29323 entry daha
  • tek yumurta ikizleri gerçekten de aynı mı? buradaki aynılık sorunsalı fiziksel aynılık değil, "genetik" aynılık. gerçekten de ikizlerin genleri %100 aynı mı?

    uzunca bir süre tek yumurta ikizlerin kökenleri embriyonik gelişimin erken aşamalarında bölünen tek bir zigota dayandığı için genetik kodlarının %100 benzediğini varsayılıyordu. fenotipik farklılıkların ise çevresel faktörlerden kaynaklandığı düşünülmekteydi. mesela, ikizlerin "boy" için kalıt aldığı gen aynı olmasına rağmen, beslenme ve yaşam şekli farklılığından dolayı ikizlerin boyları farklı olabilirdi ama genin sekansı farklı olamazdı.

    ama gelişen dizileme teknikleri ve biyoinformatik analizler, ikizlerin genetik kodunun %100 benzer olmadığını gösterdi. bu çalışmalara göre tek yumurta ikizleri kalıtımsal olarak 3 temel düzeyde farlılık gösterebilir: nükleer dna (ndna), epigenetik ve mitokondrial dna (mtdna).

    şimdi hepsini tek tek ele alalım:

    1) epigenetik farklılıklar: dna dizisinde herhangi bir değişikliğin olmadığı, ama bir takım "gen üstü" modifikasyonların gelecek kuşaklara aktarıldığı "kalıtsal fenotipik" özelliklerin tamamına "epigenetik faktörler" deniliyor. epigenetik yani "gen üstü" çoğunlukla çevresel faktörler kaynaklıdır. dna'mız öyle hayal ettiğiniz gibi karma karışık bir tutam saça benzemiyor, dna paketlenmesi önemli hadise. gen bölgelerinin çekirdek içindeki konumları da tesadüfi değil, çekirdek içinde dna lokalizasyonun bir amacı var.

    dna bir iplik halinde histon adlı proteinlerin çevresini dolaşıp nüklezomları, nüklezomlar kromatinleri, kromatinler ise kromozomları oluşturur. dna'nın paketlenmesinde görev alan her bir protein aynı zamanda genlerin aktivitesinde de potansiyel regülatörler görevindedir. mesela histon proteinin metil'lenmesi o gen bölgesini transkripsiyon faktörlerine açık hale getirip gen ifadesini aktifleştirir. işte en en basitiyle gen dizisinde değişiklik olmadan fenotipin kalıtılması bu şekilde gerçekleşiyor. bu modifikasyonlar kaynağı genelde çevresel faktörlerdir ve anne karnından itibaren hayatımız boyunca devam eder.

    epigenetik kaynaklı farklıklara x kromozom inaktivasyonu da dahildir. hiç önceden duydunuz mu bilmiyorum ama memeli dişisi fazladan sahip olduğu x kromozomunun bir tanesini gelişimin erken aşamasında (700-1000 hücre) rastgele inaktive eder. yani her insan dişisi sahip olduğu x kromozomu açısından mozaiktir. aynı şey dişi kediler için de geçerli. 3 renkli (turuncu, siyah, beyaz) "calico" ve iki renkli (turuncu, siyah) "tortoiseshell" kedilerin hepsi dişidir. bu kedilerde rastgele inaktive olan x kromozomu siyah ve turuncu renkleri için mozaik patterne yol açmaktadır. insan dişisi için de bu geçerli olduğuna göre, x inaktivasyonunun rastgele gerçekleştiği ikiz dişi bebeklerde de daha anne karnındayken x kromozomuna bağlı genlerin vücuttaki dağılımı farklılık göstermektedir. x kromozomunun biri anneden biri de babadan geldiği için anneden ve babadan kalıtılan genlerin dağılımında farklılıklar olacaktır bu durumda. mesela eğer babadan gelen x kromozomunda cinsiyet gelişimi ile ilgili gende bir problem varsa, ve o gen gerekli olduğu bölgelerde sadece ikizlerin birinde inaktive olmuşsa, sadece o ikizde cinsiyetle ilgili anomalilere rastlayabiliriz. diğeri tamamen sağlıklı olabilir.

    2) nükleer dna: mesela mitotik bölünmenin erken safhasında meydana gelen hatalardan (çift zincirli kırıklar mesela) kaynaklı kopya sayısı varyasyonları (copy number variation; cnv) ya da tek nükleotid polimorfizmi (single nucleitde polymorphism-snps) genetik farklılıklara örnek olarak gösterilebilir. en çok rapor edilen farklılıklar arasında parmak izi gösteriliyor. ama şizofreni, diyabet ve ms gibi kompleks hastalıklar da genetik bozukluklara bağlı olarak ikizlerin sadece birinde ortaya çıkabilir. kaynak 1 kaynak 2 kaynak 3

    edit: somatik mutasyonlar da aynı şekilde ikizler arasındaki fenotipik farklılıkların kaynağı olabilir. özelden bana iletilen makaleyi de şuraya ekleyeyim.

    3) mitkondrial dna: mitokondrial dna'yı muhtelemen çoğunuz ilk defa duyuyor. şimdi size bunu ayrıntısıyla anlatamayacağım ama sandığınız aksine genetik kalıtım sadece "nükleer dna" ile sağlanmıyor. her bir hücrenin içinde enerji üretiminden sorumlu binlerce kopya mitokondri organeli bulunuyor. mitokondrilerin kendilerine has genomları var ve genomik altyapıları farklılık gösterebiliyor.

    (biliyor musunuz mitokondri genomu "dairesel". bakterilerin de genomları dairesel. "endosymbiosis" teorisine göre bakteriler arkaik ökaryotların içine girerek yeni bir yaşam formuna yol açtılar. mitokondrilerin antibiotiklerden etkilenmesi, bakteri dna sekasına aşırı benzemesi de bu teoriyi ve evrimi kanıtlar nitelikte. neyse ben yine lafı uzatıyorum. bunu başka zaman anlatırım. bu mitokondri çok derin mesele, mitokondrilerin çoğusu anneden kalıtılıyor, yani sen babandan çok annensin. :) size bunu sonra derinlemesine anlatmak istiyorum. mtdna'n sayesinde bundan binlerce yıl önceki annenin kim olduğunu bilebilirsin.)

    peki nasıl oluyor da mitokondriler ikizler arasında genetik farklılıklara yol açabiliyor? şöyle oluyor, düşünün:

    sen daha zigotsun (tek hücreli), binlerce kopya mitokondrin var, mitokondrilerin genomları varyasyon gösteriyor yani her biri birinin aynısı değil (heteroplasmy), mitokondriler sitoplazmada rastgele dağılmış (vegetative segregation), bölünmeye başlıyorsun tam ortadan, sağ yarım kürede kalan mitokondrilerle sol yarım kürede kalan mitokondrilerin dağılımı farklı, şimdi iki hücrelisin, iki hücrenin de mitokondri kontenti farklı, ama o da ne! iki hücre de birbirinden ayrılıyor ve ikiz fetüsler gelişmeye başlıyor. işte bu sebeple bazı tek yumurta ikizleri, mikondrial dna kalıtmından kaynaklı genetik hastalıklarda farklılıklar gösterebiliyor şizofreni
    ms
  • yüzüklerin efendisinden bildiğimiz güç yüzükleri nasıl doğdu, hepimiz filmde sauron tarafından yapıldığını biliyoruz fakat hikayenin aslı tam olarak bu şekilde değildir.

    sauronun efendisi melkor , valar tarafından hezimete uğrayınca. sauron hemen ortadan kaybolması gerektiğini anladı ve gözlerden ırak ve sadece kendisinin bildiği bir yere gizlendi. tabi bu kaçış ve saklanış öyle kısa sürmedi çünkü kendisini nasıl bir son beklediğini biliyordu. bunda dolayı gizlenme ve kaçış yüzyıllar sürdü. ortalığın durulduğunu ve hikayelerin unutulmaya yüz tuttuğunu anlayan sauron sonunda ortaya çıktı. tabi ki unutulmuş hikayelere güvenemezdi, bundan dolayı şekil değiştirme özeliğine sahip olduğundan dolayı güzel görünen parlak ve aydınlık bir şekle dönüşmüştü. bu durumdan istifade ederek insan ve elflerin arasına karıştı.

    daha sonra kendisine hediyeler veren anlamında annatar ismiyle tanıttı. tanıştığı herkese öğütler veriyor, değişik büyüler ve beceriler öğretiyor, güler yüzlü bir varlık olduğunu gösteriyordu.

    sonunda bu davranışları sayesinde noldor elfleri arasından eregion'un elf demircileri arasında büyük usta olan celebrimborla arkadaş oldu. tabi bu arkadaşlık lady galadriel, elrond ve noldor yüksek kralı gil-galad tarafından iyi karşılanmadı sebebi ise annatara güvenmemeleriydi.

    neyse hikayeye geri dönelim annatar kendisinin büyü gücüyle celebrimborun demircilik marifetlerini birleştirmek istemektedir ve bu konuda onu ikna etmeye çalışmıştır. sonunda ikna olan celebrimbor ile büyülü yüzükler konusunda denemeler yapmaya başlamışlardı. bu denemelerin sonunda güç yüzükleri üretilmişti.

    fakat celebrimborun bilmediği bir şey vardı, kendisinin bilgisinden faydalanan annatar hüküm dağında diğer yüzüklere hükmedecek tek yüzüğü dövdüğünü bilmiyordu. annatar yani sauron gizliden yaptığı yüzüğü parmağına taktığında ve diğer yüzükleri istediğinde celebrimbor aldatıldığının farkına vardı.

    bunun üzerine elfler güç yüzüklerinden en güçlü olan üç yüzüğü saklamayı başardılar. fakat diğer yüzükler sauron tarafından ele geçirildi ve insanlara dokuz güç yüzüğünü ve cücelere yedi güç yüzüğünü verdi. cüceler insanlara nazaran daha iradeliydiler fakat onlarda kendi aç gözlülüklerine kapılıp gittiler. insanlar için hikaye böyle değildi ve adı tek bilinen angmar'ın büyücü kralı ve adı sanı bilinmeyen diğer sekiz kralı ele geçirmeyi başardı ve onları kendi hizmetkarı olan nazgullere dönüştürdü.

    düzeltme :imla
  • mısır sultanı muiz'in yoldaşı ve habercisi olan kadı ebu hanife numan bin muhammed, 953 yılında kaleme aldığı "dinleyiciler ve içtima kitabı" adlı eserinde sultan muiz'in kendisine bir dolmakalem yapma görevi verişini şöyle anlatır:

    "öyle bir kalem yapmak isteriz ki onunla yazı yazmak için hokkaya ihtiyaç olmasın ve mürekkebi kendi içinde olsun. kişi bu kalemi mürekkeple doldurabilsin ve istediği yere yazabilsin. yazı yazan bu kalemi ister cebinde ister üzerinde başka bir yere taşıyabilsin. lakin üzerine mürekkep bulaşmasın. mürekkep yalnızca yazmak istendiğinde aksın. biz bundan önce böyle bir kalemin yapıldığını ne gördük, ne de işittik ve böyle bir kalemi tahayyül edebilenin ve amacına uygun bir şekilde icra edebilenin bilgisi ne kadar derindir! 'bu mümkün müdür?' diye sordum. 'allah' ın izniyle mümkündür. ' diye cevap verdi."

    ebu hanife numan günler sonra elinde mürekkep doldurulduğunda yazı yazan bir kalemle geri döner. bu kalem, içindeki mürekkebi baş aşağı tutulduğunda ve sağa sola sallandığında akıtmamaktadır. mürekkebi yalnızca yazarken akıtan bu kalem elde ya da elbisede leke bırakmadığı gibi kendi mürekkep haznesini bulundurduğundan mürekkep hokkası gerektirmemektedir.
  • ceviz ağacı salgıladığı sülfür gazı nedeniyle dibine oturanları bir güzel sersemletir. bunun nedeni havadaki diğer gazlardan daha ağır olduğu için dibe çöker ve ağacın altına oturan kişi sersemlemiş halde oradan kalkar.

    ceviz ağacı içinde bulunan bu gazlar, ağacın dibinde kendi fidesi dahil olmak üzere yetişmesine izin vermiyor. ceviz ağacı yetiştirdiğiniz yerde kolay kolay ot derdiniz olmuyor.

    bu ceviz ağacının olmazsa olmaz gazı sülfür, ozon tabakasının dostu. bizim ısrarla yok etmeye çalıştığımız ozon tabakasının tamirini bizzat kendisi üstleniyor.
  • no > next opportunity
  • ayılmak için içilen espresso aslında kafein içeriği en düşük kahve çeşididir. ayıltmasının sebebi sertliğidir.
    edit: düzeltme
  • dünün debe'sine giren #107789339 numaralı güzel entry'yi destekler nitelikte şöyle bir ted konuşması da var: https://youtu.be/9vpqilhw9ui
  • soyut dusunmenin yaziyla insan hayatina girdigini savunan entryinin debeye girmis olmasi belki ufkumuzu iki katina cikartmaz ama icinde dogru parcaciklari olan yanlis bilgilerle harmanlasmis yazilara itibar etmemek cikartabilir. yazi asagi yukari mö 3500 civari kullanilmaya baslanmis diyelim; sadece 5000-6000 yildir soyut dusunebilir olusumuz hangi evrende makul geliyor kulaga? kesinlikle bizimkinde degil. ınsanlik soyut dusunebildigi icin en baskin tur oldu diye hipotezler bile varken ( misal saphiens de bunlari okuyabilirsiniz ) sirf okur yazarligin iyi noktalarini vurgulamak icin ( ki okur yazar olmak gercekten iyi birseydir) ona sahip olmadigi anlamlar yuklemek de yanlistir. okuyunuz.
  • başlığı yirmi bin sefer sol framede görsem de her seferinde "öğrencilerin ufkunu iki katına çıkaran şeyler" olarak okuyorum.
  • dün debeye giren #107789339 numaralı entry’e istinaden:
    arkadaş burada soyut düşünme yazıyla hayatımıza girdi diyor. yazdığı aynen şu:
    “çünkü sözlü kültür insanı tanımlarla uğraşmaz. buna ihtiyacı yoktur. o, o an içinde bulunduğu gerçek dünyayı yaşar ve soyut düşünmeye gerek duymaz. neden duysun ki?”
    bir diğeri:
    “soyut düşünmek yazıyla birlikte insan hayatına giren bir durumdur”

    kendisi kaynak yok bir şey yok hayal ürünü bir araştırma ile bir şeyler yazmış ve debe olmuş inanılır gibi değil.

    bu düşüncenin aksi yüzlerce örnek verilebilir. yukarıda bir yazar arkadaş maymunlardan örnek vermiş. bir tane de ben yazıyı okuduğum anda aklıma gelen bir örnek vereyim. yazı ne zaman icat edilmiş? mö 3500 peki göbeklitepe ne zaman inşa ediliyor? mö 10000.

    yazar arkadaş soyut düşünme becerisi ile karşılaştırma yapabilir diye ümit ediyorum.
12451 entry daha
hesabın var mı? giriş yap