• yaklaşık olarak 1 km.'lik yürüyüş mesafesinde, güzel bir parkura sahip doğa harikası.

    küçüklükte gidilen hamam sefalarının mekanıydı oylat benim için sadece.
    böylesine farklı bir dünyaya açılabilecek ve huzur verebilecek bir pencere olmasına ihtimal veremezdim bu küçük beldede.

    ilk mola ve bol enerjili gıdalar, sırtımızda çantalar ve 4 ayaklı oturaklar... hafif bir sakinlik havası, biraz sıcak bazen soğuk.
    harekete başladıktan sonra, hayranlık ile izlenen akan suyun görüntüsü, kendine açtığı yollar, yarıklar, orada burada devrilmiş ve su yatağının parçası olmayı başarmış ağaçlar. suya inat, parçalanmadan duran dimdik kayalar.

    sonra yaprakların hışırtısı, nemli toprağın kokusu, gövde yosunlarına dokununca hissedilen canlılık, yola kendini bir şekilde adapte etmiş, insanları selamlayan, kucaklayan ve benim de kucaklamaya bayıldığım devasa ağaç gövdeleri.
    minik mantarlarla göz kırpışmalar...
    yokuş aşağı, yokuş yukarı, su kenarı, orman kenarı, ayağını kaydıracak gibi duran yollar, sonrasında kahve molaları için minik düz alanlar, yol ortasına serilip konuşulan konular.

    mesafeler kat edildikçe çağıldayan suyun sesinin gürleşmesi ile anlaşılan büyüklük/küçüklük hissi. son dönemeç ve manzara ile bütünleşik şaşkınlık, esinti, damlalar, huzurda son nokta... hayatının romanından bulduğun yer isimleri (bkz: ettenavlakları), benzetmeler, hayaller, yaşlı söğüt adam.

    bir yer olsaydı yaşamaya değer, o suyun kenarı olurdu sonsuz melodilerle gürleyen. önüne kattığı her şeyi sürükleyen.

    iyi ki oradaydık...
  • yürüyüş parkuru deneyimsiz kişileri biraz yıpratabilecek sertlikte. kaygan taşlar, ağaç kökleri, ıslak ve dik zemin bitmek bilmiyor. ama şelalenin manzarası, gürültüsü, çisisi hepsine değiyor. bugün 8 ve 12 yaşında iki çocukla yürüdük.

    sağlam ayakkabı olursa ve dikkatli yürünürse sorun olmayacaktır. dönüşte de 2 saat kaplıcaya girilerek ruh ve beden arındırlırmalıdır.
  • inegöl festivaline görevli olarak gelip konakladığım otelin civarında kahvaltı sonrası yürüyüş yapayım derken tesadüfen keşfettiğim yer. hal böyle olunca hazırlıksız yakalandım. tek başıma olunca şelaleye kadar tırmanma cesareti gösteremedim son 250 metrede geri döndüm. ne kadar mesafe kaldığı ile ilgili bilgilendirme tabelaları ve dinlenme bankları güzel düşünülmüş. doğanın içinde, su sesi eşliğinde yürümek çok keyifliydi.

    şelale yolunun bazı yerleri merdivenli bazı yerleri ise taşlık. bazı yerlerde tırmanırken de inişte de zorlanabiliyorsun. bu sebeple kaymayan iyi bir ayakkabı giyinin. ayrıca yanınıza mutlaka su ve yürüyüş arkadaşı alın.

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel
  • şelaleye yürüyüş parkuru eminim ilk baharda suların coşmasıyla çok keyifli oluyordur. ama sonbaharın sonunda da sararan yaprakların yerlerde olması, yeşilden-sarıya çalan ağaçların ahengi ile ayrı keyifli oluyor. belki hafif karlı da ayrı güzel olabilir.

    yukarılarda yazarların da yazıldığı gibi, ilerledikçe parkur birazcık zorlaşıyor, ama aşırı kilonuz veya sağlık sorununuz yoksa kat edilmeyecek kadar değil. oylat mağarasını ziyaret ettikten sonra, oylat kaplıcalarına gelip, parkuru takip edip şelaleye ulaşmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
  • oylat merkezinden yaklaşık 1,5 kilometre yürüyüş mesafesinde güzel bir çağlayan. sağlam ayakkabı giyin, orta zorlukta bir yürüyüş parkuru var, bence görmeye değer.
  • tam da bu topraklara göre bir hikayesi var, merak edenler gogıl amcadan baksın.
  • 8 yıl önce gitmiştim oylat'a. muhteşem bir doğa yürüyüşü sonrası sizi şu şekilde karşılayacak görkemli bir şelaledir:

    görsel
hesabın var mı? giriş yap