• 93 senesindeki efsane benim.

    önümdeki iki dallama ağlıyordu. arkamdakiler ağlıyordu. yanımdaki çekik tip tip bana bakıyordu. herkesin anası-babası sınıfta. gri önlüğüm ve ceplerindeki iyi ütülenmiş beyaz mendillerimle etrafı gözlemliyordum. annem yanımdaydı. işe gitmesi gerekiyordu. hayır duasını edip öptü ve gitti. her teneffüste çekimser adımlarla kapının önüne çıktığımda milletin annesini görüyordum orada burada. ama benim annem yoktu. gerçi olsa ne boka yaracaktı orası da ayrı. akşam olunca geldi, aldı beni.

    şimdi asıl ağlamama nedenime geleyim. annem ağlamazsam bana kardeş yapacağını söylemişti. ben de ağlamadım tabi ki. eve gitti kardeş yok. kardeşimi sorunca karnenin hepsini beş getirirsen kardeş yapacağım dedi. karne günü eve gittim, yine kardeş yok. bu sefer ikinci sınıfta aynı döngüye soktu. sanırım 4. sınıfta çocuğun ısmarlama bir olay olmadığını öğrendiğimde artık çalışkan bir öğrenciydim. bu vesileyle iyi bir not ortalamasıyla 8 yıllık zorunlu eğitimi bitirdim.

    bu kadın yıllarca pepsi kola şişesine koyduğu siyah üzüm suyunu bana kola diye içirmiş kadın. ben mi aptaldım, bu kadın mı akıllı hala emin değilim. belki ikisi de. *
  • annem anlatırdı, köy okullarında çocuklar ilk gün hiç ağlamazmış, zaten velisi falan da gelmezmiş. çocuk evden çıkar okula gelir, bulduğu yere oturur, beklermiş. eti öğretmenin kemiği ailenin zamanları...
    çocuk olmayı hiç tatma şansı olmamış çocuklar ağlamıyorlar. zaten efsanelikleri de oradan geliyor.
  • 1986: 70 kisilik sinifta bir kisi agladi.
    1996: 15 kisilik sinifta 14 kisi agladi.
  • efsane mi bilmiyorum ama biri de benim.

    diğerleri mi çok süt kuzusuydu bilemiyorum, ki sanmam; annem kışın sokağa bile çıkarmazdı kolay kolay hasta olmayayım diye. ama yazın istediğim gibi çıkıp gezerdim mahallede.

    lan! bak mahallede 5-6 yaşındaki erkek-kız karışık minik bir grupla istediğimiz gibi gezerdik, kimse de dönüp ikinci kere bakmazdı diyorum, hem de bayrampaşa'nın merkezinde. şimdi karşı komşuya bile salamıyorsun çocuğu. şaka gibi!
  • sene 91 yer trabzonun sürmene ilçesi rahmetli babam ki kendiside edebiyat öğretmeniydi, ilkokulun ilk günü sabah okula getirip bıraktı beni, bi beş on dakika durdu durmadı kendi okuluna gitti. gidiş o gidiş unuttu beni okulda, bizde yeni mahalleye taşınmışız okulun olduğu muhitle hiç alakam yok yol iz bilmiyorum ev okul arası mesafe takribi 2 km. annem kardeşime hamile son ayı onunda benimle ilgilenecek durumu yok. hasılı kelam akşam oldu işte saat 3 okul bitti, öğretmen dedi herkes eve yarın görüşmek üzere. çıktım kapı önüne ben nereyi bura nerde modu, ağlamıyorum ama ağlamaklıdan beter vaziyetim var. neyse geldi dört ya da beşinci sınıf öğrencisi bi çocuk sordu kimse gelmedi mi seni almaya, yok dedim kimse gelmedi, evi sordu nerde diye mahalleyi söyledim, benim evde orda gel peşime dedi girdik yola. beş altı çocuk varız önde özgür abi(sonradan tanıdım hala görüşürüz) arkasında ördek yavrusu gibi daha küçük çocuklar işte. en son eve yaklaştık köprüden geçiyoruz oraları hatırladım böyle tarifsiz bir huzur kapladı içimi. köprü bitti mahalleye gelmişiz sordu bana buradan evi bulabilirmisin diye, dedim tamamdır nurdan sonrasını ben giderim, bide tembihliyor bak gidemezsen getiriyim biraz daha diye.

    durup düşününce hani olay basit gibi görünüyor ama dördüncü beşinci sınıfa giden çocuğun ki sene 90 bilgisayarı geç tv yok doğru dürüst aldığı sorumluluk, gösterdiği farkındalık ne düzeyde. şimdiki çocuklara bakıyorum da zor yani ne bileyim.

    neyse buda böyle bi anımdır :)
  • çıkışa kadar hiç ağlamamıştım ama son ders zili çaldığında benim annemi sınıfta beklemem, annemin ise beni okul kapısında beklemesiyle sonlandırdım bu efsaneyi. ders sonunda göt gibi sınıfta tek kalmam, hönkürerek ağlamam, annemin sınıfa çıkıp beni alması, biraz daha hönkürerek ağlamam ve kapanış olarak özetleyebiliriz.
  • kendisi benim kızımdır. evde, yolda ve okulda hiç ağlamamış, direk kusmuştur iki ay boyunca. hatta veli toplantısı için okula gidip güvenliğe ismimi verdiğimde
    "ha siz kusan kızın babasısınız di mi?" şeklinde karşılandım. nam yapmış eşek sıpası
  • küçük oğlum.
    özel sebeplerden okula bir hafta geç başlamak zorunda kalınca kendini dışlanmış hisseder diye annemle birlikte bekliyoruz. ben işe dönünce annem nöbeti devralacak. ilk teneffüs zili çalıp bizi karşısında görünce: "siz neden gitmediniz ki? 20 lira verin, kantinin yerini gösterin sonra gidin." dedi adam. ilk haftanın sonunda okulun dışındaki simitçiye borç yapmıştı...
  • *okulun ilk 15 günü annem yanımda oturdu.

    *sonraki 15 gün kapının önünde durdu ders sürerken kapıyı aralayıp parmağını gösterdi ağlamayayım diye.

    *sonraki 1 ay aynı okulda anaokulu öğretmeni olan teyzemin yanında oturdu her fırsatta yanına uğradım.

    *sonra biraz alıştım sadece okula getirdi götürdü .24 kasım öğretmenler gününe doğru velileri organize edip öğretmene hediye almak için öğretmen sınıfta değilken annem sınıfa geldi parayı öğrencilerden almak için. her neyse o gitti, ders başladı ben başladım mosmor olana kadar salya sümük ağlamaya .öğretmen neden ağlıyorsun dedi olan biteni anlattım, sürprizin içine ettim.

    neden bu kadar abartmışım bilemiyorum ama o efsane cocuk ben değildim onu biliyorum
hesabın var mı? giriş yap