• jon hamm, bill paxton, lake bell, aasif mandvi ve alan arkin gibi oyuncuların rol aldığı spor draması.

    ilk fragmanı gelmiş.
  • en yakin arkadasimin yillar once yaptigi sarkiyi calan (her iki anlamda) filmdir. trailer da duyunca kisa sureli sok gecirdik. 0:44 saniyeden 1:04 de kadar dikkatli dinleyin ve asagidakiyle karsilastirin.

    yalanina sokuyumcular icin;

    benim arkadasin yaptigi sarki
    http://youtu.be/fbecvobhudy

    bu da fragman
    http://youtu.be/eic8o7i_zqe

    bu tur filmlerin telif odemeden sarkilari kullanmasi nasil olur, bilgisi olan bizimle paylasirsa super olur.
  • biyografi, dram ve spor türünde olması ve adında million dollar geçmesi itibarı ile million dollar baby, yeşil çimlerin etkisiyle moneyball filmini anımsatan afişindeki tac mahal ile de anlamaya çalıştığı şey karşısında kafasını hafif açıyla yana yatırıp mal mal bakan köpek gibi bir konuma sokan film. bu uzun ve garip cümleden de alnımın akıyla çıktım ya, şu enerjiyi doğru şeylere aktarabilsem atomu parçalamıştım şimdiye. atomu parçalayınca da ne olacaksa...
  • kızları tavlamak için yapılan salakça romantik komedi filmleri varsa her ne yaştan olursa olsun, kocaman da olsa, biz erkek çocuklarını tavlayabilecek bir sıfırdan başarıya hikayesi, bu topraklara çok aşina olmasa da beyzbol sosuna bulanarak sunuluyor. kendi adıma yeni nesil kevin costner olarak adlandırabileceğim(benim açımdan b.ktan da olsa her yapımı izlenir ve ekranda ışıldar haliyle) john hamm önderliğinde, ölçülü bir şekilde cheesy olmayı başarabilen güzel bir seyirlik film.

    işin içine makul ölçüde romantizm de serpiştirildiğinden, aynı ölçüde sarmayacak olsa da karınız/sevgilinizle de seyredilebilir gibi geliyor.
  • sırf beyzbol ile alakalı olduğu için izlemeye karar verdim.
    ancak izleyince kendisinen gayet memnun kaldığım hoş bir film, eğlendiriciydi.
  • bu mukemmel bayram gununde azicik keyifleneyim diye izlemeye basladigim film. lakin daha 16. dakikasinda golu atmistir bana. eleman hindistan'a indigi sirada calan sarkida turkce sozler duyunca "noluyo aq" diyor insan. arastirinca stigmata party isimli bir ikiliye denk geliyorsunuz. alamanci hiphaprep bir grubun filmde hindistan temali calmasi da ayri bir gariplik.
  • tam "lan biz bi tane bulameyoz" derken farkettigim film.
  • amerikan sporlariyla ilgili daha once bir cok defa izledigimiz gizli yetenegi olan cocugu/oyuncuyu bulma gibi son son derece klise bir hikayeyi cok sahane bir sekilde anlatabilmis, castingi, temposu, ritmi ve mizahi cok basarili bir film. hatta soyle izah edeyim; don draper reyizin televizyonda gordugu yetenek yarismasinda arya soyleyen yasli teyze ve diger kanalda oynanan kriket maci gibi ona gore gereksiz, underrated olan ve "eehh bu ne amk, hep ayni seyler" kafasiyla baktigi hadiselerden yeni bir fikirle uyanmasi esasen filmin kunyesi/mesaji olmus. evet bir disney filmi, evet spor temali aile dramasi, "lan ben bunu daha once bin kere izledim" diyorsun ama hic de digerlerine benzemiyor. gayet ozgun, eglenceli, samimi bir film cikmis. diyaloglar gayet dogal yazilmis, cheesy ve cig degil. jon hamm'in gaza getirici son konusmayi yapmayip diger elemana birakmasi bile klise ters yuz eden, sukela bir hareketti. kendi turunde bir klasik olacak herseye sahip.
  • son dakikaları filmin tamamı kadar güzel olan film. zira aktörleri değil filme can veren gerçek yüzleri görebiliyor, böylece ne büyük bir başarı hikayesiyle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz.
  • hesapta olmadığı halde a league of their own ile aynı hafta izlenince daha da güzel gelen film.
    lakin, bu topraklara uzak olduğu için beyzbolu anlamadım ve sevemedim. gerçek öykülerden esinlenen bu iki filme bakarsak hayatlarında eline beyzbol topu almamış adamlar merchandising torpili ile de olsa 10 ayda; hanımlar daha kısa sürede ortalama bir beyzbol oyuncusu olabiliyor. demek ki hakkaten tırt bir spor. eline (ayağına) top değmemiş adamı 10 ayda başka bir branşta bu düzeye çıkarmanız hayal bile olamaz.
hesabın var mı? giriş yap