• müzik öğretmenimiz doğum izninde olduğunda dışarıdan gelen müzik öğretmeni bana 2 vermişti. sonra güzel sanatlar lisesi kazanıp, üstüne de müzik öğretmeni oldum. eyyorlamam bu kadar...
  • ortaokul 2. sınıfda muzik dersi yazılısından "1" almıştım ve birinci dönem müzik dersi karneme 2 gelmişti.

    aynı şekilde ortaokul üçüncü sınıfda müzik yazılısından "3" almış ve birinci dönem karneme "3" gelmişti, bunun yanında ise müzik dersinden kopya çektiğim için de disiplinlik olmuştum.

    peki bugun ne durumdayım?

    profesyonel müzisyenim, ses mühendisi ve tasarımcısıyım, müzik teorisinde teorik ve pratik bilgilere sahip biri olarak kompozitörüm, bunlarla birlikte enstruman çalıyorum.

    sonuç şu ki : müzik öğretmenlerinin öğrencilere ne katabildiği konusunda hiç zerre kadar fikrim yok, azınlık istisna haricinde bence genel olarak bir halt kattıkları yok.

    edit: bu arada ortaokul dediysem anadolu lisesiydi (eski 7 yıllık sistem)
  • sırf bunu yapamayan öğrenciyi saçının favori kısmından havaya kaldıran öğretmen kadar vicdansız olmayandır.

    o şerefsizi hiç unutmuyorum. gözlerimden yaşlar gelmişti acıdan.
  • ilk okuldayken müzik kulağım olduğunu keşfetmiş flüt ile tüm duyduğum müzikleri çalarak adeta bir zurnacı edasıyla sınıfta hava estiriyordum. müzik dersinde müzik öğretmeni samanyolu çalmayı öğretiyordu, öğrenciler kah fa kah sol basmaya çalışırken ben samanyolunu yeşilçamvari bir şekilde ağlatıyordum, bunu gören öğretmen bende ki keşfi fark ettiğini ima eden bir bakışla bana bakıyordu, yanıma geldi ve dedi ki; "sen ezbere çalıyorsun." bu cümle sonrasında sınıfta en düşük notlardan biri olan 65 bana aitti. ama şimdi bilmiyor ki dünyanın en ünlü dj'leri ile çalışıyorum, demek isterdim ama ne yazık ki fl studio ve garageband ile beste yapıp youtube'a atıyorum. *
  • insanı müzikten soğutan hocadır. zamanında başlıktakinin tam zıttı bir müzik öğretmenimiz vardı. adam orgu ile bize şarkı söyletirdi. espriler yapa yapa bize anahtarları ve notaları falan öğretti. büyük müzisyenlerin hayatlarını ufak tefek kurgular katıp ilgimizi çekecek şekilde anlattı. hala unutmadım bildiklerimi. hakkını ödeyemem.
  • bu gerçekten türkiye eğitim sisteminin garabetlerinden birisi.

    müzik ve resim de değil, bizim zamanımızda elişi dersi vardı mesela. mesela yaptığımız işlerden birisinde yine bu zamanlar yılbaşı süsü yapmıştık bu ev kapılarına aslılanlardan. hiç unutumamam bir öğrenci vardı, maddi durumları iyi değildi 2001 krizinden önce babasının işyeri batmıştı. haliyle süsü yapmak için gerekli olan malzemeleri alamadı bu öğretmen bozuntusu da gitti çocuğun sınav notuna sıfır verdi. ya da ilkokul'da en düşük ne verilebiliyorsa. çocuğu da sınıfın ortasında rezil etmişti.

    annem ve babam da öğretmen benim, yılbaşı süsleri sınıfta bir hafta kadar asılı kaldıktan sonra eve götürmemize müsade edilmişti. akşam yemekte nasıl yaptığımızı anlatırken çocuk aklıyla bu olaydan bahsetmiştim sonraki gün annem ile babam beni bizzat okula bırakıp müdür yardımcısı ile konuşmuşlardı, sonra bir şekilde o not düzeltildi ve herkesin karnesindeki notu 5-pekiyi olmuştu.

    bahar dönemi başladığında da öğretmeni okulda göremedim bir daha. belki emekli oldu gitti ya da başka okula tayin oldu.

    sonuç olarak bu gibi derslerde not verilmesi inanılmaz saçmalık. illa da olması gerekiyorsa herkese 5 ver geç.
  • müzik öğretmeninin insafı ile ilgili bir durumdur.

    neden mi??
    söz konusu olan blok flüt de olsa,
    enstrüman çalmak tamamen yetenekle ilgilidir.
    müzik kulağına ek olarak enstrumana yatkınlık da ister.

    blok flüt dediğiniz şeyden üflersiniz ses çıkar belki ancak doğru nota değerleri ile melodi çalmak her şekilde, minimumda da olsa bahsettiğim yetenekleri ister.

    müfredatta mı var?
    bakarsın sevgili hocam, çocuk gayret etmiş mi?
    etmiş ama olamamış mı?
    bir vermek nedir bu durumda???

    müzik derslerinin müfredatları zaten sıkıntılı.
    yeteneği olan çocuklara koro, enstruman eğitimi verilebilir ancak bunların notla değerlendirilmesi külliyen saçmalık!

    verin kardeşim asgaride bir gamlık nota eğitimi tamamı ile yeter!

    gerisinde sadece müziği, güzel sanatları tanıtın, sevdirin.
    bestecileri anlatın, dinletin onlara,
    insan sesinin ulaşabileceği en üst seviyeleri izletin,
    operaya, tiyatroya, baleye ilgi duymalarını sağlayın,
    çok sesli müziği tanısınlar, tanısınlar ki hayatları da çok sesli gelişsin.
    türk halk müziğini, ozanları anlasınlar.
    ritm çalışmaları yapın,
    enstruman çalabilen katılsın,
    şarkı söyleyebilen eşlik etsin, grup içindeki varlığını keşfetsin, keyfine varsın çocuklar..

    yok hayır olmaz,
    illa o flüt ti ti tu tu çaldırılacak,
    illa tohumlar fidanasöylenecek!!
    o çocuk büyüdüğünde kaliteli müziği duyduğu an “gıydıdı gıydıdı kafam götürmüyor” der,
    hatta gerisini merak bile etmez tabii...

    müfredatın yanlışlığının üzerine binen egolar sayesinde müzikten nefret ettirmekten başka bir şey değil olan biten*
  • ben müzik öğretmeniyim bu işe,müziğe olan aşkımla ortaokul yıllarında başlamış çocuklarla olan iletişimim sayesinde de alanında altyapısı olan bir eğitimciyim. çalamayan öğrenciye bir veren öğretmen kendi iç komplekslerini çocuktan çıkaran öğretmendir. çalamayana farklı bir ölçme değerlendirme yaparsın yine de bir not verirsin arkadaş. herkes o flütü calamayabiliyor. tembeldir,yaramazdir sorumsuzdur o ayrı fakat gayret ettiği halde çalamiyor diye 1 verilmez çocuğa. veriyorsan bu senin mesleki kompleksindendir.şimdi açayım o kompleksleri.( alan hakimiyeti zayıf olan ki, müzik öğretmeni olup müzisyen diyemeyecegimiz çok kişi var. ha olmak zorunda mı ya da neye kime göre müzisyen ayrı bir konu.ama alan hakimiyeti mühim.özellikle bizim branşta. misal alanında hakim olursan ilçeye müziği hobi olarak yapan bir kaymakam geldiğinde seninle tanışıp akşamları müzik yapar. senin branşına fasa fiso muamelesi çeken o milli eğitim protokolu o kaymakama pervane olup eğilip bükülürken sen adama gitar akorları gösterirsin. adam okuluna çoğu güzel sanatlar lisesinde bile nasip olmayacak bir müzik atölyesi yapar. alan hâkimiyeti yani müzisyenlik öyle ya da böyle insanların gözüne, görmezden gelemeyecekleri derecede işinizi sokmanizi sağlar kısacası. taşra da bir bağlama calarsiniz. çocuğa bir de o bağlamayı bir ilçe etkinliğinde çaldırırsaniz bu bambaşka bir keyiftir.bir müzik öğretmeninin ayinesi yaptığı müziktir. açık ve net. o ayinesi zayıf olan öğretmen, ya komplekslerinin yansıması olarak çocuğa bir verir ya da pazartesi cuma günleri senfoni orkestrası yönetirmiscesine iç sesiyle benim branşım çok önemli diyerek kasım kasım istiklal marşı yönetir(!) istisnalar olsa da kaide böyledir.
  • ilkokuldayken müzik dersinde öğretmeni kızdırmıştık. o da sinirlenip haftaya flüt sözlüsü olacak (bkz: deliloy deliloy destane) türküsünü öğrenip gelin demişti. o gün herkes tek tek sıfır almıştı. en son sıra bana geldiğinde tek seferde çalmıştım sıfır pratikle. notalarını bile hatırlıyorum. fa-sol-fa sol-la-fa sol-mi-fa.

    o gün anladım bende müzik kulağı varmış. çalabildiğim için sınıfın yarısından dayak yiyecektim. evde boyuna flüt çalıyordum. o dönemin favori şarkılarından memoliyi kafamdan noktalara bakmadan yarım saate çalabilmiştim. babam "sustur şu amk zımbırtısını" diye diye müzikten de soğudum. ben de o günden sonra tövbe ettim almadım ağzıma.
  • sorun flüt çalamayana düşük not verilip verilmemesi değildir. sorun, okuldan okula standartların farklı olmasıdır. okulların %99 unda çalamasan da yüksek not alırsın, %1'ine denk gelirsin, diğer öğrencilerden farklı olmamana rağmen düşük alırsın, not ortalaman düşer.

    sorun adaletsizliktedir, ülkenin temel sorunudur aynı zamanda.
hesabın var mı? giriş yap