• babanın arabasından okulun önünde indikten sonra arkadaşla buluşup arka bahçe demirlerinden atlayıp atari salonuna doğru gitmek için karşıdan karşıya geçme esnasında babanın arabasının altında kalmak, asfalta çarpan kafanın yarılmış olmasına rağmen henüz yerdeyken baba tarafından tekmelenmek, daha sonra da çevre esnafın gelip kurtarmasının akabinde ne olduğunu anlamayan esnafın taş ve sopalarla babaya girişmesini gözyaşları içinde izlemek.

    akıl sağlığımın yerinde olması mucize gibi geldi lan şimdi..
  • servisten indikten sonra okula girmek yerine sokaklara dagılmayla baslayan bi günde basınıza gelen ve canınızı fena halde sıkan olay.
    mesela:
    ertesi gün gazetede (milliyet) "havalar ısındı,okul asma olayını abartmayalım" baslıgının altında aylak aylak takılırken cekilmis fotografınızı görmek.
    daha fenası, ananızın babanızın görmesi.
    (bkz: ben bunu gördüm)
  • okul asılır, önce markete gidilir, alışveriş yapılır. içimizden birinin evine gelinir. gayet güzel bir yer sofrası hazırlanır, altı çeşit peynir, rakı, mezeler, sigara vs.. içilir de içilir. bu sırada evine gidilen kişinin babasına ait olan polaroid makineyle fotoğarflar çekilir, kimseye rahatsızlık vermeden güzel güzel eğlenilir. derken kafalar iyi olmuştur, herkes bi köşeye çekilir.

    masada tavla oynayan iki kişiden birinin suratı dış kapıya dönüktür ve aniden kapıda arkadaşın babası belirir:
    - şşşşşşş baban geldi
    - ne babası lan dalga geçme
    - olm bak lan baban geldi diyorum!!!!

    arkadaş aniden kalkar: "şey baba bizim ders boştu da biz de eve gelelim dedik kem küm hede hödö"

    baba; evdeki kendi oğlu dahil iki erkeği ve altı kızı salona çağırır. kendi oğluna bir kağıt kalem verir ve herkesin ismini ve telefon numarasını yazmasını ister: arkadaş isimleri yazar ama yazdığı isimlerin gerçek isimlerle ve gerçek telefonlarla pek alakası yoktur.

    evden kaçarcasına çıkılır. kızlardan biri hırkasını evde unutmuştur ve hırkanın ablasına ait olduğunu, almazsa başının derde gireceğini söyleyerek yukarı çıkar. kapıyı çalar.. baba hala evdedir ve telefonun başındadır.

    baba: senin verdiğin numaradan mobilyacı çıkıyor
    arkadaş: ben zaten mobilyacının kızıyım.

    daha sonra sarhoşlar tuzlu su ve kusturma yöntemiyle ayıltılıp evlere postalanır. ertesi gün arkadaş ve babası okulda müdürlerin yanındadır. yazdığı hiçbir isim doğru olmadığı için işkence görmektedir. doğruları söylemezse okuldan atılacağı şekilde tehdit alır ama asla söylemez. sadece iki erkeğin başı yanar. içki ve sigara kullanmayan baba, oğlunu evlatlıktan reddetmek suratiyle sokağa atar. bir ay sonra affeder: "öyle bir sofra hazırlamışsınınız ki kerata, içesim geldi" der.

    fotoğraflar ve o günkü olaylar liseden mezun olup da üniversiteye gidildiğinde herkes tarafından ailelere itiraf edilir. ama yine de anne terliği yemekten kurtulunamaz.
  • k*çını kaldırıp okuldan almaya gelmeyecek bir aile bireyinin, şaşılacak şekilde seni okul çıkışında karşılamak istemesi
  • önceki günlerde ettiğiniz bir kavgadan dolayı okula ifadenizi almaya polis gelmesi, okulda olmadığınız için idarenin ailenizi araması, ailenizin okula gelip polislerin yanından sizi araması, sizin de sinema salonundan "dersteyim" diye mesaj atmanız.

    sonuç: öğretmen oldum.
  • ataşehir lisesinde okumaktayım o zamanlar, lise 2. yere kalem atıp kızların bacaklarına bakma levelini tamamlamış, kalabalıkta kızlara pandik atma levelini kasıyorum. kızlarla yüz yüze değil yüz arka konuşmaktan hoşlanıyorum, acayip abazayım. yeni kayıt olduğum için kızlara yanaşmakta zorluktayım zaten, ataşehir lisesi kızlarına yaklaşmak için okul takımının ya oyun kurucusu olmak ya da kaptanı olmak gerekmekte, öyle bir durum var. neyse!

    bir gün de eve erken gideyim annem beni beklemediği saatte görsün sevinsin diyerek okuldan kaçmayı planlıyorum. planımı gerçekleştirip , yola koyuldum. cebimde sadece yol parası var, onu da internet cafeye veririm kantır oynarım diye yürüyerek gitmeyi düşündüm, düşünmekle kalmayıp aynen böyle yaptım.

    10 dakika yürüdükten sonra karşıdan gelen bel çantalı bir adam(bel çantalı adamlardan hep korkak hale geldim) ''hey genç migros'a nasıl gidebilirim'' dedi. adama yolu tarif ettikten sonra. eve giden tehlikeli yollarda yoluma devam ettim. ama yolu tarif ettiğim adam tarif ettiğim yere değil benim peşimden gelmekteydi, etrafa bakmış numarası ile gözümü saniyelik kaydırarak adama bakıyor, ne ayak lan bu orospu çocuğu diyordum. lise çağları çok küfürlü geçer malum.

    adam ''hey genç baksana'' dedi. durdum ölü taklidi yapmayı düşündüm, allahtan böyle bir şey yapmamışım. sonradan lan yavuz ölü taklidi yapmadan önce düşünmek gerekiyormuş dedim kendi kendime zaten.
    adama dönüp baktım:
    - nerede okuyorsun sen
    - ataşehir lisesi
    - heee, güzel güzel. kaça gidiyorsun
    - lise 2
    - hee iyi iyi derslerin nasıl
    - ananı ikim senin babam bile sormuyor lan bana bunları.
    - anlamadım ?
    - süper. geçen sene teşekkür aldım. bu sene de adaylar içerisindeyim.
    adam, her öğrenciye sorulan klasik soruları soruyordu. adamın beni takip etmesini falan unuttum. herhalde konuşmak için birisine ihtiyacı vardı. malum ataşehir ıssız , birisi seni öldürse cesedinin önce köpekler tarafından bulunacağı, dışarıdan hoş ve güzel , içeriden yarak gibi olan bir mekan.
    adam durur durur ve o sıra anlam veremediğim soruyu sorar.
    - sevgilin var mı ?
    - yok abi (ne sevgilisi o ne ? kız eli değmemiş elime, kızlara saklanmadan dokunduğum tek an, beden sırasını ayarlamak için omuza dokunmak)
    - he güzel güzel. niye yok
    * saf bir öküz olduğumu anlamasın diye konuyu başka yerlere çekip;
    - öss falan var, şu sıralar derslerimden başka şeyle ilgilenmek istemiyorum. kafamı meşgul edemem
    hayatımda söylediğim en büyük yalanını söylemişliğin gururu vardı üzerimde. halbuki öss'ye lise bittikten yıllar sonra öylesine meraktan girmiştim.
    ve bomba sorular adamımızdan arka arkaya geldi
    - ne kadar?
    - ne, ne kadar abi ?
    - şey ne kadar işte
    - ney ?
    - şeyin ne kadar (gözleriyle gösterir)
    - ne bilim abi ölçmedim. (el hareketiyle) bu kadar falan işte.
    - dur bakim.
    adam birden ''şeyime'' elini atar, ulan ne oluyor falan derken, adam elini çektikten sonra gülüşken bir tavırla ''hımmm büyükmüş der''. beğendiysen al senin olsun abi derim, güler. '' sen ne kadar tatlı şeysin'' der. o anda şımarırım işte, bana ilk defa birisi böyle bir şey demiş, erkek bile olsa hoşuma gitti. teveccünüz efenim, o sizin tatlılığınız demeyi düşünürken ''lan olum senin yaşın kaç götü kaybedeceksin kendine gel'' sesi gelir bir yerlerden.
    adam tatlısın falan harbi bizi sikecek diye içten içten düşünmeye başladım.

    adam, ''şurada park var gel gidelim'' der. yok abi benim burada amcam var kuzenleri görmüyorum 10 senedir bir yanlarına gideyim, hem bekliyorlardı cevap ''gel 5 dakika ya'' olur.
    - ağız masajı yaptırdın mı ?
    - yok abi ağzımda bir şey yok ben rahatım
    - tatlı şey seni. öyle değil (hareketlerle anlatır)
    - yok yaptırmadım
    - gel yapalım şurada 2 dakika

    hasssiktir lan adam ağzıma verecek. mına koyim bunu kaldıramam işte, belli bir noktaya kadar tamam ama oral olmaz abi. adam kolumdan tutar ''hadi hadi '' nidalarıyla götürürken. yukarıdan bir yerlerden bana gelen güç ile adamın koluna vurup, koşmaya çalışırım. ve koşarım, geberene kadar koşarım. adam arkamdan geldimi bilmiyorum, o sıra sadece ağzımı düşündüğüm için arkaya bakmaya pek gerek görmedim.

    öyle koşmuşum ki ters yola gitmişim, yürüyerek bitecek mesafe kalmamış piyasada, zaten yorgunum kantır olayı da bitti dayan otobüse abi. kantır'da oynatmadı beni ibne herif. tehlike tamamen geçmişti anneme sarıldım, götümün üstüne rahatça oturdum, dişlerimi fırçalarken, inci gibi dişlerime hiç bakmadığım gibi baktım.
  • okuldan kaçıp devamsızılık sınırında (lise) olduğu için ailesine yalan söyleyen afacan öğrenci ile bir televizyon kanalının taksimde röpörtaj yapması ve ardından ailenin bu röpörtajı izlemesi....ve olaylar gelişir...
    (ara: hanım koş)
  • lisedeyken sevgililer gününde okul asılır. sevgiliyle beraber carousel'e gidilir. kanal d kameraları çekim yapmaktadır fakat bizim oturduğumuz yerden uzaktadır. ancak emin olunamaz ve o akşam aile bireylerine kanal d haber izletilmez. tam atlattık hissi ile rahatlamışken telefon çalar ve yengem tarafından televizyona çıktığım haber verilir. hem de sevgilimle. azıcık tantana olur ve konu kapanır.

    yine sevgiliyle okul kırılır ve taksim'e doğru yola çıkılır. tüm gün gezilir tozulur ve durakta ayrılınır. sevgili kendi otobüsüne biner. iki katlı otobüse binilir,yukarı çıkılır. geçirilen güzel gün düşünülürken abla denen insan evladı aksaray durağında pat diye yanınıza oturuverir.

    evet çok şanslıyım.
  • elde sigarayla anneanne, anne ve teyzeleri gormektir. soylenecek bisey bulunamaz, zaten yoktur da.
hesabın var mı? giriş yap