası birisi olarak ne ilk oyunu ne de ikincisini, "bu tarz oyunlar böyle olmaz" anlayışıyla oynamadım, iki güzel yemeğin karışımı da muhtemelen güzeldir diye yedim, her ikisinin de kendince lezzetli tarafları vardı. değişmeyen ve bence oyunu harika kılan özellik ise karakterlerin çok derinden işlenmesi, tam bir uzay operası olması, felsefe, din, ırkçılık, siyaset, kahramanlık, özveri, cinsellik, etik vs gibi insanlığın hep tartıştığı ama hiç bir zaman son noktayı koyamadığı ve bence koyamayacağı konuları oyuna, hikayeye ve karakterlere çok güzel serpiştirmesidir. bildiğin film oynadım diyen arkadaşa aynen katılıyorum. hikayeden kopmamak, ana ve yan görevlerin amacını anlamak, olayların arkasında yatan güdüleri fark edip "adam haklı beyler" diyebilmek için iyi ingilizcenin yanı sıra okumayı ve diyaloğa girmeyi seven sabırlı bir insan olmak gerekiyor. tavsiye ederim, çok esprili ve hoş sohbetler yakalamak mümkün. oyunun metin yazarlarını takdir ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap