• ben, 2017 aralık ayından beri nişantaşı üniversitesi bünyesinde çalışan bir akademisyenim. üniversiteye araştırma görevlisi olarak girdim. bir buçuk sene bu kadroda çalıştım, ardından kısa bir süre öğretim görevliliği yaptım, tezimi tamamlayınca da doktor öğretim üyesi unvanı ile çalışmaya devam ettim.

    hangi pozisyonda olursa olsun nişantaşı üniversitesi’nde çalışmak daima çok zordu. asistanken, saatlerce arşiv temizledik, öğrenci işlerinin yapmadığı işleri yapmak zorunda bırakıldık. akademik izin ya da hafta sonu iznimiz olmaksızın günde altıdan fazla sınava girdik. üniversite tercihlerinde, haftalarca “call center”lığa zorlandık. bu “görevleri” layiki ile yapmazsak ismimiz tahtalara yazıldı, rencide edildik. maaşımıza zam alamayacağımız hatta işten çıkartılabileceğimiz söylendi. bu sırada, idari personel ve amirlerimiz tarafından devamlı aşağılandık, hakarete maruz kaldık. akademik olmayan ve mesai saatlerini aşan bu süreçte hiçbirimize ek mesai ücreti yatırılmadı. yemek olarak, arada sırada şenlikle soğuk ve bozuk patates kızartması ile bayat simit dağıtıldı. onları da ayaküstü yiyip, masaların başına döndük.

    öğretim görevlisi ve doktor öğretim üyesi olunca bunlardan daha farklı bir muamele görmedim. üniversiteye giriş ve çıkışlarımız yök kararı hiçe sayılarak denetlendi. gene yök’in maaş eşitleme kanununa uyulmayarak, maaşlarımızın %40’ından fazlası bize ödenmedi. araştırma görevlisi arkadaşlarımız yasal hakkımızı aramaya başladığında onlara türlü zorluklar yaşatılmaya başlandı. pratikte bir işe yaramayacak kağıt işlerine zorlandılar. masalarından kalkmaları yasaklandı, tuvalete bile nöbetleşe gitmek zorunda kaldılar. yemek ya da buna benzer temel ihtiyaçları için kısa süreliğine masasından ayrılan araştırma görevlilerinin fotoğrafları çekildi, bölüm başkanları üzerinden tehdit edildiler.

    öğretim üyelerine bilgisayar temin edilmedi. teknolojik alt yapısı ile kendisini tanıtan üniversitemizde çalışabilmek için kendi bilgisayarlarımızı her gün yanımızda taşımak zorunda bırakıldık. yök, akademisyenin çalışma saati yoktur demesine rağmen, kütüphane ya da buna benzer yerlerde akademik çalışmalarımızı yürütebilmek için daima izin almaya zorlandık. üzerimizde otoriter ve tehditkar bir baskı oluşturuldu. okulda öğrencilerimize dağıtacağımız çıktı haklarımız kısıtlandı, öğrencilerimizle bilimsel, kaliteli ve çağdaş ders yapmamız bu araçlarla engellendi.

    2017 yılından beri bünyesinde yer aldığım nişantaşı üniversitesi’nde asla yemek ya da yol parası almadık. aksine yemekhanesi bile olmayan okulda oldukça pahalı yemeklere ciddi meblalar ödedik, bunun yanı sıra okul servisi yalnızca tercih zamanı ücretsiz oldu. ders dönemlerinde okula gelebilmek için ya da okulun otoparkını kullanabilmek için sabit ücretler ödemek zorunda kaldık.

    mütevelli heyeti başkanının saatlerce süren akademik olmayan konuşmalarına katılmaya zorlandık. bu katılımlarda özlük haklarımız elimizden alındı, üzerinde numaralar yazan okul tşirtlerini giymeye, toplantıya girerken kart basmaya ve imza atmaya zorlandık. bu toplantılardan bir tanesine tamamen akademik gerekçelerle katılamadığım için okulda hakkımda soruşturma yürütüldü. bu toplantılara katılmayanlar vatan haini ilan edildi. bu toplantılarda biat etmezsek, def olup gitmemiz gerektiği mütevelli heyeti başkanı tarafından açıkça ve bundan daha sert ifadelerle defaatle söylendi. pandemi sürecince içimizde kısa çalışma ödeneği alan ancak okula gelmeye zorlanan çok sayıda akademisyen oldu. benim kadrom bu sırada geldiği için kısa çalışma ödeneği almadım ancak bu konuda arkadaşlarımızın ve sgk’nın mağdur olduğunu biliyorum.

    derslerimiz asla bizim uzmanlık alanlarımıza göre dağıtılmadı, haftalık ders programımız ve alacağımız dersler idare ile olan “çeşitli” ilişkilerimize göre şekillendi. böylece, öğrencilerimiz yetkin ve alanında başarılı akademisyenlerden uzaklaştırıldılar, çağdaş, modern ve bilimsel eğitim hakları ellerinden alındı.

    öğrencilerimizin hak ettiği çağdaş, laik ve bilimsel eğitimi verebilmek için başlattığımız mücadelenin sonunda, onlarla en fazla zaman geçirip onların dertlerini yakınen takip eden araştırma görevlisi arkadaşlarımız usulsüzce işten çıkartılmaya başladı. araştırma görevlisi arkadaşlarımızın ve bizim üzerimize rektör yardımcısı yürüdü, ağıza alınmayacak ifadeler kullandı. bunları medyadan takip edebilirsiniz. bu uygulamanın doğru olmadığını dile getirip, bu süreçte araştırma görevlisi meslektaşlarımızın yanında yer aldığımız için gerekçe gösterilmeden ben ve 4 doktor öğretim üyesi arkadaşım daha 30.03.2022 tarihinde okula giremedik. güvenlik eşliğinde odalarımıza erişebildik, eşyalarımızı toparlarken güvenliğin nezaretinden ayrılmamıza izin verilmedi ardından da hızla okulu terk etmemiz söylendi. bana hâlâ herhangi bir tebligat ya da açıklama yapılmadı. okul maillerimiz kapatıldı, öğrencilerimle iletişimim engellendi. bu süreçte eğitim haklarından mahrum kalan öğrencilerimizi, hocalarınızın yanında yer alırsanız burslarınızı keseriz diye tehdit ettiklerini öğrendik. şu anda 35 akademisyenin işine bir gerekçe göstermeden son verilmiştir.

    tüm bu yaşananlar, her ne kadar nişantaşı üniversitesi bünyesinde gerçekleşmiş olsa bile aslında özelleşen eğitimin her aşamadaki sorunlarının yalnızca bir örneğidir. türkiye’de son zamanlarda liyakatten uzaklaşıldığı, adaletin zorbalıkla yer değiştirdiği aşikârdır. biz, nişantaşı üniversitesi akademisyenleri olarak bunun önüne geçip, hem bizim hem de tüm vakıf üniversitesindeki meslektaşlarımızın yasal çerçevede haklarına erişmesi için mücadele edeceğiz.

    haber linki

    link

    [http://youtube/ https://www.youtube.com/watch?v=i_uzinceek8]
  • rezalet gibi rezalet. ancaaaakkkk soz konusu rezalet apartmandan bozma universiteye degil de akademisyen oldugunu iddia edenlerin rezaleti.
    sen ogretim uyesi kadrosundaysan gorev tanimin bellidir. kimse sana arsiv temizletemez, call center'da telefonlara bakma gorevi veremez.
    sen daha kendi yasal haklarini koruyamayip eline gecen 3 kurusu kaybetmemek ugruna bunlara ses cikarmiyorsan kendine, ogrencilerine faydanin olmayacagi gibi senin goz yumup boyun egdigin bu sacmaliklar senden sonra geleceklere de bir yuk olusturacak. kurum yonetimi, is verenler senin gibilerden guc alip kanunlari yok sayarak herkesten ayni seyleri bekleyecek.
    sen de biliyorsun yetersizligini, ses cikarsan ve kapinin onune konulsan baska bir yerde meslegine devam edemeyeceksin. apartmandan bozma universiteye mecbursun.
    dun memorial hastanesinin web sitesindeki ise alim sureciyle ilgili sayfaya girdim. kanunen vermek zorunda olduklari haklari utanmadan bir lutufmus gibi sunuyorlar.
    iste bunlar hep senin gibiler yuzunden.
    sen olmasan bunlari yapamazlar.

    kucuk bir ekleme: ulkenin en ucra köylerindekilerin bile bildigi cok buyuk bir hastanede bilgi isleminin basindayken izne cikan personel yerine gecici sureligine hasta kayitta gorevlendiren bashekime siktir cekmisligim var. gelismeler mobbinge evrilince konuyu mahkemeye tasidim. cogunuzun yaptigi gibi bol keseden sallamiyoruz.
  • bütün bunlar yök'ün halt yemesi. birkaç yıllık üniversiteler nasıl 30 bin öğrenciye eğitim verecek kadar kontenjan, bölüm, program açabildiler? üniversite açmak, hadi açtın, fakülte- bölüm açmak bu kadar kolay mı ? ortalık resmen shit coin gibi üniversite doldu.

    mevcut ekonomik koşullar altında vakıf üniversiteleri neyden kısacaklarını şaşırdılar. öyle zor şartlarda çalışıyor akademisyenler ve idari personeller. geçen sene yök'ü şöyle bir test ettiler, fazla tepki almayınca para harcamama dozajını arttırdılar.
  • nişantaşı üniversitesinin hala biraz ticari itibarı kaldıysa o da zedelenmiştir. aman deyim kanzuk görmeden yayın.
  • rezillikler silsilesidir. umarım akademisyen ve öğrenciler mağdur olmaz.
  • bu kurumun bir üniversite değil bir ticarethane olduğu ilk gününden bellidir. kurucularından mütevellisine profilleri bellidir. gelen öğrencinin profili bellidir.
    altyapısı, hedefleri, amaçları, geçmiş vukuatları bellidir.
    aldığı personeli (akademisyen diyemiyorum) ne amaçla aldığı, nasıl çalıştıracağı da açıktır.

    mars’tan gelmediysen ne yaşayacağını bilerek girersin böyle kurumlara, başka yere giremeyen, o ünvanları başka yerde alamayacak biri değilsen kapısından girmemen gerekir.
    hadi girdin, bu durumu yaşayınca bir gün durmaman gerekir.

    böyle bir yerde, bu şartlarda çalışmak yüksek öğrenime, akademiye hakaret en başta, ülkede üniversitelerin, akademisyenliğin ayaklar altına alınmasına neden olan şartlarda ve yerlerde çalışıp, ünvanını alana kadar ses çıkarmayıp, artık istediğimi aldım dediğinde şikayete başlamak ne etik, ne haklı geliyor bana.
  • en buyuk sacmalik nisantasi adinda bir universite olmasidir...
  • doğruysa anlatılanlar büyük rezalettir. adamlar vakıf üniversitesi diye babasının çiftliğine çevirmişler demektir. devlet uyuyor mu?
  • içeriğinden ilk defa haberdar olduğum rezalet silsilesi.
  • anasınıfından üniversitesine, özel eğitim kurumlarının tamamı çok ciddi yaptırımlar ile denetlenmeli. yıllarca hababam sınıfı filmlerinde izlediğimiz okul müdürü tiplemesi, hayatımızın her alanına girdi.
    sonra da ortamlarda şöyle iyiyiz, böyle kıskanılıyoruz dersiniz.
hesabın var mı? giriş yap