• gerçekten de "what is risk" sorusunun sorulduğu sınavı yapan kişidir kendileri. olay şöyle cereyan eder:

    sınav olur. tek bir soru: what is risk? öğrencilerden bir tanesi "this is risk" yazarak boş kağıdı verir ve sınavdan en yüksek puanla geçer.

    bir sonraki sınavda soru aynıdır: "what is risk". bu sefer birçok kişi "this is risk" cevabını yazar, tabii ilk sınavda bu cevabı yazan çocuk da... ancak herkes geçer not alırken, ilk sınavda "this is risk" cevabını veren çocuk sınavdan kalır. hoca bu olayı şöyle açıklar: "aynı koşullar altında, aynı riski iki kere alan aptaldır"
  • muhan hocamin "bugun mezunlardan bolum icin ne koparsam" seklinde istihareye yattigi bir gecenin sabahinda o zamanki vakifbank genel muduru ve isletme mezunu ismet alver'e gittigi rivayet edilir. aralarinda bir sehir efsanesi haline gelmis su diyalog gecer:

    muhan hoca: ismetcim, isletme koridorlarina masa sandalye koyup, ogrencilerin karda kista kutuphaneye kadar yurumeden, ders calismalari parlak fikrime mali destek ariyorum.

    ismet alver: ee muhan biraderim, benim soyadım alver, ben almadan bir şey vermem.

    muhan hoca: ismetciim, sen benim soyadımı unuttun galiba, benim soyadım soysal, ben adamı soyar salarım :)

    vee sonuç yüzde yüz başarı tabiii. :)))) ayrıca bu kıvrak zekası sonucu tum bolumlerin odeneksizlikten kırıldığı donemlerde, isletmeye beş yıldızlı otel tuvaleti standardında tuvalet yaptırmış adamdır muhan hocam.
  • bir final sınavında "why" diye tek bir soru sorduğu ve "why not?" diye yanıtlayanın haricinde herkesi bıraktığı söylenen hoca
  • >>birkaç sınavı öğrencilere içki içirip vermek lazım, çünkü gerçek hayatta birçok kararı içkili vereceksiniz.

    >> sınavda ne çıkacak diye soruyorsunuz? boks maçına çıkarken rakibe nasıl vuracağı mı sorulur?
    >> benim beyin yapım biraz değişik sizinkinden.
    >> işletmeci olarak vizyon sahibi olabilirsiniz ama hayalperest olamazsınız.
    >> para kazanılırken değil harcanırken zengin olunur.
    >> tango sınavının uygulamalı kısmı spor salonunda
    >> ben kimseyi bırakmam. siz kesinlikle kendiniz kalırsınız. (bölümdeki ilk dersinde)
    >> ticaret yaparken kendini, iş yaparken torununu, devlet yönetirken torununun torununu düşüneceksin.
    >> büyük düşünün çocuklar. azıcık aşım ağrısız başım demek yok. aşınız çok olacak, başınız kel olacak.
    >> hayalleriniz paranızdan çok olduğu sürece ve paranız hayallerinize yetmiyorsa gençsiniz.
  • mba sınıfında bir keresinde 10 soruluk bir final sınavı yapmıştı. sabahtan soruları verdi, akşama topladı. soruları al çık dışarı, ister arkadaşlarınla birlikte çöz, istersen kitaptan aynen kopyala, git eve uyu, akşam getir, her şey serbest. korkudan herkes yazdıkça yazdı. fasiküllerce yazanlar, britannicayı olduğu gibi kopyalayanlar gördüm. ne canlar helak oldu. o kadar kağıdı okumuş ihtimali kesinlikle yok. yanlış hatırlıyor olabilirim ama bir kaç asistan hariç herkese aa vermişti.

    o derslere girmeden yaklaşık 15 dakika öncesinden sınıf sus pus olurdu. herkeste bir telaş, okunması için verdiği 3-4 kitaptan son dakikada ne yakalasak kardır hesabı panik içerisinde okurduk. içeri girer şöyle ortada bir tur atar, teker teker herkesin gözlerinin içine bakardı. biz ona bakamazdık ama. ne korkardık yarabbi, hepimiz mezun işinde gücünde adamlarız. bir kere de bir kişi çıksın diklensin. şimdi düşünüyorum da lafı gediğine sokardım, diyeceğim ama yok öyle değil işte olmuyordu, yemiyordu, yapamıyorduk. hoşuna gitmeyen bir şey oldu mu avaz avaz bağırır insanları rezil ederdi. mühendisleri ekstra aşağılardı.

    geçmişe dönüp baktığımda en çok onu sevdiğimi hatırlarım. mazoşitlik mi? hayır. en çok onun öğrettikleri aklımda kalmış. kaba saba bir adam da olsa konusunu bilen az sayıdaki öğretim görevlilerinden birisiydi.
  • "patronunuz ne okuyorsa siz de onu okuyun. patronunuz hürriyet okuyorsa hürriyet okuyun. playboy okuyorsa playboy okuyun." tavsiyesinde bulunan sevgili hocamızdır. bu tavsiye üzerine sınıfta gülüşmeler yaşanınca kızlara hitaben:
    "ne gülüyorsunuz. erkekler yalnız kalınca ne konuşuyorlar sanıyorsunuz." da demişti ruhu şadolsun.
  • artık ders vermediği dönemde okumuş şanssız öğrencilerdenim. hakkında o kadar çok şey duymuştum ki genç girişimciler topluluğu'nun organize ettiği söyleşiye geleceğini öğrendiğimde çok sevinmiştim. az da olsa sohbetinin tadına vardım. söyleşinin ilerleyen dakikalarında bir soru soracağını ve bilene 20ytl vereceğini söyledi. soru bakkalların en büyük düşmanı nedir? doğru cevap vererek kendisinden 20ytl kazanmıştım. o parayı hala saklarım. parayı vermeden önce de başının üzerinde döndürmüştür rahmetli.
  • hem annem hem babam aynı sınıfta öğrencisi olmuş 25 sene sonra bile severek andıkları, her fırsatta görmek için çaba sarfettikleri arkasından bir sürü kişiyi ağlatan muhteşem zat.
    cenazesinde muhan hocanın yenilikçi ve enteresan ders anlatma yöntemlerinden birkaçı anlatılmıştır. bunların bir kısmını kendi öğrencileri olan anne ve babamdan, diğerlerini de yine onu çok seven eski mezunlarından duymuştum.

    sınıfta ders dinlerken kalem çeviren öğrenciler sebebiyle ders anlatırken dikkatinin dağıldığını anlatmak için bir derse elinde kocaman bir sopayla gelip, ders anlatırken sopayı sürekli çevirmesine şaşıran öğrencilere konsantre olmak zor oluyor değil mi demiştir.

    teori ile pratik arasındaki farkı göstermek için 80 öncesi odtü işletme mezunu olan bir sınıfa önce 3-4 saat boyunca tango teorik dersi anlatır. arkasından yapılan sınavda sınıfın büyük bir kısmı yüksek notlar alır. ertesi hafta herkesi salona çıkarıp, tango müziği koyup teori sınavından çok iyi notlar almış öğrencilerinin tango yapmalarını ister. tabi ki büyük çoğunluk çok düşük notlar alır.

    ruhu şad olsun.
  • secmeli ders alma kuyruklarinin bir gece onceden km'leri buldugu tarih oncesi donemlerde, sirada beklerken ayaklarimizi duvarlara dayayip duvarlari kirlettik diye, butun sinifi f'letmekle tehdit etmisti bizi sinifta naralar atarak. biz ne yaptik, cok genctik oyle korktuk oyle korktuk ki hakkaten, yillik paralarimizdan tasarruf ederek ve bir usta tutarak o koridorlari piril piril boyattik. ha kotu mu oldu, gayet de iyi oldu. ogrenci adama universite koridoru boyatmis adamdir, helal olsun muhan hocama. bu adam her isletme ogrencisinin iyi ya da kotu en cok hatirladigi hocadır...
    (bkz: reklamın iyisi kotusu olmaz)
  • hasta yatağında bile "bu beni yenemez, boşverin" diyerek neşesinin hiç eksilmediğini göstermiş odtü işletme efsanesi. öğrenciyken bana fazla geldiyse de, sonra iş hayatında en sık ve en önemle hatırladığım cümlelerin sahibi. unutmak mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap