• (bkz: çamlıyayla)
  • yerlileri tarafindan ve kisa sureligine de olsa orada kalip anilarina burayi da kazimis olanlar tarafindan "camliyayla" olarak adlandirilmayan, belki de toroslar'in en guzel mekani.

    cocuksaniz, sabahlari sicak pide yemek ugruna bir miktar yokus cikmaniz - inmeniz istenir. pide almaya yollanmiyorsaniz o sabah kahvaltida, anneannenizin daha onceden yapip kuruttugu ve islayip bezler arasinda yumusatarak yenmeye hazir duruma getirdigi yufkalardan yiyeceksiniz demektir. zaten pideleri alip eve donus yolunda da sicakligina dayanamadiginiz pidelerden birini mideye indirip kahvaltiya yer birakmayacaginiz icin bazen boylesi daha hayrli olabilir.

    namrun'un amcalari hep salvarldir ve ellerinde baston ile dolasirlar. salvar giymelerinin amaci belli, hareket ozgurlugu. ama yasi kac olursa olsun, butun erkeklerin bastonlu olmasinin nedeni ilk kez gelen - goren biri icin anlasilmaz olabilir. bu insanlar da saglamindan iki yokus inmeye calistiklarinda (bkz: yokus asagi inmek) ayaklarinin altindan kayan tas parcalariyla birlikte yuvarlanmamak icin kasarken bastonlarin anlami konusunda aydinlanirlar.

    kiz - erkek farketmeksizin butun cocuklarin cebinde mutlaka saglamindan bir dede yapimi sapan vardir. yine dedeleri - buyukdedeleri tarafindan yapilmis olan ahsap evlerinin altinda kalan boslukta, kirislere asilmis saglam ipli salincaklarinda sallanmaktan sikilan veletler, ceplerinden sapanlarini cikarip, komsunun tavugunu, bagdaki yilanlari, ceviz, elma, erik agacindaki kuslari kovalamak icin harekete gecerler.

    yapilacak cok sey yoktur aslinda ama yapilmasi sart olan seyler vardir; bunlardan ilki karsambac yemektir. namrun'a gidip de karsambac yemeden doneni sopayla geri kovalarlar. digeri ise namrun kalesi'ne cikmaktir.

    opsiyonel olarak baga girilir, birbirleriyle iletisim kurmak icin evden eve bagiran teyzelerin seslerinin hangi evde geldigi tahmin edilmeye calisilir (agaclar yuzunden hicbir ev birbirini tam olarak goremez), taze ceviz toplanir, eller kararmasin diye ellere poset gecirilerek caki ile acilan cevizler afiyetle yenir, bahcenin ortasindaki derme catma kulubemsi minik yerin onunde, odun atesiyle isitilan, tulumbadan cekilmis su kullanilarak banyo yapilir.

    daha yapilacak cok sey vardir ama cocuklugumdan bu yana gidemedigim bir yerle ilgili olarak anlatilacaklardan cok gorulecekler aklimda kaldigi icin ancak bu kadarini aktarabiliyorum. turkiye'nin bircok yerinde boyle doga icinde sakin ve huzurlu yasam saglayan yerler vardir, herkesin ozlemini duydugu ve huzur buldugu yer baskadir.
  • gec kesfettigimden mutevellit, cocuk olmak istedigim yerdir. yere daha yakin olarak deneyimleyip icinde uzamak istedigim.
  • geçen hafta gittiğim yer... sapa olması hariç doğal güzelliğiyle beni büyüleyen, ne yazık ki yanlış ellerde heba olup giden, degerlendirilemeyen ilçe..
  • benim için tüm çocukluğumun anlamıdır, hayata dair neyim varsa ilk tohumlarının atıldığı yerdir, beni ben yapanların mekansal karşılığıdır.

    asıl tarsus'un yaylasıdır ama adana ve mersin'den de çok yaylacı vardır. yaylaya girerken ilk mahallesi atdağ'dır. mahalleye girmeden bir kaç kilometre önce aynı isimli bir tavuk lokantası vardır ki muhtemelen çukurova bölgesinde rakı-bira içilecek en keyifli yer olsa gerek. dev kazanlarda, yüksek ateşte kızarmış tavuk parçaları, bol sarımsaklı, sirkeli salata ve çok yoğun kıvamlı, acaip lezzetli süzme yoğurtla servis edilir. masalarda otururken namrun'un tüm tepelerini, yemyeşil ormanlarını altınızda görürsünüz.

    ikinci mahalle ulumeres, komple çam ormanıdır. burada dedemin 200 dönümlük çiftliği varmış, devlet almış, konu komşuya satmış, bir şey kalmamış. bir de ben küçükken sarışınmışım.
    yalnız mahalle fırını, bakkalı, kahvesi nenemlerindi, ben küçükken. akşam vakti tüm mahalle tahta sandalyelerini alıp gelirdi de kahvede ailecek videodan ibrahim tatlıses-hülya avşar filmleri izlenirdi. hem fırında hem kahvede çıraklık yapmışlığım, asfalt kenarında parayla çizgi roman okutmuşluğum vardır.

    üçüncü mahalle çakırlı'da yaylacı olmaz. yaz-kış kalan köylünün çarşısıdır bu. hakiki deri tulum ve hormonsuz et başlıca ihracat ürünleridir. meşhur ”papazın bahçesi'ne” buradan ayrılan bir yolla gidilir.

    dördüncü mahalle göbter, resmi yayla sınırıdır aynı zamanda. önceki mahalleler köylere bağlıyken burası çamlıyayla ilçesinin başlangıcıdır. mahalle boyunca iki yanda büyük göbter çamlığı uzanır, tek katlı çoook eski ahşap yayla evleri vardır. yaylanın en güzel mahallesidir kanımca. buradan yeni imara açılan ve de içine .ıçılan sığır yayla'sına yol vardır. çocuk korkutucu şeytan masası ve ermeni bir vatandaştan kalan büyük cevizlik vadisi vardır.

    bunda sonra büyük çarşı, ilçe merkezine kadar 4-5 mahalle daha var, oraları da orada çocukluk geçirenler anlatsın, benim çocukluk dairemin dışında kalıyor.
  • ismi lamprondan filan gelmez.
    bütün hint avrupa dillerinde na olumsuzluk ekidir,başına geldiği kelimeye nakıslık katar.
    mırın ölüm demektir gene hint avrupa dillerinde, pkklıların sloganını hatırlayın şehit na mırın gibi bir şeyler derlerdi.
    namrun ölüm yok,ölümsüzlük gibi bir anlama geliyor bence
hesabın var mı? giriş yap