• bağırsak florasında bulunan mikroorganizmaların yeni ismi .
  • anne karnında iken bu organa ait tek bir hücre bile bulunmaması ve ayrıca dünyaya geldikten sonra gelişmeye başlaması ile diğer organlardan oldukça farklı, yepyeni bir organ. üstelik trilyonlarca hücreden oluşan ve ağırlığı da 2 kilogramı bulan bir organ. garip.

    kaynak: http://doktorlarsitesi.net/…an-bulundu-mikrobiyata/
  • terimi ilk defa 1958'de nobel tıp ödülünü kazanan moleküler biyolog joshua lederberg kullanmıştır.
  • mikrobiyota vücudumuzu paylaştığımız yararlı, zararlı, ortakçı bütün mikrorganizmalar komünitesine verilen isimdir. hani, mikrobiyota deyip de geçmemek gerekir. mikrobiyotanın ona evsahipliği yapan canlıyla birlikte evrildiğine dair derin tespitler vardır. evrimsel biyolojide bu teori "holobiyont teorisi" olarak isimlendirilir.

    primatlarin mide-bağırsak boşluğu trilyonlarca bakteriye ev sahipliği yapar. bu bakteriler bağırsakta önemli metabolik olayları düzenler. dolayısıyla bağırsak mikrobiyotası düzeninin bozulması birçok otobağışıklık, metabolik ve bulaşıcı hastalıkla ilişkililendirilir. günümüzde giderek yaygınlaşan obezite de mikrobiyotayla ilişkilendirilen hastalıklara örnek olarak verilebilir. batı toplumlarında mikrobiyotayla ilişkilendirilen hastalıklar sıkça görülür. diyeti yüksek yağ, hayvansal protein, şeker düşük bitki lifleri içeren batı toplumlarının mikrobiyotasının atasal miktobiyotadan giderek farklılaştığına dair önemli bulgular vardır.

    amerikalı bir grup bilim insanının yürüttüğü çalışmada insan olmayan primatlarin esaret altında mikrobiyota çeşitliliğini kaybettiğini gösteriliyor. çalısma, kırmızı ayaklı (pygathrix nemaeus) eski dünya ve inleyen (alouatta palliata) yeni dünya maymunlarının esaret ve yarı esaret altında ve doğada yaşayan bireyleriyle yapıldı. normalde iki maymun türü de düşük besin değerli, yaprak ağırlıklı bir diyete sahiptir. yarı esaret altındaki bireyler ise bakıcıları tarafindan genelde çevre ormanlardan toplanan yerel bitkilerle besleniyor. diyetleri vahşi yaşamdakiyle aynı olmasa da, esaret altındaki bireylere göre vahşi yaşama daha çok benzemektedir. çalışmada bireylere ait dışkılar toplanarak bakteri kompozisyonu incelendi. dikkat çekiçi bir şekilde, yarı esaret altındaki bireylerin mikrobiyotasi benzerlik açısından karşılaştırıldığında tam da esaret altında ve vahşi yaşamdaki bireylerin ortasında konumlanıyordu (şekil 1). bu sonuç, vahşi yaşama göre diyetin bozulma derecesinin, bağırsak mikrobiyotası bozulma derecesiyle bağlılaşım gösterdiğine işaret ediyordu.

    şekil 1 figürde insan ve çalışmada yer alan diğer primat bireyleri, bağırsak mikrobiyotasının benzerliklerine göre gruplanmış. yarı esir primat bireylerinin, esir ve doğal yaşam bireylerinin ortasında yer aldığını görüyoruz. ayrıca, batılı insan bireyleriyle esir diğer primat bireyleri birlikte gruplanıyor.

    üstelik, sonuçlar doğal ortamlarında yaşayan primatların kendine özgü ve çeşitli mikrobiyota kompozisyonu olduğunu; fakat bu kompozisyonun esaret altında çeşitliliğini yitirdiğini gösteriyordu. bu sonuçlar, fazladan toplanan başka türlerin bireyleriyle de onaylandı. çalışmanın en dikkat çekici bulgusu ise esaret altındakı bireylerin bağırsağına normalde insan bağırsağında ikamet eden bacteroides ve prevotell türlerinin de katılmasıydı. bu iki bakteri türü polisakkaritlerin sindirilmesinden sorumludur. dolayısıyla, bu bakteri türlerinin primatların bağırsağına yerleşmesi yeni diyetlerindeki polisakkarit oranının artması olabilir.

    son zamanlardaki çalışmalar insan mikrobiyotası çeşitliliğinde dramatik düşüşler olduğunu gösterdi. esirlik primatın mikrobiyotasını insanileştirdiğini gösteren bu çalışma, "modernleşme"nin bağırsak mikrobiyotası evrimine etkisine paralel bir etkinin göstergesi olabilir.
  • tüm vücuda yayılan bu mikrobiyota ailesinin en çok yoğunlaştığı yer ince bağırsak. burada otonom faaliyetlerimizi düzenleyen bakterilerin ayrıca mutluluk hormonu diye bilinen serotonin salgılama özelliği vardır. hatta mikrobiyota aracılığı ile ütetilen seratonin vücudumuzda %50 oranında olduğu biliniyor. yani çevresel faktörler arasında yediğimiz yiyecekler, mutluluğumuzla doğrudan orantılı.

    mikrobiyota aracılığı ile üretilen bu serotonin seviyesini en iyi arttıran yiyecekler; sebze, meyve ve baklagiller ( örneğin tam tahıllı ekmek) . iyi beslenmenin mikrobiyota sayesinde, hormon seviyesine olan etkisini bilip beslenne diyetimizi buna göre düzenleyerek hem sağlıklı hem de mutlu bir yaşam elde edebiliriz.

    edit: düzeltme
  • gelecek vaaden tıpta devrim yapacağına inanılan yeni bir sistem.
  • (yun. mikros: küçük; bios: hayat) (ing. mikrobiota)

    herhangi bir ekolojik sistem, habitat, özellikle toprak vb.deki bakteriler, tek hücreli algler, mantarlar, protozoonlar gibi mikroskobik organizmalar populasyonu.
  • mikrobiyom ile mikrobiyata birbirinden farklı terimlerdir.
    mikrobiyata bakterilerin tamamını kapsarken; mikrobiyom, bu bakterilerin genomlarını ifade etmektedir.
  • serkan karaismailoğlu'nun ne yersen o'sun sunumu.
  • beyinde ararken bagirsakta buldum adli kitap ile tanistim kendileriyle. yazari serkan karaismailoglu. siddetle tavsiye ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap