• arabaya bir sonraki kullanıcısı için değil kendisi için para vermektir.

    öyle bir boktan bir millet ki bizimkisi, arabayı alırken kadife koltuk için 3bin lira ekstra para verir ama aldıktan sonra üzeri kirlenmesin diye kılıf geçirir ve aracı satana kadar öyle kullanır.
    öyle aptal bir millet ki dizel ile benzinli arasında 10 bin tl fark vardır. az yaksın diye dizel alır, 10 bin lira ekstra verir ama 10 bin lirayı geri kazandıracak kadar gezmez.
    bir gün oturun otoyol kenarına kaç tane renkli araç göreceksiniz? hepsi gri ya da beyaz.

    böyle bir milletin oluşturduğu piyasadan araç alınır mı? böyle bir milletin yaptığı yapılır mı?

    yurt dışına çıktığım zaman dank etmişti: biz yaşamayı bilmiyoruz. viyanada, romada öyle araçlar gördüm ki buralarda galerilerde-fuarlarda yok öyle araçlar. adam 92 model mx-5 kullanıyor araç pırıl pırıl. kaldı ki o kadar eski bir araç orada daha da riskli. çünkü orada sanayide öyle 50 liraya işçilikle kurtulamıyorsun. saat başına ücret alıyorlar adamın anasını sikiyorlar. o sebeple-bakın fiyatlara-burada 25 bin liraya satılan golf4 orada 1000 euro 3000 euro... millet hayatını yaşıyor. misal o mx-5. adam bir şekilde hasta olmuş araca. belki karting arabası gibi eğlenceli oluşuna, belki tipine hasta belki de yaptığı dalga-köpürmesi... ama adam sevdiği şeyi almış kullanıyor. adam şunu biliyor: 1 kere geliyorsun abicim. valla 1 kere... işin ciddiyetini anlamak istiyorsan bir gün karnında bir ağrı olduğu zaman aç google'yi, hastalık belirtileri ara. kanser teşhisine odaklandıktan sonra doktora gidene kadar bak bakalım neler geçiyor aklından...
    öyle bir millet olduk ki anasını satayım herkes tüccar. ölene kadar, son noktaya kadar ticaret düşünüyor adam. arabayı alırken kendi için değil bir sonraki kullanıcısı için alıyor resmen...

    gel sen öyle olma. git istediğin araç ne ise onu al.
  • sene 95 ilk arabamı alacağım, çevreme soruyorum bütün yollar doğan, şahine çıkıyor. çevrem deyince yanlış anlaşılmasın o zamanların orta direk üstü diye tanımlayacağınız kısım. ulan ben araba alıcam diyorum şahin doğan önüme geliyor, abi bunun parçası bakkalda bile bulursun diyorlar. gözüme alfaromeo 33 kestirdim, bütün herkes abi italyan arabası parça bulamazsın, çok arıza yapar, tamirciden çıkmazsın, yolda bırakır, kasası çok çabuk paslanır gibi yüzlerce baskı. en son gittim kimseye sormadan aldım. herkesin dibi düşüyordu arabayı görünce, o şahinciler doğancılar arabaya binmek için taklalar atmaya başladılar. kazasız, belasız, sorunsuz 2004 yılına kadar tepe tepe kullandım. onu satıp alfaromeo 156 yeni kasasını sıfır aldım. insanın bir tarzı vardır, giyimiyle, duruşuyla, aksesuarlarıyla, arabasıyla belli eder kendini. ben kararımı yıllar önce verdim, piyasada peynir ekmek gibi satılan arabalar sizin olsun.
  • doksanlarda gençtim gözüm karaydi milleti dinlemedim 3 tane böyle araç alıp illallah ettim...

    (bkz: 518i) uygun fiyata denk geldi bmw bu ne kadar kötü olabilir ki diyerek aldım. araba gitmiyor üstüne benzini su gibi içiyor. 2 ay sonra arkadaş yaşlı babasına aldı da kurtuldum.

    (bkz: honda prelude) araç güzel ama yedek parça sıkıntılı. bodruma tatile gittim gümüşlük turgutreis arası yolda aracı biraz fazla zorladım sanziman dağıldı. kamyon tutup istanbula getirdim. 3 ay yurtdışından parça bekledik. benim gibi heyecanli bir gence zararına sattım kurtuldum.

    (bkz: nissan patrol) immobiliser yeni çıkmış o vakitler araç hoşuma gitti babamı dinlemedim aldım. kardeşim bir şekilde anahtarı kaybetti. yedek anahtar sadece kapıları açıyor aracı çalıştırmiyor. servise gittim anahtarı amerikadan isteyeceklerini ne zaman gelir bilemeyeceklerini söylediler. 2 ay kadar bekledim gelen giden yok bende yeldegirmeninden iki araba hırsızı bulup düzenek yaptırip aracı öyle kullandım. anahtar geldiği gibi üçe beşe bakmadan satıp kurtuldum.

    velhasıl tutmayan araç insanı yorar ayağını yerden geçici olarak keser...
  • (bkz: alfa romeo)

    bu arabaya sahip insanlar birbirini yolda selamlar derler hep, nedenide tutulmaması ve az olan servislerde dostlukların başlaması geyiğini çevirirler hep. aslında canı sıkılıpta araba bakan herkesin yolu alfa romeo kategorisinden geçer ama yanındaki yavşak "abi piyasası yok yeaa" , "çok yakıyo yeaa" parçası yok yeaa" diye hevesi kursağında bırakır sonra gidip 80bintl bayılır alırsın bir golf.

    buyurun bakın bu alfa 159 ;
    http://upload.wikimedia.org/…2/2c/alfa_159_grey.jpg

    bu araba 2014 model değil, 2006'ı modelide böyle görünüyor.

    şu an piyasadaki benim diyen arabanın eline verebilecek görünüşte bir tasarıma sahip. sadece tasarım mı , hayatınızda gaza bastığınızda duyabileceğiniz en hırslı sese de sahip.
    edit:imla. lotece tesekkurler
  • benim de bir iki haftadır aklımdaki düşünce.. bu fikri çevreme açtığımda aldığım tepkiler var ya ah amk.
    bu konuda da iki tip insanın varlığını görmüş oldum. birisi mantığıyla hareket eden herşeyi mantığına oturtmaya çalışan ve çevresindeki herkesin de mantıklı olması gerektiğini söyleyip duran uyaran insan tipi..

    diğeri ise duygularıyla hareket eden insan, her zaman mantığını dinlemeyen insan..
    duygularıyla hareket edenler daha sempatik ve açık görüşlü.. hayatından keyif almayı bilen insanlar. olanı olduğu gibi kabul edebilen nazik, anlayışlı ve esnek insanlar... yaşamayı sevenler.. "abi bu araba tam bir klasik, çok keyifli, koltuğundan hiç inmek istemezsin, on numara konfor var"

    ötekiler göt. öyle sürekli eleştirip olumsuz yorumlarda bulunur ve insana hayatı zehir eder.. "o arabayı al, görürüm ben seni, yarın satmaya çalışınca bi yerlerin tutuşur, pişman olursun. aha da buraya yazıyorum sonra demedi deme.. "

    bir defa azınlıkta olanlar, yani arabayı keyif için alanlar, hayattan zevk almayı bilenler bu eleştirilerden korkmamalı..

    ben şimdi piyasada tutulan, satmaya gelince hemen satabileceğim fiesta, polo, yaris mi alayım yoksa aynı paraya şöyle içine bindim mi mutluluktan uçabileceğim bir mazda mı alfa romeo mu alayım!!

    işte fark burada.. ne için yaşadığınıza nasıl yaşam tarzınızla olduğuyla ilgili bu kritik karar.
  • eğer araba tüccarı değilseniz pek tabi ki yapılabilecek eylem. amına koyayım insanlarda öyle bir kafa var ki, adam daha arabayı almadan satmayı düşünüyor.

    otomobil sahibi olmayı bir zevk olarak gören insanlar için geçersiz bir tanımdır bu. zira adam arabayı alırken binmek için, keyif almak için para sayar. böylece, herkesin altında olan arabalar yerine yolda görüldüğünde dikkat çeken, "aa bu x'in hangi modeli?" şeklinde tepkiler aldığınız arabanıza keyifle binersiniz.
  • her araba değiştirdiğimde yaptığım eylem..
    hem fakirim, hem de arabadan anlamıyorum..
    araba alacağım zaman, fakir olduğum için ikinci el alıyorum, arabadan anlamadığım için de "araba ne renk?", "koltukları ne renk?" gibi bir iki soru sorup alıyorum arabayı..

    mesela bi daewoo lanosum vardı seneler önce, bi parçası değişecek oldu, 3 ayda bulunamadı parça..
    sanırım beni kırmamak için "çok nadir bi arabanız var, ondan bulamıyoruz parçayı" demişti tamirci..
    3 tane girmiş benim arabadan türkiye'ye, sanki tarihi eser gtk..

    sattım kurtuldum..
    hem de aldığımdan iyi fiyata..

    neden benim aklıma galericilik yapmak gelmedi bugüne kadar hiç?!
    şu şansla galericilik yapsam, 3 ay sonra "ferrarinin o kadar da süper bi araba olmaması" başlığına yazıyo olabilirdim.. :/
  • kullanım ihtiyacıma göre doğru yaptığıma inandığım eylem. 4 yıl önce çevremin baskısına inat aldığım 2005 model nissan almera'yı sorunsuz ve konforlu bir şekilde kullanmaktayım. renault' dan sonra içine bindiğimde uzay yolu setine konuk sandım kendimi. servise sadece yağ ve su değiştirmeye gidiyorum, parça bulamazsın, beklersin vs.. diyenler vardı. (bkz: pahalıya almışın adamları)
  • ülkemizin 2. el piyasasına göre çok yanlış eylem. adamda 15 bin vardır, taş gibi saab ya da volvo bakacağına gider teneke hyundai accent veya doğan alır, sonra da "ikinci eli kuvvetli abiiiiii!!!111"
  • yakın zamanda, 2011 den beri iki aracım oldu. biri satışa koyduğum andan 4 dakika sonra satılan ford focus mk2, diğeri ise hala kullandığım ''sakın alma istediğin anda satamazsın'' dedikleri mitsubishi lancer. tipi, donanımı, konforu ve yol tutuşunu falan geçtim... gelelim para kaybı tandanslı satamazsın mevzularına gark olan o meşhur para kaybı olaylarına:

    ford focus 2 yıl bende kaldı. toplam 35.000 km yaptım. aldığımda 100.000 kmde idi. aldım ve bütün ağır bakımlarını yaptırdım (triger seti, baskı balata, filitreler, yağlar falanlar filanlar). güya temiz arabaydı, tertemiz oldu. 1500 tl para vermiştim bakımlar için. ardından bana çıkardığı masraflar:
    - kalorifer radyatörü patlaması (kronikmiş garibim): 200 tl işçilik, (çıkma) 130 tl parça fiyatı.
    - şarj dinamosu arızası ve akabinde o arızanın neden olduğu akü bitimi. şarj dinamosu: 250tl, akü 150 tl, çekici parası 120 tl
    - direksiyon pompası arızası: direksiyon pompası: 350 tl, çekici parası:80 tl
    - motor sübap arızası: 1500tl.
    - iç hacimde ıvır zıvır arızalar: misal cam açma kapama tuşu: 130tl, arka perde arızası (işçilik) 30-40 tl şeyler.
    - motor suyu deposu patlaması: çakması: 35tl
    - su hortumlarında delinme: artık ford ustası oldum, onları kendim tamir edebildim.

    yani totalde, birçoğunda işçiliklerini yazmadığım kalemlerde eklenirse arızalar: 3000tl civarında. satarken de yaptırmam gereken birçok eksiği vardı.

    şimdi gelelim satmakta zorlanacağım, kullanırken başına birşey gelir mi diye korkarak kullanacağım mitsubishi lancer'a. aldığım anda hiçbir masraf yapmadım. 87 binkm de aldım. 20 binkm kullandım. ağır bakıma soktum. ağır bakımda 900tl harcadım. ön iki disk, 4 balata, otomatik şanzıman yağı, motor yağı ve filitreler değişti. bana çıkardığı masraflar:

    - sıfır.

    siz piyasada çok tutulan araçlarınızı korkmadan kullanmaya devam edin.

    edit: mesaj gelince hatirladim bu yazıyı. suan 170 bin km olmus arac. neredeyse 80 bin km yapmisim. oyle mesudum ki anlatamam. bu tutmayan arac icine boyle düşük bedellerle girmek de benim icin iyi olmus. iyi bir deneyim oldu. artik en ufak bile kafama takmıyorum. cok gereksiz bir kaygiymis "bu araba neden tutmuyor" kaygisi. anladim ki bu millet arabadan anlamiyor, iste o yuzden tutmuyor. he satma olayina gelince; arabayi sizin altinizda görenler zaten müşteri oluyor dert etmeyin.
    ben artik bu gazla yeni araca gecerken cok cok rahat davranacagim. yine turkiyede piyasasi olmayan ve bu sebeple ulasilabilmesi cok kolay olan suv segmentinden yine mitsubishigillerden outlanderi kesiyorum suan. sahibinden.com da bile toplam 2 ilani bulunan mitsubishi outlander aksilik cikmazsa bi sonraki arabam olacak... qashqailer sizin olsun.
hesabın var mı? giriş yap