• abartılırsa, kişinin kendinden nefret etmesine kadar varabilecek; özünde bireysel bir tavır, ötesinde ise çeşitli hastalıklara yol açan, nefretin insan olmaya ve insanlığa yöneldiği duygusal durumdur. kişinin kendi dahil tüm insanlardan nefret etmesi için çeşitli bahaneleri olması beklenirken mizantropide nefret, varlığın var olma durumuna yöneldiği için saçma bir tavır olmaktan öteye geçememektedir.
  • türkçesi çok fena olan kelime. bu kelimeye sözlük'te bu şekilde yönlendirme yerinde olmuş. mizantropi diye uyarlama mı olurmuş hem.
  • ekseri ekşi(mik) güruhu.
  • hepinizden nefret ediyorum yada hepinizden iğreniyorum durumunun tıptaki adı
  • insanlıktan beklentilerini yüksek tutup da karşılık alamayan insanların düşmek zorunda kaldıkları durumdur. hastalık mıdır? bence asla... zira o insanların her boku yemesi normal, o boku yiyenlere nefret edilmesi anormal olamaz. insanız biz insan, aklımızla, bilincimizle böbürlenmeyi severiz, ama gerçekten kullanıyormuyuz onları? her şeyi geçtim, doğa, diğer canlılar ve insan ilişkilerine bakmak insan olduğumuz için utanmamız için yetiyor. bir kürk için bir hayvanı diri diri soyan, ormanları mahvedip yerinde rezidanslar inşa eden, dünyanın başına açmadığı oyun kalmayan bir canlıyla aynı biyolojik türden olmak gerçekten utançverici. ancak mesela ben öyle agresif bir mizantrop değilimdir. insanları severim ve onları doktora ihtiyacı olan hasta olarak görürüm. genel anlamda optimist bir insanım ve demek istediğim de şu ki, mizantrop olan her insan sorunlu, ergen, insanlara nefret eden insan değildir. nefret etmesine eder, ama bazıları içten içe insanları sever, sevmek ister, çabalar. mizantrop insanlara ihtiyacımız var bence. en azından aşırı kibirli insanları susturmak için.
  • insan türüne nefret duymaya/güvenmemeye denir
    türkçesi "mizantrop" ama eski türkçe'de "merdümgiriz" derlermiş.
  • mizantropi sözlük anlamıyla "insanlardan nefret etmek, ürkmek veya sevmemek " anlamına gelir.
    bu görüş ve düşüncelerin etkin olduğu kimselere ise mizantropist denir.
  • adını bile bilmediğiniz yaşlı bir kadın kollarınızda can verirken, siz onu kucağınızda ayağınıza ayakkabı bile giymeye fırsat bulamamış halde sokağa taşımışken, 40 yaşındaki oğlu yanınızda "anne n'olur nefes al anne, bırakma beni n'olur" diye bağıra bağıra salya sümük ağlarken, pencerelerde insanların ambulans çağırmayı umursamadan can çekişen birini "aa ne kadar ilginç" hallerinde ilgiyle merakla izlerken gördüğünüzde hissettiklerinizdir. o saatten sonra, hayatınız boyunca duyduğunuz tüm o duyarlılık mesajları sizin için, vücudundaki etleri şehvetli erkeklere sergilerken mikrofonda "dünyaya barış gelsin" gülücükleri atan "miss bilmem ne" güzelinin lafları gibi gelmeye başlar.

    daha sonra yıllarca rüyalarınızda, kollarınızda nefes almayı kısa süre önce bırakmış, yüzü morarmış o kadını, ve o pencerelerde yüzlerini seçemediğiniz, halinizi ilgiyle heyecanla izleyen o karaltıları görürsünüz.
  • louis ck ne güzel anlatmış; türkçe altyazılı
  • (bkz: #69597768)
hesabın var mı? giriş yap