87 entry daha
  • eskiden günde beş en fazla on dakikalık metro yolculuğu yapardım. ne yalan söyleyeyim o sürede metroda kitap okuyanları görünce "bu neyin şovu" derdim. çünkü hayatı kendi mantığımdan süzüyor, günlük rutinleri kendi çerçevemden görüyordum.
    dolayısıyla metroda kitap okumak benim için hiçbir zaman ihtiyaç olmamıştı. empati yapamamıştım.

    geçtiğimiz haftalarda yeni bir ev, yeni bir iş hayatına başladım. sabah 45 dakika akşam 45 dakika olmak üzere toplam bir buçuk saatlik, bazen iki saatlik yolum oluyordu. bunun 50 dakikası metro yolculuğu oluyordu. bir gün iki gün derken aşırı sıkılmaya başladım. ayrıca sabahın köründe uyuyan tipleri görmek enerjimi çok düşürüyordu. ne kadar erken kalksan da, sistem çok acımasız olsa da her allah'ın günü, güne uykulu başlamak tamamen zaman yönetiminde başarısız olmanın sonucudur. neyse konuyu dağıtmayalım. bu başka konu.
    yeni düzenin ikinci gününde kitap okuyan birini görünce acaba hakikaten olur mu ki diye düşünüp ertesi gün çantama kitabımı attım. hakikaten dolu dolu 50 dakika kitap okumaya başlamıştım. artık ağzı yüzü dağınık uyuyan, suratı asık tipleri görmüyordum ve 10 günde 340 sayfa kitap okuyordum. son yıllarda yılda 2-3 kitap ancak okuyan ben 10 günde 1 kitap okumuştum.
    bu sonuç inanılmaz bir motivasyon yarattı bende. evimin iş yerine uzak olması, yolda geçirdiğim uzun zamanlar daha işe başlamadan canımı sıkıyordu. ancak ikinci gün bu olumsuz algı kafamdan silindi.
    günde bir saat kitap okumak lazım deriz ama okumayız. al sana fırsat demiştim kendime. işe gitmek için erken kalkıyordum mecburen. o mecburiyeti kitap okumakla dolduruyordum. kim, hangimiz, kaçımız kitap okumak için bir saat erken kalkıyor? çok az insan. belki de hiç.

    fark ettiyseniz güzel olduğunu düşündüğüm bu entryi hep geçmiş zaman kipini kullanarak oluşturdum. çünkü bu macera çok kısa sürdü. bir hafta önce bir gelişme oldu. şirket beni evime yakın bir şubeye atadı. evden çıkıp iş yerine varmam artık sadece 15 dk. bu yataktan bir saat daha geç kalkmak demekti. eve bir saat erken gelmek demekti. maalesef kitap okumak için "fırsatın olmaması" demekti.
    beklenen sonuç geldi. bir haftadır ulaşımım çok kısa ve çok rahat ve ben bir sayfa kitap okumadım.

    bu süreç bana iki şeyi gösterdi.

    1) metroda kitap okumak kesinlikle şov değil. tamamen gereklilik.
    2) kitap okumaya vaktim olmuyor. çok çalışıyorum. köle gibi çalışıyorum lafı külliyen uydurma. doğrusu kitap okumak için biz vakit ayırmıyoruz.

    lütfen kitap okumak boş zamanlarımızda yapılacak bir eylem, hobi olmasın. günlük rutinimize yerleştirelim. kısa sürede kendimize, uzun vadede toplumumuza büyük olumlu etkileri olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap