• gelmediniz, ben hep sizi bekledim
    eksilen yanlarımla
    sizden saklı eskidim.
    her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için
    gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani
    aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey
    yalnızca ufuklar yeniledim

    kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk
    her sevgiliyle biraz daha
    biraz daha sizden saklı eskidim.
  • bazı duygu ve düşünceleri burada hem paylaşılıp hem içinde tutması salık verilen insan. ayıpsa, içinde tutmalıysa sen niye yazıyorsun. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. duydum da, demiş de, bilen yazsın da, aslında içinde tutmalı da... this is called dedikodu.
  • "hayatlarını hiç yaşamamış insanlarla , hayatlarını çok yaşayarak savurup gitmiş insanlar, günün birinde aynı yere çıkıyorlar. kaderlerinde esrarlı bir ortaklık, umutsuzluklarınnda yoğun bir benzerlik var. yaşadıkları ya da yaşamadıkları ne olursa olsun, günün birinde hayat ve dünya, aynı biçimde boşalıveriyor gözlerinin önünde. ayrı ayrı yürüdükleri yolların sonunda, aynı yere varıyorlar. umutsuzluğun gün batımı renkleriyle bezenmiş uçsuz taraçasına. aynı yolu yürümeyi sürdürmekle artık başka bir yola sapmanın hiçbir önem taşımadığı o kör noktaya…"

    demiştir üç aynalı kırk oda adlı eserinde, ne de güzel demiştir.
  • kadından kentler kitabı beni çok etkiledi. çok farklı sosyoekonomik durumları olan kadınların hayat hikayelerini anlattığı kitabı okurken kadın psikolojisini, hayata bakış açısını bu denli iyi ele almasına hayran olmuştum.
    cenk hikayeleri kitabındaki şahmaran öyküsünün kesinlikle okunmasını öneririm. "bir yerde yolları kesişenler birbirlerlerinin yollarını merak ederler" veciz sözünü alıntılayayım.
  • 10 haziranda "ufuk ayarı" başlığıyla 9. kadıköy kitap günlerinde konuşma yapacak olan yazar ve şair.
  • bugün 9.kadıköy kitap günlerinde söyleşisinin sonlarina doğru, "bize şiir okuyun" diyen üç-dört romatik teyzeyi duyunca, ödüm koptu. "hayır" diye bağırdım içimden. toplu şiir dinletisi gibi şeyleri oldum olası sevmem zaten. ama o'nun şiirlerinin yeri hep daha derindedir, su yüzüne çıksın, dile gelsin istemedim hiç.

    murathan'cığım mungan'cığım da o an benim aklımdan geçen ama dile döküp tanımını yapamadığım şeyleri bir cümlede özetledi cevap verirken "şiir mahremdir" dedi. "ben topluluk önünde şiir okumam" dedi.

    "iç çamaşıyla kalmak gibi bir şey benim için" dedi. "zaten benim şiirlerim katman katmadir, bir önceki bir sonraki misraya gönderme yapar, yazılışı, dizimi bile ona göredir" dedi.

    bunca zamandır şiirle olan adını koyamadığım ilişkim, daha güzel anlatılamazdı... "şiir mahremdir".

    imzaya kalmaya niyetim yoktu ama öyle deyince aldım ben de en mahrem satırlarını imzalattım. gerçekten okumayan kimsenin göremeyeceği bir yerde, kitabın ortasında, son mısranın altında bugün tarihi var, adıma ithafı var şimdi.

    ve yazdığı yüzlerce büyülü cümleye, bir yenisi daha eklendi böylelikle... "şiir mahremdir".
  • "geçmiş acıtıyorsa geçmemiş demektir."
  • bugün (30.06.2017) sabancı üniversitesi'nin kapanış konuşmasını yapmıştır. bağırmadan bağıran, içimizi titreten bir konuşma yapmıştır. türkiye'nin resmî dinini ikiyüzlülük olduğunu söyleyip, onu neden bu kadar çok sevdiğimi hatırlatmıştır.
  • "kayıp kıtalar gibi baktık birbirimize.
    tamamen silinmiş aklımdan
    eski fotoğraflarda buluştuğumuz yer
    oraya nerden gidilir şimdi?"
  • "bir gün gelir, dünyanın bir yerinde, yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine, bütün hayatını anlatmak istersin."
hesabın var mı? giriş yap