257 entry daha
  • yaşanan travma sonrasında günlük hayatın içindeki rutinin verdiği küçük mutluluklar diye özetlenebilir bence film.
    circle hissini imrenecek şekilde izleyiciye geçiriyor ve bir anda o rutinin içinde olmak istiyor insan.
    güzel bir şehir rehberliği de yapıyor wim wenders diğer filmlerinde olduğu gibi.
    festival filmlerini sevdiğimiz için mubide cok takılıyoruz, bu filmi de sevdik. seçilen müzikler bana hitap ediyordu, tam da benim tarzım. just a perfect day..
  • hala bilmediğim şeyler var. hayat, böyle bitiyor galiba.//

    belki sinekten yağ çıkarır gibi oldu ama bu repliği sevdim. bende pek duygu uyandırmadı ama filmi de sevdim. çok bir repliği, oynadığı postür yoktu ama oyuncuyu da sevdim. sanırım ben arkama yaslanıp beni bulunduğum her şeyden uzaklaştıran ama fantastik de olmayan bir evrene ışınlanmak istiyordum ve bu film bunu fazlasıyla verdi.
    filmin adı “perfect days” mükemmel günler…bir söz var ya: bir günü nasıl geçirdiğin bir ömrü nasıl geçirdiğindir, diye. rutinler bu yüzden önemli. her gün yaptıkların hayatını bir bütünü oluşturuyor. karakterimiz de her gün bitkilerini suluyor, kahvesini içiyor, işe giderken sevdiği müzikleri dinliyor, iş çıkışı yemek yemeye yıkanmaya gidiyor. uyumadan önce lambasını yakıp kitabını okuyor. her gün tekrarlıyor bunları, bunlar onu o yapan şeyler, ona keyif veren şeyler. ona göre günü mükemmel kılan bu. hayatında “eğlence” ve “heyecan” pek de olmayan ama huzurlu hisseden insanların filmi bu.

    7/10
  • hirayama beni mahvettin.
    uzun zamandan beri izlediğim ve en huzur bulduğum film oldu " perfect days".
    bitmesin istedim, o kadar başka dünyalara götürdü ki, hirayama' nın bir senelik rutinini film yapsalar izlerim, hiç sıkılmadan.
    film müzikleri harika, o kadar güzel oturmuş ki sahnelere, insanın severek dinlediği müzikleri filmlerde bulması kendisini çok iyi hissettiriyor.
    --- spoiler ---

    her gün aynı saatte kalkıp, aynı rutinleri gerçekleştirmek, aynı işi üstelik aynı yerde hiç durmadan milyon kere yapmak...kendimden utandım filmi izlerken, hayatınızın sürekli sıkıcı oluşundan sıkılmadan söz ediyoruz, aynı rutin içerisinde kapana kısılma hissimiz, sürekli dopamin salgılamak zorundayız gibi...sürekli koşturmak , bir yerlere yetişmessek ölecekmişiz...sebepsiz yere içimize çöreklenen o suçluluk duyguları,hayatta ki amacımızın aslında gerçekten bu mu?yoksa şu mu? diye sorgularken yaşamın sona ermesi...sanki film herşeyin cevabını suratımıza tokat gibi çarpmış.minimal yaşam, sabah dışarı çıktığında taze havayı içine çektiğinde gülümseyebilmek, analog makine ile huzur bulduğun ağaçları senin gözünle çekebilmek, içten içe sevincini jakuzi içinde gülerek kendince kutlamak...işin ne olursa olsun en güzeli hakkıyla yapabilmek, nazik ve saygılı olabilmek, kaygı ve korku arasında ki farkı bir kitaptan öğrenebilmek.kisaca hayatı fazla sorgulamamak.kendine küçük bir dünya kurmak.
    --- spoiler ---
    perfect days, kışın battaniyenizin altında kahvenizi yudumlarken dışarda yağan karı izlemek gibi.
    oyuncu seçimi mükemmel , gerçekten koji yakusho abimizin aldığı ödüller sonuna kadar hakkı.
    umarım filmleri sizde benim gibi jenerik bitene kadar izliyorsunuzdur.
    çimenlere uzanıp ağaçların yapraklarının hışırtısını duymak, yaprakların arasından süzülen güneşin yüzüne düşmesini hissetmek insanı tam bu filmin içine bırakabilir.(bkz: komorebi)
hesabın var mı? giriş yap