• muhteşem bir dizi, muhteşem bir kitap. neil gaiman'ın ilk dizi olarak yayınlayıp, sonradan kitap haline getirmesinden dolayı olsa gerek; ilk defa bir uyarlamanın, orjinal esere bu kadar çok sadık olduğuna şahit oldum. kitabını okuduktan sonra, en ufak bir beklenti içinde dahi olmadan, dizisini izlemeye başladım. çekimleri, en iyi tabirle amatörce izlenimi vermesine rağmen ( ki bu amatörlük hissinin çok eski olmasıyla bir alakası yok. zamanının diğer dizileriyle kıyaslandığında bile, yanlarında oldukça itinasız kalıyor ) , diziyi büyük bir keyifle izledim. fantastik eserlerden hoşlanan herkesin, sıra farketmeksizin, dizisini izleyip, kitabını okumasını tavsiye ederim.
  • kitap baştan sonra sıkmadan ve heyecanından bir şey kaybetmeden ilerliyor. kitabın her sayfasında bir sonraki sayfada olacakları kestiremiyor olmak okuma zevkini arttırıyor ve en sonunda, kitap bittiğinde, insan "neil gaiman sen kocaman bir çılgınsın!!!" cümlesini sarfetmekten kendini alamıyor. yalnız dizi için aynı şeyi söyleyebilir miyim bilmiyorum. zira kitapla beraber kafamda canlanan görsellik ve dahasını, dizide bulamamış ve 2 bölümden sonra diziyi izlemeyi bırakmıştım. iyi ki kitap haline getirilmiş. seni çılgın neil gaiman!
  • mr croup ve mr vandemar hariç hiç bir karakterin neyi neden yaptığının gerçekçi bir açıklamasının olmadığı ve bu durumun hunter karakterinde tam bir rezalet haline geldiği, mayhew hariç hiç bir karakterin hikaye boyunca gelişim göstermediği, neil gaiman'ın bir kitapta ne kadar ucu açık nokta olabilir acaba sorusuna cevap aradığı roman.
  • "sanki tam olarak kendine güvenemiyordu ve bu,richard'ı basit düşme korkusunun yapabileceğinden daha çok korkutuyordu."
    hepimizin richard olduğunu ve kendimizi hep dilediğimiz fantastik dünyada bi macerada bulsak tekrar eski monoton hayatımıza dönmemizi isteyeceğimizi, dönünce de tekrardan o maceraya girmek isteyecek dolayısıyla bir türlü mutlu olamayacak insanlar olduğumuzu hatırlatmış bi kitaptır aynı zamanda.özgüven eksikliği hayatımızın dinamiği olmuş,ah be!
  • kitabı için söylemek gerekirse: pek çok ucu açık noktaya, hikayede eksikliklere ve tatmin etmeyen bir sona(!) sahip çocuk masalı.

    beklentiyi yüksek tutmazsanız kendini okutmayı başarıyor.
  • bbc bu kitaba bir de radyo şov yapmaktaymış ki kadrosu baya bir efsane. james mcavoy, benedict cumberbatch, natalie dormer, anthony head, romola garai, ve christopher lee başta olarak tanıdık insanlarla dolu kadro. bbc kadrosu da ne kadar küçük diye şikayet ediyor insan ama sonunda böyle heyecanlı işler de çıkabiliyor. karakter dağılımı da şöyle;

    richard mayhew (james mcavoy)
    door (natalie dormer)
    mr. croup and mr. vandemar (anthony head ve david schofield)
    hunter (sophie okonedo)
    marquis de carabas (david harewood)
    angel islington (benedict cumberbatch)
    old bailey (bernard cribbins)
    the earl at earl’s court (christopher lee)
    jessica (romola garai)

    aynı başlığa arka arkaya 3 entry girmemek için yazılan not: 19 mart itibarıyla ilk bölümü london below bbc iplayer'dan dinlenebilir.
  • bbc radio show'u yarın başlamadan önce bir kaç kısa parça yayınlanmış, bunların arasında şarkı söyleyen bir adet islington, yani benedict cumberbatch'de var. kendisini şuradan bulabilirsiniz;

    http://www.bbc.co.uk/programmes/p0169jdc
  • 1996 yılında önce bbc tarafından 6 bölümlük mini dizisi daha sonra da neil gaiman' ın kendi yazdığı senaryoyu romanlaştırmasıyla da kitabı basılmıştır. gaiman bu dizi fikrinin kendine londra'da yaşayan evsiz ve kimsesiz insanlardan geldiğini belirtiyor. twitter'da açıkladığı üzere dizinin istediği gibi olmamasından ötürü hayalindeki asıl london below'u yansıtmak için de diziyi yazıyor. ki gerçekten de diziyi izleyince- 1996 teknolojisi, haliyle- efektler, tasarım, hatta richard mayhew bile tatmin etmiyor romanı halihazırda okumuş olanı. gerçi romanı okuyan da bitirince böyle huzursuzca kıpırdanıyor, biraz da "hmmm....şey olabilirdi"manasında. ama yine de berbat değil goodreads'de 3,5 yıldız olsa verirdim.
  • richard mayhew'in keşişlerden anahtarı almak için girdiği sınavın geçtiği bölüm ayrı güzeldir. intihar psikolojisini ve gerçeklikle olan bağın kaybolmasını çok güzel anlatmıştır neil gaiman.

    film izler gibi okunan romanlardandır. seviyorum ben böyle romanları. okurken görüntüleri, ışığı görüyor, sesleri duyuyorum. bu da o kafadaki canlandırmayı hayli başarılı bir şekilde yaratan romanlardan.

    bir de çok güzel bir sözü alıntılayım. islington; richard ve door'a içtikleri şaraptan bahsediyor: ''birisi onu tattığında,'' dedi efkarla, ''o kişinin aslında mazide kalmış günlerin güneş ışığını tattığını düşünmek hoşuma gider.''

    not: evrim öncül'ün harika çevirisinden.
  • yıllardan beri şehrin sokaklarında yürürken yanımdaki (görmezden geldiğim) uzanan elleri istemsizce incelemeye başlamama neden olmuş roman. oblivion-fobikler için.
    dizisi de dizimag'e düşmüş, birkaç yıl önce heves edip sonra sıkılmıştım kendisinden. şimdi izninizle ufak bir nostaljiye dönüşüp geleceğim.
hesabın var mı? giriş yap